Ekonomi

"Nasihatten başka yapacak bir şey yok" İSTANBUL (A.A)

17 Kasım 2011 16:33

-"Nasihatten başka yapacak bir şey yok" İSTANBUL (A.A) - 17.11.2011 - Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, önümüzdeki dönemde mutlaka ihracatçıların, ortaklık ve iş yapma arayışındaki pek çok Türk şirketinin  Avrupa'dan başka yerlere bakması gerekeceğini belirterek, ''Avrupalı şirketlerin de daha çok Türkiye'ye bakacağını bekliyoruz, görüyoruz. Çünkü kendi ülkelerinde, kendi hitap ettikleri pazarlarda işleri iyi gitmediğinde haliyle başka yerlere bakıyorlar'' dedi. Babacan, Hürriyet Gazetesi'nde düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye'de ekonomide kaydedilen gelişmeler ve özellikle 2008 krizi sonrasında alınan tedbirlere değinirken, Avrupa'da ''tedbir paketleri'' diye açıklanan paketlerin hepsinin bütçe açığını artırıcı yönde paketler olduğunu söyledi. Babacan, ''Adeta sürü halinde Avrupa'da pek çok ülke belli bir yöne giderken, biz kendimize ayrı bir yol seçtik. Çünkü şuna inanıyoruz; eğer bir ülkenin kamu borcu piyasalar tarafından endişe, risk kaynağı ise ülkelerin daha fazla açık vererek, borçlarını daha çok çoğaltarak güveni, büyümeleri sağlamaları mümkün değil'' diye konuştu. Birçok Avrupa ülkesinin açıklarını kapatmak için bugün daha sert tedbirlere başvurmak zorunda kaldığına işaret eden Babacan, ''Bir yandan büyümeyi sağlayamamanın getirdiği siyasi sıkıntılar, bir yandan da acı reçete ve zor tedbirleri uygulamanın getirdiği yıpratma hükümetleri teker teker iktidardan indiriyor. Bizim, güveni baz alan politikalarımız ve devlete güveni temel alan ekonomi programımız hem 2008'e kadarki yıllarda, hem kriz döneminde olumlu sonuçlar verdi. Çünkü dünya finans sisteminin oturduğu temel ve dayanak ülkelere, devletlere olan güven, devletlerin kredibilitesi...'' yorumunu yaptı. -''Bankacılıkla ilgili problemler hala kökünden çözülemedi''- Avrupa'da bankacılıkla ilgili problemlerin hala kökünden çözülmediğinin altını çizen Babacan, şöyle devam etti: ''Diyeceksiniz ki 'Merkez bankaları para basıyor. Bu şekilde devletlere, o ülkenin hazinesine yardımcı oluyor.' Ancak bunun ilelebet yapılması mümkün değil. Çok daha farklı, çok daha kötü yan etkilerinin ilerde çıkacağını maalesef göreceğiz. Devlete güvenin esas olduğu, tüm finans sisteminin oturduğu bu temel yapının mutlaka korunması gerekiyor. Biz AB'nin bütün toplantılarında, G-20, OECD toplantılarında bunu açıkça dile getiriyoruz. Son G-20 toplantısında ben bunu açık dillendirdim; 'Ne pahasına olursa olsun, maliyeti ne olursa olsun avro bölgesinde hiçbir ülkenin düzensiz bir şekilde temerrüte düşmesine izin verilmemeli.' Çünkü bir ülke temerrüte düşerse, ki hele hele bu ülke finans, ticaret kanallarıyla gelişmiş ekonomilere bağlı bir ülkeyse, bu dünyada bambaşka bir dönemi başlatacaktır. Bu dönem artık avro bölgesine girmiş bir ülkenin dahi borcunu ödeyemeyebileceği, iflas edebileceği bambaşka bir dönem demek. Bunun AB ve avro bölgesi açısından, avronun istikrarı açısından son derece riskli olduğunu Avrupalı meslektaşlarla açık açık paylaştım.'' -''Mali politikalarda neden egemenlik meselesi oluyor?''- Avrupa'nın temel probleminin bir yandan ortak para birimi kullanırken, öte yandan her ülkenin farklı maliye politikaları uygulayabilmesi olduğuna değinen Babacan, bu kapsamda Maastrich kuralının yaptırımlarının zayıf kaldığını, kuralı ilk delen ülkelerin Almanya ve Fransa olduğunu söyledi. Kağıt üzerindeki yaptırımların uygulanmadığını ve birbirinden çok farklı maliye politikalarının Avro bölgesinde yaygın hale gelmeye başladığını ifade eden Babacan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Dendi ki 'Bu egemenlik alanıdır. Bütçe, ulusal egemenlik alanıdır. Dolayısıyla her ülke kendi bütçesini kendi yapar.' Peki 'Para politikalarında tek bir para birimine geçildiğinde, 17 ülke Avrupa Merkez Bankası'nın para politikasına tabi oluyor da, bu egemenlik meselesi değil de, mali politikalara gelindiğinde neden egemenlik meselesi oluyor' diye sorulduğunda, her ülkenin bütçe konusunda titiz olmaması, ya da bütçe konusunda tedbir alma zamanı geldiğinde hükümetlerin isteksiz davranması... Şu anda AB'de yapılması gereken Avro Bölgesi için mutlaka, güçlü ortak maliye politikası mekanizması olması... Bunu yapmadıkları takdirde, avronun sürdürülebilir para birimi olmasını açıkçası ben zor görüyorum. Çok açık veren ülkeler, az açık veren ülkeler üzerinden suni bir refah yaşıyorlar. Hak etmedikleri bir refah yaşıyorlar. Buna bir yıl, iki yıl, geçici süreler için izin verilir, ama 'bunu ilelebet yapacağım' dediğinizde, az açık veren ülkelerin vatandaşları 'dur kardeşim ne yapıyorsunuz' derler. Bugün Almanya'da yapılan kamuoyu yoklamalarında, halkın yarısından fazlası Avro Bölgesinden çıkılmasını istiyor. Böyle bir ortamda bunu nasıl sürdüreceksiniz, nasıl kamuoyuna açıklayacaksınız? AB'de pek çok ülkede reform ihtiyacı var.'' -''Avrupalı şirketler de daha çok Türkiye'ye bakacak''- Ali Babacan, Türkiye'nin böyle bir ortamda özellikle ticaret kanalıyla Avrupa'ya bağlı olmasının bu bölgeyi yakından izlemenin en önemli nedeni olduğuna dikkati çekerek, ''İhracatımızın yarısını Avrupa'ya yapıyoruz. Önümüzdeki dönemde mutlaka bizim ihracatçılarımızın, ortaklık ve iş yapma arayışındaki pek çok şirketin Avrupa'dan başka yerlere bakması gerekecek. Avrupalı şirketlerin de daha çok Türkiye'ye bakacağını bekliyoruz, görüyoruz. Çünkü kendi ülkelerinde, kendi hitap ettikleri pazarlarda işleri iyi gitmediğinde haliyle başka yerlere bakıyorlar'' dedi. Kurulan teknokrat hükümetlere de işaret eden Babacan, ''Umuyoruz ki bu sistem çalışır. Halkın oyuyla seçilmiş, başbakanın ikna edemediği meclisleri teknokrat hükümetler ikna edecek. Bir ülke, toplum o reformları sahiplenmiyorsa, o reformların yaşama, uygulama şansının çok düşük olduğunu düşünüyorum. Mutlaka halkın sevdiği, beğendiği kişilerce bu reformların yapılmasının çok daha kalıcı modeller getireceğine inanıyorum. Yunanistan, İtalya modelini izleyeceğiz. Ümit ederim ki çalışır'' şeklinde değerlendirme yaptı. -''Çok farklı senaryolarla karşılaşılabilecek dönem olacak''- Başbakan Yardımcısı Babacan, Türkiye'de zamanında korkmadan doğruların yapılmış olmasının ise güzel sonuçlar getirdiğini vurguladı. Önümüzdeki dönemin hem Avrupa'daki konjonktür açısından, hem de Türkiye'nin içinde bulunduğu bölgede belirsizliklerin son derece yüksek olduğu, siyasi ve ekonomik tablonun son derece karmaşık olduğu, çok farklı senaryolarla karşılaşılabilecek bir dönem olacağının altını çizen Babacan, ''AB ile ilgili maalesef nasihatten başka yapacak çok bir şeyimiz yok. Doğruları anlatıyoruz, anlatıyoruz, tekrar anlatıyoruz. Korkarım ki ciddi bir şok yaşanmadan, köklü bir tedbir almakta Avrupalı liderler isteksiz davranacaklar'' dedi. Türkiye'nin açıkladığı orta vadeli programa değinen Babacan, reformların ülke için büyük önem taşıdığını, cari açığı azaltmak için yapısal tedbirler, yapısal reformlar gerekeceğini, ancak bu sorun uzun vadede çözülecekse, bunun, Türk insanının tek tek  aha yüksek katma değer üretmesiyle mümkün olacağını, daha yüksek katma değerin de daha iyi eğitilmiş nüfusla mümkün olabileceğini kaydetti.