Politika

"KÜRT'ÜM DEMEK TÜRK'ÜM DEMEK GİBİDİR" DÖRTYOL (A.A)

16 Ocak 2011 21:03

-"KÜRT'ÜM DEMEK TÜRK'ÜM DEMEK GİBİDİR" DÖRTYOL (A.A) - 16.01.2011 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''Bir insan 'Ben Kürt'üm' diyorsa bu aynen 'Ben Türk'üm' demek gibidir. 'Hayır sen öyle değilsin, sen eksiksin, sen çirkinsin' diyenler terör ateşine odun taşıyanlardır'' dedi. Arınç, Hatay'ın Dörtyol ilçesinde bir düğün salonunda düzenlenen, AK Parti İl Danışma Meclisi Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, geçmişten günümüze terörle mücadele konusunda yapılan çalışmalara dikkati çekti. Arınç, PKK terörünün ''1984 Eruh baskını'' ile başladığını, Çillerli hükümetler döneminde sadece askerin terörü bitirmek için yaptığı operasyonlarla devam eden bir çalışmanın yürütüldüğünü hatırlattı. ''1999'da Kenya'da ABD'nin Öcalan'ı paketleyip, hükümete teslim ettiğinden bu yana 10 yıldan fazla zaman geçtiğini'' belirten Arınç, ''İdam cezası kaldırıldı. Şimdi ortadaki manzaraya bakarak, bu terör sebebiyle AK Parti hükümetlerini suçlamaya kalkanlara bir çift sözüm var. Biz hükümet olarak da, birey olarak da inancımız gereği teröre şiddetle karşıyız. Bunu yok etmek için hükümetimiz elinden geleni yapıyor'' dedi. Fikret Bila'nın bir kitabında, terörle mücadelede görev yapan kolordu komutanlarına, o dönemdeki siyasetçilerine ''Yaptığınız mücadelede hatalar, eksikler, yanlışlar var mıydı?'' diye soru sorduğunu bildiren Arınç, şunları söyledi: ''50 kişi ile konuştu. 'Biz bazı yerlerde hata yaptık' dediler. Mesela 'hata yaptık' diyenlerin bir tanesi diyordu ki 'Biz (bu memlekette Kürt var mı ki) diye sorulduğunda. Hem kendimiz hem camiadaki insanlara 'Kürt yoktur bu ülkede, aslında onlar da Kürtlerdir dağlarda, karlarda yürürken kart-kurt diye ses çıkardı. İşte Kürt lafı oradan kalmıştır. Bu hem saçma hem de alay edercesine bir hareket. Ama biz bunu yıllarca yaptık' diyorlar. İkincisi 12 Eylül ihtilali sonrasında çıkan kanun gereği, Türkçenin dışında başka dili konuşmak yasaktır. Bu yasağı ihlal etti diye onlarca insana ceza verildi. Bir insan 'Ben Kürt'üm' diyorsa bu aynen 'Ben Türk'üm' demek gibidir. 'Hayır sen öyle değilsin, sen eksiksin, sen çirkinsin' diyenler terör ateşine odun taşıyanlardır. Onlar bu terör ateşini daha da büyüterek bütün Türkiye'yi kaplamasına yol açanlardır.'' Terörün bir sonuç olduğunu vurgulayan Arınç, şöyle devam etti: ''Pek çok sebep bir araya gelirse bu sonuç ortaya çıkar. Mesela terörü ortaya çıkaran sebeplerden bir tanesi, insanlar isyan ederler, amaçlarında kötülük vardır. Dağa çıkar veya şehir içinde adam öldürür. Bunlara küçük bir grup diyebilirsiniz. Bazıları 'ben kendimi ifade edemiyorum, kendi kimliğimi söyletmiyorlar, o zaman bu kimliğimi ifade etmek için güçlü bir eylem yapmalıyım' diyebilir. Bir üçüncüsü 'köyde evim vardı, evim barkım gitti, devlet bana şefkatle yanaşmadı' diye dağa gitmiş olabilir. 'Ben kendi dilimi konuşamıyorum, dilimi konuştuğum zaman bana ceza veriyorlar, o zaman ben farklı eylemler yapayım' demiş olabilir. Yarın endişesi, üniversiteyi bitirmiş iş bulamıyor ya da kendisine ayrımcılık yapılıyor. Bu ayrımcılık sebebiyle bir terör örgütüne katılmış olabilir. Bir sosyolog gözüyle baktığınız zaman 10 tane sebebi gösterirsiniz, bir tane sonuç çıkar ortaya. O da terör sonucudur.'' -''AK PARTİ'NİN FARKI''- Bülent Arınç, AK Parti'nin bugüne kadarki hükümetlerden farklı olarak iki şey yaptığını, meselenin sadece silahla önlenemeyeceğini, ekonomik, toplumsal ve siyasi tedbirler aldıklarını belirterek, şunları kaydetti: ''Şimdi Türkiye'de bin beş yüz tane, Kandil Dağı'nda 2 bin beş yüz tane militan var, sayısı değişebilir. 5 bine yakın militan var. Dağa çıkışlar engellenmezse bunların sayısı eksilmez, 10 tanesini yakalarsınız aynı gün 10 tanesi dağa çıkar. Bataklıktaki sinekleri bitirmek için çatpat vurarak birkaçını öldürürsünüz, ya da ilaç kullanırsınız. Ama kalıcı bir çare olmadığını bilirsiniz. Ne yapmak lazım, en akıllıca tedbir; bataklığı kurutmak lazım. Bataklığı kurutursanız sivrisinekler bir daha üremez. Bataklığı kurutmak, 'herkesi kurşuna dizelim' demek değildir. Öylesine siyasi, öylesine sosyal, öylesine toplumsal ve güvenlik tedbirleri alacaksınız ki örgüt, silahlı eylem yapamaz hale gelmeli. Çünkü nüfus var ve bu nüfus örgütü besleyecek ölçüde. Sizin yanlışlarınız da devam ederse bunların sayısı artabilir. 'Her gün başlarına bombalar atalım, her gördüğümüzü kurşuna dizelim' deseniz, bu elbette hem doğru değil hem de mümkün değil.'' -''MANİSALI VE DİYARBAKIRLI AYNI İDEAL İÇİN SAVAŞTI VE ŞEHİT DÜŞTÜ''- AK Parti olarak ''Bir şey yapmak istediklerini'' ifade eden Arınç, şöyle devam etti: ''Dağa çıkışları vazgeçirelim, çıkma dağa. Neden çıkıyorsun? Artık örgütle ilişkini kes, dağdan inişleri de teşvik edelim. Nedir dağdan inişleri teşvik, Kandil'i ve Mahmur'u boşaltabilmek, bu örgütü, lojistik destek sağlayan yerleri artık silahlı eylem yapmaktan vazgeçirmek. Peki bu nasıl olacak onun çaresini düşüneceğiz. İkincisi; bu terör örgütü bugün bu isimle devam ediyorsa, yarın başka örgütler kurulacak, başka kimlikler için mücadele edilecekse bizim şunu yapmamız lazım. Kürt kimliği ile kendisini tanımlayan bir kardeşimizi kucaklayacağız. Sen benim kardeşimsin. Kürtler kahraman insanlardır. Maneviyatı güçlü insanlardır. Bunu hepimiz biliyoruz. Bizler Çanakkale'de birbirimizin kucağında şehit olduk. Yemen'de birbirimizin kucağında şehit olduk. O zaman Diyarbakır'dan gelen Ahmet ile Manisa'dan gelen Mehmet aynı ideal için savaştı ve şehit düştü. Gazilerimiz de bugün böyledir. Dolayısıyla bu kimliği reddetmek, onu küçültmek ve aşağılamaya çalışmak doğru değil. Eğer bu kimliğinin gereğini yapmak istiyorsa bu insanlar, dillerini konuşmak, şarkı ve türkülerini söylemek istiyorlarsa, kendi tiyatrolarını yazmak istiyorlarsa, günlük dilde radyo ve televizyon yayınları ile kendi dilini güçlendirmek istiyorsa buna hayır demeyeceğiz. Çünkü bu ülkede yaşayan bu kadar farklı inanç ve etnik gruplar varsa onlar bir bütünlüğün içerisinde kendilerini tanımlayacaksa, bizim buna destek vermemiz lazım. O yüzden biz kendi kimliklerine sahip çıkmak isteyenlere Anayasal haklarını vereceğiz, insani haklarını da vereceğiz. Cebimizden vermiyoruz, bunlar insanlık hakkı. Vermemiz gerektiği için, hakları olduğu için vereceğiz.''