Politika

"İNTERNET ANDICI'NI MAHKEME DEĞERLENDİRECEK" ANKARA (A.A)

03 Ağustos 2011 16:54

-"İNTERNET ANDICI'NI MAHKEME DEĞERLENDİRECEK" ANKARA (A.A) - 03.08.2011 - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' davasının tutuklu sanığı Albay Dursun Çiçek'in, ''İnternet andıcı gerçek bir belgedir'' şeklindeki ifadesiyle ilgili, ''Bunu mahkeme değerlendirecek. Ben davanın savcısı, hakimi değilim ama bu olayı takip ediyoruz. En sonunda gelinen nokta, 'bu internet andıcı doğrudur ve burada imzası bulunan herkes bundan haberdardır' sözünü herhalde mahkeme en güzel şekilde değerlendirecektir'' dedi. Arınç, Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğünden emekliliğini isteyen Hilmi Bengi'nin, görevini Kemal Öztürk'e devrettiği törene katılmak üzere bulunduğu Anadolu Ajansı'nda gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. ''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' davasının tutuklu sanığı Albay Dursun Çiçek'in, ''İnternet andıcı gerçek bir belgedir'' şeklindeki ifadesinin hatırlatılması üzerine Arınç, ''Bunu mahkeme değerlendirecek. Ben davanın savcısı, hakimi değilim ama bu olayı takip ediyoruz. En sonunda gelinen nokta, 'bu internet andıcı doğrudur ve burada imzası bulunan herkes bundan haberdardır' sözünü herhalde mahkeme en güzel şekilde değerlendirecektir'' diye konuştu. Arınç, askerlik süresinin kısaltılması konusunda yürütüldüğü belirtilen çalışmanın ne aşamada olduğu yönündeki soruyu yanıtlarken de kendisinin bu çalışmaların içerisinde bulunmadığını söyledi. Polisin terörle mücadelede etkin rol almasına ilişkin soru üzerine de Arınç, ''Meseleye siyah-beyaz noktasından bakanlar var. Yani 'askerden alınacak, polise verilecek.' Bunu belli maksatla yapıyorlar, bir kısım medyada. Bu doğru değildir. Asker, askeri görevini yerine getirecek, polis kendisine verilen görevleri daha etkin olarak kullanacak. Önemli olan terörle mücadelede sonuç almaktır. Yoksa güvenlik güçlerimizden askerimizin de büyük bir değeri var, polisimizin de büyük bir değeri var. Polisi ön plana getirmek ve hedef haline koymak doğru değildir'' dedi. Arınç, bugün bir gazetede yer alan, ''30 Ağustos Zafer Bayramı törenlerinde TBMM Başkanı ve Başbakan'ın Genelkurmay Başkanı'nı ayakta karşılamayacağı ve 27 Nisan bildirisinin Genelkurmay Başkanlığı resmi internet sitesinden kaldırılacağı'' yönündeki haberin hatırlatılması ve değerlendirmesinin sorulması üzerine, şöyle konuştu: ''27 Nisan'da gece yarısı saat 23.45'de, sonradan sahiplendiği için artık bunu koyan kişi de belli oldu, Sayın Yaşar Büyükanıt'ın 'bunu ben yazdım, koydum' demesi karşılığında 27 Nisan'daki bu bildirinin ne olduğu tartışılmıştır. Bu bildiriye hükümet tarafından da cevap verilmiştir. Ondan sonra seçime gidilmiştir. AK Parti hükümeti yüzde 47 oyla ikinci dönem iktidar olmuştur. Aradan dört sene geçmiştir. Haziran'da yeniden seçim olmuştur, AK Parti üçüncü dönem iktidarını yüzde 50 oyla kazanmıştır. Bununla bunun ne alakası var? Şu alakası var; sivil hükümetlere karşı, TBMM'nin görevine karşı, 'sen bunu yapma' şeklinde, 'yapamazsın' şeklinde bir anlayışın adına muhtıra deyin, bildiri deyin, yazı deyin, gece yarısı düşüncesi deyin ne derseniz deyin yanlış olduğu ortadadır. Halk bu yanlışı da ortaya koymuştur; 2002'de, balans ayarı tankları Sincan'da dolaştırmakla olmaz, demokrasilerde balans ayarı seçimde ve sandıkta olur demekle. 2002, 2007, 2011... Üç dönemdir halkımızın yüzde 50'si AK Parti hükümetini daha sivil buluyor, daha demokrat buluyor, daha özgürlükçü buluyor ve oylarını kullanıyor. Başkaları kendi konumlarını düşünsünler. Onlar hala iki arada bir derede kalmanın sıkıntısını yaşıyorlar. 27 Nisan'da bu yazı, bu düşünce fevkalade yanlış, fevkalade çirkin, fevkalade olumsuz bir yazıydı. Muhatabı istediği kadar kabul etsin. Bu, Türkiye'de bir kırılma noktasıydı. Bu kırılma noktasında hükümet başarılı oldu. Ertesi gün cevabını verdi ve halkın oylarıyla da bu cevabı kesinleştirdi. Şimdi böyle bir yanlışlığın filan yerde falan sitede bulunması elbette o yanlışlık kadar büyüktür. Dolayısıyla kaldırılır kaldırılmaz, biz hükmümüzü koyduk millet olarak. 27 Nisan akşamı konan şey yanlıştır. Onu muhafaza ederseniz yanlışlığı muhafaza edersiniz. Kavga edecek halimiz yok ama onu oradan kaldırırsanız o yanlışlığa son vermiş olursunuz. Bunun kararını ilgililer mutlaka verecektir.'' Protokol konusunun ise kurumlar arasında çok tartışıldığını belirten Arınç, iyi bir protokol düzenlemesine ihtiyaç olduğunu söyledi.  Arınç, ''30 Ağustos, zafer günüdür. Bu zaferin sahibi Türk milletidir ve Türk milletinin ordusudur. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin adı, Atatürk'ün tabiriyle TBMM ordusudur. Hilmi Özkök paşamız ilk defa bu tabiri kullandı. Bunun yasal dayanağının Atatürk'ün direktifleri olduğu ortaya çıkmıştı. 30 Ağustos törenlerinde bir teamül var. Genelkurmay Başkanlığında bulunursunuz, sıraya girersiniz, önde Meclis Başkanı arkada Başbakan, bakanlar, siyasi parti liderleri... Ordumuzu tebrik çok güzel bir şey. Bu illerde de yapılır, garnizonlar ziyaret edilir ama bunun bir usulünün olmasında ve Meclis Başkanlığı gibi, Başbakan gibi, protokolde ciddi bir değer vermekle bu iş yapılabilir diye düşünüyorum. Türkiye'de her şey yerli yerine oturacak. Bundan dolayı endişeniz olmasın'' diye konuştu. -"VİCDANI OLAN TERÖRÜ LANETLER" TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in, Ramazan ayının ilk gününde Van'da üç askerin şehit edildiği saldırıyla ilgili sözlerinin hatırlatılması ve ''Artan terör olaylarını nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusu üzerine Arınç, sadece hükümet etme noktasındaki insanların değil, vicdanı olan herkesin terörü nefretle, lanetle kınayacağını söyledi. Herkesin yüreğine ateş düştüğünü, acılar, feryatlar ve gözyaşlarının birbirine karıştığını söyleyen Arınç, şunları kaydetti: ''Bundan dolayı hepimiz üzüntülüyüz, hepimiz yaralıyız. Bundan dolayı hepimiz terörün çirkin yüzünü her gün lanetliyoruz. Bunun için ayrıca bir yorum yapmaya gerek yok. Hükümete düşen görev, terörle mücadele etmektir. Biz de terörle mücadeleyi daha etkin, daha akılcı, daha netice alıcı hale getirmek için her gün tedbirlerimizi, çarelerimizi artırıyoruz. Ne yapılması gerekiyorsa hükümet onu yapıyor. Ama bu saldırılar hiç beklenmedik bir yerde, hiç umulmadık bir şekilde karşımıza çıkabiliyor. Terörle sonuna kadar mücadele edeceğiz ve başaracağız. Bundan hiç kimsenin endişesi olmasın.'' Bir başka soru üzerine Suriye'de yaşananları ''çok acı ve vahim'' olarak değerlendiren Arınç, şunları söyledi: ''Biz aynı coğrafyanın insanlarıyız. Suriye ile geçmişten bu yana ilişkilerimiz zaman zaman kötü olmuştur, ama 10 yıllık periyot içerisinde de Suriye ile vizeleri kaldıran iki ülkenin halklarının birbirine komşu olduğu bir konuma gelmişiz. İstiyoruz ki Suriye huzur içerisinde, demokrasinin erdemi içerisinde, halkının refah düzeyi daha yüksek, özgürlükler içerisinde yaşasın. Hükümetimiz benim bildiğim kadarıyla, ben Meclis Başkanlığımdan biliyorum, hükümete girdiğim günden bu yana biliyorum, bizim Suriye hükümetine veya yönetimine her zaman tavsiyemiz şu olmuştur: Halkın taleplerine dikkat edin, halkı özgürleştirin, demokrasiyi güçlendirin, demokrasinin bütün imkanlarını halkınıza açın, otokratik bir yönetim değil, demokratik bir yönetim kurun. Her zaman bu telkinler yapılmıştır.  Son olaylar başladığında Sayın Başbakanımız, Sayın Dışişleri Bakanımız hatta Sayın Cumhurbaşkanımız, Esad ile her zaman görüştüler. Özel temsilciler gitti, onlardan geldi. Bakanlar düzeyinde görüşmeler oldu. Suriye'deki olayların kansız bir şekilde, demokratik yöntemlerle çözülmesi ve reformların bir an önce başlaması konusunda kendilerine ısrar edildi. 'Bu reformları bir an önce hayata geçirmezseniz çökeceksiniz, gideceksiniz, hiç ummadığımız acı olaylar yaşanacak, aklınızı başınıza alın' denilmiştir. Ama bu gün geldiğimiz olaylar bu telkinlerden ders çıkarılmadığını gösteriyor. Şahsen söylüyorum. Bu hükümetin kararı değildir, bunu Bülent Arınç olarak söylüyorum: Şu anda Hama'da ve diğer kentlerde yaşanan olaylar tam bir zulümdür. Bu zulme gönlümüz razı değildir. Bu zulmü kim yaparsa yapsın o bizim dostumuz olamaz. Büyük bir yanlış yapıyorlar, halkına silah çeken bir ordu veya asker dünyanın hiçbir yerinde hoş karşılanmaz.  Ramazan gününde masum insanların üzerine tanklarla yürümek, hedef olarak insanları öldürmek, her gün yüzlerce insanın hayatını kaybettiği bir Suriye'yi biz düşünemiyoruz. Biz barış ve huzur içerisinde bir Suriye'yi arzu ediyoruz. O yüzden devletin başındaki Esad'dan bu zulümleri bizzat işleyenlere kadar hepsine bir Ramazan gününde Türkiye'den bir ses olarak şunu söyleyeyim: Siz zulmediyorsunuz, zalimleri Allah da kul da sevmez. Yanlıştan vazgeçin; sonra bunun altında kalırsınız. Binlerce insanın gözyaşıyla, mağduriyetiyle, masumiyetiyle ayakta kalmanız mümkün değil. Bütün Türkiye'nin temennisi inanıyorum ki bu zulme karşı haykırmaktır. Bizim inancımız zalime karşı hakikati söylemeyi en büyük cihat kabul eder. Yanlış yapıyorsunuz. Suriye'deki halkını öldürme noktasında gözünü kan bürümüş insanlar zalimlerdir. Sözümün ikinci yarısı da bu acıyı hissetmeyen komşu ülkelerdeki birilerinin duyması içindir. Size de yazıklar olsun bu zulme destek olan, zulmü görmezden gelen, haksızlıklara karşı ya etnik köken veya mezhepsel yaklaşımla sevinenler var. Onlara da yazıklar olsun.''               -KOMUTANLARIN EMEKLİLİĞİ-  Arınç, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) öncesi Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının emekli olmasına ilişkin soruyu yanıtlarken de Şura'nın bu yıl da kanunu çerçevesinde başarılı bir çalışma yaptığını söyledi. Arınç, ''Büyük bir fevkaladelik, olağanüstülük hatta bazı haberlerde geçtiği gibi kriz ismiyle tanımlanan bir durum söz konusu değil. Her şey demokratik ölçüler ve yasal mevzuat içerisinde cereyan ediyor'' dedi. Komutanların emekliliklerini talep etmesinin yasal bir hak olduğunu belirten Arınç, şöyle konuştu: ''Bu şahsi bir haktır. 'Neden emekli oldunuz? Niye oldunuz? Niye bugün oldunuz?' diye sormaya, bunun altında başka sebepler aramaya bence gerek yoktur. Zaten bildiğiniz gibi Deniz Kuvvetleri, Hava ve Kara Kuvvetleri Komutanlarımız emekli olacaklardı ağustos ayı itibarıyla. Sayın Genelkurmay Başkanımızın bir yıl daha çalışma süresi vardı bildiğim kadarıyla. Emekliliklerini talep etmişlerdir. Bunu saygıyla karşılamak gerekir. Bu da demokrasinin bir erdemidir. Kendileri de olgun davranmışlardır, Türkiye de bu olgunluğu takdirle karşılamıştır. Ben bunun altında yine bir kriz arama heveslilerinin bulunacağını, ama gelişmelere bakarsanız bunların geçmişte olduğu gibi artık her işten bir sorun çıkarma gayretinin neticesiz kalacağını gösteriyor.''