Yaşam

"Darbecilerimizle yüzleşmeyi telaffuz edebiliyoruz" İSTANBUL (A.A)

25 Eylül 2011 00:55

-"Darbecilerimizle yüzleşmeyi telaffuz edebiliyoruz" İSTANBUL (A.A) - 24.09.2011 - Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Türkiye'nin, demokrasi yolunda adımlar atmaya çalıştığı yıllarda nice acılar yaşadığını belirterek, ''12 Eylül Anayasasını değiştirmeye çalıştığımız 30 yıl sonra, Arjantin ve Yunanistan'ın nice yıllar önce yapabildiğini geçikmiş bir biçimde, zaman aşımı tartışmalarına da büyük ölçüde mahkum olarak en azından telaffuz edebiliyoruz, darbecilerimizle yüzleşmek ve yargılama konusunu'' dedi. Günay, İstanbul Üniversitesi (İÜ) Hukuk Fakültesi ev sahipliğinde düzenlenen Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali'nin üniversite bahçesindeki açış töreninde yaptığı konuşmada, bu fakülteden mezun olduğunu hatırlatarak, mezun olduğu gün bile bu kadar büyük sevinç duymadığını söyledi. Şu anda yaşadıklarını bir rüya gibi algıladığını ifade eden Günay, ''Bu güzel bahçede, nice güzel olaylara, nice acılara tanıklık etmiş bulunan bu kapının önünde, hukuk fakültesi dekanımız bir film festivaline ev sahipliği yapıyor, hukuk tarihimizdeki büyük acılarla bir tür kendimizle yüzleşmeden söz eden festivale başkanlık ediyor. Bunu Türkiye'mizin gelmiş olduğu demokratik olgunluk düzeyini gösteren güzel bir olay olarak büyük bir sevinçle alkışlamak istiyorum'' şeklinde konuştu. ''Türkiye, demokrasi yolunda adımlar atmaya çalıştığı yıllarda nice acılar yaşadı'' diyen Günay, şöyle devam etti: ''12 Eylül Anayasasını değiştirmeye çalıştığımız 30 yıl sonra, Arjantin ve Yunanistan'ın nice yıllar önce yapabildiğini geçikmiş bir biçimde, zaman aşımı tartışmalarına da büyük ölçüde mahkum olarak en azından telaffuz edebiliyoruz, darbecilerimizle yüzleşmek ve yargılama konusunu. Ancak hepimizin kendimizle yüzleşmemiz, hepimizin bu yargılamaya kendi vicdanımızda hazır olmamız gerekir. Festivalin güzel mekanlarından biri olduğunu öğrendiğim Mavi Salon'da ben 12 Eylül sonrasında darbenin liderini, cunta başkanını bir rektörün el hareketiyle hukuk fakültesi öğretim üyelerinin de içinde bulunduğu çok geniş bir akademik topluluğun cübbelerini kavuşturarak saygıyla selamladıklarını hatırlıyorum. Şunu kabul etmek lazım ki; 27 Mayıs'ta da 12 Mart'ta da 12 Eylül'de de darbe yöneticilerinin bir numaralı suç ortağı hukukçular oldu. Bunu çok açık yüreklilikle itiraf etmemiz gerekiyor.'' İÜ Hukuk Fakültesinde 2011 yılında yüzleşmekten söz edilebilmesinin, Türkiye'nin geldiği öz güven noktasını gösterdiğini vurgulayan Günay, festivalin düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür etti. Günay, sinemanın önemli bir sanat alanı olduğunu ve uzun zamandan bu yana toplumsal bilinçaltını oluşturmada büyük etkisi bulunduğunu belirterek, ''Hayatımda unutamadığım filmler vardır. 'Missing' ya da 'Ruhların Evi' gibi. Benim meslek seçmemde de etkili olan hukuk filmleri vardır; 'Bülbülü Öldürmek' gibi... Türk sineması da son yıllarda toplumsal konularda bilinçaltı oluşturma konusunda iz bırakacak filmler yapmaya başladı. Hem içeride hem de dışarıda Türk sinemasında son yıllarda önemli gelişmelere tanık oluyoruz'' diye konuştu. Türkiye'de son dönemlerde kültür ve sanat etkinliklerinin sayısının giderek arttığını aktaran Günay, ''Bu da Türkiye'nin kültür ve sanat açısından iyi bir noktaya taşındığını gösteriyor'' dedi.  -Festival Başkanı Prof. Dr. Sözüer- Festival Başkanı, İÜ Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adem Sözüer de bu tarihi mekanda geçmişten günümüze darbelerin konuşulduğunu söyledi. Sözüer, darbelerin sayısız bilinmezlikleri, soruları, büyük acı ve öfkeleri içeren bir konu olduğunu belirterek, ''Böylesine zor ve karmaşık konuyu bilim insanları, öğrenciler konuştular, tartıştılar. Korku yok, kavga yok. Bu konuda böyle bir konuşma, böyle bir ortamda konuşma bir ilktir. Tıpkı festivalin ilk olması gibi'' dedi. Türkiye'deki hemen her neslin darbe ve baskı dönemlerindeki travmaları, mirasları devraldıklarını anlatan Sözüer, şunları kaydetti: ''Bunu çocuklara konulan isimlerden de biliriz. Belli dönemlerde çocuklara belli isimler verilir. Adnan, Menderes, Deniz, Erdal, Mustafa... Yeni öğrencilerimde hala bu isimleri görüyorum. Bu isimlerin konulması neden oldu? Çünkü bir dönemin insanları, belli dönemlerde idam edilmiş insanların saklı matemlerini isimler koyarak devam ettirdiler. Saklı matemlerin çocukları, nesilden nesile aktarılan travmalar. Bu acılar ve travmalara yol açan nedenlerle yüzleşmemiş bir toplumun hukuk toplumuna, barış toplumuna ulaşması çok zor. Bu nedenle yüzleşmeliyiz, hesaplaşmalıyız. Bunun için de öncelikle konuşmalıyız.''  Prof. Dr. Sözüer, önce kendi hatalarını ve yanlışlıklarını da sorgulayabilen bir hesaplaşma dönemi arzuladıklarını anlatarak, ''Hukuk ve adalet ilkeleri çerçevesinde bir hesaplaşma ile ancak barış ve hukuk toplumuna ulaşabiliriz. Hesaplaşma ve yüzleşme süreçlerini yanlış yöntemlerle yaparsak, o zaman yeni mağdurlar yaratırız, yeni matem çocukları oluştururuz. Festivalin amacı, yeni matem çocukları, yeni travmalar oluşturmak değil, birbirimizi tekrar tanımak, yüzleşmek, konuşmak, hesaplaşmak ve bunu hukuk ilkesinden asla vazgeçmeden yapmak'' şeklinde konuştu. Sözüer, daha sonra Günay'a, İÜ Hukuk Fakültesine giriş beyannamesi ile çıkış belgesini verdi.