28 Ocak 2013 20:20
TBMM'deki Terör ve Şiddet Olayları Kapsamında Yaşam Hakkı İhlallerinin İncelenmesine Yönelik Alt Komisyon 'terör raporu'nu tamamladı. Raporda "35 bin 576: Bir 'rakam' değil, terörden hayatını kaybeden insanlarımızın sayısı" ifadesi kullanıldı.
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun bünyesinde kurulan Terör ve Şiddet Olayları Kapsamında Yaşam Hakkı İhlallerinin İncelenmesine Yönelik Alt Komisyon raporunu tamamladı.
Tarık Işık'ın radikal.com.tr'de yer alan heberine göre, Komisyon Başkanı AKP’li Ayhan Sefer Üstün’ün özel önem verdiği raporda şu tespit ve önerilerde bulunuldu:
*Terör nedeniyle son 30 yılda 7 bin 918 kamu görevlisini şehit oldu.
*1984-2012 yılları arasında ölü olarak ele geçirilen PKK’lı sayısı 22 bin 101.
*1984-2012 arasında 5 bin 557 sivil hayatını kaybetti.
*PKK’nın iç infazlarının sayısı ise bilinmiyor.
*Faili meçhul cinayetlerin sayısı da tam olarak bilinmiyor. Ancak iki binin altındaki rakamlar ile 17 bin arasında olduğu tahmin ediliyor.
*İstatistiklere geçmeyen ölüm olayları hariç, toplam 35 bin 576 kişinin terör nedeniyle yaşamını kaybetti.
*18 Kasım 2011 itibarıyla er statüsünde 8 bin 543, iştirakçi statüsünde 6 bin 483 ve köy korucusu statüsünde 5 bin 34 olmak üzere toplam 20 bin 60 kişi Sosyal Güvenlik Kurumundan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında aylık alıyor.
*20 Ağustos 2012 tarihi itibarıyla toplam 82 bin 724 kişinin genel sağlık sigortası primleri Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü tarafından ödeniyor.
*İçişleri Bakanlığının 2011 rakamlarına göre Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun kapsamında İçişleri Bakanlığına toplam 5 bin 34 başvuru yapıldı. Bunlardan 760’ı reddedildi, 4 bin 274’ünün ise kabul edilerek 18 milyon 755 bin 197 TL tazminat ödendi.
*Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun çerçevesinde 2011 itibarıyla toplam 359 bin 249 başvuru yapıldı. Bunlardan yüzde 82,7’ine tekabül eden 297 bin 143’ü hakkında neticeye ulaşıldı. Bunların arasında yüzde 56,1’ine tekabül eden 166 bin 754’ü olumlu karara bağlanırken yüzde 43,9’una tekabül eden 130 bin 389’una ise olumsuz yönde karar verilerek toplam 2 milyar 659 milyon 967 bin 285 TL ödenek kullanıldı.
*14 ilde 62 bin 448 hanede 386 bin 360 kişinin köylerinden göç etmek zorunda kaldı. Bunlardan 28 bin 384’ü (yani yüzde 45,4’ü) hanede 187 bin 861’inin (yani yüzde 48,6’sı) KDRP sayesinde köylerine geri döndü. Bu amaçla 1999-2011 arasında 128 milyon 360 bin TL ödenek aktarıldı.
*Terör ve terör eylemleri ilk olarak ona maruz kalanlar açısından tarifi zor acılara ve travmalara sebep olmaktadır. Bu travma kişilerin aileleri, akrabaları ve yakın çevrelerine de sirayet ederek genişlemekte ve en nihayetinde bütün toplumda derin bir etki bırakmaktadır.
*Alt komisyonun gerek dinlediği konuklardan, gerekse yerinde yaptığı incelemelerden edindiği önemli izlenimlerinden biri de; ‘ne için birlikteyiz, ne için birlikte olmalıyız’ sorusunun milli birliğimiz içinde yaşayan herkes tarafından aynı tutarlılık, duyarlılık ve samimiyetle cevaplanmış olmasıdır. Sivil siyasetin bütün unsurlarının bu samimiyeti dikkate alması gerekmektedir. Terörle mücadelede bütün topluma hitap eden çözüm yolları bulmadaki çıkış noktasında halkımızın bu samimiyeti önemli bir imkân olarak ortada durmaktadır.
*İnsan hakları alanında ve yaşam hakkı perspektifinde sağlanan gelişmeler; “Yaşam Hakkı”nı, kürtajdan başlayarak kaybolmalar, intiharlar, ötenazi ve yardımla ölüme kadar varan geniş bir yelpazede ele alınır hale getirmiş, bunun yanında devlete, yaşam hakkını ihlal potansiyeli bulunan ortamları yok etme yükümlülüğünü vermiştir.
*Görüş ve değerlendirmelerin buluştuğu bir diğer nokta ise politik görüş, siyasi mülahaza, olaylara ve dünyaya bakış açısı ne olursa olsun yaşanan acıların ve travmanın ortak olduğudur. Terörün neden olduğu insani maliyetler şüphesiz en iyi şekilde bu maliyetleri yaşayanlar tarafından dillendirilebilir. Bu anlatılara, ‘sözün bittiği yer’ dedirtebilecek derinlikte bizzat bu acıyı yaşayanların ifadeleriyle rapor içeriğinde yer verilmiştir.
*Terör konusuna çözüm sağlamak yolunda, bütün dünyada geçerli “En İyi yaklaşım” bulunmadığı gibi bütün terörü bir anda önleyebilecek “Tek Yöntem” de yoktur. Terör gibi nedenleri ve ortaya çıkaran dinamikleri itibarıyla karmaşık bir olguyu çözmek için genel dünya tecrübesinden faydalanmak kadar, ülkemiz özelinde ortaya çıkan etmenleri iyi tahlil edebilmek ve ona özgü çözüm yöntemleri geliştirebilmek gerekmektedir.
*Terörün ve dolayısıyla terörün neden olduğu yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesi konusunda “Karma Tedbirler Paketi”nin uygulanması gerektiği söylenebilir.
1- Terörle mücadele konusuna yöntemsel olarak stratejik bakmak ve terörle mücadele sürecini çok boyutlu olarak yönetmek gerekmektedir. Bu yaklaşımda ilk evre terörü daha ortaya çıkmadan çözebilme yönünde pro-aktif bir bakış açısına sahip olabilmektir. Bu, terör ortamını yaratan, ona zemin hazırlayan ve yeşermesine imkân veren unsurların daha baştan ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir. Pro-aktif önlemler olarak; ekonomik tedbirlerin geliştirilmesi, yatırımların arttırılması, bölge ve havza bazında yatırım teşviklerinin düzenlenmesi, işsizliğin önlenmesi, istihdama ve işgücüne katılımın arttırılması, istihdam edilebilirliğin geliştirilmesi, insan kaynaklarına yatırıma önem verilmesi, gerek bölge halkının gerek korucuların ve gerekse de terörist eğitim seviyelerinin düşüklüğü konusunda raporda yer alan tespitler göz önüne alınarak eğitime önem verilmesi, örgün ve yaygın eğitim imkânları ve kalitesinin arttırılması, spor ve gençlik merkezlerinin çoğaltılması, sosyal kalkınmaya önem verilerek sosyal destek projelerinin uygulanması, kültürel imkânların geliştirilerek zenginleştirilmesi ile özellikle gençlere yönelik demokrasi, özgürlükler, kültür, kimlik ve insan hakları bilincini geliştirecek çalışmalarla siyasal toplumsallaşmanın tekemmülü ifade edilebilir.
2- Bölgede eskiden olduğu gibi tarım ve hayvancılığın yapılabilmesi yönünde adımlar atılması, bölge ekonomisini canlandırabilecek sınır ticareti gibi imkânların düzenlenerek hukuki ve meşru yollardan yapılabilmesine fırsat sağlayacak serbest bölge benzeri yerler ihdas edilmesi, her ilin rekabet üstünlüğü kriterlerinin tespit edilerek gelişme yönlerinin belirlenmesi, bölgesel kalkınma ajanslarının bu yönde etkin çalışması, bunların merkezden koordineli olmakla beraber il bazında ve il’e özgü politikalar olması açısından etkin biçimde projelendirilmesi de önem taşımaktadır. Bu noktada terörle mücadelenin halkın hassasiyetleri ve yönlendiriciliğinde ve sivil siyasetin belirleyiciliğinde, taşra bazında da Cumhurbaşkanının, Hükümetin ve Bakanlıkların temsilcisi konumunda mülki idare amirleri olan vali ve kaymakamların yönetiminde yürütülmesi değerlidir. Diğer taraftan demokrasinin beşiği konumundaki yerel yönetimlerin güçlendirilmesi bu çerçevede önemli katkılar sağlayacaktır.
3- Türkiye’nin kendi bütünlüğü ve toplumsal barışı etrafında gelişen politik süreçler, meseleyi kapsamlı ve soğukkanlı bir bakış açısıyla ele almayı zorunlu kılmaktadır. Terörle mücadelede şiddeti yöntem olarak seçmiş bulunanları “düşman” değil “suçlu” olarak görmek, bunlarla hukuk devleti çerçevesinde ve hukuk içinde mücadele etmek, “imha edici-yok edici” yaklaşımdan ziyade “hayatta tutan”, suçun rehabilitasyonu ile kazanmaya çalışan bir anlayışı hâkim kılmak esas olmalıdır. Terörün ve terör örgütlerinin hem ölerek hem de öldürerek kazanmaya çalıştığı unutulmamalıdır.
Terörden etkilenen her kesimi kucaklayarak bu suretle onları çözüme katkı verecek şekilde değerlendirilmesi yaklaşımının esas alınması bu noktada önem taşımaktadır. Kimi çevrelerce terörün nedeni olarak sunulan politik düşüncelerin ve yaklaşımların kendilerini ifade edebileceği meşru zeminler yaratmak, ancak hukuk dışına kayanlara da hukuk çerçevesinde sınırlayıcılık getirmek esas olmalıdır.
4- Yaklaşım ve yöntem hususları yanında değinilmesi gereken bir diğer husus da çözümün oturacağı zeminin nitelikleri ve çerçevesidir. Terörün önlenmesi yaklaşımının demokrasi, insan hakları, özgürlükler ve hukukun üstünlüğü zemine oturması gerekliliği, kalıcı ve sürdürülebilir sonuçlar almak açısından önemli bir keyfiyettir. Bu noktada 12 Eylül 1980 darbesinin izlerini taşıyan 1982 Anayasasına son verecek yeni Anayasa çalışmalarının önemi büyüktür.
5- Terörün çözümü noktasında belirtilmesi gereken bir diğer önemli husus ise terörün önlenmesi için işbirliğinin merkezde tek elden koordine edilmekle birlikte bu inisiyatifin tüm kurum ve kuruluşlarca yatay olarak paylaşılması, ayrıca merkezden taşra teşkilatı ve yerel yönetimlere yönelik dikey işbirliği ve sorumluluğun yayılması gerekliliği hususudur. Örneğin merkezde Terörle Mücadele Yüksek Kurulunun koordinesindeki çalışmaların ilgili bakanlık kurum ve kuruluşlar tarafından yerine getirilmesi kadar illerde valiliklerin il’e özgü önlemler ve çözüm yolları geliştirerek uygulamaları bu noktada etkili olacaktır.
6- Terörle mücadelenin mümkün olduğunca ihtisaslaşmış birimler tarafından yürütülmesi, sınır yönetiminin sivil ve uzmanlaşmış bir birim tarafından gerçekleştirilmesi, iç güvenlikte silahlı kuvvetlerin kullanılmasının zorunlu olduğu durumlarda uzmanlaşmış birimlerinin mülki yönetim emrinde ve koordinesinde çalışması, jandarma ve sahil güvenlik birimlerinin iç güvenlik birimi olarak tanımlanarak silahlı kuvvetler ile bağlantılarının kaldırılıp sivil otorite olan İçişleri Bakanlığı ile bağlılıklarının kuvvetlendirilmesi de güvenlik yönetimi açısından önemli hususlar olarak belirtilebilir.
7- Bölgede yaptığı çalışmalar ve uygulamalar ile başarılı örnekler ortaya koymuş olan idareciler bir araya getirilerek bilgi ve deneyimin paylaşılması, veriler ve sonuçlar değerlendirilerek bu uygulamaların yaygınlaşmasının sağlanması faydalı olacaktır.
8- Katılımcı yönetim anlayışının ve sürdürülebilir çözümler elde etmenin bir unsuru olarak çözüm paydaşlığına katkı sağlayabilecek sivil toplum örgütlerinin çözüm sürecine katılmasının önemli olduğunu belirtmek gerekmektedir. Terör sorununa çözüm yolunda şiddeti dışlamış demokratik, yerel ve genel sivil toplum kuruluşları ile insan hakları, demokrasi ve hukuk temalarında işbirliği, ilişki ve iletişim kurulması sorunun çözümüne nitelikli katkılar sağlanmasına sebep olacaktır. Terör örgütü etkinlik sağlayabilmek için bölge halkı dâhil her kesimi terörize etme, yılgınlık ve korku doğurma amaçlı eylemler gerçekleştirmektedir. Bunun neticesinde yaygın ve geniş bir çevrede mağduriyetler doğmuştur. Doğrudan ya da dolaylı olarak terörden mağdur olan, sıkıntı çeken, terörün sona ermesi için katkı vermek isteyen her kesimle ve her tür sivil örgütlenme ile bağlar oluşturmak çözüm bakımından önemli olacaktır.
9- Diğer taraftan üniversitelerimiz ile akademik camiamızın da çözüme katkı sağlayacak çalışmalar yapmaları ve bu yönde tahlil ve analizler gerçekleştirerek stratejiler, politikalar ve öneriler geliştirmeleri önemlidir. Özellikle bölge üniversitelerinin sosyal bilimler alanındaki sahaya dönük çalışmaları ile sosyal ve politik gerçekliği yansıtabilecekleri, toplumun düşüncelerini, duyarlılıklarını akademik bir disiplinin imkânları çerçevesinde kamuoyuyla paylaşacakları, bunun da gerçek toplumsal zeminlerde teşekkül edecek gerçekçi siyasal çözümlere aracılık edeceği değerlendirilmektedir.
10- Terörün çözümüne yönelik adımlar atılırken dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta da terör olaylarının kamuoyuna duyuruluşundaki iletişim problemleri olarak ortaya çıkmaktadır. Halkın haber alma özgürlüğü ile terör örgütünün eylem yaparak toplumda dehşet ve korku yaratma amacına dikkat etme arasında nerede durulacağı, haberlerin nasıl bir üslup, çerçeve, görüntüleme ile verileceği hususları önemli bir hassasiyet alanı olarak karşımızdadır. Bu konu basit bir haberleştirme, ne oluyorsa onu olduğu gibi aktarma değildir. Terör örgütlerinin ileri teknoloji ve güçlü iletişim çağında geliştirdikleri ağları, medya organları arasındaki rekabeti kendi çıkarları lehine kullanma yolunda çabaları olduğu ortadadır. Şahsen herhangi bir düşmanlıkları olmadığı kişileri, grupları, yerleşim mekanlarını tahrip ederken, saldırılar düzenlerken amaçları öncelikle buralardan elde edilecek görüntüler ve bunların kamuoyuna servis edilmesidir. Çünkü her eylem, her kanlı görüntü, her korku dehşet yaratacak bağlam, üstüne terör örgütünün reklamının yazıldığı spotlar gibidir. Nitekim terörle mücadelede stratejik yöntemleri öne çıkartmış olan gelişmiş batılı ülkeler, karşılaştıkları terör eylemlerinin haberleştirilmesinde, basın yayın organlarında yer almasında bu haber kuruluşlarının sahip olduğu yüksek duyarlılık nedeniyle haber özgürlüğüne halel getirmeyecek fakat aynı zamanda terör örgütünün reklamı olarak öne çıkmayacak şekilde bir haberleştirmeyi imkân dâhiline getirmişlerdir. Amerika’da, İngiltere’de, İspanya’da yaşanan çeşitli terör olaylarının nasıl kitlelere ulaştığı hususu kamuoyu tarafından iyi bilinmektedir. En kanlı olaylarda bile bunu ima edecek hiçbir görüntüye yer verilmemekte, sıra dışı dramatik görüntüler haberde kendisine yer bulamamaktadır. Zaman zaman Türkiye’deki haberciliğin de bu yönde olması gerektiği şeklinde kimi ilkeler telaffuz edilmekte ve bazı basın yayın organlarınca uygulanmakla birlikte, burada tam bir anlayışın ve işbirliğinin varlığından bahsetmek kolay değildir. Yine ilgili meslek kuruluşlarının ihtiyarında ve örgütlenmesinde olmak üzere terör olaylarının haberleştirilmesine ilişkin bir çerçevenin tespitinde ve paylaşılmasında fayda görülmektedir. Toplumda şiddet içeren bütün olayların “trafik terörü”, “stadyum terörü”, “futbol terörü” ve “kapkaç terörü” gibi haber başlıkları ile kamuoyuna iletilmesinde de sorun olduğu düşünülmektedir. Böylelikle terör kavramı yaygınlaştırılmakta, gerçek terör olayları ile bu türden toplumsal olaylar arasındaki sınır belirsizleşmektedir.
11- Komisyon çalışmaları sırasında ortaya çıkan bir önemli sonuç da kamu kurum ve kuruluşlarının terör, terör kaynaklı yaşam hakkı ihlalleri konusundaki verilerde olabildiğince saydam, bilgilendirici ve açık olması gerekliliğidir. Bu konuda saydam olunmaması öncelikle veriler konusunda her çalışmada farklı ve zaman zaman tutarsız rakamların zikredilmesine sebep olmaktadır. Diğer taraftan bu veriler üzerinde hem gerçekçi ve geçerli olmayan değerlendirmelere gidilebilmekte hem de ilgili kurumları zan altında bırakacak yorumlara kapı aralanmaktadır. Bunun en açık örneği faili meçhul cinayetler konusundaki sivil toplum örgütlerinin elindeki birbirine uymayan veriler ile kamu kurumları elindeki verilerin birbirinden çok farklı olması ve bunların teyit edilmesi konusunda Alt Komisyonda yapılan dinlemeler üzerine İçişleri Bakanlığının harekete geçerek gerçek rakamlar konusunda isim isim çalışma yaparak Komisyonu bilgilendirmesi olayında yaşanmıştır. Kamu kurum ve kuruluşlarının veri elde edilebilmesi konusunda daha saydam olmasıyla ve sivil toplum örgütlerinin de olayları ve verileri kamuoyuna aktarmada güvenilir kaynaklarını kullanmadaki duyarlılığıyla bu tür sakıncaların ortadan kalkabileceği değerlendirilmektedir.
12- Kimliklere ilişkin yasakçı tutumun terörün bölgede yeşermesine zemin hazırlayan önemli bir unsur olduğu ortadadır. Bölgedeki geçmiş uygulamalarda Kürt halkı ile terör örgütü mensuplarını ayırt etmeyen tutum, davranış ve pratikler de ne yazık ki terörün bölgede gelişmesine katkıda bulunmuştur. Terör nedeniyle gündelik işinde gücünde bulunan vatandaşların zarar görmesi, kimi zaman kamu otoritesini kullananların kimi zaman da terör örgütünün baskısını görmesi, bölgede sorunu daha da girift hale getirmiştir. Bu noktada köy boşaltmalar, köy yakmalar ve bütün bunlara dayalı göç olgusu, göç edenlerin gittikleri yerde yaşadıkları ekonomik ve sosyal sorunlar itibarıyla zaman zaman sorunun başka yerlere taşınmasına da neden olmuştur. Bu nedenle kimliklere ve kültürlere ilişkin sorunları, talepleri, beklentileri ifade edebilmeye yönelik hak ve özgürlüklerin genişletilmesi önem arz etmektedir. Bu çerçevede terörün yarattığı sosyoekonomik sorunları rehabilite edici önlemler yanında kimlik ve kültür konularında çağdaş demokrasilerin referansları esaslı meşru tartışma zeminlerinin gözetilmesi faydalı olacaktır.
13- Hukukun üstünlüğü ilkesinin göz önünde bulundurulması, terörle mücadele konusunda güvenlik-özgürlük dengesi aksında önemli bir husustur. Herkesin hukuk önünde eşit olduğu, hukuk kurallarının herkese istisnasız uygulandığı bir devlet hukuk devleti olacak ve bu devletin idare ve hukuk mekanizması şüphesiz insan hakkı ihlalleri başta olmak üzere her türlü ihlali de baştan önleyici bir işlev görecektir. Teröristin kendisi dâhil, terör örgütünün kendi elemanına yönelik işlediği infazlar ve terör örgütü içinde işlenen faili meçhuller dâhil olmak üzere terörle bağlantılı herkesin hukuki pozisyonu ve hukuken değerlendirilmesi gereken yönü bulunmaktadır. Bu noktayı gözden kaçırmayan bir yaklaşımın esas kılınması gerekmektedir.
14- Geçmişte yaşanmış bu yaklaşımı yadsıyan uygulamaların aydınlatılması, faili meçhullerin ortaya çıkarılması, faili firarda olanların yakalanarak hukuk önüne çıkarılması ve zaman aşımının kimi insan hakkı ihlallerinde hukukun içini boşaltan bir sonuca dönüşmemesi hem evrensel hakların hem de devlet vatandaş ilişkilerini iyileştirmenin bir gereğidir. Diğer taraftan bu husus geçmişte yaşanan haksız uygulamaların olumsuz sonuçlarını ve yaşattığı maliyetleri rehabilite etmede önemli katkı sağlayabilecektir. Unutulmamalıdır ki hakikatler iyileştirir, özgürleştirir ve birlik için gerçekçi zemini oluşturur.
15- Komisyon çalışmaları sırasında yapılan dinlemeler ışığında varılan önemli kanaatlarden birisi de terör nedeniyle hayatlarını kaybedenlerin yakınlarının ya da terör olayını bizzat yaşayarak sağ kurtulanların yaşadıkları travmanın sağlıklı biçimde sonlandırılması açısından travma sonrası sürecin çok iyi yönetilmesi ve bunun etkili bir kurumsal altyapıya kavuşturulması gerekliliğidir.
Bu sürecin yönetilebilmesi için şu hususlara dikkat edilmesinin faydalı olacağı değerlendirilmektedir;
• Terör nedeniyle yaşam hakkı ihlal edilenler ya da saldırıya uğrayıp yaralı ya da sağ kurtulanlarla ilgili bilgilerin ailelerine seri ve doğru bir şekilde ulaştırılması,
• Haber verilmesinde gereken önlemlerin alınması ve bu sürecin profesyoneller tarafından yürütülmesi,
• Hayatını kaybedenlerin cenaze ve defin işlemleri konusunda her türlü yardımın yapılması,
• Yaralı ya da sağ kurtulanların fiziki ve psikolojik durumlarının yakından takip edilerek gereken desteğin sağlanması,
• Kanuni haklarını elde edebilmeleri için kendilerine hukuki, bürokratik ve teknik her türlü danışmanlığın ve yol göstericiliğin sağlanması için özel organizasyon düşünülmesi, bu durumlarla ilgili kendileri bu tür işlemlerle uğraşmak zorunda kalmaksızın işlemlerinin yürütülmesi, bu süreçte gereken bilgilendirmenin yapılması,
• Psikolojik rehabilitasyon hizmetlerinin sunulması ve gereken takibatın yapılması,
• Devletin ilerleyen süreçlerde de her türlü yardıma hazır olduğuna dair gerekli irtibat yönlendirmelerinin yapılması,
• Olayın faillerinin yakalanması, yargılanması ya da benzeri hukuki süreçler konusunda ailelere bilgi verilmesi,
• Ailelerin zaman zaman ziyaret edilerek yanlarında olunduğu ve acılarının paylaşıldığının hissettirilmesi.
16- Terörle mücadele ederken malul ve şehit olanların çeşitli hakları birçok bakanlık ve bunların kimi kurum ve kuruluşları ile ilgilidir. Bu durumda olanların esasında tek bir kurumla muhatap olarak bu haklarının sağlanması bu kişilerin hak ettiği bir uygulama olmasının yanında “Sosyal Devlet” olmanın da bir gereğidir.
17- Şehit olan kamu görevlilerinin geride kalan ailelerinin 3713, 5334, 2330 sayılı değişik kanunlara tabi olmalarından kaynaklanan statü, maaş, konut, eğitim, burs vb. haklar arasındaki farklılıklar dile getirilen önemli bir sorun olduğundan bu farklılıkların giderilmesinin onların yaşadıkları travmaların rehabilite edilmesi açısından önemli bir unsur olabileceği değerlendirilerek bu farklılıkların giderilmesinin faydalı olacağı düşünülmektedir.
18- Sorunun siyasetin meşru mecralarında çözülmesi gerektiği açıktır. Bu noktada Hükümet ve TBMM önemli platformlar olarak görülmektedir. Terör sorununun uzun yıllar güvenlik eksenli bakış açısıyla sadece askeri yöntemlerle ve polisiye tedbirlerle çözülmeye çalışılmasının nihai çözümü sağlamadığını göz ardı etmemek gerekir. Bu yaklaşım problemi çözmemiş ancak belli bir seviyede tutabilmekten başka bir işe yaramamıştır. Terörün çözümünde sadece güvenlik eksenli strateji ve politikalarla sınırlı kalmamak, çözüm getiren bir dilin çözüme nüfuz etmesini sağlamak, bunun toplumsal, politik, psikolojik alt yapısını oluşturmak gerekmektedir. Terör olduğu sürece ve silahla ve silahlı mücadele ile siyasi sonuçlar elde etmeye çalışan her örgüt dünyanın neresinde olursa olsun silahlı yöntemlerle bastırılır. Bu anlamda terörle mücadeleden kaynaklanan her problemde ve kayıpta terör örgütünün payı vardır. Bu nedenle terör örgütünün silahı bir an önce bırakması yaşanan acıların bitmesi ve bir tek yaşamın bile bundan sonra terör nedeniyle son bulmaması açısından önemlidir. Bu çerçevede sorunun partiler üstü bir anlayışla ele alınması, siyasi mutabakatla parlamento çatısı altında siyasi ve demokratik zeminler kullanılarak çözüme kavuşturulması geçerli yöntemler ile sürdürülebilir çözümleri beraberinde getirecektir.
19- Terörün dış bağlantıları ve uluslararası ilişkiler boyutu da düşünüldüğünde çözüm gerektiren çalışmaların iç siyasetle sınırlı kalmaması ve dış siyaset ve uluslararası ilişkileri de kapsayan genişlikte ve derinlikte olması gerektiği malumdur. Terörden canı yanan, yakınını kaybeden şehit yakınlarının husumet içinde bulunmamaları, teröristle vatandaş arasındaki ayrıma dikkat ettiklerini özellikle vurgulamaları çözüm çalışmalarında önemli bir toplumsal psikoloji olarak destekleyici mahiyet taşımaktadır. Diğer taraftan güçlü bir şekilde var olan birlikte yaşama isteği, ülkemizin her köşesine yayılan sosyal ve kültürel bütünleşmişlik, çeşitli araştırmalara da yansıyan “Bayrak Benim Bayrağımdır”, “İstiklal Marşı Benim Marşımdır” ifade birlikteliği bu alanda önemli bir iradeyi yansıtmaktadır.
Komisyonumuz; Çözüm için aralanan kapının ve oluşan fırsat penceresinin iyi değerlendirilerek, terörün yaşanmadığı, terör kaynaklı yaşam hakkı ihlalinin meydana gelmediği, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarının en gelişmiş haliyle hayat bulduğu ve bunun hayatın her alanına yansıdığı, hepimizin gurur duyduğu, insan hakları alanında en ön sırada yer alan bir Türkiye oluşturmayı halkımızın hak ettiği nihai bir temenni olarak bildirmeyi, süreç içinde dinlediği acılı insanların kendisine yüklediği en önemli görevi kabul etmektedir.
© Tüm hakları saklıdır.