Südwest-Presse gazetesi bir ülkenin sınırlarının göçmenlere açık olmasının kendini korumayacağı anlamına gelmediğini belirterek şu yorumu yapıyor;
“Şayet göçmenlere sunulan imkânlar kötüye kullanılıyorsa, o ülke kendini koruma hakkına sahiptir. Kabinenin, Avrupa Birliği ülkelerinden gelen göçmenlerle ilgili hazırladığı yeniliklerin akıllıca tasarlandığı görülüyor. Devlet dairelerini aldatan ya da sahte bilgilerle hak etmediği yardımları alan kişiler bunun sonucuna katlanmalılar. Tasarı aynı zamanda göçmenlerin mağduriyetinden faydalanıp aşırı yüksek kira talep eden ya da çok düşük ücretlerle insanları çalıştıran kişileri de kapsayacak. Bu ülkede de kötü niyetli insanlar var. Net kurallar güven yaratır. Almanya’nın da buna tam şimdi, sadece AB vatandaşlarının değil, başkaların da içeri alınmak için beklediği bir zamanda ihtiyacı var.“
Ülkenin hiç bitmeyen tartışma konularından biri de, Almanya’ya mülteci kabul edilip edilmemesi gerektiği. Neue Presse gazetesinin bugünlerde yeniden alevlenen konuya dair yorumu şöyle:
“Yaşadıkları yerlerden kaçmak zorunda bırakılanlara kucak açmak, Avrupa’da da insanlığın bir gereğidir. Ancak mülteci kabul sisteminin, mantıklı bir şekilde organize edilip sağlıklı bir şekilde yapılması gerekiyor. Bu işin bütün yükü belediyelerin sırtına yüklenemez. Çok sayıda kent ve kasabada yatak kapasitesi tükendiğinden sığınma hakkı talep edenlere insan onuruna yakışır bir yer verilemiyor. Yurtlar dolup taştığı için insanlar çadırlar ve konteynerlerde kalıyorlar. O yüzden gerek federal gerek ise eyalet yönetimlerinde her kim mülteci kabul edilmesini destekliyorsa, gelecek insanların nerede yaşayacakları, nasıl bakılacakları ve ne şekilde topluma entegre edilecekleri sorularına cevap vermelidir.“
Stuttgarter Zeitung gazetesi, Ortadoğu’da sağlanan kalıcı ateşkese dair bir yoruma yer veriyor. Gazete, İsrail ile Hamas arasında 50 gün süren çatışmaların sona ermesine dair şu yorumu yapıyor;
“Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un formülü basit: Gazze’nin meşru bir yönetime ihtiyacı vardır, bu bölgeye uygulanan abluka kaldırılmalıdır ve İsrail’in güvenlik çıkarları gözetilmelidir. Tüm bunlar uluslararası destek ve ateşkesi sağlamlaştıracak diplomatik girişimler olmadan sağlanamaz. Bu görev de açık bir şekilde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi‘ne düşüyor.“
Münchner Merkur gazetesinde ise Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’daki iç savaştaki rolünü değerlendiren bir yoruma yer veriliyor;
“Putin tabii ki, provoke edici bir şekilde sürekli suçsuzluğunu anlatacağına, Ukrayna’daki şiddeti sona erdirmek için tasmasını tuttuğu köpeklerini geri çekip, Kiev yönetimi altında bir referandum yapılmasını sağlayabilir. Ancak böyle bir referandum, Doğu Ukraynalıların ülkenin birliğinden yana olduklarını göstereceği için Putin’in işine gelmez. Rusya lideri bu durumda, ülkesinde kendine muhteşem boyutta popülarite kazandıran bir savaştan yoksun kalmış olur.“
