Hülya Karabağlı/ Ankara
TBMM darbe Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nda gazeteci yazar Fehmi Koru, devlet içindeki çetelere dikkat çekerek, “Millî Birlik Komitesi, Millî Güvenlik Kurulu toplantılarında alınan kararlara bir şekilde ulaşabilirseniz o kararlar içerisinde bu tür soruların cevaplarını daha keskin bir biçimde bulmanızın mümkün olabileceğini düşünüyorum” demişti.
28 Şubat post- modern darbenin yıldönümünde TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’na, MGK, MİT gibi stratejik önemdeki kurumdan illegal yapılanmaları ortaya koyacak hiçbir belge gönderilmedi. Komisyon, ulaşabildiği ve uzanabildiği kadar bilgi ve belgeyle çalışmalarını noktaladı. Komisyonun CHP’li üyesi Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker, T24’e, “Eğer Türkiye’de bundan sonra darbe olmasını istemiyorsak, tüm kurum ve kuruluşların şeffaf olması gerekir. Oysa, komisyona, asıl belgeler gönderilmedi” dedi. MGK kararlarının önemine en çok komisyonda 28 Şubat’ı anlatan Fehmi Koru dikkat çekmiş ve şunları söylemişti:
‘Bana göre, ‘devlet içinde yuvalanmış çeteler’ var’
Fehmi Koru: Ben aslında bu Komisyonunuzun çalışmalarını çok önemsiyorum. Şundan dolayı yani Türkiye Büyük Millet Meclisi bu yüce çatı altında netice itibarıyla sadece bizleri dinleyerek kanaatlerimizi ve bildiklerimizi sizlerle paylaşmamızı isteyerek değil, belki devletin bizlerin erişemeyeceğimiz birtakım belgelerine de erişme fırsatı ve imkânına sahip olduğunuz için. Ben bu sorunuzu çok önemsiyorum yani devlet içerisinde yuvalanmış çeteler var mı… Bana göre var. Aynı mıdır bu çeteler, onu bilemiyorum ama bunların hangi dönemlerde ne amaçla kurulduğu, hangi faaliyetlerde kullanıldığı, bu kullanılmanın organizasyonel şemalarının nasıl oluştuğu noktasında şöyle bir kanaatim var, onu sizlerle paylaşarak belki de sizin veya yaptığınız bilemediğim bir çalışmanın kapısını aralama imkânı olabilir diye düşünüyorum.
MGK toplantılarında alınan kararlara ulaşabilirseniz
Bizde devletin gelenekleri her şeyin, özellikle 1960 sonrasında, Millî Güvenlik Kurulunda karara bağlanmasını gerektiriyor yani yanlış bir şey bile yapılsa o yanlışlığa talimat verecek olan insanlar bunun bir devlet kararı olduğunu bilmek istiyorlar. Dolayısıyla o dönemlerde Millî Güvenlik Kurulu… Mesela böyle bir yapılanma var idiyse -var olduğunu düşünüyoruz, biliyoruz- mutlaka bunun bir yerde, Millî Güvenlik Kurulunda bir kaydı olduğu kanaatindeyim ben. Şundan da bu kanaatteyim: Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanlığı döneminde her yıl kendisi geride bıraktığımız bir yılı değerlendiren basın toplantıları yapardı. Bir basın toplantısında ısrarla “Millî Güvenlik Kurulu kararları çok önemlidir.” dedi. Hâlbuki konuştuğumuz konu Susurluk konusuydu yani oradaki şeyler olarak. Ben o zamandan beri bu kanaati besliyorum yani eğer 1980 sonrasındaki -askerî dönemler de dâhil olmak üzere- Millî Birlik Komitesi, Millî Güvenlik Kurulu toplantılarında alınan kararlara bir şekilde ulaşabilirseniz o kararlar içerisinde bu tür soruların cevaplarını daha keskin bir biçimde bulmanızın mümkün olabileceğini düşünüyorum.
Susurluk ortaya çıktığında fark ettik ki?
Tabii, 1980 sonrasında. Şimdi, eğer Susurluk’a gidersek; Susurluk’un içerisinde… Biliyoruz ki bu devlet içinde devlet yapılanmaları NATO’yla bir biçimde ilişkili. Türkiye NATO üyesi olunca başka NATO ülkeleriyle birlikte böyle bir yapıyı kendi içinde barındırmış. Bu biraz beynelmilel bir yapı, Amerika’yla ve NATO’yla irtibatlı, kurucuları CIA ve İngiliz istihbaratı. Ama bu 1980’e kadar böyle gelmiş benim gördüğüm kadarıyla. 1980 sonrasında bunu millîleştirmişler yani daha önce yabancıların kullanma amaçlı kurulmuş olan, Türkiye'nin yanlış ellere düşeceği varsayımıyla o dönemlerde hareketlenmesi beklenen bu yapı Soğuk Savaş’ın o en soğuk dönemlerinde bir şeyler mutlaka yapmış ama 1980 sonrasında bu yapıdan biz başka amaçlarla da yararlanabilir miyiz diye… İşte, mesela ASALA olayı ortaya çıktığında veya Türkiye’yi tehdit eden başka olaylar ortaya çıktığında cevap olarak aynı yapıdan yararlanma yoluna gidilmiş gibime geliyor ve muhtemelen işte o kararlar içerisinde bunlarla ilgili bir şeyler olabilir. Sonra da böyle kullanılan insanlar “Madem bizi birileri kullanıyor, o hâlde biz de biraz bir şeyleri kullanalım, devlet adına yaptığımıza göre…” O zaman bakıyoruz ki özelleşiyorlar bunlar, kendi başlarına hareket etmeye başlıyorlar. O bakımdan hangisi bir derin devlet operasyonudur, hangisi özelleşmiş olan bu çetelerin kendi yaptığı şeylerdir diye kafa karıştırıcı bir ortamın da bundan dolayı doğduğunu düşünüyorum. Yani 1950 sonrası bir beynelmilelci yapı var. 1980 sonrası bunlar milliyet şeyinin içerisine alınmışlar, millîleştirilmişler ve Susurluk ortaya çıktığında fark ettik ki aynı zamanda özelleşmiş içlerinden bazıları bu grupların. Dolayısıyla böyle bir yapı var ve eğer Millî Güvenlik Kurulunun kararlarına geçmişe doğru göz atabilecek durumda olabilirseniz belki de bu kuşkularımızı ortadan kaldıracak kesin şeylere varabilirsiniz diye düşünüyorum.