Göz doktoru kardeşi Ayhan Yılmaz, 24 Ağustos'ta Bursa'da gözaltına alınan gazeteci İsmail Hakkı Yılmaz, "Kardeşimin Bartın Emniyeti’nden gelecek şahıslara teslim edileceğini söylediklerini öğrendikten sonra, 25 Ağustos 2016 sabahı derhal Bartın Emniyet Müdürlüğü’ne gelerek kardeşimin izine ulaşmaya çalıştım" dedi. İsmail Hakkı Yılmaz, savcılığa yazdığı dilekçede "Bartın’da ikamet etmediğim için tam 27 gündür otomobilimin içinde yatıyor, Emniyet’in kapısında nöbet tutan polis memurlarının ve güvenlik kameralarının da şahit olacağı üzere günde üç-dört kez Emniyet’ten bilgi soruyorum… Ayrıca iki ayrı avukat KOM’u arayarak telefon numaralarını bıraktı ve kardeşimle görüşme talebinde bulundu. Sonuç, nafile… Bartın Emniyeti kapı duvar" ifadelerine yer verdi.
İsmail Hakkı Yılmaz'ın Bartın Cumhuriyet Savcılığı'na yazdığı dilekçe şöyle:
Aşağıda açık kimliği yazılı olan kardeşim Dr. Ayhan Yılmaz, 24 Ağustos 2016 tarihinde, Bursa’da ikamet ettiği evinde, kendilerini polis olarak tanıtan eli telsizli, beli silahlı bir grup kişi tarafından, yasal haklarını arama şansı olmayan ve dolayısıyla gelen şahısların kimliklerini ve yetki belgelerini göremeyen küçük çocuklarının gözleri önünde “gözaltına” alınmıştır, ya da belki de bu görüntü verilerek kaçırılmıştır.
Bu şahısların, kardeşimin Bartın Emniyeti’nden gelecek şahıslara teslim edileceğini söylediklerini öğrendikten sonra, 25 Ağustos 2016 sabahı derhal Bartın Emniyet Müdürlüğü’ne gelerek kardeşimin izine ulaşmaya çalıştım.
Emniyet’ten hiçbir yardım görmediğim için, telefonla Bartın Emn. Md. Kaçakçılık ve Organize Şube’ye ait olduğunu internetten öğrendiğim telefon numarasını aradım.
Karşıma çıkan kişi Dr. Ayhan Yılmaz’ın orada olduğunu söyledi. Başka hiçbir soruma cevap vermedi. Bunun üzerine telefon numaramı bıraktım.
Ancak bu tarihten sonra, yani tam 27 gündür bir daha kardeşimin sağ ve salim olduğuna, hatta gerçekten Bartın Emniyeti KOM nezarethanesinde olup olmadığına dair doğrudan veya dolaylı hiçbir haber alamadım.
Bartın’da ikamet etmediğim için tam 27 gündür otomobilimin içinde yatıyor, Emniyet’in kapısında nöbet tutan polis memurlarının ve güvenlik kameralarının da şahit olacağı üzere günde üç-dört kez Emniyet’ten bilgi soruyorum…
Ayrıca iki ayrı avukat KOM’u arayarak telefon numaralarını bıraktı ve kardeşimle görüşme talebinde bulundu.
Sonuç, nafile… Bartın Emniyeti kapı duvar…
Bu durum ışığında:
1. Kardeşimin Bartın Emniyeti KOM nezaretinde gerçekten gözaltında tutulup tutulmadığından,
2. Gerçekten orada ise, sağ ve salim olup olmadığından şiddetle kuşku duyuyor ve kardeşimin tıpkı 12 Eylül’ün karanlık günlerinde, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “beyaz Renault Toros’lu günler” şeklinde tarif ettiği karanlık 90’lı yıllarda olduğu gibi hayatından ve (eğer gerçekten devletin elinde ise) devlet eliyle yok edilmiş olmasından endişe ediyorum.
3. Şayet gerçekten resmi makamlarca gözaltına alınmışsa ve hâlâ gözaltında ise, endişe ettiğim gibi kayıp veya gaip mi, ölü mü yoksa diri mi olduğunu, kardeşi olarak bilmek en doğal, en hukuki, yasal, anayasal, vicdani, insani, vatandaşlık hakkımdır.
4. Yok, eğer, kardeşim gözaltında değilse ve 27 gündür kayıpsa, şu an itibariyle kardeşim hakkında kayıp işlemi yapabilmem için durumunun bana bildirilmesi de yine en doğal, en hukuki, yasal, anayasal, vicdani, insani, vatandaşlık hakkımdır.
5. Yukarıda belirttiğim, KOM’dan bir kişinin telefonda bana Dr. Ayhan Yılmaz’ın orada bulunduğunu söylemesi, ancak başka hiçbir soruma cevap vermemesi kardeşimin gerçekten orada bulunduğu güvencesini vermemektedir.
Ki böyle bir durumda, kardeşimin Bursa’dan beli silahlı ve eli telsizli kişiler tarafından kaçırıldığı sonucuna varmam ve derhal yasal girişimde bulunmam gerekecektir. Ancak bunun için öncelikle makamınızdan yazılı bir cevap almam gerekmektedir.
6. Yok, eğer kardeşim 27 gündür gerçekten gözaltında ise o zaman, yukarıdaki talebim dışında şunu da sormak, hiçbir şeyden değilse bile insan olmaktan kaynaklanan hakkımdır:
Ben arıza yapan otomobilimi bile servise verirken, otomobili teslim aldığına dair servisten yazılı belge istiyorum ki, örneğin bir gün otomobil çalınır veya çalışanlardan biri alır bir yerlere çarpar, ise sorumluluktan kaçmak için inkâr edemesinler.
Hal böyleyken, yasal olarak hâlâ şüpheli sıfatını taşıyan bir kişiyi belgesiz bilgisiz gözaltına almak (eğer gözaltında ise), gözaltına aldıktan sonra anasını, babasını, eşini, çocuklarını, ağabeyini, kardeşini habersiz bırakmak, sağ mı yoksa ölü mü, bunu bile saklamak, gözaltındaki kişiyi peşinen cezalandırmanın yanı sıra bizleri de fiilen cezalandırmak ve adalete olan inancımızı sarsmak değil midir?
Kardeşim bir teneke parçası olan otomobilden daha mı az değerlidir acaba adaletin veya kolluk makamlarının gözünde?
7. Şüpheli konumunda bile olmayan, olmayı hak edecek hiçbir şeyi olmayan ve (kardeşimin hayatı dışında) hiçbir şeyden endişe duymayacak kadar “adalet” mekanizması karşısında başı dik olan biz birinci derece yakınlarını cezalandırmak hangi insani, vicdani, yasal, anayasal, hukuksal hakka dayanmaktadır?
Böyle bir yasal dayanak varsa bile bu dayanağı, suçsuz insanlara haksızlık etmek, onları mağdur durumuna düşürmek pahasına kullanmak hiçbir insani, dünyevi, uhrevi ölçüyle açıklanamaz, meşru görülemez.
8. Yaşadıklarımız ışığında, adaletin yerine getirilmesinden çok, gerek şu anda sadece şüpheli konumundaki kardeşimden (Tabii eğer kardeşim 27 gündür devletin elindeyse) gerekse biz ailesinden intikam alınıyormuş izlenimi veren, en azından bizlerde bu duyguyu uyandıran bu durumu da ayrıca değerlendirmenize sunuyor, düzeltilmesi için gerekli adımın atılmasını en azından 10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nden kaynaklanan olmazsa olmaz bir hak olarak talep ediyorum.
Son olarak:
- Kardeşimin gözaltında olup olmadığının,
- Gözaltında ise sağ ve salim olup olmadığının ve nerede tutulduğunun,
- Yine gözaltında ise, biz birinci derece yakınlarının niçin habersiz bırakılarak cezalandırıldığımızın,
- Gözaltında alınmadı ise, derhal “kaçırılma” ve “kayıp” işlemi başlatılması için durumun,
tarafıma yazılı olarak bildirilmesini ve bu dilekçenin aynı zamanda suç duyurusu kabul edilerek, mağdur olmamıza yol açan sorumlular hakkında yasal işlem başlatılmasını bilgilerinize sunarım.
İsmail Hakkı Yılmaz