25 Aralık soruşturmasında alınan takipsizlik kararına itiraz eden Avukat Ergin Cinmen, “25 Aralık soruşturması adı altında yürütülen soruşturma bu şekilde KYOK’ya bağlanırsa Türk yargısı ve siyaseti tümü itibarıyla büyük bir töhmet altında kalacaktır. Bunun sorumlusu ise başta yargı olmak üzere konuya müdahil olmayan tüm yurttaşlar olacaktır” dedi.
Cinmen, itiraz dilekçesinde “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak suçlamadan derin zarar görmüş durumdayım. Hukuk Devleti ve yargı bağımsızlığı kavramları onarılması çok zor olacak şekilde zarar görmüştür. Halkın hukuka güveni iyiden iyeye sarsılmıştır” ifadelerine yer verdi.
Avukat Ergin Cinmen’in, “Yetkili Sulh Ceza Yargıçlığı’na sunulması için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmek üzere Bodrum Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazdığı itiraz dilekçesi şöyle:
Yetkili Sulh Ceza Yargıçlığı’na
Sunulması için
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na
Gönderilmek Üzere
Bodrum Cumhuriyet Başsavcılığı’na
Soruşturma No: 2012/656
Kovuşturmaya yer olmadığı kararına
itiraz eden : Ergin CİNMEN
Kanuni Sultan Süleyman Cad. Kubilay Sok. No:2
Muğla- Bodrum
Şüpheliler : KYOK’da adı geçen tüm Şüpheliler.
Suçlama : Aynı kararda yazılı olan suçlama
Açıklama :
02.09.20124 tarihli Cumhuriyet gazetesinden öğrendiğim kadarıyla kamuoyunda 25 aralık operasyonu adıyla anılan ve şüphelileri arasında zamanın Başbakanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın oğlu Bilal ERDOĞAN, Yasin El KADI, oğlu Muaz KADI, Mehmet CENGİZ, Fatih SARAÇ, İbrahim ÇEÇEN ve Latif TOPBAŞ’ın da bulunduğu toplam doksan altı kişi hakkında takipsizlik kararı verilmiştir.
Herkesin bildiği gibi bu operasyonun dışında 17. Aralık. 2013 tarihinde bir operasyon daha olmuş, bunun sonucunda o zamanki hükümette görev alan dört bakan görevlerinden istifa etmişlerdi.
17. Aralık ve 25 Aralık operasyonları Türkiye Cumhuriyeti tarihinde önemli kırılmalara neden olmuştur. Bu operasyonların hemen akabinde dosyayı yürüten savcılar görevlerinden alınmışlar, soruşturma aşamasında tedbir kararları veren yargıçlar başka yerlere atanmışlardır.
Yine herkesçe bilindiği gibi gerek 17 Aralık ve gerekse itirazımıza konu olan 25. Aralık operasyonlarının soruşturmalarının devamını ve olası kovuşturmaların süreçlerini etkilemek için daha sonra Anayasa Mahkemesi kararından öğrendiğimiz üzere; Anayasaya aykırı olarak; Hakimler Ve Savcılar Yüksek Kurulu Yasası değiştirilmiş, iktidarın siyasi amacına uygun olarak Kurul içi atamalar yapılmıştır. Bunların tümünün zamanın Başbakanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın kendisini ve oğlunu, bazı bakanları ve bakan yakınlarının soruşturma ve kovuşturmalarının önlenmesi için yapıldığına dair yaygın bir kanı bulunmaktadır.
Ben de bu kanıyı taşıyan yurttaşlardan biriyim.
Öncelikle belirteyim ki, soruşturma konusu operasyon Türkiye’de zaten tartışma konusu olan yargı bağımsızlığı kavramını iyiden iyiye tartışma alanına sokmuştur. Başta bu günün Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip ERDOĞAN olmak üzere iktidara mensup etkili ve yetkili siyasi kimlikli kişiler, soruşturmayı yapan savcı ve kolluk memurlarının aslında hükümete darbeyi amaçladıklarını beyan etmişlerdir. Halen soruşturmada görev alan kolluk personeline soruşturma yapılmakta çok sayıda gözaltı ve tutuklama kararları verilmektedir.
Soruşturma çerçevesinde Şüpheli olarak görülen Bakanlar açısından fezlekenin bir türlü Meclis gündemine gelememesine rağmen mahiyeti internet vasıtası ile herkesin bilgilerine sunulmuştur. Fezleke incelendiğinde, çok ciddi suçların çok ciddi kanıtları olduğu anlaşılmaktadır.
Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere bir çok siyasi ve büyük çıkarlara hükmedebilen kişiliklere karşı ciddi suçlamalar bulunmaktadır.
Ancak şunu da belirteyim ki, yukarıda ve soruşturma çerçevesinde adı geçen kişilerin şu anda suçlu gibi görülmesi de doğru değildir. Gerçeklik ancak kesinleşmiş yargı kararında yerini bulacaktır. İşte itirazımıza konu olan KYOK bu yolu kapatmaktadır.
25 Aralık soruşturması adı altında yürütülen soruşturma bu şekilde KYOK’ya bağlanırsa Türk yargısı ve siyaseti tümü itibarıyla büyük bir töhmet altında kalacaktır. Bunun sorumlusu ise başta yargı olmak üzere konuya müdahil olmayan tüm yurttaşlar olacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak suçlamadan derin zarar görmüş durumdayım. Hukuk Devleti ve yargı bağımsızlığı kavramları onarılması çok zor olacak şekilde zarar görmüştür. Halkın hukuka güveni iyiden iyeye sarsılmıştır.
Bu güveni yeniden tesis etmek Sayın hakimliğinizin görevleri arasında bulunmaktadır.
Sonuç ve İstem : Yukarıda açıklanan ve re’sen de göz önüne alınacak nedenlerle vaki KYOK’a itirazımızın kabulüyle gereken davanın açılmasına karar verilmesini saygıyla dilerim. 03.09.2014
Ergin CİNMEN
Mahmut Tanal da itiraz etmişti
CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal da, iş adamları ve Bilal Erdoğan’ın da şüphelileri arasında yer aldığı 25 Aralık yolsuzluk dosyasının kapatılmasına dün itiraz etmişti.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na dilekçe veren Mahmut Tanal, 'eksik inceleme yapılarak, gerekli bilgi ve belgeler istenmeden, tanıkların ifadeleri alınmadan, bilirkişi incelemesi yapılmadan, hukuki nitelendirmede yanılarak, soyut gerekçeler ile karar verilmesinin usul ve yasaya aykırılık teşkil etmesi, yine 2012/656 sayılı soruşturmanın, devletin menfaatini de açıkça ilgilendirmesi, fakat devletin menfaatini yakından ilgilendiren bu soruşturma kapsamında Hazine’ye veya başka herhangi bir devlet kurumuna ihbarda bulunulmamasını ve bu anlamda da etkin bir soruşturma yürütülememesini' gerekçe göstermişti.