*Ümit Cizre
Seçim üstüne seçim, referandum üstüne referandum yaparak demokrasi ile yolunu iyice ayırma noktasına gelmiş Türkiye’de, 24 Haziran 2018 çifte seçimlerinin en çarpıcı sonucu bir siyasi partiyi (AKP’yi) söndürürken, onun liderini ebedileştirmeye yönelmesi oldu.
Bu sonuç ilk bakışta çelişkili görünüyor. Zira onca hukuksuzluğa ve istibdada karşı hiçbir isyan ve öfke duymadan oy sandığına gidebildiği artık kesinleşmiş olan “sadık taban,” Erdoğan’ın cömertçe seferber ettiği ‘iktidarın otoriterleşmiş (o)halinin olanaklarını’ canlarını dişlerine takarak değerlendirebilir ve Kasım 2015 seçimlerindeki gibi bir parlamento çoğunluğuyla taçlandırabilirdi.
Parlamentoda çoğunluk sağlamak yerine liderin vazgeçilmezliğine odaklanması bakımından çelişkili gibi görünen bu sonuç, aslında parlamentoyu atıllaştıran yeni sistemin Erdoğancılar tarafından iyice anlaşıldığını gösteriyor. Bu bakımdan seçim sonuçları ilk bakışta göründüğü kadar çelişkili değil.
Yine de bu durum başka derin sorunları gündeme getirmesi nedeniyle anlamlı. Burada bir seçim analizi yapmaya hiç girişmeden, Türk demokasisinin en kilit sorunlarından birisi haline gelmiş olan “vazgeçilmez lidere meftunluk” olgusuna, bir diğer deyişle Erdoğan’ın dışlayıcı ve baskıcı politikalarını yeniden üretmesine iştiyakla yardımcı olan bir kitleye eğileceğim. Meselemiz AKP’ye oy veren seçmenlerin oy verme davranışını incelemek değil. “Ölene dek Erdoğancı” kitlenin sadakatinin niteliğini, kaynaklarını ve siyasette oynadığı rolü incelemek. Tarihsel ve sosyo-ekonomik unsurların ve ideolojik ve duygusal yakınlıkların yani klasik inceleme unsurlarının biraz dışına çıkarak bu tutarlılığı ve sürekliliği kavramak.
Bunu yaparken, Pierre Rosanvallon’u esinlenme noktası olarak alarak ve ondan saparak, olayın bazı niteliklerine yeni bir gözle bakmaya çalışacağım. Ardından, siyasal korkunun tarihi, kaynakları, kitleler nezdinde işleyişi, şekillendirici rolü ve sürdürülebilirliğinin nasıl sağlandığı konusunda çalışan ender kişilerden Corey Robin’in kapsayıcı araştırmasının çağrışımlarına kulak vererek bu sadık tabanın davranışını belirleyen motivasyonlara değineceğim.
Ümit Cizre'nin Birikim dergisinde yayımlanan yazısının tamamını okumak için tıklayın