Sözcü yazarı Emin Çölaşan, Doğan Medya Grubu'nun Erdoğan Demirören'e satışını değerlendirdi. Çölaşan, eski patronu Aydın Doğan hakkında, "Satıştan cebine yaklaşık bir milyar dolar para girecekmiş. Hayrını görün. Ancak, kapının dışına koyduğun, aç ve işsiz bıraktığın nice gariban çalışanlarını da lütfen hatırından çıkarma!.." diyerek, "Bu arada, aklına gelirse, büyük zarar eden gazetelerin sahibi Erdoğan Demirören'e bir soruver bakalım, bu bir milyar doları nereden ve nasıl elde etmiş!" ifadesini kullandı.
Çölaşan, 22 yıl görev yaptığı Hürriyet'ten ayrılışını, ‘Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi’ isimli kitabında anlatmıştı. Çölaşan’ın Aydın Doğan ve Ertuğrul Özkök’le yaşadığı diyaloglar kitapta geniş yer bulmuştu.
Çölaşan'ın "Aydın Doğan pes etmiş!" başlığıyla (23 Mart 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Sevgili okurlarım, Türkiye dün çok çarpıcı bir habere daha tanıklık etti. En büyük medya patronu Aydın Doğan, elindeki bütün medya kuruluşlarını satma aşamasına geldi…
Buna belki “Satmak zorunda kaldı” demek daha doğru olur.
Alıcı ise günümüzde iktidara sonsuz destek veren büyük medya kuruluşlarından birinin sahibi olan patron Erdoğan Demirören.
Milliyet, Vatan gibi yandaş gazetelerin sahibi.
Aydın Doğan derseniz, sahibi olduğu çok sayıda yayın kuruluşu var. İşte bazıları:
Hürriyet, Posta, Fanatik gazeteleri, CNN-Türk ve Kanal D isimli televizyon kanalları, internet siteleri, Doğan Kitap, dergi grupları vesaire…
O bir Medya imparatoru idi.
Artık değil.
* * *
Elindeki bu gücü neden satıyor, medya piyasasından niçin çekiliyor? Bunun çeşitli nedenleri var.
-İktidarın baskısına daha fazla dayanamadı. Yayınlarında “Zoraki yandaşlık” yapmak zorunda kaldı. Üzerine haksız ve kanunsuz bir biçimde bindirilen katrilyonluk vergi yükü onu psikolojik olarak çökertti.
-Şimdi 81 yaşında. Epeyce yaşlandı, direnme ve mücadele gücünü yitirdi ve amiral gemisini yandaş limana bağladı.
-Medya kuruluşlarını paylaştırdığı dört kızı var, aralarındaki mücadele sürdü gitti.
* * *
Satışın en önemli nedeni yukarıdaki birinci maddedir.
Benim bildiğim Aydın Doğan bu iktidarın karşıtıdır. Gel gelelim sesini soluğunu çıkaramaz…
Zira çeşitli yollarla baskı altına alındı, korkutuldu ve sindirildi.
Bu süreç uzun yıllardan beri devam ediyordu. AKP iktidarı döneminde basın özgürlüğü, fikir ve ifade özgürlüğü gibi kavramlar hikâye idi.
Ona göz açtırmadılar.
* * *
Hürriyet'te tam 22 yıl boyunca çalışan ve 2007 yılında kovulmak zorunda (!) kalan bir gazeteciyim.
Yazılarım iktidarın tepkisine neden oluyordu.
Ben yazıyorum, bazen gazete tarafından sansüre uğruyordu.
Sansürden geçen yazılarım bu kez Tayyipgillerin hışmına uğruyordu. AKP iktidarının tepkileri ya Aydın Doğan'a, ya da onun çömezi Ertuğrul Özkök'e yöneliyordu.
Onların tepkisi de bana!..
Sık sık talimat gelirdi:
“Hükümeti eleştirme, bizim bunlarla bir sürü işimiz var. Sen yazdıkça bize zarar veriyorsun…”
* * *
Bir gün olsun baş eğmedim, söylediklerini dikkate almadım…
Ve her yazımı bildiğim gibi yazdım.
Tayyipgillerin karşısında ezik durumda idiler…
Oysa perdenin arkasında işin başka bir boyutu vardı:
Ellerindeki büyük medya gücünü kullanmayı bilmiyorlardı.
Onlara hep söylüyordum:
“Elinizde bunca gazete ve televizyon kanalı var. Siz hükümetten korkacağınıza onlar sizden korksun!”
* * *
Bu kovulma süreci öncesinde ve sonrasında yaşadığım ve bire bir tanık olduğum inanılmaz olayları üç ayrı kitabımda anlatmıştım.
Patron Aydın Doğan bu gerçekleri benim kalemimden okuyunca çok bozuldu, hakkımda 50 bin liralık tazminat davası açtı.
Davası reddedildi.
* * *
Sevgili okurlarım, Aydın Bey korkutulmuş, ürkütülmüş ve sindirilmişti.
Üstelik artık yaşlanmıştı.
Yapılan baskılar sonucunda gazetesindeki künyede, “Sahibi” bölümünde yer alan kendi ismini bile çıkartmak zorunda kaldı! Korku dağları bürümüştü.
Ülkemizin böyle bir ortamında muhalefet yapması asla mümkün değildi.
* * *
Şimdi işin teknik ve yasal boyutuna çok kısa ve basit bir biçimde bakalım:
Türkiye'de bir Rekabet Kurulu var. Görevi her alanda tekelciliği önlemek! Şimdi bu son satış işleminde de, önce bu Kurul'un onayını resmen almak gerekiyor zira Doğan Grubusiliniyor, yerine çok daha güçlü bir tekel olarak Demirören Grubu getiriliyor.
Bu durumda şu sorulara yanıt verilmesi gerekiyor:
Bu satış öncesinde Rekabet Kurulu'na danışıldı mı? İzin başvurusu yapıldı mı? Yapıldıysa Rekabet Kurulu ne dedi? Bu kuruluştan izin alınmadığı sürece, böylesine dev bir tekelleşme işlemine hiç kimse cesaret edemez. Kurul medyadaki bu dev tekelleşmeyi normal mi buluyor, yoksa riskli mi görüyor?..
Görünen o ki, bunlar Rekabet Kurulu'na ya gizlice sorup onay aldılar, ya da iktidar tarafından Kurul'a “Sıkıntı yaratmadan izin vereceksin” talimatı verildi.
Yasalar yine paspas gibi çiğnenecek mi?
Öyle anlaşılıyor, bekleyip göreceğiz.
* * *
“Ah Aydın Doğan ah, keşke biraz daha yürekli olsaydın da onurunu ve kişiliğini siyasetçilere çiğnetmeseydin. Sana doğruları göstermek isteyen iyi niyetli kimseleri keşke elinin tersiyle
itmeseydin.
Satıştan cebine yaklaşık bir milyar dolar para girecekmiş. Ailece güle güle harcayın, hayrını görün.
Ancak, kapının dışına koyduğun, aç ve işsiz bıraktığın nice gariban çalışanlarını da lütfen hatırından çıkarma!..
Ve bazen kendi kendine düşün… ‘Onların ah'ları hep üzerimde olacak. Kendim ettim kendim buldum' demeyi unutma.
Bu arada, aklına gelirse, büyük zarar eden gazetelerin sahibi Erdoğan Demirören'e bir soruver bakalım, bu bir milyar doları nereden ve nasıl elde etmiş!
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.”