Dünya

22 Mayıs dünya basını

22 Nisan 2009 03:00

İNGİLİZ BASINI

İki hafta önce milletvekillerinin masraf usülsüzlüklerininin yayınlanmasıyla patlayan skandal birinci sayfalardaki yerini kaybetmiyor İngiltere gazetelerinde.

Belgeleri ilk duyuran Daily Telegraph'ın manşetinde yine bir milletvekilinin masraf usülsüzlüklerine ilişkin iddialar var.

İşçi Partisi'nin önde gelen milletvekillerinden Ian Gibbson'ın kendisine sağlanan "ikinci konut" hakkını kızının yaşadığı evin taksitlerini ödemede kullandığını öne süren gazete, Gibbson'ın daha sonra evi piyasanın yarı fiyatına kızına sattığını ortaya çıkarmış.

İkinci konut, milletvekillerine seçildikten sonra yasama çalışmalarına katılmak üzere Londra'ya taşındıklarında yaşayacakları ev konusunda devletin desteğinden yararlanma hakkı olarak görülüyor.

Daily Telegraph, iddiaların gündeme gelmesinden sonra ''örtbas'' girişiminde bulunduğunu öne sürdüğü milletvekilinin istifa edeceğini açıkladığını da aktarıyor.

'Halk kıskanıyor'

Independent gazetesinin manşetinde de yine masraf yolsuzluklarına ilişkin bir haber var. Haberin kahramanı ise bu kez bir muhafazakar milletvekili, Anthony Steen.

Gazete, seçim bölgesindeki evinin ve 500 ağaçtan oluşan bahçesinin bakımı için 4 yılda 100 bin dolardan fazla masraf talep edip alan milletvekilinin BBC'ye yaptığı açıklamaları manşetinden duyuruyor okurlarına.

Milletvekillerinin masraflarına ilişkin son skandalın arkasında halkın ''kıskançlığının'' bulunduğunu öne süren muhafazakar milletvekili, vergi mükelleflerinin milletvekillerinin masraf listesini görme hakkı bulunmadığını da savunuyor.

Steen de, en geç önümüzdeki yıl yapılacak genel seçimlerde aday olmayacağını açıkladı.

'Siyaseti yeniden inşa etmek'

Times gazetesinin başyazısı ise, son skandalın ışığında yeni bir siyasi manifesto öneriyor.

''Öncelikle parlamenterlerin kalitesini arttırın. Ardından siyaseti şeffaflaştırın ve gerçek hayatın uzantısı bir hale getirin'' önerilerini sıralayan Times, halkın siyasete duyduğu tepkiyi gidermek için ''seçmenlerle vaatlerin birbirlerine yaklaştırılması'' çağrısında bulunuyor.''

''Siyasi tartışmalarda daha uygar bir üslup'', ''ön seçimlerin daha açık olması, daha az sayıda ama daha fazla maaş alan milletvekilleri'', ''daha az yasa ama daha etkin tartışma'', ''kamu hizmetlerinde daha fazla yerel demokratik kontrol'', ''seçimle gelen emniyet müdürleri'', ''daha fazla referandum ve Avrupa yasalarının daha yakından denetimi'' gibi alt önerilerini de sıralayan Times, başyazısını siyasette olmazsa olmaz olarak nitelediği ''güven'' unsuru üzerine Amerika Birleşik Devletleri'nden bir örnekle noktalıyor:

''Kennedy'nin, Richard Nixon'a karşı yürüttüğü seçim kampanyası sırasında, Nixon'un fotoğrafı altında 'Bu adamdan ikinci el araba satın alır mısınız?' sorusunu içeren bir poster hazırlanmıştı. Muhteşem bir etki yarattı bu girişim.''

''Kennedy cephesi, güven olmadan siyasetin hiçbir şey ifade etmeyeceğini çok iyi anlamıştı. İngiliz siyaset sistemi de güveni kaybetti. Bunu kazanmak için çok büyük çaba harcamak gerekecek.''

Türkiye'de çocuk sanıklar

Haftalık Economist dergisi'nin Türkiye'de PKK yanlısı eylemler yaptıkları suçlamasıyla haklarında dava açılan çocuklara ilişkin Adana mahreçli haberi var sırada.

Dağlıoğlu mahallesinde bir gecekonduda, kimliği gizli tutulan 17 yaşında bir genç, vücudundaki yarayı gösterdikten sonra ''Bana pis Kürt deyip, dövdüler, muhbir olmamı istediler'' diye anlatıyor başından geçenleri.

16 yaşındaki bir genç kız ise, emniyete götürülürken, ''itiraf et, yoksa senin de annenin de ırzına geçeriz'' diye tehdit edilmiş, saçlarından sürüklenmiş.

Economist her iki gencin de yüzlerce Kürt yaşıtları gibi PKK'ya destek gösterilerine katıldıkları iddialarıyla soruşturulduklarını, haklarında dava açıldığını aktarıyor.

İnsan Hakları Derneği Şube Başkanı Ethem Açıkalın'ın verdiği bilgiye göre, yalnızca Adana'da 155 çocuk ya da genç yargı karşısında, 67 kişi mahkum olmuş, 5 çocuk ya da genç de haklarında verilen cezayı çekmeye başlamış.

Economist, davaların yetişkinlerin yargılandığı mahkemelerde görüldüğüne dikkat çekerek, çocuklara ve gençlere yönelik suçlamaların çoğunlukla PKK yanlısı sloganlar atmak ve polise taş atmanın ötesine geçmediğini söylüyor.

Dergi bazılarına ise, kamu malına zarar vermek, gözaltına karşı koymak, terör propagandası yaymak ve kamu güvenliğini tehlikeye atmak gibi suçlamaların da yöneltildiğini kaydediyor.

Economist'in haberinde görüşlerine yer verilen İnsan Hakları İzleme Örgütü-Human Rights Watch yetkililerinden Emma Sinclair Webb, çocukların yargılandığı davalarda mahkemelerin aylarca süren tutuklama kararları verdiğini belirterek, bunun Türkiye'nin de taraf olduğu çocuk hakları sözleşmelerine aykırı olduğuna dikkat çekiyor.

Economist, bu durumun Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetinin de Kürtlerin durumunu geliştirme çabalarına da aykırı olduğu görüşünde.

'Bunlar PKK'nın işine yarar'

Hükümetin Kürtçe televizyon adımlarının da aralarında bulunduğu açılımlara ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ'un ''sosyal ve ekonomik adımların da atılması'' gerektiği açıklamalarına gönderme yapan dergi, PKK'nin Kuzey Irak'taki lideri Murat Karayılan'ın örgütün artık bağımsızlık talep etmediğini ve kendisi adına üçüncü tarafların görüşme yapmasına sıcak baktığı açıklamalarını anımsatıyor.

''İşte bunların hepsi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Kürt sorununu çözmek için tarihi bir fırsatın bulunduğunu söylemesine yol açtı'' diyor Economist.

Dergi, devletin tutulmayan vaatlerine karınlarının tok olduğunu söyleyen Güneydoğu göçmeni bir tarım işçisinin görüşlerini aktardıktan sonra eleştirilerin bir kısmının da PKK'ya yöneltilmesi gerektini vurguluyor.

Karayılan'ın ''barışçı'' söylemine karşın örgüt üyelerinin askerlere saldırmaya devam ettiklerini belirterek, gençlerin kışkırtılmasında Roj TV'nin rolünü vurgulayan anlatımları da aktarıyor.

Eğitim Sen'in yerel bir yetkilisi Güven Boğa, her PKK saldırısının Kürt olan ve olmayan gençler arasındaki gerilime katkı yaptığına dikkat çekerken, Kürt gençlerin karşı karşıya kaldığı fırsat yetersizliğinin de bir diğer kaygı olduğu görüşünde. Boğa, ''Öfkeliler ve gelecek umudu taşımıyorlar'' diyor.

Economist de, "cezaevi deneyimi bu gençleri daha katılaştıracak, bu ise onları PKK için kusursuz birer militan adayı haline getirecek." yorumunu yapıyor. (BBC Türkçe)

ALMAN BASINI

ABD’deki Guantanamo esir kampının kapatılmasıyla ilgili anlaşmazlık ve New York’ta ortaya çıkarılan terör saldırısı hazırlığı bugünkü Alman gazetelerinden derlediğimiz basın özetlerinin konularını oluşturuyor.

Süddeutsche Zeitung, terör zanlılarına yapılan muamelede Başkan Obama’nın selefinden farklı bir yol izlemesini şöyle değerlendiriyor:

“Amerikan Senatosu, Barack Obama’nın Guantanamo esik kampını kapatması için istediği ödeneği büyük oy çoğunluğuyla bloke etti. Senatodaki direniş sadece, George W. Bush’un meşum mirasını savunan Cumhuriyetçilerden değil ama aynı zamanda Obama’nın partili arkadaşlarından da geldi. Bu düşüncesizce paniğe kapılmaktır. Demokratlar siyasi rakiplerinin elinde oyuncak olmaktan korkuyorlar. Obama bu endişeyi ciddiye alıp taviz verebilmeli, ama temel prensiplerinden bir adım dahi uzaklaşmamalıdır. Guantanamo’yu kapatmalıdır. Adil bir şekilde yargılanmak, terör zanlılarının hakkıdır. Başkan, kararsızlık içindeki Demokrat Senatörlere karşı da ısrarlı tutumunu sürdürmelidir. Aksi takdirde ABD, selefinin sebebiyet verdiği yüz karasından kurtulamaz.”

Neue Osnabrücker Zeitung'un aynı konudaki yorumu ise özetle şöyle:

“Guantanamo’nun kapatılmasını istemek, vicdanen gerekli olanı yapmaktan kolaydır. Bu hukuki ve siyasi bakımlardan son derece karmaşık konuda ayakları birbirine dolaşma tehlikesi atlatan Barack Obama eninde sonunda böyle bir tecrübe geçirecekti. Kaldırdığı askeri mahkemeleri yeniden görevlendirmesi yüzünden haklı olarak sözünden dönmekle suçlanan Obama, yapabileceğinden fazlasını vaat etmemeyi öğrenmek zorunda. Kendi partisinden gelen direniş Obama’yı, insan hakkı savunucularının feryadından daha fazla yaralamış olmalı. ABD Başkanı, derhal gerekli düzeltmeleri yapıp, büyük çoğunluğu masum değil fail olan Guantanamo tutukluları için adil bir çözüm bulmalıdır. Barack Obama güvenlikle insan haklarına saygı arasında tezat olmayıp, öncelikle terörle mücadelede bu iki unsurun birbirini tamamladığını kanıtlamalıdır.”

Stuttgarter Zeitung gazetesinin New York’taki terör komplosunun ortaya çıkarılmasını konu alan yorumuyla basın özetlerine devam ediyoruz:

“Önlenen terör saldırılarıyla ilgili haberler hep karışık hislere yol açar. Kötü bir şey önlendiği için önce rahatlama hissedilir. Ama korkunç anıları canlandırdığı ve aramızda, nefretin kanlı katliama sürüklediği çılgınların bulunduğu gerçeğini gözler önüne serdiği için korkuya da kapılırız. Güvenlik birimlerinin başarısına seviniriz. Ama dünyanın en iyi polisinin bile her komployu önleyemeyeceğini de unutmamalıyız.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung'dan aktaracağımız yorum, Ortadoğu barış süreci ile İran’ın son füze denemesini konu alıyor:

“İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun Washington’da Başkan Obama’yı, Filistin anlaşmazlığındaki İran tehlikesinin acilliği hususunda ikna etmeye çalıştığı bir sırada İran geliştirilmiş ve menzili uzatılmış yeni bir orta menzilli füzeyi deniyor. Bu füze İsrail’i de menzili içine aldığından, Obama’nın İsrail Başbakanını ve hükümetini, Suriye ve Filistinlilerle barış arayışının hızlandırılması gerektiğine inandırması daha da zorlaşıyor. Ahmedinejad’ın İran’daki Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar ortamı yumuşatmaya niyetli olmadığı anlaşılıyor. İran lideri, izlediği politikanın Netanyahu’nun ekmeğine yağ sürdüğünü bildiği halde böyle davranıyor.” (Deutsche Welle Türkçe)

ABD BASINI

Türkiye'nin Ermenistan sınırını açmasına ilişkin tartışmalar sürerken New York Times, sınır boyunda yaşayan Ermenilerin nabzını tutuyor. Gazetenin muhabiri Clifford Levy, izlenimlerini şöyle anlatıyor:

"Ermeni Hıristiyanlığının doğum yeri olarak kabul edilen sınırdaki manastır civarında yaşayanlar ve ziyaretçiler, Türkiye ile kurulan resmi ilişkilere tepki gösteriyor. Ekonomiye sağlayacağı katkı nedeniyle sınırın açılmasını elbette istiyorlar. Ancak, önce Türkiye'nin geçmişle ilgili sorunu çözmesi konusunda ısrar ediyorlar. Görüşmelerin sürmesi için, Türkiye'nin Osmanlı devleti döneminde 1,5 milyon Ermeni'nin sistemli biçimde öldürüldüğünü kabul etmesi gerektiğini savunuyorlar. Türk hükümetine duyulan düşmanlık, Türk halkına karşı duyulmuyor. Yine de ilişkilerin kısa sürede düzeleceği konusunda kimse umutlu değil"

USA Today eski başkan yardımcısı Dick Cheney'nin terörle mücadele konusunda Obama yönetimine yönelttiği eleştirileri haksız buluyor. Gazete, farklı yöntemler izlese de Obama'nın terör karşısında geri adım atmadığını savunuyor:

"Üniforma giymeyen ve hiçbir kural tanımayan insanlara karşı yürütülen bir savaşı kazanmanın kolay bir yöntemi yoktur. Obama sadece, daha önceki yönetimin uyguladığı, ancak savunduğumuz değerlere zarar veren bazı taktiklerden vazgeçmenin yolunu arıyor. Bu, belki Cheney'nin istediği ölçüde sert bir yaklaşım olmayabilir. Ancak bu yaklaşım 2. Dünya Savaşı'nda faşizmin ve Soğuk Savaş'ta komünizmin yenilmesini sağladı. Seçim kampanyası sırasında da hem Obama, hem de Cumhuriyetçi aday John McCain, Guantanamo'nun kapatılmasını ve işkenceye son verilmesini savundu. Amerikan halkı da bu politikalara destek verdi. Eğer bu politika Cheney'nin dediği gibi bir kumarsa, Amerikan halkı bu kumarı oynamayı kabul ediyor."

Washington Post ise, Bush döneminde terörle mücadelede hukuk kurallarına uyulmadığını belirtiyor. Gazete, Obama'nın şimdi teröre karşı savaşı hukuki bir zemine oturtmaya çalıştığı yorumunda bulunuyor:

"Obama'nın Guantanamo'daki tutuklu 240 kişiyle ilgili ayrıntılı açıklaması, hem sağdan hem de soldan tepki aldı. Solcular, El Kaide'ye karşı mücadelenin savaş hukuku kapsamında yürütülmesi gerektiğine itiraz ediyor. Sağcılar, bu savaşta adil kurallar uygulanmasını ve hesap verme mekanizmasının işletilmesini, ulusal güvenliğe zarar verecek adımlar olarak görüyor. Bush yönetimi, Kongre ile işbirliği yaparak gerekli kurumları oluşturmadığı için önemli hatalar yaptı ve Amerika'nın adını lekeledi. Obama ise savaşın gereklerini kabul etmekle birlikte, bu savaşı Amerika'nın değerlerine bağlı kalarak yürütmek istiyor."

Boston Globe Başkan Obama'nın Guantanamo'nun kapatılması konusunda Kongre'de beklemediği bir direnişle karşılaştığını hatırlatıyor. Ancak gazete, Guantanamo'nun Amerika'ya büyük zarar verdiğini de vurguluyor:

"Guantanamo sorununun Amerika'nın değerlerine ve anayasaya uygun biçimde çözülmesi için Obama ile Kongre'nin birlikte çalışması gerekiyor. Guantanamo'nun kapatılmasına karşı çıkan Kongre üyeleri arasında çok sayıda Demokrat'ın da bulunması, Obama'nın önündeki görevin ne kadar zor olduğunu gösteriyor. Asıl mesele ise, Kongre üyelerini, Guantanamo olmazsa Amerika'nın daha güvenli olacağı konusunda ikna edebilmek. Guantanamo, Amerika'nın güvenliği açısından tehlikelidir ve bir an önce kapatılmalıdır." (Amerika'nın Sesi)