Dünya
Deutsche Welle

2017'ye girerken: Almanya'nın küresel rolü

Almanya'nın küresel siyasetteki rolü gittikçe büyüyor. Ancak Alman dış politikasının 2017'de yeni zorluklarla karşılaşması bekleniyor.

31 Aralık 2016 16:39

2016 genel itibariyle küresel siyaseti sarsan bir yıl oldu. Geçen Mayıs'ta Japonya'da gerçekleşen G7 zirvesine François Hollande, Matteo Renzi, Barack Obama, David Cameron, Angela Merkel, Shinzo Abe ve Justin Trudeau katılmıştı. 2017'deki zirvede ise bu yedi liderin yalnızca üçü ülkelerini temsil edebilecek, diğer dördünün yerlerini ise yeni liderler alacak.

2016'nın tüm sarsıntılarına rağmen 2017'ye girerken pozisyonunu koruyan liderlerden biri de Almanya Başbakanı Angela Merkel oldu. Merkel yönetimi altında Almanya, sağ popülizmin hızla yükseldiği Batı dünyasında liberal değerleri koruma ve sürdürme misyonunu üstlenen bir ülke olarak ön plana çıktı.

Almanya ve Türkiye: Sayısız sorun

Almanya'nın dış ilişkileri düşünüldüğünde akla gelen ilk ülkelerden biri Türkiye. 2016 yılı, Türkiye-Almanya ilişkileri için görece iyi başladı. Mart'ta Avrupa Birliği ve Türkiye arasında mülteci geri kabul anlaşması imzalandı ve böylece Almanya Başbakanı Merkel, mülteciler için uyguladığı 'açık kapı' politikasından ötürü iç siyasette maruz kaldığı baskıları biraz olsun dindirmeyi başardı.

Ancak o günden sonra, geleneksel olarak girift ve kuvvetli olagelmiş Almanya-Türkiye ilişkileri gitgide bozulmaya başladı. Nisan ayında, ünlü Alman komedyen Jan Böhmermann'ın televizyon programında Recep Tayyip Erdoğan ile alay ettiği bir şiir okumasının ardından yaşanan süreç, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin zarar görmesine neden oldu. Haziran ayında ise Federal Alman Parlamentosu neredeyse oy birliğiyle 1915 olaylarının soykırım olduğuna kanaat getirdi ve Türkiye kararın hemen ardından Berlin Büyükelçisi'ni Ankara'ya geri çağırdı.

Bu gelişmeler sonucunda, 11 Türk kökenli Alman milletvekili ölüm tehditlerine maruz kalırken, Alman siyasetçilerin İncirlik üssündeki Alman askerleri ziyaret etmesine izin verilmedi. Merkel hükümetinin kınamakta geç kaldığı 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ise Almanyalı Türkler Almanya'nın birçok kentinde Erdoğan'a destek protestoları düzenledi.

Alman hükümeti, genel olarak Erdoğan'ın muhalefete karşı tavrı ve uygulamalarından hoşnutsuz. Koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) dış politika sözcüsü Niels Annen, Deutsche Welle'ye verdiği mülakatta "Türkiye'nin muzdarip olduğu kanlı saldırıları şiddetle kınıyorum. Ama diğer yandan, muhalefetin ve eleştirel gazetecilerin kovuşturmaya maruz bırakılması demokrasiyle örtüşen bir uygulama değil" şeklinde konuştu.

Rusya-Almanya-Trump ilişkileri

2016'da Almanya'nın dış ilişkileri üzerinde belirleyici rol oynayan ülkelerden bir diğeri Rusya idi. Ukrayna krizi, hala Alman-Rus ilişkilerinin yönünü belirleyen temel mesele. Almanya, Ukrayna krizinin çözümü bağlamında Rusya lideri Vladimir Putin ve Ukrayna lideri Poroşenko arasında bir arabulucu rolü üstlenmeye yeltenmiş olsa da, bu girişim herhangi bir sonuç vermedi.

Öte yandan, Avrupa Birliği'nin Rusya'ya uyguladığı yaptırımlar devam ediyor, Berlin yönetimi Moskova'nın demokratik Avrupa ülkelerindeki seçimleri manipüle etmesinden çekiniyor ve Rusya tarafından yayıldığı iddia edilen yalan haberler ve dezenformasyon kampanyaları Alman-Rus ilişkileri çerçevesinde gitgide daha sıcak bir konu halini alıyor. Ancak 2017'de Alman-Rus ilişkilerinin yörüngesini değiştirebilecek bir gelişme, Putin'e yakınlığıyla bilinen Donald Trump'ın yılın 20. günü ABD başkanı görevine başlayacak olması.

Almanya'nın, müstakbel ABD Başkanı Donald Trump ile nasıl ilişkiler içinde olacağı büyük bir merak konusu. Donald Trump sadece Amerikan seçimlerini kazanmakla kalmadı, Time dergisi tarafından yılın kişisi seçilerek Angela Merkel'i de yerinden etmiş oldu. ABD seçimlerinin sonucu, neredeyse herkesi olduğu gibi Alman siyasetçileri de şoka uğrattı. Kimse şu ana kadar Alman siyasetinin koridorlarında Trump ya da ekibinden herhangi biriyle karşılaşmış, görüşmüş değil.

Bu durum, ABD-Almanya ilişkileri için büyük bir belirsizlik doğuruyor. Trump göreve geldikten sonra transatlantik ilişkilerin nasıl bir boyut kazanacağı büyük bir muamma. Ancak NATO'nun anlamını sorgulayan ve Vladimir Putin'e sempati duyan bir ABD başkanının Almanya'nın dış politikasını zora sokmasını beklemek çok da mantıksız değil.

Hayal kırıklıkları: Suriye ve Brexit

2016 yılında Alman dış politikasının odak noktalarından biri de Suriye krizi oldu. Suriye'de çözüm için Almanya'nın da aktif rol aldığı birçok görüşme gerçekleştirilmiş olsa da, ufukta herhangi bir siyasi bir çözüm gözükmüyor.

Geçen yıl içerisinde Almanya'nın karşı karşıya kaldığı bir diğer hayal kırıklığı elbette Brexit idi. Britanyalı seçmenlerin yarısından az fazlasının referandum sonucunda AB'den çıkmaya karar vermesi, AB'de ve dolayısıyla Almanya'da dengeleri sarstı. Angela Merkel bu gelişmeyi "Avrupa'nın birliği süreci için bir dönüm noktası" olarak değerlendirdi. Merkel, dünyanın en büyük ortak pazarı olan AB'den çıkma kararı alan Britanyalılar için özel bir muamele yapılmayacağını da açıkça ifade etti.

Münih Güvenlik Konferansı'nın Berlin bürosu direktörü Adrian Oroz, DW'ye verdiği mülakatta "Brexit, 2016'da Almanya'nın dış ilişkilerinin başına gelen en kötü şey olabilir. AB, Almanya için en önemli mesele. Liberal uluslararası düzenin bir yapıtaşı olan AB, bu gelişmeyle ciddi anlamda zarar gördü. Bu açıdan, Brexit'in uzun vadedeki anlamı ve etkileri çok büyük olacak" değerlendirmesini yaptı.

Bir arabulucu olarak Almanya

2016, Boris Johnson ve Donald Trump'ın, Recep Tayyip Erdoğan ve Vladimir Putin'in yılı oldu. Sağ siyasetin gitgide güçlendiği uluslararası arenada, Angela Merkel liberal ve demokrat çevrelerin kendilerine lider olarak seçtiği bir figür olarak ön plana çıktı. Gitgide karmaşıklaşan uluslararası ortamda Almanya, yeni bir küresel sorumluluk üstlendi: Diyalog kurmak ve arabuluculuk yapmak.

Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier, Almanya'nın bu pozisyonunu kısa süre önce net bir şekilde özetledi: "Biz Almanlar, masa etrafında bir araya gelmenin her sorunu çözeceğine inanmıyoruz ama silahlanmanın da sorunları çözdüğüne inanmıyoruz." Başka bir ifadeyle, Almanya'nın 'ortak noktada buluşmak' olarak tanımlanabilecek dış politika mantalitesi, mevcut Alman dış politikasının kimliğini oluşturuyor.

Federal Alman Parlamentosu'ndaki Hristiyan Demokrat Birlik/Hristiyan Sosyal Birlik (CDU/CSU) meclis grubunun dış politika sözcüsü Jürgen Hardt, DW'ye verdiği mülakatta "Alman diplomasisinin rolü kah Ukrayna, kah Suriye görüşmelerinde gitgide belirginleşiyor. Alman dış politikasının 2017'deki ana amacı, özellikle Avrupa'nın komşusu olan bölgelerde krizleri çözmek ve çatışmaları önlemek olacak" dedi.

Yeni yıla, 2016'da çözümü için çalışılan ama tam olarak başarılamayan uluslararası ve bölgesel çatışmaların çoğunun derinleşmiş olduğu bir ortamda giriliyor. Bu çerçevede, 2017'nin de en az 2016 kadar amansız geçmesi bekleniyor. Buna paralel olarak, Merkel yeni yılda Obama ve Hollande gibi müttefiklerinden yoksun olacak, ayrıca iç siyasette zorlu bir seçimi kazanmaya çalışacak. Özetle, yeni yılda da Alman dış politikasını zorluklarla dolu bir uluslararası ortam bekliyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Charlotte Potts

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle