Hakan Özyıldız*
Merkezi bütçe rakamlarını takip edeceğiz diye Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) sistemindeki gelişmeleri ihmal ediyoruz. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin gündeme gelmesi, bana KİT sistemine daha yakından bakmanın gereğini hatırlattı. Hazine Müsteşarlığı’nın verilerini inceledim. Sizler için 2000-2017 dönemindeki Hazine, Özelleştirme portföylerindeki ve diğer KİT’lerin iç borçlarının dağılımını içeren aşağıdaki grafiği hazırladım.
İç borçlara geçmeden önce KİT’lerin iç ve dış borçlarının nominal büyüklüklerinden kısaca bahsedeyim.
2000 yılında KİT’lerin toplam borç büyüklüğü 13 milyar liraymış. Bunun 5,2 milyar liralık bölümü dış borçmuş. Yıllar itibariyle toplam borçlar 2009 yılında 69 milyar liraya kadar çıkmış. Ardından 2014’te 34 milyar liraya kadar düşmüş. Geçen yıl sonunda 50 milyar liraya çıkmış. Bunun 7,6 milyar lirası dış borç.
Burada üzerinde dikkatle durulması gereken bir konu var. 2001 Krizinden sonraki dönemde, KİT sisteminin dış borçlanmasına disiplin getirildiği için o tarafta borç artışı hemen hemen yok gibi. Hatta döviz olarak azalma var.
Bu karşılık iç borçlanmada, borçların silinmesi ve/veya yeniden yapılandırılması (tahkim) uygulamaları nedeniyle zaman zaman borçlar azalıyormuş gibi görünüyor.
Ne demek istediğimi daha iyi anlatabilmem için aşağıdaki grafik bana yardımcı olacak. KİT’lerin vergi dairelerine, Sosyal Güvenli Kurumuna ve Hazine’ye olan borçları, 2000 yılında toplam iç borçlarının yüzde 43’ünü geçiyormuş. Buna diğer resmi dairelere olan borçları da eklerseniz iç borçların yüzde 54’ü ediyor. İkisine KİT’lerin birbirine olan borçlarını (toplamın %21,7’i) ekleyince, KİT iç borçlarının yüzde 76’sının kamuya olduğu anlaşılıyor.
Grafikten görüldüğü gibi, bu resim 2001 Krizinden sonra yavaş yavaş değişiyor. Çünkü ilk borç silme ve yeniden yapılandırma o zaman yapılıyor. Ardından çeşitli defalar yapılan vergi afları geliyor. Diğer kesimler gibi KİT’lerin borçları da rahatlatılıyor. Bu olay, az da olsa, mali disiplini gevşetiliyor.
Bu arada KİT’lerin birbirlerine olan borçlarının büyük kısmı enerji KİT’lerinde olduğunu hatırlatayım. Elektrik üretim ve ticareti yapan EÜAŞ ve TETAŞ ile BOTAŞ’ın birbirlerine olan borç alacak ilişkisi devam ediyor. Elektrik dağıtımı özelleştirilmeden önce aynı sorun ticaret ve dağıtım yapan TETAŞ ve TEDAŞ arasında da vardı. (Özelleştirme sonrasında dağıtım şirketlerinin TETAŞ’a borçlarının ne kadar olduğu ayrı bir konu.)
Yazıyı fazla uzatmamak adına, KİT iç borçlarının 2017 yılındaki dağılımına bakalım.
Dağılımı 2015 sonrasında bir değişim gösteriyor. KİT’lerin ticari bankalara olan borçlarında bir artış göze çarpıyor. 2002 yılında 128,3 milyon liraya kadar düşen ticari bankalara olan borçlar, 2014 yılında 4 milyar liraya, geçen yılsonunda da 14,3 milyar lira oluyor. Böylelikle toplam iç borçlar içindeki ticari banka borçlarının payı, yüzde 7’lerden yüzde 34’e çıkıyor.
Sonuç olarak, KİT sisteminin bankalara, şahıslara ve üreticilere olan borçlarının toplam iç borçlar içindeki payı yüzde 63’e ulaşıyor.
Bu önemli bir değişim. Yıllar içinde kamuya olan borçlar azalırken ticari bankalara ve şahıslara olan artan borçlar artıyor. Bu demektir ki, artık yeniden yapılandırma şansı azalmıştır. Bildiğiniz gibi ne bankalar ne üreticiler ne de müteahhitler alacaklarından vaz geçmez. KİT’ler ne yapıp edip bu paraları ödemek zorunda.
Anlayacağınız, eskisi gibi “Kamuya borç takayım. Nasılsa siliniyor” anlayışı dönemi bitmiş gibi görünüyor. Borçlar büyüdükçe, ödeme sıkıntısı çeken KİT’ler mal sahibine, yani Hazine’ye, Özelleştirme İdaresi’ne (ÖİB) başvuracak ve sermaye yükselt diyecekler.
Hazine ve ÖİB parayı nereden bulacak? Bütçeden. Yani alacaklılar çok sıkıştırırsa bütçeye bir yük daha gelebilecek.
Çok sıkıştırırlarsa!
* Bu yazı hakanozyildiz.com'dan alınmıştır