26 Ocak 2016 13:54
Evinde spor yaparken geçirdiği kalp krizi sonucu 55 yaşında hayatını kaybeden Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç'u 14 gazeteden 63 yazar köşelerine taşıdı.
Hürriyet'ten Ertuğrul Özkök, Gila Benmayor, Ahmet Hakan, Vahap Munyar, Cengiz Semercioğlu, Rauf Tamer, Taha Akyol; Radikal'den Ertan Acar,Evren Aybars,Murat Yetkin; Cumhuriyet'ten Emre Kongar, Murat Sabuncu,Şükran Soner, Özlem Yüzak, Nuray Mert, Nilgün Cerrahoğlu, Doğan Satmış, Çiğdem Toker, Hilmi Türkay, Ali Sirmen, Zeynep Oral,Güray Öz; Sabah'tan Emre Aköz, Şelale Kadak, Şeref Oğuz, Yavuz Donat, Ayşe Özyılmazel, Rasim Ozan Kütahyalı, Mehmet Barlas,Hıncal Uluç, Hasan Bülent Kahraman, Okan Müderrisoğlu; Milliyet'ten Güneri Cıvaoğlu, Güngör Aras, Nagehan Alçı, İlber Ortaylı, Şükrü Andaş, Melih Aşık, Çağdaş Ertuna, Mehmet Tezkan, Filiz Akgündüz; Habertürk'ten Soli Özel, Yavuz Semerci, Murat Bardakçı, Serdar Turgut; Zaman'dan Nurullah Öztürk, Turhan Bozkurt, Reha Çamurluoğlu; Star'dan Özay Şendir, Ersoy Dede, Cem Küçük; Özgür Düşünce'den Ergun Babahan; Vatan'dan Güngör Mengi, Ercan İnan,Necla Dalan, Reha Muhtar; Dünya'dan Osman Arolat; Sözcü'den Yılmaz Özdil, Necati Doğru; Yeni Akit'ten Mehtap Yılmaz, Ali Karahasanoğlu, Atilla Özdür, Mehtap Yılmaz; Akşam'dan Vedat Bilgin; Birgün'den Taner Timur; Posta'dan Candan Tolga Işık, Hakan Çelik, Yazgülü Aydoğan; Yeni Şafak'tan Abdullah Muradoğlu, Salih Tuna; Takvim'den Hakkı Yalçın; Aydınlık'tan Mehmet Yuva; Yurt'tan Sibel Köklü Mustafa Koç hakkında yazdı.
13 gazeteden 62 yazarın Mustafa Koç'la ilgili yazdığı yazılar şöyle:
Hürriyet
22 Ocak Cuma
Ertuğrul Özkök
Mustafa
TÜRKİYE'nin en varlıklı ailesinin şanslı çocuğuydu.
Bir “Koç” olarak doğmuştu.
* * *
Ama “Mustafa” olarak sevdirdi kendini hepimize...
* * *
Ailesi, ona büyük bir isim hediye etmişti.
O da dedesine, babasına olan bu şans borcunu, şahsiyetiyle, samimiyetiyle, sevecenliği ile fazlasıyla ödedi.
Hem de genç yaşta ödedi.
* * *
Hayat doluydu, yaşama sevinci doluydu.
Ölüm erken aldı onu aramızdan...
Çok erken aldı...
* * *
Sadece onda olan, hiç eksilmeyen, taklit edilemeyen bir gülüş vardı yüzünde...
Kötü günleri de oldu, ama o günlerde bile, ne o gülüşüne ihanet etti, ne de gülüşü ona...
* * *
Son defa Zorlu Center’da eşi Caroline’in ‘Haremlik’ mağazasında yılbaşı davetinde görmüştüm.
Kilo vermişti.
Yine o, sadece onda olan gülüşüyle bakıyordu.
* * *
Biz seni çok iyi bilirdik, sen de şunu bil ki...
Deden rahmetli Vehbi Bey sana dev bir miras bırakmıştı.
Sen de bu gencecik ölümünle bile Koç Ailesi’ne dev bir sahicilik ve samimiyet mirası bıraktın.
Yazının tamamı için tıklayın
Gila Benmayor
Kalbi büyük, çok özel bir insanı kaybettik
MUSTAFA Koç'u bu sabah saat 09 30 ile 11.00 arasında Davos'ta Kirchner Müzesi'nde Birleşmiş Milletler'in HeForShe programı için bekliyorduk.
Koç Grubu, BM’nin iş hayatında daha çok kadın için başlattığı HeForShe programına dahil olan Unilever, Vodafone gibi uluslararası 10 şirketten biri.
Mustafa Koç, HeForShe Eşitlik Raporu’nun sunumu için kadın hakları savunucusu olan İngiliz oyuncu Emma Watson ile Kirchner Müzesi’nde bir araya gelecekti.
Bu sabah gelecekti Davos’a Mustafa Koç.
Biz onu beklerken, buradaki dostları ve siyasiler arasında derin üzüntüye yol açan vefat haberi geldi.
Davutoğlu’nun toplantısında rastladığım Ali Babacan, Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı Mustafa Koç’un kaybından büyük üzüntü duyduklarını dile getirdiler.
Çok yakın dostu olan Ferit Şahenk’in gözyaşlarını zor tutarken, Güler Sabancı Dünya Ekonomik Forumu’ndaki tüm programını iptal ederek İstanbul’a döndü.
Yazının tamamı için tıklayın
Vahap Munyar
Rahmi Koç'un acısı büyük
TÜRK Hava Yoları'nın (THY) TK 1369 sefer sayılı uçağı dün sabah yerel saatle 10.15'te Malta'ya indiğinde telefonuma ilk gelen mesaj şu oldu:
- Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç kalp krizi geçirdi.
Ardından üzücü haber sosyal medyada hızla yayıldı:
- Mustafa Koç’u kaybettik.
Havalimanından adanın başkentine giderken Mustafa Koç’la yaptığımız iş seyahatleri, sohbetler film şeridi gibi gözümün önünde belirdi. O an, babası, Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç’la 2010 yılı Ocak ayı sonlarında yaptığımız sohbeti anımsadım.
Mustafa Koç, İstanbul’da Boğaz’da tekne kazası geçirmiş, kazayı bacağında ve kaburga kemiklerinde kırıklarla atlatmıştı. Rahmi Koç’la oğlunun geçirdiği kazayı konuşmuştuk:
- Kazayı nasıl öğrendiniz?
- Amerika’daydım. Telefonla bildirdiler.
- Korktunuz mu?
- Korkmaz olur muyum. Sonra bilgileri alınca biraz rahatladım. Ancak, İstanbul’a dönüp, kazanın ayrıntılarını öğrenince, “Bereket tekne sağlammış, Mustafa’yı ve arkadaşlarını Allah korumuş” diye düşündüm.
- Çok mu riskliymiş kaza?
- Tekne daha basit birşey olsa, Allah korusun daha kötü şeyler olabilirmiş...
Mustafa Koç, başta söz konusu tekne kazası olmak üzere çeşitli kazaları kırıklarla atlattı. Kalbi daha önce de ciddi şekilde yokladı ve operasyon geçirdi...
Ancak, dünkü kalp krizi, erken yaşta onu hayattan kopardı... 5 yıl önceki tekne kazası Rahmi Koç’un yüreğini ağzına getirmişti. O yürek, dün evlat acısıyla yandı. Allah rahmet eylesin...
Yazının tamamı için tıklayın
Ahmet Hakan
Mustafa Koç’a dair
İKİ konuda kendisine şahitlik ederim:
*
BİR: 28 Şubat kutuplaşmasında Koç Holding’in toplumun tüm kesimlerine açılmasında büyük rol oynamış, Koç’un medyanın bir bölümüne uyguladığı reklam ambargosunu yıkmış, dindar kesimlere bütün içtenliğiyle elini uzatmıştır.
*
İKİ: Gezi olaylarında kendisine ve şirketlerine gelebilecek her türden baskı ve tezviratı göze almış, Taksim’in göbeğindeki oteline sığınan çaresiz insanlara bütün kapılarını açtırmış ve dik durmasını bilmiştir.
*
Allah rahmet eylesin.
Yazının tamamı için tıklayın
Cengiz Semercioğlu
Başımız Sağolsun
Dün sabah Mustafa Koç'un sabah sporu yaparken kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmesi bütün ülkede şaşkınlık ve üzüntü yarattı.
Çünkü iş dünyasın en tepe isimlerinden olan Mustafa Koç hem kamuoyu tarafından sevilen bir işadamı hem de daha 55 yaşındaydı...
Mustafa Koç çok mu yorgundu...
Spor yaparken çok mu yüklendi...
Son aylarda çok kilo mu verdi... Hepsi uzmanların üzerinde çalışacağı konular...
Bunlar önümüzdeki günlerde çok tartışılacak ama şu an bildiğimiz acı bir gerçek var ki, Türkiye çok önemli bir değerini, dünya çapında bir işadamını çok genç yaşta kaybetti...
Sadece Koç Ailesi’nin değil tüm Türkiye’nin başı sağ olsun...
Yazının tamam için tıklayın
Jale Özgentürk
Koç'un oğlu olmak...
2003'te babası Rahmi Koç'tan yönetim kurulu başkanlığı görevini devralan Mustafa Vehbi Koç döneminde Koç Holding büyük bir sıçrama gerçekleştirdi. Mustafa Koç'un bu başarısında dedesi Vehbi Koç'un iş disiplini ve yönetim felsefesinin büyük payı var.
YIL 2003... Nakkaştepe’deki Koç Holding binasında Genel Kurul toplantısı yapılıyor. Toplantı önemli. Çünkü Ankara Çengelhan’da küçük bir bakkal dükkanından doğan Koç Grubu’nda yeni bir bayrak değişimi var.
İş dünyası yastaİş dünyası yasta1984’te yönetim kurulu başkanı olan Rahmi Koç, görevini büyük oğlu Mustafa Koç’a devrediyor.
Türkiye’nin cumhuriyet ve sanayi tarihinin bir izdüşümünü yansıtan Koç Grubu’nda yeni bir dönem başlıyor. Rahmi Koç gözleri dolu, sesi titreyerek, “Zamanı geldiğinde çekilmesini bilmenin fazilet olduğunu” söylüyor.
Türkiye’nin yaşadığı en sert kriz yılları. Ekonomi çevrelerinde üçüncü kuşağa geçen Koç Grubu için seslendirilmese de kuşkular var. Ancak aradan geçen 13 yıl o kuşkuları boşa çıkarıyor. Ve Mustafa Vehbi Koç, 1984’te Tofaş Oto’da satış elemanı olarak başladığı Koç Grubu’nu bugün Türkiye’nin açık ara en büyük grubu olarak bırakıyor.
Koç Grubu’na bir Koç daha ekleyerek başarısını ispatlayan ve hiç beklenmedik anda yaşama veda eden Mustafa Koç, 1960 yılında dedesi Vehbi Koç’un İstanbul’a taşındığında aldığı Şişli’deki Çankaya Apartmanı’nda doğuyor. Çocukluğu da dedesinin bugün hayata ilişkin değerlerini oluşturan kurallarını içselleştirerek şekilleniyor.
Yazının tamamı için tıklayın
Rauf Tamer
Mustafa Koç
Mükemmel bir evlat.
Mükemmel bir eş.
Mükemmel bir baba.
Mükemmel bir abi, arkadaş ve dost.
Bütün aileye başsağlığı ve sabır diliyorum.
* * *
“İş Dünyası, çok önemli bir insanı kaybetti.
”Eline mikrofonu alan bunu söylüyor.
Vallahi, İş Dünyası, benim umurumda değil.
Mustafacığım 55 yaşında hayatını kaybetmiş, İş Dünyası’nın kaybını mı düşüneceğim?
Yazının tamamı için tıklayın
23 Ocak Cumartesi
Taha Akyol ( 23 ocak cumartesi)
Koçlar ve sanayileşme
SANAYİLEŞME tarihimizin simgesi olan Koç ailesinin üçüncü kuşağı, Mustafa Koç'un şahsında hem insani meziyetlere hem iş dehasına sahip bir yönetici çıkarmıştı.
‘İş dehası’ deyip geçmeyin; dünyada ve gecikerek bizde modernleşmenin en önemli unsurlarından biri ‘iş dehası’nın ortaya çıkmasıdır.
Avrupa’da 16. yüzyılda ortaya çıkan ‘iş dehası’ bizde çok gecikti. Tanzimat devrinde Sadık Rifat Paşa, ekmeği “devlet kapısı”nda aramanın yanlış olduğunu, girişimci işadamları yetiştirmek gerektiğini yazdı. O tarihten beri bütün rejimlerimizin amacı budur.
İŞ DEHASI
Merhum Mustafa Koç Amerika’da öğrenimini tamamladıktan sonra 1984 yılında TOFAŞ’ta satış elemanı olarak iş hayatına başladı. Başarısı görüldüğü için, 2003 yılında babası Rahmi Koç, holding yönetim kurulu başkanlığını ona devretti.
2003 yılında Koç Holding’in çalışan sayısı 52.700’dü. Mustafa Koç 12 yılda çalışan sayısını 102.000’e çıkardı.
Sayıda, rakamsal artış değil, eminim çalışanların öğrenim düzeyi de yükselmiştir.
Koç Holding’in bu büyümesi, merhum Mustafa Koç’un iş dehasını gösterir.
Mustafa Koç iş başarısıyla uluslararası ödüller de kazanmıştı.
GİRİŞİMCİ SINIF
Abdülhamid döneminde ilk adımları atılan “Müslüman girişimci” yetiştirme çabaları İttihatçılar döneminde gelişti. Cumhuriyet’in temel politikalarından biri oldu.
Vehbi Koç, bunun en başarılı örneğidir.
Merhum Vehbi Bey’in “Hatıralarım, Görüşlerim, Öğütlerim” adlı kitabı hem genç işadamları için bir el kitabıdır, hem Cumhuriyet dönemi iktisat tarihinin ‘tecrübi’ bir anlatımıdır.
Vehbi Bey 1930’larda “girişimci işadamı yetiştirmek” amacıyla Atatürk döneminde“tekstil, kömür, çimento, inşaat demiri gibi devlet fabrikalarının ürettiği” ürünlerin dağıtım ve satışının özel sektöre verildiğini akıcı bir dille anlatır. Amaç köylü Anadolu’da işadamları sınıfının oluşmasıydı.
CUMHURİYET EKONOMİSİ
İktisat tarihçisi Yahya Tezel’in yeni baskısı yayınlanan “Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi” adlı kitabında verdiği rakamlara göre, 1936-1938 arasındaki iki yıl içinde 217 özel şirket kurulmuştu. Özel yatırımların tutarı da 70 milyon liraya çıkmıştı...
1930’larda artık kibrit, bez, şeker, çimento ithal etmiyor, kendimiz yapıyorduk. Verilen “bayilikler” iş ve sermayeyi Anadolu’ya taşıyordu.
1950’den sonra hızlandı. 1970’lerde Vehbi Koç, o zaman sol aydınların “montaj sanayisi” diye küçümsediği “Anadol” arabasını yaptı. Bugün Türkiye’nin en büyük ihracat kalemlerinden biri otomotiv ürünleridir.
2003’te Mustafa Koç holdingin başına geçtiğinde Koç’un otomotiv ihracatı 2.4 milyar dolardı. 2015’te bu rakamı 9 milyara çıkardığı tahmin ediliyor.
Evet, nereden nereye? Bunda “insan faktörü” fevkalade önemlidir; iş dehasına sahip girişimler, iyi eğitimli, dünyaya açık profesyoneller...
Merhum Vehbi Bey de anılarında, 1920’lerde yola çıkanlar içinde en başarılı kendisinin olmasını, dürüstlük ve ticari deha gibi faktörlerin yanında “en iyi adamlarla” çalışmasına bağlar. Yani çok iyi eğitimli, dünyaya açık profesyoneller.
Yazının tamam için tıklayın
Elif Urgu - Hürriyet Sosyal
Yufka yürekli adam
Bugün size tanıdığım Mustafa Koç'u anlatacağım...
Başka dünyanın insanı gibiydi. Belki de bu yüzden erken gitti. Onu uzaktan tanıyan, bilen herkesin şaşıracağı kadar farklıydı. Türkiye’nin ve dünyanın sayılı iş insanlarından birinin ardından en çok “büyük yürekli adam” ve “mütevazı insan” denmesi de bu yüzdendir.
-Pamuk kalpliydi, hastanede taziyeye gelenlerden birinin de söylediği gibi “köfte yürekli bir adamdı”
-Arkadaşlarının bir dediğini ikiletmezdi, dokunabildiği herkese el uzatırdı.
-“Koç ailesi”nin en eğlenceli karakteriydi. Hem abiydi hem köprü.
-O büyük zenginlik ve ün içinde tevazu sahibi, empati kurmasını çok güzel başaran bir insandı
-Merhametliydi, Boğaz’da balık tutanlarla da dost olabilen, Anadolu Hisarı’nda mahalle maçında top peşinde koşan deli yürek bir adamdı.
-Şahane bir babaydı. Her sohbetimizin bir parçası mutlaka kızları Esra ve Aylin olurdu. “Allah bana şahane kız evlatlar verdi” derdi hep. Son sohbetimizde Çeşme’den konuşmuştuk. “Kızlar annelerine çekmiş, İzmirli olmaları galiba ağır basıyor” demişti.
-Makam şoförünün yanına otururdu, herkesle eşit ilişki kurardı.
-Gökova Körfezi’nde teknesiyle gezerken denizdeki, karadaki çöpleri, pislikleri bizzat kendi toplardı.
Yazının tamam için link
Ahmet Hakan
Koç'un cenazesi için seçilen camiinin verdiği üç mesaj
ÇOK doğru, çok isabetli ve çok manidar bir karar vermiş Koç Ailesi...
Genç yaşta vefat eden Mustafa Koç’un cenazesi, Teşvikiye Camisi’nden kalkmayacak.
Cenaze, yarın Üsküdar’daki İlahiyat Fakültesi Tatbikat Camisi’nden kalkacak.
*
Bu kararın ortaya koyduğu üç anlam ve mesaj şudur:
*
BİR: “Bütün ünlülerin ve zenginlerin cenazesi hep Teşvikiye Camisi’nden kalkıyor” şeklindeki geyiğe son vermek.
*
İKİ: Cenaze törenleri açısından Teşvikiye Camisi ile Fatih Camisi arasındaki çekişme ve gerilimi nihayete erdirmek.
*
ÜÇ: Teşvikiye Camisi ile Fatih Camisi arasında sıkışıp kalmak istemeyenler için üçüncü bir seçeneğe işaret etmek.
Yazının tamamı için tıklayın
24 Ocak Cumartesi
İsmet Berkan
Mustafa Koç'un en büyük başarısı
NEDİR başarının tanımı? 'Hayat başarısı' dediğimizde neyi anlamalıyız?
Maalesef epey bir süreden beri ‘Hayat başarısı’nı parayla ölçen bir kültürün etkisi altındayız. Pek çok kişiye göre, en çok parayı kazanan en başarılı.
Peki ama ya adınız Mustafa Koç’sa ve daha doğduğunuz gün torunlarınız dahil harcayıp bitiremeyeceğiniz kadar büyük bir servetiniz olduysa? O zaman başarıyı nasıl ölçeceğiz?
Yazının tamamı için tıklayın
Ertuğrul Özkök
En güzel Mustafa Koç yazısı
KEŞKE diyorum Mustafa Koç arkasından yazılan bu yazıları okusaydı.
Bu sevgiyi görseydi.
* * *
Çok güzel yazılar okudum.
Bekir Coşkun’un, Yılmaz Özdil’in yazıları çok güzeldi.
* * *
Ama okuduğum en güzeli, Hürriyet’in ayrılan yazarlarından Demet Cengiz’in blogunda yazdığı yazıydı.
Yazıyı, Derya Yalçın’ın Hürriyet Sosyal’deki köşesinde okudum.
* * *
“İyi bilirdik deyip geçmeyeceğim. Anlatacağım, dinleyin” diye başlayan yazıda, Mustafa Koç’un hayvan sevgisi anlatılıyordu.
Bir de onun yaralıyken sevgiyle tedavi ettirdiği, baktığı, koruduğu fok Badem’le sarmaş dolaş bir fotoğrafını yayımlamış.
* * *
Onun yazısından Mustafa Koç’un iki kolunda dövmeler bulunduğunu öğrendim.
Ben hiç fark etmemiştim.
Yazının tamamı için tıklayın
25 Ocak Pazartesi
Ahmet Hakan
Cenaze dersleri
CENAZEDE Erdoğan ve Davutoğlu'nu en önde görünce...
“Koçlar, Gezi, darbe, finansörlük falan... Demek ki hepsi palavraymış” dedik mi?
Dedik.Cenaze nedeniyle Koç’a övgüler dizen hükümet yanlılarını görünce...
“Divan Oteli’yle anlatılan öcü masalları falan... Demek ki hepsi sallamaymış” dedik mi?
Dedik.
*
Cenaze töreninde tabuta konan Osmanlı sancağını görünce...
“Demek ki Koçlar, Osmanlı düşmanı falan değilmiş... Demek ki bühtan edilmiş” dedik mi?
Dedik.
*
Cenazenin etrafındaki gönüllü seğmenleri görünce...
“Demek ki Koçlar yerlilikten o kadar da uzak değilmiş” dedik mi?
Dedik.
*
Cenazeye hükümetin büyük ilgisini görünce...
“Fethullah, ananas, Koç iddiaları falan... Demek ki tamamen sıkmaymış” dedik mi?
Dedik.
Yazının tamam için tıklayın
Taha Akyol
İyi örnekler
MERHUM Mustafa Koç'u İslam'da "cemaat-i kübra" denilen büyük kalabalıklar sevgi ve dualarla ebediyete uğurladı, bütün medya iki gündür geniş yayın yapıyor.
Sağdan soldan herkes ona saygısını ifade etti. Muhafazakâr Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Atatürkçü Mustafa Koç’un cenazesine katılması da isabetli bir davranıştır.
“Büyük adamlar” olarak tarihinde hep devlet adamlarını, kumandanları biraz da bazı şairlerle birkaç mimarı tanıyan bir kültürden, iş insanlarının da saygıya layık“büyük”ler olabileceğini takdir eden bir kültüre geçiyoruz.
Bu konuda geciktik bile...
Yazının tamamı için tıklayın
Osman Müftüoğlu - Hürriyet ( 25 Ocak Pazartesi)
Önce Turgut Özal şimdi de Musta Koç
Turgut Özal'ı da böyle kaybetmiştik.
O da Mustafa Bey gibi kalp damar hastasıydı. Baypas geçirmiş, kilo, şeker sorunu olan biriydi. O da sabah yürüme bandında egzersiz yaparken vefat etmişti...
Geçtİğİmİz perşembe sabahı rahmetli Mustafa Koç’un sabah egzersizini yaparken “kalp krizi” veya “kalp durması” sonucu hastaneye kaldırıldığını duyunca yüreğim sıkıştı. Ardından ölüm haberi gelince üzüntüm daha da derinleşti. Çok iyi yetişmiş, mükemmel ötesi özellikleri olan çok sevdiğim bir tanıdığı kaybetmenin derin iç sıkıntılarını yaşadım, hâlâ da yaşıyorum.
Üzüntümün bir nedeni de, “aynı filmi” 20 yıl sonra tekrar görmek, yine bir “deja vu” hali yaşamaktı.
Doksanlı yılların başında, 8. Cumhurbaşkanımız rahmetli Turgut Özal’ı da böyle kaybetmiştik. O da Mustafa Bey gibi kalp damar hastası idi. Bypass operasyonu geçirmişti. Fazla kilolu, şeker/insülin direnci problemi olan biriydi. O da rahmetli Mustafa Bey gibi sabah kalkmış, yürüme bandında egzersiz yaparken muhtemelen “ani kalp durması” nedeniyle vefat etmişti.
Yazının tamamı için tıklayın
Radikal
22 Ocak Cuma
Ertan Acar
Veda...
O, örnek bir baba, örnek bir evlat, ülkemizin en itibarlı markasının yani Koç Holding'in sevilen ve çalışkan patronu, vizyoner ve rol model bir iş adamı, kültür, sanat ve spora olan katkıları hafızalarımızda derin izler bırakan, ülkemizin en varlıklı kişilerinden biri olmasına rağmen yüce gönlü ile kalpleri fetheden bir liderdi.
“Kadınsız toplum, yarınsız toplum” diyerek cinsiyet eşitliğinin dünyadaki en cesur savunucusuydu o…
Sadece ülkemiz için değil, aldığı görevlerle Dünya için yeri doldurulamayacak büyük bir değerdi.
Tarifsiz bir kayıp ve acı...
Ne üzücü ki; artık onu saygı ve rahmetle anacağız...
Mekanı cennet, Türkiye'nin başı sağ olsun.
Yazının tamamı için tıklayın
23 Ocak Cumartesi
Evren Aybars
Mustafa Koç'un ardından
Bazı isimler vardır, ölümleri gerçekten günün en önemli haberleri arasına girer. Mustafa Koç, elbette bu ülkenin en önemli iş adamlarından biri olarak bu haftanın son günlerine maalesef damga vurdu.
Ben kendisini bizzat tanıma şansı bulamadım, ancak Koç Topluluğu şirketlerinden birinde çalıştığım süre içerisinde kendisini dinleme şansı bulmuştum. Yine çevremde kendisini yakından tanıma şansı bulmuş ve insan değerlendirmelerine sonsuz güvendiğim bir kaç dostumdan da hakkında duyduklarım, benim gözlemlerimle paralel, gerçekten sıcak kanlı, samimi ve çok kaliteli bir insan olduğu yönünde.
Büyük bir holdingi yönetmek hiç kolay değildir. Zor kararları vermeyi gerektirir. Geçtiğimiz yıl Oyak Renault ve Tofaş işçilerinin başı çektiği Metal İşçileri Direnişi zamanında her iki fabrika yönetimi de çok sert eleştirilere maruz kalırken, Mustafa Koç'a da acımasız patron yaftası yapıştırılmıştı. Hatta sosyal medyada ve bazı gazetelerde vefatı ardından kendisine bu konuda eleştiriler yönelten yazılar paylaşıldığını görmüş olabilirsiniz. Ben bugün bu konuyla ilgili bir kaç satır yazmak istedim.
Yazının tamamı için tıklayın
25 Ocak Pazartesi
Murat Yetkin
Mustafa Koç ve Joe Biden
Mustafa Koç 21 Ocak günü 55 yaşında bir kalp krizi sonucu vefat ettiğinde Türkiye’nin en büyük sanayi grubu olan Koç Holding’in başındaydı.
Türkiye’nin milli gelirinin yüzde 10’una yakınını, ihracatının yüzde 15’ine yakınını (otomotiv ihracatında yüzde 45) 80 bin çalışanıyla üreten Koç, Fortune dergisinin en büyük 500 şirket listesine Türkiye’den giren holding olarak biliniyor.
Mustafa Koç, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kurulan Cumhuriyet Türkiyesi'nin ilk nesil sanayicilerinin başında gelen dedesi Vehbi Koç’un ardından işi devralan üçüncü kuşak yöneticiydi; babası Rahmi Koç’un yönetimi 2003’te devrinden sonra grubu daha da büyüten yatırımlar yapmıştı.
***
Koç Grubu onlarca yıl boyunca Türkiye’nin en büyük sermayedarları olarak sağdan ve soldan tepkilerin odağında yer aldı.
Ancak bu tepkiler 2013 Haziran’ındaki Gezi protestolarının ardından şekil değiştirmeye başladı.
Polisin biber gazı ve basınçlı su püskürterek üzerlerine gelmesinden kaçan bir grup protestocunun parkın hemen arkasındaki Divan Oteli'ne sığınmak istemesi bu değişimde simgesel bir rol oynadı.
***
Bir Koç yatırımı olan Divan yöneticileri, bazıları yaralı olan kişilere kapıları kapatmadı, hatta ilk tedavilerinin orada yapılmasına imkan verdiler.
Bu nedenle dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan’ın, AK Parti hükümet üyelerinin ve hükümet çizgisindeki medyanın öfkesini üzerine çekti Mustafa Koç.
Ülker ile birlikte girdiği büyük bir altyapı ihalesi, altı gemi üzerinden anlaşıp ikisini teslim etmiş olduğu bir savunma ihalesi o günlerde iptal edildi.
Yazının tamamı için tıklayın
Cumhuriyet (22 Ocak Cuma)
Emre Kongar
Demokrat ve uygar bir burjuva
Ama siyasal ve ideolojik olarak kâğıt üzerinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, kendisini üretecek olan iki çağdaş sınıftan, burjuvaziden ve onun güçlenmesinin sonucu olarak gelişen işçi sınıfından yoksundu!
İşte dün genç yaşta, ani ve sırasız bir ölümle aramızdan ayrılan Mustafa Koç, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin bu eksikliğini devlet yardımıyla giderecek olan burjuvazinin çekirdeğini oluşturan ilk öncü ailenin, Koç ailesinin üçüncü kuşak yöneticisiydi.
***
Koç ailesi, Ankara’daki bir bakkaldan, bir kereste tüccarı, bir kereste tüccarından bir çatı tamircisi inşaatçı, bir çatı tamircisi inşaatçıdan bir müteahhit tüccar, bir müteahhit tüccardan bir sanayici yaratan Türkiye Cumhuriyeti’nin mucizevi kuruluşunun sınıfsal temellerini oluşturan bir simgedir:
Genç Cumhuriyet’in dayanacağı ulusal burjuvazinin simgesi!
Yazının tamamı için tıklayın
Murat Sabuncu
Vehbi Bey'den Mustafa'ya 60 ihtilalinden Gezi'ye
1928 yılının sonbaharı. İleride Türkiye’nin en büyük holdingi olacak Koç Grubu’nun kurucusu Vehbi Koç’un babası Hacı Mustafa Efendi’nin Ankara Ulucanlar’daki evi. Henüz 54 yaşındaki Mustafa Efendi beklenmedik bir anda evinde kalp krizi geçirerek vefat etti.
Dün adını taşıyan torunu Mustafa Koç’un kalp krizinden 55 yaşında ölümü aklıma aynı yaşlarda yaşanan benzer acıyı geçirdi. Kariyerimin çoğunu ekonomi gazetecisi olarak yaptığım için kendisini iyi tanıyorum. Ama kişisel tanıklıklardan çok Mustafa Koç’un ekonomiye kattıkları ile hem kendisinin hem ailesinin siyasi duruşu üzerine birkaç önemli noktayı paylaşacağım. Bu yazıda bana şu anda cezaevinde bulunan genel yayın yönetmenim, arkadaşım Can Dündar’ın belgelere dayanarak yazdığı “Vehbi Koç” kitabı da rehberlik edecek.
Yazının tamamı için tıklayın
Nuray Mert
Aklınız varsa kafanıza sokun
İlk tanıştığımda “Ben zenginleri sevmem” demiştim, gülümsemişti. Mizah duygusu, nezaketi, içtenliği ile unutamayacağım biri oldu. Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum.
Yazının tamamı için tıklayın
Özlem Yüzak
Robotlar ve mülteciler
Gezici gençlere kapı açan, meslek liselerini mesele eden biriydi...O ince çizgiyi bir şekilde gözetenlerden..Genç yaşta ve ani yitirdiğimiz Mustafa Koç, Türkiye’nin ve Koç Holding’in çok önemli kaybı oldu. Binlerce insana iş ve ekmek veren bir şirketin başındaydı Koç. Özellikle son dönemlerde Türkiye’nin siyasi ve ekonomik gidişatında ses çıkarmasını bilen ender insanlardandı.
Mustafa Koç’u Gezi olayları sırasında söylediği “Oraya gelen insanlar arasında 70 yaşında teyze de gördüm, 18 yaşında çocuk da. Bunlar mı Türkiye’ye zarar verecek” sözleri ile daima hatırlayacağım. Işıklar içinde yatsın...
Yazının tamamı için tıklayın
Hilmi Türkay
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koçhayatını kaybetmiş. Mustafa Koç, Fenerbahçe Kulübü’ne büyük hizmetleri olan bir spor adamı, kongre üyesi, 1907 Fenerbahçe Derneği’nin kurucusu ve ilk başkanıydı. Birçok önemli projenin altında imzası olan Mustafa Koç 2003 yılında iş durumu nedeniyle geri plana çekilmiş ve yerine kardeşi Ali Koç geçmişti. Gazetemiz aracılığıyla Koç ailesine başsağlığı diliyorum.
Yazının tamamı için tıklayın
23 Ocak Cumartesi
Şükran Soner
Duvarlı mı, duvarsız mı?
Gerçekten de önceki gün, dün, sokaklarda dolaşan insanların söylemlerindeMustafa Koç’un ölümünün hüzünlü, saygılı, sevecen paylaşımı dikkat çekiciydi... Metroda üniversiteli gençlerin sevecen vurgulamalarla paylaştıkları, yücelttikleri nitelikleri... Haberlerde de dünya devler liginde yarışan holding yönetici kimliğinin nerede ise önüne çıkan insan, sosyal kimliğiydi... İnsanlığın, uygarlık tarihinin geçmişine, Anadolu uygarlığı, Cumhuriyet birikimlerine bakarak ülkemizde, gelmiş olmamız gereken noktada, demokrat uygar burjuva kıtlığından mı bu özlem? Sevenleri, yakınları için ne kadar onurlandırıcı ise ülkemizin demokrat, uygar burjuva erozyonu adına bir o kadar düşündürücü...
Kuşkusuz asıl sorun sermaye gücünü elinde tutanlar adına var olan sorunun, özünde tüm kamusal özel yapılanmalar, siyasetçiler, aydınlar, halkın her kesimi için geçerli olması...
Daha dürüstçesi geçerli dünya düzeni çarklarının işleyişinde dünya çapında yaşanan insanlığın erozyonunda... Son iki günün sıcak haberlerinde öne çıkanlarla yan yana verildiğinde, içine düştüğümüz girdap daha da düşündürücü... İnsanlar, kültürler, sınıflar, ırklar, mezhepler, kirli çıkarlar kutuplaşması, uçurumlar, yaratılan canavar kuralsız düzende küreselleşme çarklarında... Kuralsız düzenin kuralsız yaşam savaşlarında insanların en sıradan yaşamları için örülmüş gerçek ya da sanal yaşam uçurumlarında örülen duvarlar öylesine yükseldi, aşılmaz oldu ki insanca yaşam çabaları, insanca yaşam duyarlılıkları çok bedeller ödenmesi gereken erdemliliği gerekli kılar oldu...
Yazının tamamı için tıklayın
Nilgün Cerrahoğlu
Mustafa
Mustafa’yı düşününce aklıma ilk gözleri geliyor.
O mavi mavi bakan gözleri.
Gözlerinin etkileyici olmasının nedeni yalnız yaz denizi kadar berrak ve parlak olmaları değildi. Bakışlarının çarpıcı gerçekliğiydi.
Mustafa Koç denli “gerçek” olan az insan tanımışımdır.
“Titr”, “pozisyon”, “sosyal konum” ve mülti milyarlık “servetler”den bağımsız, sıra dışı bir gerçekliği vardı Mustafa Koç’un.
Kendisini samimi bir ortamda tanıdığınızda kırk yıllık “mahalle arkadaşınız” gibi gelirdi size. Her yapmacıktan uzak, yalın, sade, dolaysız, çevresindekilere antenleri çok açık ve doğal bir insan.
Mustafa’yı daha 20’li yaşlarında gençken tanımıştım. Yıllar içinde tüm bu özelliklerini hiç kaybetmedi. Dev bir holdingin sorumluluğunu üzerine aldıktan sonra dahi o gençlik yıllarındaki doğallığından hiçbir şey yitirmedi.
En son İtalya’da beraber olmuştuk. SAIS’in (School of Advanced International Studies-Johns Hopkins Üniversitesi’nin Uluslararası İlişkiler Bölümü) Bologna merkezinde düzenlediği 51. yıl konferansına Türkiye’den birlikte gitmiştik.
Hani şimdi Bilal Erdoğan’ın doktora çalışmaları için gittiği okul var ya o okul…
Benim de eski okulum olduğu için SAIS konferansında Mustafa Koç’un konuşmasını orada ben izlemiştim.
Türkiye’den özel uçağıyla Bologna’ya beraber gittik. Tüm günü beraber geçirdik.
O dönemde Koç Holding Yönetim Kurulu’na birkaç yıl önce başkan olmuştu. Uçakta, bana göreve geldiği bu süre içinde Koç Holding’in sergilediği etkileyici başarı grafiğini anlatmıştı. Hem holdingin genel konumundan, hem de yönetim kurulu başkanı olarak kendi kişisel başarısından çok memnundu. Bunları dinlerken, Mustafa Koç’un kişiliğinin, parlak gelişmelerden “kibir” bağlamında hiç etkilenmediğini düşünmüştüm.
Karşımda, 20’lerindeki tasasız mavi yolculuk tatillerinde balık avlarken tanıdığım neşeli ve coşkulu Mustafa vardı.
Yıllar onu asla sinikleştirmemiş ve sertleştirmemişti.
Yazının tamamı için tıklayın
Doğan Satmış
Mustafa Koç ve hayata bakış
Türkiye’nin en varlıklı ailesinin veliahtıydı. Çok iyi yetiştirildi, eğitimini İsviçre ve ABD’de yaptı.
Diğer ailelerde babalar daha ileri yaşlarda veya “takdiri ilahi” ile görevlerini çocuklarına devrederken Rahmi Koç çok önceden bunu yaptı, ona şans verdi.
Mustafa Koç da erken yaşta geçtiği Koç Holding’in yönetiminde harikalar yarattı. Holdinge bir holding daha katacak kadar başarılı oldu, iş verdiği çalışan sayısını 95 binlere kadar çıkardı.
Türkiye’deki en büyük sanayi kuruluşlarından ilk üçü, beşi mutlaka Koç’tan geldi.
Beko ile yurtdışına açıldı, en bilinen beyaz eşya üreticisi oldu. (Halen de Barcelona futbol takımının formasında adı yazılı iki dünya firmasından biri Katar Havayolları, diğeri yalnızca Beko.)
Golf oynayan, sualtına dalan, safariye çıkan ve her gezisinde profesyonel fotoğraf çeken, sonra bunları da “mvkphotography.com” internet adresinde herkese sunan, çok renkli biriydi.
Zenginliğin gösterişinden çok, derinliğine inanır, her türlü kültür ve sanat girişimine destek olurdu.
Birkaç bilim meraklısı dışında Türkiye adını duymamışken ileride Nobel alacak Prof.Aziz Sancar’ı bulup ödüllendirecek kadar öngörülüydü.
Yazının tamam için tıklayın
24 Ocak Pazar
Güray Öz
Sevgili Can, Sevgili Erdem
Haberleri izliyorsunuz; ölümler peş peşe geliyor bugünlerde. Cumhuriyetin ilk burjuvalarından Vehbi Koç’un torunu Mustafa Koç öldü. TOFAŞ direnişi sırasında katı tutumuyla gündeme gelmişti. Gezi olaylarında polis saldırısına uğrayanlara kapılarını açan Divan Oteli nedeniyle de iktidarın hışmına uğradığı söylenir. Küçük kardeş Ali Koç’un bir büyük burjuva olarak gelir dağılımı eşitsizliklerinden söz etmesi de medyada epeyce yer buldu.
Oluyor böyle çıkışlar; burjuvalar da çıkışsızlığını, bunalımlarını gördükleri sistemlerine, “nasıl kurtarabiliriz” diye bakma gereksinimi duyarlar arada bir. Mustafa Koç öldü; TOFAŞ işçileri bir biçimde sürdürdükleri direnişlerine, sınıf duruşlarına ara vermediler; Koç ailesine taziyelerini bildirmeyi de ihmal etmediler.
Yazının tamamı için tıklayın
Zeynep Oral
Sonsuzluğa Yolculuk
Ne çok ve ne güzel, ne muhteşem şeyler yazıldı Mustafa Koç için. Hepsi içtendi, doğruydu.
Ben onu, “işadamı” ya da “Vehbi Koç’un torunu” olarak tanımadım.
Ben onu İzmirli sevdiğim bir ailenin kızını alınca tanıdım. Ben onu, kadın sorunlarına emek verdiğim onca yılda, iş ve ekonomi dünyasının gözlerini kadın sorunlarına çevirmesine aracı olduğu için sevdim...
Ben onu, onca “iş ve güç” arasında sanata ve kültüre verdiği önem için sevdim...
Ben onu, Gezi olaylarında vicdanın sesi olduğu için sevdim... Ben onu, onca sorumluluk arasında kendisini hiç ama hiç önemsemediği; önce insan olduğu ve yüzünden gülümsemesi hiç eksik olmadığı için sevdim.
Işık içinde uyusun. Tüm ailesine sabırlar diliyorum.
Yazının tamamı için tıklayın
Ali Sirmen
Vatanı vatan yapanlar
İkisi de değişik zamanlarda ve değişik mekânlarda, değişik sosyal konumlarda doğdular.
Biri, 1960 yılında İstanbul’da dünyaya geldiğinde, daha o zamandan efsaneleşmiş Koç Grubu’nun veliahtının oğluydu.
En iyi koşullarda büyütülecek, eğitilecek, yetiştirilecekti. Önündeki yaşam yolu düz ve pürüzsüzdü.
O, yolu en iyi şekilde yürüdü, kendisi için öngörülen hedeflerin hepsine ulaştı.
İkilinin öbürü, yoksul bir köylü çocuğu olarak, ünlü ailenin çocuğundan 17 yıl önce 1933’te, Elbistan’da doğdu.
İlkokulu, parasız eğitimin sağladığı koşullara karşın zorlanarak bitirdi. Parasız yatılı sınavını kazanarak Galatasaray’da okumak üzere, devletin verdiği yollukla İstanbul’un yolunu tutmuş olan çocuk, bütün eğitim yaşamını, çantasında parasını devletin verdiği kitap-defterle, sırtında devletin aldığı palto-ceketle geçirdi. Onu ilk Galatasaray hazırlık sınıfındaki öğretmeni Necdet Kut keşfetti.
O çocuk kendi çizdiği yolda devletin yardımıyla başarıyla yürüdü. Ünlü bir yazar ve akademisyen oldu, topluma borcunu misliyle ödedi.
Ve, yaşamda yolları kesişmeyen bu iki insanın her ikisini de ölüm 2016’nın ocak ayında 23 saat arayla yakaladı.
***
Mustafa Koç ile Tahsin Yücel’in önemli bir ortak noktaları vardı: İkisi de bu vatanı vatan, bu Cumhuriyeti Cumhuriyet yapan insanlardılar.
Cumhuriyet kurulduğu zaman, vatan yıkık dökük, halk perişandı. Sermaye yok, sanayi yok, eğitim neredeyse yoktu. Bütün bu yoklardan bir çağdaş ülke oluşturmanın savaşı için, büyük çaba harcamak zorunluluğu vardı.
Bunun için ülkenin bütün kaynaklarının seferber edilmesi gerekiyordu.
Her alanda bütün kaynaklar seferber edildi. Ankara’daki bakkal ve oğlu da katıldı bu seferberliğe, Elbistan’daki köylü ve çocukları da.
İşte Tahsin Yücel de, Mustafa Koç da bu seferber edilenlerin çocuklarıydılar ve kalemleriyle, iş alanındaki hüneriyle katıldılar savaşa.
Tahsin Yücel çeviri, deneme, öykü, roman, eleştiri olmak üzere yüzlerce eseriyle katıldı vatanı vatan yapma savaşımına; Mustafa Koç, Türkiye’nin en köklü, en büyük şirketini yönetmedeki hüneriyle.
Yazının tamamı için tıklayın
25 Ocak Pazar
Hilmi Türkay
3 Penaltı, 3 gol
O, işinin patronuyken hiç patronluk taslamadı. O, çok iyi arkadaş, çok iyi ağabey, çok başarılı bir işadamıydı. Yüzünden gülücükler hiç eksik olmazdı. Zorda kalana kapılarını açan yardımseverdi. O, bambaşka birisiydi, tanımanız gerekirdi. Bu tarifler ne ki? Mustafa Koç ülkemiz için büyüp kayıp. Dün onu son yolculuğuna uğurlayan onbinlerin içinde ben de vardım. Bulunduğun yerde kalakaldım çünkü Altunizade bölgesi insan seliydi.
Adım atmanın imkânı yoktu. Gözyaşları sel oldu. F.Bahçe taraftarı siyah giyinmişti. Biliyorsunuz O 1907 Derneği’nin hem kurucusu, hem de ilk başkanıydı. Aynı zamanda kulübün kongre üyesiydi. Güle güle güzel insan mekânın cennet olsun.
Yazının tamamı için tıklayın
Çiğdem Toker
HDP "olağan" kongresi
HDP 2. olağan kongresinin toplandığı Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu’nun sadece adı değil, içini ve dışını kuşatan atmosferin tamamı, kederli sözcüklerle kuşatılmıştı dün. Üçüncü güvenlik kontrolünün ardından nihayet içeriye girebilirken, takvimin tek bir gününe bu kadar çok anma, cenaze, yıldönümü, katliam ve protestonun sığabilmesindeki “acı bereket”in, insanı soluksuz bırakan baskısını hissetmemek imkânsızdı.
Karanlıkta bırakılan öldürülüşünün 23. yılında hâlâ yolumuzu aydınlatan Uğur Mumcu anması, Mustafa Koç’un, Kamer Genç’in cenaze törenleri, Gaffar Okkansuikastının 15. yıldönümü, 12 Eylül darbesine giden yolun “liberal” kavşağı 24 Ocak kararları, Cizre’de bir bodrum katında günlerdir hastaneye taşınmayı bekleyen ve teker teker yaşamını yitirmeye başlayan 28 yaralı.
***
Sağlık Bakanlığı’nın, en eskisinin 3 yaşında olmasıyla övündüğü her yıl genişleterek 5 bine ulaşan ambulans filosunun çalışabilmesi için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurmak zorunda kalınan bir devletin başkentindeki siyasi partinin kongresi ne kadar olağan olabilirdi ki?
Nitekim, bundan bir buçuk yıl önce, bütün yüzlerin güldüğü, umudun henüz cam silinen bir gazete parçası misali eskimediği 1. olağanüstü kongreden bu yana yaşanan sürecin ağırlığı, kendini ilk anda hissettiriyordu.
***
Hendeklerin, çatışmaların, ölümlerin yorgun gölgesinin düştüğü HDP kongresinin“olağan”lığı, ancak tabeladaki harflerin dizilişi ölçüsünde olağan olabilirdi.
Demirtaş’ın vurguladığı; yaralıların hastaneye taşınması için, milletvekillerinin İçişleri Bakanlığı’na başvurmak zorunda kaldığı bir devlet rejimi içinde, “siyasetin tükenme noktasına” geldiğini ifade etmek kadar...
Rahmetli Mustafa Koç’un, İstanbul’daki cenaze töreninin güvenli gerçekleşebilmesi için trafiği kapatan irade ile bir bodrumda günlerdir can çekişen yurttaşlarına ambulans ulaşmasın diye trafiği kapatan iradenin ortak paydası kadar olağan.
Salonda konuşmaların sürdüğü dakikalarda, Cizre’de yaralıları almak için giden vekilleri durduran güvenlik güçlerinin, müdahalenin ardından zırhlı araçtan Mehter Marşı dinletmesi (Diken haber sitesi) ve bu olağanüstü sarsıcı olaydan, medyanın zapturapt altına alınmışlığı dolayısıyla toplumun geniş kesimlerinin haberdar olmaması kadar olağandı dünkü HDP Kongresi.
yazının tamamı için tıklayın
Sabah
22 Ocak Cuma
Emre Aköz
Mustafa Koç
Benim için Koç Grubu, dar gelirli evimize 1960'larda giren Arçelik buzdolabıdır.
Ne vakit Koçların adı geçse... Küçücük mutfağa sığmadığı için oturma odasına koymak zorunda kaldığımız... Bir kulağımız pürdikkat radyo tiyatrosundayken, diğer kulağımızda gırgırgır çalışan o buzdolabı gelir aklıma.
1990'larda bir ara taşındığım evin mutfağı çok ufaktı. Antrede buzdolabını koyacak daracık bir yer vardı, ancak Arçelik modellerinin hiçbiri oraya sığmıyordu. Başka bir marka satın almanın verdiği hafif suçluluk duygusunu hâlâ hatırlarım.
2002'de Arçelik'in logosu değiştirilip yerine hafif, ince, uçumlu, bir 'kırmızı kâğıt' konduğunda, ne yalan söyleyeyim bozulmuştum. Çünkü eski logonun hayatımdaki ağırlığını terk etmek istemiyordum.
Yazının tamamı için tıklayın
Şelale Kadak
60'ında şapkasını alıp gitmeyecekti oysa
Ne hastaydı, ne de söyledikleri gibi yorgundu. Son bir ay fazla seyahat etmişti belki ama yakın çevresi gayet sağlıklı olduğunu söylüyordu. Üstelik son yıllarda sağlığın önemini daha iyi anlamış, rahatsızlık veren kilolarından kurtulmuş, yediğine, içtiğine dikkat eder hale gelmişti. Mustafa Koç, birkaç yıl önce geçirdiği kalp ameliyatından sonra herkesi korkutmuştu ama özellikle 2015 yılında verdiği kilolar sayesinde daha sağlıklı bir görüntüye de kavuşmuştu. İşte o yüzden dün sabah erken saatlerde evinde daha spora ilk başladığı dakikalarda kalp krizi geçirip de uzun çabalara rağmen kurtarılamayınca herkes şoka girdi.
Yazının tamamı için tıklayın
Şeref Oğuz
Koç'un ardından..
Mustafa Koç ile birlikte çalıştığımız dönemde kendisinin iş yapma tarzı ve yönetim yaklaşımı hakkında gözlemlerim oldu. Bana göre pek çok vasfı arasında en belirgini,insanları rütbesiz dinlemesiydi. İster tepe yöneticisi ister yeni işe başlayan olsun, herkesi,göz hizasında, pür dikkat dinlerdi.
Dinleme deyip geçmeyin. Bugün çoğu tepe yönetici, astlarıyla "dikey ilişki" kurar. Üslup "buyruk" tarzıdır ve iletişim tonu, dinlemekten ziyade konuşma ağırlıklıdır. Rahmetli Mustafa Koç, göz temasını kaybetmeden ama daha da önemlisi her kelimeyi yakaladığını gösteren ilgiyle dinlerdi.
Koç Holding, onun tepe yönetimini devraldığı 2003'ten bugüne katlanarak büyüdü. Bazı sektörlerden çıktı, bazılarına odaklandı ve zıplayarak büyüme stratejisiyle bugün ülkeninaçık ara en büyük grubu haline geldi.
Yazının tamamı için tıklayın
Yavuz Donat
Açmamak olmaz ölüm kapıyı çalınca (*)
Türkiye'nin en büyük özel sektör kuruluşunun "Direksiyonundaki" isim öldü... Mustafa Koç.
İstanbul'da... Evinin spor salonunda... 56 yaşında... Spor yaparken fenalaşıp, düştü... Doktorların bütün çabalarına rağmen kurtarılamadı.
Uyudu... Uyanamadı.
Allah rahmet eylesin
*La fontaine
Yazının tamamı için tıklayın
23 Ocak cumartesi
Mehmet Barlas
Mustafa Koç ve Cahit Kocaömer'in ardından
Mustafa Koç'un hayatını kaybettiğini Ankara'da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sofrasına davetli olarak giderken öğrendim. Önümüzdeki Şubatın 25'inde büyükbabası Vehbi Koç'un 20'nci ölüm yıldönümü yaşanacakken, torun Koç'un erken vefatı beni düşündürdü.
Duygularımı Cumhurbaşkanı Erdoğan'a da aktardım...
Erdoğan "Hayat böyle bir şey" dedi ve kendisinin bir gün önce Mustafa Koç ve Ali Koç'la beraber olduklarını söyledi.
Cahit Kocaömer
Ertesi gün de İş Bankası'nın 1976-82 arasında Genel Müdürlüğünü yapan Cahit Kocaömer'in vefat haberi geldi. Geçen hafta İş Bankası'nın şimdiki Genel Müdürü Adnan Bali ile Kocaömer'in kulağını çınlatmıştık...
Gerek Kocaömer'in, gerekse 1982-
88 arasında Genel Müdürlük yapan Burhan Karagöz'ün İş Bankası'nda hâlâ çalışma odaları bulunduğunu, ama Kocaömer'in rahatsızlığı dolayısıyla artık bankaya gelemediğini anlatmıştı Adnan Bali.
Banka sahibi olmak
Bu iki ölüm, beni eski günlere götürdü.
Vehbi Koç ve Cahit Kocaömer'le birlikte yıllar önce deniz üzerinde bir yelkenlide üç gün geçirmiştik... Orada Vehbi Koç'a "Neden bir bankanız yok" diye sorduğumda "İş Bankası gibi herkesin ve her cemaatin olan bir banka varken, benim kendime ait bir bankaya ihtiyacım olmaz ki" cevabını vermişti. Koç'un bu sözlerini Cahit Kocaömer de, dinlemekteydi...
Yazının tamamı için tıklayın
Şeref Oğuz
Koç'a taziye akını
Mustafa Koç'un ardından aile Divan Oteli'nde taziyeleri kabul etmeye başladı. Lapa lapa kar yağışı altında yüzlerce insan, araçlarıyla Taksim'e çıkma gayretindeydi. Baba Rahmi Koç, kardeşleri Ömer ve Ali Koç ile ailenin diğer üyeleri, ziyaretçilerin taziyesini kabul ettiler 3 saat boyunca...
Bu toplum, değer üreteni gerçekten seviyor, sayıyor. Kadir kıymet bildiğini ifadenin bir yolu, vefatın ardından gösterilen ilgi ise, Mustafa Koç'a gösterilen bu sevgi, yaptıklarının ispatı gibi geldi bana. Taziye izdihamındaki konuşmalara kulak kabartınca, cümleler hep,yaptığı iyiliklere dairdi. Koç ailesinin taziye kabulü 1 hafta boyunca devam edecek. Bu süre boyunca aile bireyleri ziyaretçilerin başsağlığı dileklerini kabul edecek. Kışa soğuğa ve trafiğe rağmen oluşan izdihamdan etkilenmemek mümkün değil. Sonuçta vefat edenin yalnızca bir sanayici değil, halka dokunan iyiliksever olduğunu anlıyorsunuz.
Meslek hayatım boyunca rahmetlinin Koç Holding'in başına gelene dek olan serüveninin tanığı oldum. Düğününden vefatına dek benim hatırlayacağım en belirgin vasıfları güleç yüzü, olumlayan bakışları ve pozitif tutumu...
Yazının tamamı için tıklayın
Şelale Kadak
Mustafa Koç bu ülkeyi acıda buluşturdu
Herkes şaşkın. Tamam sevilebilir ama bu kadar sevilebilir mi? Doğrusu sağlığında kendisine karşı böylesi bir sevgi seli olduğunu bilse çok şaşırırdı her halde.
Dün aileye taziye için Taksim'deki Divan Oteli'ne gittiğimde, inanılmaz bir manzarayla karşılaştım. Herkesin gözü yaşlı.
Önceki gün hastanenin 6'ncı katında kaldığım sürece Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç ve gelini Caroline Koç ile karşılaşamamıştım.
Çok kötü bir haldeydiler ve 6'ncı kata gelen ailenin yakınlarının yanına çıkacak durumda değillerdi. Anne Çiğdem Simavi ara ara bulunduğu odadan salona çıkıp, herkesin taziyesini kabul ediyor ama o da ayakta duramıyordu. Kardeşlerden Ömer Koç da iyi durumda değildi. Ali Koç güçlü durmaya çalışıyor ve elinden geldiğince herkesin taziyesini tek tek kabul ediyordu. Hepsi şoktaydı.
Dün Divan Oteli'nde önce Caroline Koç ile karşılaştım. Söyleyecek hiçbir cümle yoktu, o yüzden sadece sarılabildik. Sonra eğitim gördüğü ABD'den bu elim olay nedeniyle bugün gelen büyük kızı Esra'yla kucaklaştım, arkadaşlarının arasında sessizce oturuyordu. Küçük kızı Aylin duramamış, gitmişti. Hala Semahat Arsel'in ayağa kalkacak gücü yoktu. Biraz sonra Rahmi Koç salona girdi ve ikisi bir koltuğa güçlükle geçip oturdu ve yüzlerce insan taziye vermek için sıraya girdi.
Taziyede kimler yoktu ki... Coca-Cola Yönetim Kurulu Başkanı Muhtar Kent ABD'den kalkmış gelmişti. Vodafone İcra Kurulu Üyesi Serpil Timuray İngiltere'den soluğu Divan'da almıştı.
Yazının tamamı için tıklayın
Hıncal Uluç
En sevdiğim "üçüncü Koç"u kaybettim
Vehbi Bey, çok yakın dostumdu.
Çok severdim. O da beni çok severdi. "Özel sektör" denince, Vehbi Bey gelirdi akla, en başta.. Sonra yanlarına, Sabancılar eklendi.
Eczacıbaşılar eklendi.
Hakkolar eklendi..
Birinci kuşakların hepsi ile çok sevişirdik.. Sakıp Ağa, Nejat Bey, Bay Vitali sık buluştuğumuz, derin konuştuğumuz dostlarımdı benim. Onlardan çok şey öğrendim.
İkinci kuşaklardan sadece Bülent Eczacıbaşı ve Cem Hakko ile arkadaş olduk.
Üçüncü kuşaklardan da bir tek Mustafa!..
Koç ailesinde burunlarından kıl aldırmayanlar, hele basına adeta "Biz reklamlarımızla besliyoruz. O zaman bize uyacaklar" havası ile bakanlarla ilişkiyi çok çabuk kestim.
Tam Vehbi Bey'in kızı, Sevgi Gönül sevdiğim ikinci Koç'tu benim.. Çok iyi dost olduk. Kocası Doğan'la da.. Ben "Doğan" derdim, kafa kağıdında Erdoğan yazarken.. Bizi yakınlaştıran Günay'dı. Harika programlar yapan
Günay'a sık sık giderdim.Sevgi ile Doğan önce gelmişlerse, beni ille localarına davet ederlerdi.
Ben önce gitmişsem, onlar benim locanın konuğu olurlardı öylesi.. Afrodisias Müzesi'ni bu iki kültür, sanat düşkünü eş yapmış ve ülkeme armağan etmiştir.
Üçüncü kuşaktan Mustafa ile de nerdeyse enseye tokat arkadaştık 80'lerde..
Alp Yalman sayesinde..
Yazının tamamı için tıklayın
24 Ocak Pazar
Ayşe Özyılmazel
Gönüllerin adamı olmak
Muhteşem bir hayat...
Kimse parasından, gücünden bahsetmiyor şimdi. Herkesin dilinde onun güzel gönlü, zarafeti, mavi mavi gülen gözleri, geri adım atmadığı hayat felsefesi, insanları ayırmadan gösterdiği sevgisi, saygısı var.
Ne muhteşem bir hayat... Mustafa Koç...
Birçoğumuzun 'güç' sellerine kapılıp göz ardı ettiği gerçeği bilenlerdenmiş o. Bambaşkalardanmış o. Güzel insanın karşılığıymış o. Güneş gibi doğanlardanmış o.
Dünyalar senin olsa, hastanelerin, helikopterin, uçağın, yanında çalışan onlarca elemanın, kocaman bir adın, sayılamaz servetin olsa da ne fayda.... Aynı sona yürüyorsun bir ceketi, bir ayakkabısı olanla.
Geriye kalan, elde kalan, en nihayetinde adının yanına yazılacak olan nefes aldığın sürece çevrene verdiğin sevgi, umut, ışık.
İşte o kadar.
Mustafa Koç... Gönüllerin adamı nur içinde yatsın.
Yazının tamamı için tıklayın
Şelale Kadak
Mustafa Koç'un beyin takımı
Koç Holding'de Mustafa Koç'un kapısı herkese açıktı. Öyle ki özel ya da iş, bir şekilde Mustafa Koç ile konuşmak isteyen herkes bu amacına zorlanmadan ulaşıyordu. Duvarları olmayan, hiyerarşik bir hava yaratmaktan hoşlanmayan 'iyi' insandı Mustafa Koç.
Holding merkezi Nakkaştepe'de grup başkanları hep birlikte Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç'a uğrayıp baş sağlığı dileğinde bulunmuşlar. O toplantı grup başkanları için ama en çok da büyük acı yaşayan Rahmi Koç için çok zor geçmiş.
Yazının tamamı için tıklayın
Rasim Ozan Kütahyalı
Ölümler ölümlere ulanmakta ustadır
Geçtiğimiz haftaiçi Türkiye'nin en meşhur müteşebbis ailesinin üçüncü kuşak lideri Mustafa Koç vefat etti. Dün de Türkiye'nin önde gelen müteahhitlerinden Nihat Özdemir'in eşi vefat etti. Politikacı Kamer Genç ve Edebiyatçı Tahsin Yücel de ardı ardına öldüler. Hepsinin yakınlarının başı sağolsun. Allah rahmet eylesin. Bu kadar ölüm üst üste gelince yaşayan en büyük Türk şairi İsmet Özel'in yazının başlığına çektiğim dizesi ağzımdan dökülüverdi birden...
***
Tüm bu birbirine ulanan ölümlerin arasında 3 yıl önce bu zaman vefat eden bir isim bu sene pek hatta hiç anılmadı. Vefatı münasebetiyle hakkında nerdeyse hiç yazı çıkmadı oysa yaşarken çok popülerdi bu isim. Üstelik bir mensubunu yeni kaybeden Koç Ailesi ile de çok yakın ilişkisi vardı. Bugün cenazesi defnedilecek olan Mustafa Koç'un dedesi Vehbi Koç bu isme de manevi babalık yapmıştı. 3 yıl önce öldüğünde de çok görkemli bir cenaze töreniyle uğurlanmıştı. Bahsettiğim isim Mehmet Ali Birand...
Yazının tamamı için tıklayın
Emre Aköz
"Schadenfreude"
Bazı insanlar gazetelerde yayınlanan ölüm-başsağlığı ilanlarına meraklıdır. Biz onlardan değiliz. Ancak iki gündür, Mustafa Koç'un ardından verilen başsağlığı ilanlarından gözümüzü ayıramıyoruz.
Çünkü ilanlar, ilan verenin mizacını yansıtıyor. Mesela bazısı, kendi ismini neredeyse Mustafa Koç'unkinden daha büyük yazdırmış. Öyle ilanlar var ki birbirimize gösterip "Meğer bunlar, adlarını duyurmak için, ünlü ve saygın birisinin ölmesini beklermiş" demeden edemiyoruz.
Yazının tamamı için tıklayın
25 Ocak Pazartesi
Şeref Oğuz
Her vefat erkendir ancak bu da çok erken
Rahmetli Mustafa Koç'un cenaze töreninde, Koç Holding CEO'su Levent Çakıroğlu'nun sözleri bunlar: "Mustafa Bey'in bu ayrılışı çok zamansız oldu. Bizleri, sevenlerini derinden sarstı. Hepimiz tarifsiz bir hüzün içindeyiz."
Türkiye'nin en büyük grubunun en tepesindeki Mustafa Koç, yalnızca holding değil, bağlı şirketler, bayiler ve tedarik zinciriyle ülke ekonomisinin son 10 yıldaki performansındapay sahibiydi.
Öncelikle zıplayarak büyüme ile holdingin kapsama alanını genişletti. Satınalmalar ve grubu küresel aktör yapma yolunda uluslararası işbirliklerinin altında hep onun imzası vardı.
Yazının tamamı için tıklayın
Hasan Bülent Kahraman
Ailede ölüm
Mustafa Koç'un vakitsiz, gerçekten çok iç acıtan ölüm haberi ulaştığında James Agee'nin bu yazıya başlık seçtiğim roman adı aklımdan geçti. Derken haber Türkiye'yi boydan boya sar(s)arken bize hayli zamandır unuttuğumuz bir araya gelme refleksimizi hatırlattı. Bu çok ilginç bir durumdu. Mustafa Koç ne bir futbolcuydu ne bir dizi oyuncusu. Gene de herkes bu ölümü benliğinde yaşadı.
Ülkenin en zengin insanının ölümü karşısında duyulan bu teessürün daha derin anlamları olmalı. Hele ki, Türkiye, servet ve sermaye denen kavramlara bugün bile bunca uzak ve bunca yabancıyken... Biz zengini az, sermayesi olmayan, servetten korkan bir toplumuz. Buna rağmen Mustafa Koç'u toplum bağrına basmış. Nedenini uzun bir parabol çizerek anlatayım.
Yazının tamamı için tıklayın
26 Ocak Salı
Okan Müderisoğlu
Koç grubu üzerine...
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç'un ani vefatı, toplumun farklı kesimlerini buluşturan cenaze töreni ülkemizde genellemeye dayalı bazı ezberleri bozmaya vesile oldu...
Gezi olaylarından bu yana kimyası bozulan Türkiye, örtülü veya açık muhalefetin, bir diğerinin gölgesine saklanılarak yapılabildiği gerçeğiyle de yüzleşti. Sivilleşmeyi içselleştiremeyen vesayet ortakları, Ankara'nın son dönem süreç okumalarında belirleyici faktör haline geldi. İşte bu yüzden milletin iktidar olduğu ama muktedir olamadığı günlerin bedelini ödeyerek bugünlere gelen siyasi temsilcileri hemen her soruna gardını alarak yaklaşmak zorunda kaldı. Haklı kaygılar bir süre sonra aşılması güç bariyerler kurulmasına yol açtı.
***
AK Parti hükümetleri ile Koç Grubu arasındaki ilişkiler de kökü tarihin derinliklerine uzanan problemlerden etkilendi. Anadolu sermayesinin AK Parti ile anlam ve güç kazanması karşısında yerleşik sermaye grupları çoğunlukla kuşkucu veya mesafeli durmayı tercih etti. Daha çok TÜSİAD üst kimliği ile kurumsallaşan bu direnç, zamanla bünye içinde sorgulamayı da beraberinde getirdi. Ekonominin büyümesinden en fazla yararlanan grupların, siyasi iktidara en fazla direnen odaklar olması başlı başına çelişki idi. Neden? Çünkü onların da önyargıları vardı!
Yazının tamamı için tıklayın
Milliyet (22 Ocak Cuma)
Güneri Cıvaoğlu
Mustafa Koç acısı
Mustafa Koç' u dün kaybettik.
Acısı büyük.
Çok iyi bir eş ve babaydı.
Kocaman ve sımsıcak yürekli bir dosttu.
İnsani değerleri yüksekti.
Arkadaş canlısıydı.
Vefalıydı.
Sosyal sorumluluk projelerinde aktifti.
İyi sporcuydu.
Mustafa Koç’un, holdingin başına geliş öyküsünü bundan 10 yıl önce 26 Şubat 2006’da yazmıştım.
O yazıdan bazı satırları aşağıda sunuyorum...
Yazının tamamı için tıklayın
Güngör Uras
Mustafa Koç başarılıydı
1996 yılında Vehbi Koç vefat etti. Rahmi Koç, sağlığı ve gücü yerindeyken, yönetimi 2003 yılındaMustafa Koç’a devretmeye karar verdi. Mustafa Koç 12 yıl Koç Topluluğu’nu kardeşleri Ömer Koç ve Ali Koç ile birlikte yönetti.
Mustafa Koç’un yönetim döneminde Koç Topluluğu’na Tüpraş ve Yapı Kredi Bankası katıldı.
Koç Topluluğu’nun yapısı önemli değişime uğradı.
Toplam faaliyetlerde enerjinin ağırlığı yüzde 51’e ulaştı. Şimdilerde toplam faaliyette otomotivin ağırlığı yüzde 20, dayanıklı tüketim mallarının payı yüzde 10, banka ve sigortacılık faaliyetlerinin payı yüzde 13, gıda ve turizm gibi diğer faaliyetlerin payı yüzde 8 oranında.
Yazının tamamı için tıklayın
Melih Aşık
Eğitimin hali...
Koç Holding Başkanı Mustafa Koç, bir kalp krizi sonucu beklenmedik şekilde vefat etti. Kamuoyu bu erken ölümü üzüntüyle karşıladı. Mustafa Koçiktidarla hep mesafeliydi, zaman zaman karşı karşıya gelme riskine bile girdi. Gezi direnişinde Divan Oteli’ni yaralılara açması çok eleştirildi. Ama o geri adım atmadı. Bakın
ne diyordu:
- Gezi, ideolojiye dayanmayan tamamıyla sosyolojik bir hareketti. Çok daha iyi yönetilebilirdi ama bunu polis zoruyla bastırmaya çalışmak işi çok başka bir yere taşıdı. Polisten kaçan insanların da oracıktaki Divan Oteli’ne sığınmasından daha normal bir şey olamazdı. Biz de insani hassasiyetle kapılarımızı açtık.
Koç, sadece bu olayla bile kocaman bir insanlık madalyasını hak etmişti...
“Savaşları Atatürk değil, evliyalar sayesinde kazandık” diyen zihniyet!
Aynı yardımı PKK ile savaşta niye alamıyor?
***
Hakkari Yüksekova’ya, Şırnak Cizre’ye taşınıyor!
Vatanı komple satıp, memleketi Orta Asya’ya taşımak belki de en iyisi!
Yazının tamamı için tıklayın
23 Ocak Cumartesi
Güneri Cıvaoğlu
Mustafa ışıklarla kucaklandı
SEVGİLİ Mustafa Koç’un “zamansız vedası” derin üzüntüyle karşılandı.
Bütün Türkiye’de ve Türkiye dışında ışıklarla kucaklandı.
Ne kadar çok -yürekten- seveni olduğunu da gösterdi.
Az faniye nasip olabilecek, sevgi izleri bırakarak toprağa verilecek.
“Ölümün”hiç yakışmadığı “kocaman ve sımsıcak yüreğini yansıtan pırıl pırıl sevecen bakışlarını, neşesini”çok özlettirecek.
Başında bulunduğu sürede katlaya katlaya büyüttüğü Koç Holding’deki çalışma arkadaşları için de“büyük kayıp.”
Sosyal sorumluluk projelerine katkıları... Spor alanlarındaki varlığı eminim ki aranacak.
Elbette aile çok yaralı.
Bu “zamansız” kaybıyla yürekleri dağlanan eşi Caroline ve kızları Aylin ve Esra’nın...”Evlat acısı” yaşamak zorunda kalan babası Rahmi Koç ve annesi Çiğdem Simavi’nin... Kardeşleri Ömer ve Ali Koç’un... Halaları Semahat Arsel ve Suna Kıraç ile yeğeni İpek Kıraç’ın... Eniştesi İnan Kıraç’ın... Bütün bu “güzel insanların” derin kederlerini hissediyorum, paylaşıyorum. (*)
Sevgili Mustafa’ya “rahmet” aileye ve camiaya “başsağlığı, sabır” dileklerimi tekrarlıyorum
Yazının tamamı için tıklayın
Şükrü Andaş
Tanıdığım Musta Koç
Türk iş dünyasının en önemli isimlerinden Mustafa Koç (56) ani bir şekilde aramızdan ayrıldı. Mustafa Bey’le birçok seyahatte birlikte olduk, pek çok toplantıda bir araya geldik, yemeklerde buluştuk. Dünden bu yana kimi görsem bana aynı soruyu soruyor: Mustafa Koç nasıl biriydi?
İş, sanat ve spor dünyasına katkılarını hepimiz biliyoruz. Ben insani yönüyle, tanıdığım Mustafa Bey’i anlatmak istiyorum. Bu yüzden şahitlik ettiğim üç hikayeyi paylaşıyorum...
Yazının tamamı için tıklayın
Çağdaş Ertuna
Mustafa Koç'un ardından
Uzun zamandır ilk defa bir ölüm haberi bütün Türkiye’yi derinden sarstı.
Şimdiye kadar hep ateş düştüğü yeri yaktı.
İlk defa hiç tanımayanlar da, tanıyanlar kadar çok üzüldü.
“Türkleri ne Nobel sevinci ne de bombalı saldırılar birleştirebildi.
Bu aralar bir zafer ya da yas anını paylaşmak bile onları bir araya getiremiyor” demişti New York Times.
New York Times’ı haksız çıkarmalıyız demiştik o zaman, böyle acı bir kayıpla olacağını beklemiyorduk tabii.
Mustafa Koç’un kaybı herkesi etkiledi.
Bu kadar sevilen ve her türlü imkâna sahip bir kişinin bu kadar zamansız ve erken kaybı ister istemez üç günlük dünya hissi yaratıyor.
Tabii sosyal medyada ölümü bile şaka malzemesi yapanları saymıyorum.
‘Kadınsız toplum, yarınsız toplumdur’
Mustafa Koç, sadece iş hayatında yaptıklarıyla ve yarattığı istihdamla değil, duruşuyla da farklıydı, iyi bir örnekti.
“Sanat, toplumsal gelişmişliğin en temel göstergelerinden biri. Koç Holding olarak ekonomik ve toplumsal gelişimin bir arada gerçekleşebilmesi için tüm kaynaklarımızı seferber ediyor, kültür ve sanata verilen desteği önceliklerimiz arasında tutmayı bir sorumluluk olarak görüyoruz” demiştiİstanbul Bienali’ne bir 10 yıl daha sponsor olduklarını açıklarken.
Geçen hafta HeForSHe kampanyasında Türkiye’deki erkekleri cinsiyet eşitliği hareketine davet etmişti.
Daha dün Davos’ta yapılacak toplantıda Emma Watson’ın sorularını yanıtlayacak, “Kadınsız toplum, yarınsız toplumdur” çağrısını tekrarlayacak, daha iyi bir yaşam ve iş ortamı için cinsiyet eşitliğinin önemini vurgulayacaktı.
“Bir mücadele var. Bu hayatta kalmak için zamana karşı verilen bir mücadele. Nihayetinde zaman çok değerli. Hepimizin bu dünyada sınırlı zamanı var ve hayatlarımızı mümkün olan en dolu şekilde yaşamak için birbirimizi yüreklendirmemiz gerekiyor” demişti.
Yazının tamamı için tıklayın
24 Ocak Pazar
İlber Ortaylı
Mustafa Koç'un ardından
Perşembe günü kaybettiğimiz Mustafa Koç mütevazıydı. Farklı bir eğitim görmüştü. Dünyayı gezmek, coğrafyayı tanımak gibi toplumumuzda az rastlanan vasıfları vardı
Perşembe sabahı Koç Ailesi’nin üçüncü kuşağının önde gelen üyesi, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç ani bir kalp durmasıyla hayattan ayrıldı. Koç Ailesi’nin benim en az görüşebildiğim ferdiydi ama her zaman sıcak bir görüşme yaptık.
Mustafa Koç mütevazı bir insandı. Belki bu niteliği dolayısıyla huyu suyu kendine benzeyen,İzmir’in en eski, Avrupa kökenli ailelerinden Giraud’ların kızı Caroline ile evlenmişti. Caroline Giraud ve Mustafa Koç herkesin sevdiği bir çifttir. Türkiye’nin entelektüelleri ve sermaye sahipleri arasında çokça görülen sabırsızlık, karşısındakine yer ve söz hakkı tanımama gibi kusurlardan çok uzaktırlar. Üstelik bu şehrin kültür hayatında önemsenecek katkıları olduğu biliniyor.
Türkiye’nin gelişimi ile anılan bir aile
Mustafa Koç değişik eğitimliydi. Avusturya Lisesi ve İsviçre, sonra ABD’de George WashingtonÜniversitesi’nde işletme okudu. Koç Ailesi’nin üçüncü kuşağının en çok dikkat ettiği husus çok dilli bir eğitimdir. Dünyayı gezmek, coğrafyayı tanımak gibi toplumumuzda az rastlanan vasıfları vardır. Mustafa Koç’un Afrikafotoğrafları albümü dikkate değer bir çalışmadır.
Koç Ailesi Türkiye’nin iktisadi gelişimiyle birlikte anılır. İmparatorluğun Ankara vilayeti bugünküKayseri ve Kırşehir’i de içerirdi. Dolayısıyla hem vilayetin içindeki Kayseri gibi şehirler hem de Ankara’nın kendisi bizim tarih kitaplarında öğrendiğimiz toz toprak içindeki hareketsiz yerler değildir. Zengin ve bereketli bir coğrafyanın ortasında olmadıkları açıktır fakat kaliteli tahılı 19’uncu asrın demiryolu politikasıyla açılımı sağlamıştır.
Vehbi Koç’un bakkallığı, vilayetin küçük merkezinde eşraftan bir delikanlının boş durmaması ile ilgili bir faaliyet olmalı; zira çok erkenden gelişen başkentin inşaat işlerine el attı. Üstelik inşaatla başladığı iş hayatını inşaatla da bitirmedi. 1940’larda dış ticaret, 1950’lerde endüstrileşme hareketinin içindeydi. Turizme de önemle el atanlardandı. Nitekim Divan Oteli 1960’larda Türk işhayatına soktuğu holdingin içinde değildir.
Koçların ikinci kuşağı üniversal düzeyde eğitim alan üyelerdi. Suna Kıraç gibi dosyasına ve projelerinin takibine hakim bir holding yöneticisi Türk müteşebbis sınıfında bugün bile az görünür. Bu dönemde Koç Ailesi eğitim ve sanata da yöneldi. Koleksiyonlarını müzede toplama dönemi başladı. İhtisasa ve aile üyelerinin kendi koleksiyonlarına göre Koç Ailesi’nin müzeleri birkaç tanedir.
Yazının tamamı için tıklayın
Nagehan Alçı
Koçlar: Bakkallıktan Türkiye'nin zirvesine
Mustafa Koç’un perşembe sabahı aniden, hiç sinyal vermeden vefat etmesi elbette en çok ailesi ve dostları için ama aynı zamanda bütün Türkiye için büyük bir şoktu. Üretken, idealleri olan ve bunlar doğrultusunda çalışarak başarıya ulaşan bir insandı Mustafa Bey. Henüz 56 yaşındaydı. İki genç kız babasıydı. Hiç kimse ölüm sözcüğüyle onu yan yana getirmiyordu.Neden getirsin? Dedesi Vehbi Koç 95 yaşında vefat etmiş, Allah ömür versin, babası Rahmi Bey ise 85 yaşında ve sapasağlam ayakta... Çok üzücü, kabullenmesi çok zor bir veda...
Koçlar bu ülkenin hem övgü hem yergi olarak en çok konuşulan ailesi olmuşlardır hep.Bu da çok normaldir, zira bu ülkenin en güçlü, en çok merak edilen ailesinden bahsediyoruz. Mustafa Koç’un vefatı bana bir kez daha Vehbi Koç’tan başlayan ve bir anlamda Türkiye’nin tarihine paralel giden öyküyü hatırlattı. Vehbi Bey’in hayatı uzun, çok dönemeçli ve çok ilginç bir hayattı. Benim gözümden bu uzun yolculuğu kendine özgü yapan birkaç noktayı yazmak isterim...
Ne istediğini bilmek ve inat etmek: 1910’ların Ankara’sında zar zor geçinen bir ailenin küçük çocuğu Vehbi, zengin gayrimüslimlere bakıp ‘Onlara öyle imreniyordum ki Allah’ım bana da ver, derdim. Onlar gibi olmak için işe atılmam ve işe atılmak için okulu bırakmam gerekiyordu’ der yıllar sonra Mehmet Ali Birand’a. Orta 2’de okulu bırakır ve çok net koyduğu hedefine, para kazanmaya doğru yürümeye başlar. Babasıyla 1917’de bakkal dükkânı açar.
İhtiyacı görüp, arz yaratmak: Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra hiçbir şeyi olmayan bir ülkenin yeniden inşası gerekmektedir. Şubat 23’te İzmir İktisat Kongresi’nde Mustafa Kemalsıranın ekonomik zaferde olduğunu ilan eder. Merkez Ankara olacaktır. Yani sıfırdan bir şehir yaratılacaktır. 22 yaşındaki Vehbi Koç hemen bakkallığı ve köseleciliği bırakır ve inşaat sektörü için kolları sıvar. Babası şirketi ona devretmiştir. 26 yaşında Koçzade Ahmet Vehbifirmasının sahibi olur.
İlk dönüm noktası: Vehbi Koç’a ‘yürü ya kulum’ dedirten işi 1933’te teslim ettiği Ankara NumuneHastanesi olur. Zamanında ve beklentilerin üzerinde bir başarıyla inşa edilir hastane. Artık Türkiye ile büyüyen bir Koç dönemi başlar.
Yazının tamamı için tıklayın
Filiz Aygündüz
Fotoğraf Sanatçısı olarak Mustafa Koç
Üniversite yıllarında fotoğraf çekmeye başlar Mustafa Koç. Sonraki yıllarda da hobi olarak sürdürür. Dijital teknolojiyle tanışınca, fotoğrafa duyduğu ilgi artar, gelişir. 2006’da eşi Caroline Koç’un ısrarlarıyla ilk kez Afrika’ya gider. Yanlarında vahşi yaşam fotoğrafçısı Süha Derbent de vardır. Gördükleri karşısında büyülenir adeta. Göz alabildiğine uzayan, çayırlar, ovalar ve vahşi hayvanlar... O büyünün fotoğraflarını çekmeye koyulur. Doğru zamanda doğru yerde olmak gerekmektedir. Doğayla bütünleşebilmek... Fotoğrafik olana karar vermek... Işığı ve mizanseni özellikle arka planı iyi ayarlamak... Sonra sabırla çekeceği vahşi hayvanın uygun pozisyona gelmesini beklemek... Üslubunu netleştirmek, çektiği fotoğrafa aktarmak... Bütün o süreci doğru yönetecek liderlik vasıflarına sahip olmak. Bir nevi iş hayatındaki donanımını kullanması gerekmiştir ki bunda da zorlanmaz. Sanat özgürlüktür ya bir anlamda, o da kendini özgür hisseder o coğrafyada, elinde makinesiyle.
Yazının tamamı için tıklayın
Mehmet Tezkan
Pazar gününe.. İyimser yazı!.
Mustafa Koç’a üzülmenin sosyolojisi
Türkiye’nin en önemli işadamı, hatta bir numaralı işadamı desek daha doğru olur.. Genç yaşta vefat etti..
Ülke adı konulmamış mateme büründü..Herkes sevgili patronuymuş gibi..Herkes arkadaşıymış gibi..Tanıyan tanımayan üzüldü, kahroldu..
*
Sebebi?.
Tanıyanlar burnu havada, kibirli patron olmadığını söylüyor.. İnsan sevgisiyle doluymuş.. Patron gibi değil arkadaş gibi davranırmış.. Dostmuş, canmış..
Sevgi doluymuş..
*
Tamam, buraya kadar anlaşılır bi durum var.. Akın akın taziyeye gidilmesinin anlaşılır bi hali var..
Bugün kalkacak cenazesine binlerce kişinin gidecek olmasının izahı var..
*
Sorum farklı..
Sokaktaki adamın en yakın arkadaşını kaybetmiş gibi üzülmesinin sebebi ne? Herkesin evinde Koç damgalı bir ürün olması mı?
Koç’u içselleştirmesi mi? Koç’la Cumhuriyet’in özdeşleştirilmesi mi?
*
Yoksa..
Merhum Mustafa Koç’un, Koç ailesinin o büyük varlığa rağmen mütevazı yaşamıyla örnek olması mı?Kendilerinin, çocuklarının cıvık cıvık ortalarda olmaması, medyada boy göstermemesi mi?
Yazının tamamı için tıklayın
Habertürk
22 Ocak Cuma
Soli Özel
MVK
Mustafa Bey’in ölümünün genelde hem içeride hem de yurtdışında derin bir üzüntüyle karşılanmasının sebebi sanırım kişiliğindeki sıcaklığın ve sahiciliğin geniş kamuoyu tarafından da hissedilmesiydi. Yaptığı işlerde, ilişkilerinde samimiydi. Yurtdışından arayan ya da mesaj gönderen tanıdıkların ortak mesajı da buydu zaten. Dostlarıyla veya bayileriyle veya dünyanın ileri gelen iş insanları yahut siyasetçileriyle olduğunda tavrında ve tarzında değişiklik olmazdı.
En azından benim tanıklıklarımda, karşısındaki kişiye soyadının ağırlığıyla değil kendisi olarak konuşurdu. Onlarla ilişkisini bu şekilde kurardı. Lafını da kıvırmazdı. Gücü de etkileme becerisi de sanırım buradan gelirdi.
Bazı soyadlarını taşımak zordur. Kişinin, o soyadının içerdiği tüm anlamları, çağrışımları dengeleyebilmesi epeyce maharet gerektirir.
Yazının tamamı için tıklayın
Yavuz Semerci
Sıçrama onunla oldu
Muhabirlik, editörlük ve yazarlıkla birlikte gazetecilik hayatımın 35 yılında Koç Ailesi’nin üç kuşağından isimlerle bir araya geldiğimiz birçok zaman oldu. Vehbi Bey, Rahmi Bey ve Mustafa Koç... Üçü de farklı kişilikleri olan insanlardı. Mesleğimin ilk yıllarında Vehbi Bey ve Rahmi Bey ile gazetecilik temaslarım olurken, Mustafa Koç o dönem daha geri plandaydı. Sonrasında o ön plana çıktı. Vehbi Bey kurdu, Rahmi Bey büyüttü ve Mustafa Bey de Koç’u büyüklük anlamında sıçrattı.
Yazının tamamı için tıklayın
24 Ocak Pazar
Fatih Altaylı
'Sınıf' farkı bırakmadılar!
Çok değerli bir insanın zamansız ölümü hepimizi derinden sarstı. Herkes o kadar çok şey yazdı ki, yazılacak fazla bir şey yok. Yılmaz Özdil’in şahane yazısının üzerine koyulacak bir nokta da mevcut değil. Benim Mustafa Koç için ekleyebileceğim tek bir şey var: “Çok iyi kalpli bir adamdı.” Giderek sayıları azalan “iyi kalpli”lerden biriydi. Onun iyiliğinin eser miktarına dahi sahip olmayanlar, bu acı veren kayıptan sonra da ortaya fırladılar. Çok değerli bir insanın kaybından sonra bile karşılıklı olarak kinlerini kustular. Bence PKK’nın dağdan inmesine falan gerek yok.
Bu kadar bölünmüş ve cepheleşmiş bir toplumu en bölücü örgüt bile daha fazla bölemez.
Ama yine de Mustafa Koç içimizde bir umuttur.
İyiliğin kazanan olduğuna dair bir umut. Bu arada her yerde Mustafa Koç’un Fenerbahçeliliğine ilişkin satırlar okuyoruz. Doğru, Mustafa Koç çok çok iyi bir Fenerbahçeliydi. Ama bilir misiniz ki, bu büyük Fenerbahçeli, üzerine Galatasaray forması da giymişti. 1980’lerin sonunda Alp Yalman Galatasaray’ın binicilik şubesini kurmuştu. Maslak’ta, Atlıspor ve Sipahi Ocağı kulüplerinin hemen yayında tüm masraflarını cebinden yaptığı bir Galatasaray binicilik tesisi oluşturmuştu. İşte o şubenin sporcularından biri de Fenerbahçeli Mustafa Koç’tu. Binicilik sevgisi herkesçe malum Mustafa Koç o dönem kendisine yaptığımız daveti kırmamış ve Galatasaray’ın lisanslı binicisi olmuş, Galatasaray adına yarışmalara katılmış, kupalar kazanmıştı.
Yüreğinde Fenerbahçe aşkı, ceketinde Galatasaray amblemiyle bizi onurlandırmıştı. Sporda bile o iyi kalbin mesajı vardı. Nur içinde yat Mustafa Koç, diğer tarafta da olduğun yeri cennete çevireceksin biliyoruz.
Yazının tamamı için tıklayın
25 Ocak Pazartesi
Murat Bardakçı
Mustafa Koç’un 20. göbekten ceddi kimdir bilir misiniz? Hacı Bayram-ı Velî!
MUSTAFA Koç’un apansız gidivermesinin ardından hakkında o kadar güzel şeyler söylendi ve birbirinden farklı hemen her çevre üzüntülerini öylesine derinden ifade ettiler ki, bana yazacak pek bir şey kalmadı...
Ama tek bir konunun, daha doğrusu Mustafa Koç’un vefatı öğrenilir öğrenilmez bazı telefonlara gönderilen ahlâk ve terbiye kavramları ile hiçbir alâkası olmayan bir mesajın üzerinde pek durulmadı...
Cenaze henüz soğumamışken etrafa gönderilen çirkefliklerle, iftiralarla, kin ve nefret ile dolu haysiyetsizliklerle dolu ifadelere cevap vermek bile vakit kaybıdır ama aslında seneler önce ortaya atılan bu iddianın nasıl bir yalan olduğunun bilinmesi için doğruları yazmak şart oluyor...
Ortaya atılan palavra, şöyle: Vehbi Koç ile ortağı Bernar Nahum’un babaları Osmanlı İmparatorluğu’nun 1909 ile 1920 seneleri arasında Hahambaşısı olanHaim Nahum imiş; Haim Nahum 19. asrın sonlarında ortaya çıkan siyonist hareketin liderlerindenmiş, Lozan görüşmelerinde İsmet Paşa’nın danışmanlarından olmasının sebebi de siyonistliği imiş ve Koç ailesinin sermayesi Vehbi Bey’in “babası” Haim Nahum’un Osmanlı Bankası’dan çaldığı altınlarmış!
İŞTE, İŞİN DOĞRUSU
Haim Nahum, Bernar Nahum ve Koç ailesi hakkındaki karalamalardaki yalanların doğrusunu aşağıda maddeler halinde sıralıyorum:
-Hahambaşı Haim Nahum siyonist değil, aksine, antisiyonisttir ve bunu Türkiye’nin son dönem tarihi ile ciddî şekilde uğraşan hemen herkes bilir!Nahum Efendi Filistin’de bir Yahudi devleti kurulması çabalarına karşı çıkanların başında geldiği için siyonistler tarafından düşman görülmüş ve ayağının kaydırılması için elden gelen herşey yapılmıştır. Hahambaşı’nın siyonizm ile mücadele maksadıyla kurduğu cemiyetlerin yayınları ve yazdığı dünya kadar yazı ortadadır ama kendi yalanlarına önce kendileri inanan ve etrafa düşmanlık tohumları ekmekten başka bir işe yaramayan zavallılar desteksiz atıp “üstad”diye ortalarda dolaşmak dururken neden okusunlar ki?
-Antisiyonizmin önde gelen isimlerinden olan Nahum Efendi’nin Lozan’da“gayrıresmî” danışman olarak bulunmasının sebebi de iddia edilen ama vârolmayan siyonistliği falan değil Millî Mücadele’ye verdiği destek, Avrupa’daki geniş çevresi ve engin Fransızcasıdır.
-Vehbi Koç ile ortağı Bernar Nahum’un Hahambaşı Haim Nahum ile hiçbir alâkaları yoktur. Vehbi Bey’in kimin oğlu olduğu zaten belli: Ankaralı Koçzade Hacı Mustafa Efendi’nin oğlu, Bernar Nahum ise Haliç taraflarının sâkinlerinden ve İstanbul’un Musevî cemaatinden orta halli bir esnafın çocuğudur ve ailesiAdrian Streather’in yayınladığı “Monsieur Bernar Nahum” isimli biyografide detayları ile anlatılmıştır. Ama dedim ya, soyadı benzerliğinden bile bu kadar palavra atıp ortalıkta “üstad” diye dolaşmak varken işin doğrusunu öğrenmek için araştırmaya ne gerek var?
-Ben, Vehbi Koç ile ortağı Bernar Nahum’un babaları olduğu yalanına maruz bırakılan Hahambaşı Haim Nahum’un asıl oğlu Jojo Nahum’u, bundan seneler önce Paris’te tanımıştım. Şimdi hayatta olmayan Jojo Bey öyle Fransız yahut Yahudi mösyösü falan değil, bir Osmanlı beyefendisi idi ve babasının Fransızca olarak kaleme aldığı hatıralarının yayınlanmamış tam metni onda bulunuyordu. İmparatorluğun son seneleri bakımından gayet önemli olan hatıralar inşaallah günün birinde yayınlanır...
-Ve, meselenin asıl önemli tarafı, Koç ailesinin ceddi...
Aile, Anadolu tasavvufunun ve Melâmetî yolunun en önemli isimlerinden olan Hacı Bayram-ı Velî’nin soyundan gelir; rahmetli Vehbi Bey, 1352 ile 1429 arasında yaşayan ve İkinci Murad zamanında çok daha etkili bu büyük evliyanın 18., Rahmi Bey 19., dün defnedilen Mustafa Koç da 20. göbekten torunlarıdır.
Hacı Bayram-ı Velî’nin neslini gösteren ilk “şecere”yani “soyağacı” 17. yüzyılın nihayetinde hazırlanmış, kendisi de Hacı Bayram’ın torunlarından olan ve 1996’da vefat eden Büyükelçi ve Cumhurbaşkanlığı Genel SekreteriFuad Bayramoğlu bu şecereye günümüze uzanan nesilleri de ilâve etmiş ve soyağacının son hâline 1983’te, Türk Tarih Kurumu tarafından yayınlanan büyük boyda iki cildlik “Hacı Bayram-ı Velî, Yaşamı, Soyu, Vakfı” isimi kitabında yer vermiştir.
Yazının tamamı için tıklayın
26 Ocak Salı
Serdar Turgut
Bütün İstanbul bunu konuşuyor: Ali Koç mu yoksa Ömer Koç mu?
TAZİYELERİN kabul edildiği Divan Oteli’nde ailenin duruşunu, tavrını gördüğümde “Türkiye’nin düzgün burjuvaları işte bunlar” diye düşündüm.
Rahmi Bey’in, bir ödül almak için gittiğimiz New York’ta Four Seasons Oteli’nde düzenlenen ödül törenine katılanları gördüğümde de düşünmüştüm bunu.
Törene katılan Amerika’nın varlıklı ailelerini gazetelerde, gece yaşamında, dedikodu sayfalarında göremezsiniz. Eğer burjuva sınıfı içinde bir “mavi kan”gruptan bahsedilecekse işte onlar o gün Rahmi Bey’in arkadaşları olarak salona gelenlerdi. Rahmi Bey onların içinde son derece rahattı. Paylaşılan değerlerin, hayat tarzlarının verdiği rahatlıkla konuşuyorlardı birbirleriyle.
Bu gibi aileler, ekonomi dışında gazetelere pek çıkmazlar, ama çıktıklarında da ilgi son derece fazla olur.
Ailenin yaşadığı büyük acıdan sonra şimdi doğal olarak Mustafa Koç’un yerine kimin geleceği konuşuluyor.
Yazının tamamı için tıklayın
Zaman (22 Ocak Cuma)
Nurullah Öztürk
Koç'u dünya devi yaptı
Ülkemde her sabah farklı bir olağanüstü habere uyanıyoruz.
Dün de öyle oldu.
Tüm medya mecralarında son dakika haberi olarak Mustafa Koç'un kalp krizi geçirdiği bilgisi vardı.
İlerleyen saatlerde maalesef ölüm haberi düştü ajanslara.
Mustafa Koç, tevazusu, ilkeli duruşu ve vizyonu ile iş dünyasının sevilen bir ismiydi.
Koç Grubu'nun son dönem yapmış olduğu atılımlarda hep onun imzası vardı.
Grup onun liderliğinde aldığı stratejik kararları uygulayarak dünya devleri arasına girdi.
Beko, Arçelik birer dünya markası olarak uluslararası arenada boy göstermeye başlamakla kalmadı girdiği pazarlarda liderliği ele aldı.
Stratejik bir hamle ile Migros'u sattı ve oradan gelen parayla Tüpraş'ı satın aldı. Kısa sürede bu şirketi bir dünya devi haline getirdi.
Yazının tamamı için tıklayın
Turhan Bozkurt
Mustafa Koç'un ardından
Bazı insanlar vardır. Bulundukları muhitte büyük bir boşluğu doldururlar. Üstelik bunu hiç fark ettirmeden icra ederler. Zira mütevazıdırlar. Ortalıkta çok görünmeseler de hayatı kıymetli kılan duruşları vardır.
2003'te Koç Holding'de bayrağı babası Rahmi Bey'den devraldığında 43 yaşında idi. O gün kimse bu derece başarılı olacağına ihtimal vermemişti. İlk iş olarak stratejik bir karar aldı. 70 bin civarında çalışanı ile artık finans, otomotiv, dayanıklı tüketim ve enerjiye odaklanacaktı. Öyle oldu. Çalışan sayısı 90 bini aştı.En yakın halkadan en dışa doğru bütün insanlara birlikte yaşama hissiyatı ve sevgi ile yaklaşırlar. 21 Ocak 2016 Perşembe sabahında vefat haberi ile hepimizi derinden sarsan Mustafa V. Koç böyle bir adamdı. İyi bir baba, sevgi dolu bir eş, azimli, çalışkan, titiz ve demokrat bir patrondu.
Yazının tamamı için tıklayın
24 Ocak Pazar
Reha Çamurluoğlu
'Demokrasimiz ilerliyor mu'
Pek çok zaman siyasetçilerin basiretsizlikleri ülkeyi uçurumun eşiğine getirebilir. Şimdiki grup toplantılarını düşünün. Çıkıp genel başkanların “yüce şahıslarını” eleştiren bir milletvekilinin halini düşünün. Böyle bir şey vuku bulsa o vekilin düşeceği duruma içiniz acır. Kırk beş dakika, bir saat put gibi oturtup “pek önemli” işlerinden dolayı yüzlerce vekili bekleten genel başkanları düşünün. Hele hele bir “liderin” getirdiği bir teklifin grup tarafından reddedildiğini düşünün. Çok mu şey bekliyoruz sizden ey milletin vekilleri?
Sonra bir gün “iktidar” elinizden kaçıverir. Artık davulcuya mı kaçar, zurnacıya mı, orasını Allah bilir.
“Genç yaşta vefat eden Sayın Mustafa Koç'a Allah'tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı dilerim. Ruhu neş'e içinde olsun.”
Yazının tamamı için tıklayın
25 Ocak Pazartesi
Turhan Bozkurt
Koç'un bıraktığı ortak acı
Pazar günü, hava sıcaklığı 2 santigrat derece. Ara ara kar yağışı var. Rüzgar bıçak gibi keskin. Nadiren yüzünü gösteren güneş de soğuğu dağıtamıyor. Bu soğuk hava bile Mustafa Vehbi Koç'a son vazifesini yapmak isteyen on binlere mani olamadı. İstanbul Altunizade'deki Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii avlusunda mahşerî kalabalık merhum Mustafa Koç'a hüsnü şehadette bulundu. Haklarını can u gönülden helal ettiler.
Sadece işadamları, siyasetçiler, sporcu, gazeteci, yazar ve sanatçılar yoktu vefa seline dahil olanlar arasında. Genci yaşlısı, kadını erkeği cenaze namazına koşmuştu. Maaile gelenler hayli fazla idi. Meğer musalladaki Mustafa Koç, 56 senelik ömrüne ne çok letafeti sığdırabilmiş. İnsanların sevgisine mazhar olmak öyle zannedildiği kadar kolay değildir.
Kalabalıkların içinde hep alkış sesleri eşliğinde yaşadığı halde vefatı hiçbir tesir uyandırmayan, defin işlemlerinin bile belediye zabıtası tarafından yerine getirildiği nice meşhur sima vardır.Cenaze merasimi gösterdi ki Mustafa Bey, elit bir isimden ziyade halka mal olmuş, zengin–fakir, sağcı–solcu, Alevi–Sünni her kesimden insanın sevgi seline mazhariyet kazanmış mütevazı bir patrondu. Başında bulunduğu devasa şirketler topluluğunun omuzuna yüklediği ağır vazifeleri ifa ederken içinde yaşadığı muhiti, eş, dost ve akrabalarını ihmal etmemişti. Kimseye fark ettirmeden merhum Sakıp Ağa'nın (Sabancı) bıraktığı mirası devralmış.
Tabutun üzerine örtülen Osmanlı sancağı, merhume babaannesi Sadberk Hanım ile aynı ismi taşıyan müzeden getirildi. Sancakta mealen, “Hak ve gerçek olan kâinatın sahibi Allah'tan başka ilah yoktur. Güvenilir ve sözünde sadık Muhammed, O'nun elçisidir.” sözleri yazılı idi. Koç ailesini mesnetsiz haberlerle karalamak isteyen, üslup ve nezaketten bînasip kimselere bundan daha beliğ bir cevap verilemezdi. Haklarında çıkan iftiralara öfkelenip öfkelenmediğini sual ettiğimde Mustafa Bey, ellerinde ‘kalpmetre' ile dolaşanları ikna etmenin kolay olmadığını şöyle ifade etmişti: “Mesela ayıp bir şey değil de bizi Musevi zanneden insanlar varmış. Düşünün bunu bilerek çarpıtıyor insanlar. Çıkıp ‘Hayır ben elhamdülillah Müslümanım' da denmez ki.”
Yazının tamamı için tıklayın
26 Ocak Salı
Turhan Bozkurt
Koç'ta bayrağı kim devralacak
Mustafa Vehbi Koç'un ani vefatı sadece Koç ailesi için değil, Türkiye ekonomisi namına büyük kayıp. Aile, Mustafa Bey'in eksikliğini hep hissedecek. 100 bine yakın çalışanı, binlerce bayii ve tedarikçisi ile Türkiye milli gelirinin (GSYH) yüzde 8'ini sırtlayan Koç Topluluğu, acıyı bal eyleyecek ve yoluna devam edecek.
Holdingin yönetim kurulu başkanının kim olacağı sualinin cevabı, yapılacak ilk yönetim kurulu toplantısında vuzuha kavuşacaktır. Teamüller işlerse 54 yaşındaki Ömer Koç bayrağı devralır. Koç'ta aile anayasası var. Buna göre damat ve gelinlerin hissedarlığı veya yönetime girmeleri gibi bir husus mümkün değil.
Halen yönetim kurulu başkan vekilliği vazifesini ifa eden Ömer Bey, entelektüel tarafı son derece kuvvetli bir isim. Osmanlıca bilmesi, iyi bir koleksiyoner olması, entelektüel yanını ele veren birkaç ipucu. Bir evi sadece kitaplara ayıracak kadar kitap tutkunu. Yazma eserlere hususi bir merakı var. Titizliği ve nevi şahsına münhasır dikkati ile tanınıyor.
Yazının tamamı için tıklayın
Star
22 Ocak Cuma
Ersoy Dede
Mustafa Koç'un ardından
Mustafa Koç’un ölüm haberini aldıktan bir kaç dakika sonra yayındaydım.
Henüz hastane resmen açıklamadığı için biz de ihtiyat payı bırakarak yaptık yayını..
Yayın boyunca iyi bir insanın ardından ne söylenmesi gerekiyorsa onu söyledim..
Tanıyanları bilir..
Ömrüm Koç Ailesi’nin memlekete verdiği hasarı faş etmekle geçmiştir..
Ondan olsa gerek, benden böyle övgü sözleri duyunca pek çok okurum mail atmış, “sizi dinleyince şaşırıyoruz” diye..
yazının tamamı için tıklayın
Özay Şendir
Mustafa Koç Ölünce...
Mustafa Koç’un ölüm haberi geldi dün sabah. Günün çok erken saatinde Beykoz Devlet Hastanesi Acil Servisi’nde başlayan bir yaşam mücadelesi Amerikan Hastanesi bahçesinde yapılan açıklamayla sona erdi. Önce yazmam gereken satırları yazayım.
Para sahibi olmanın tevazu sahibi olmayan engel olmadığının yaşayan kanıtıydı Mustafa Koç.
Tanıyan, tanımayan bir sürü insanın hissettiği üzüntü, sosyal medyada yazdığı mesajların sebebi tahminen bu duyguydu. Ekranda, gazete sayfalarında sahibi olduğu serveti göze sokmaya çalışanlar umarım bu noktayı hiç unutmazlar.
Yazının tamamı için tıklayın
Cem Küçük
Koç Grubu ve İslam Medeniyeti
Ülkemizin en büyük şirketler topluluğu Koç Holding’in lideri konumunda olan işadamı Mustafa Koç dün ani bir kalp krizi sonucu vefat etti. Allah rahmet eylesin. Daha çok gençti Mustafa Koç ve yapacağı çok işler vardı. Mustafa Koç özellikle Erdoğan’lı yıllar olan son 13 sene içinde Koç Grubu’nu 15 kat büyütmüştü. Mustafa Koç döneminde bu grup, Vehbi ve Rahmi Koç’un hayatı boyu ürettiği paradan daha çok kazandı. Bu bağlamda Mustafa Koç, babası Rahmi Koç’tan daha başarılı bir adamdı. Biliyorum ki özellikle biz muhafazakarların Koç Grubu’na sebepleri haklı da olan bazı kızgınlıklarımız ve kırgınlıklarımız vardır. Fakat artık geçmişe sünger çekmeli ve önümüze bakmalıyız. Koç Holding, Türkiye’nin bir büyük markasıdır. Kurumsal ve ciddi bir şirkettir. El ele verip bu ülkeyi daha da zengin yapmak zorundayız. Yeni Türkiye’nin Lideri Recep Tayyip Erdoğan da daha iki gün önce merhum Koç’u kabul etmişti. Çünkü Türkiye’nin daha çok sermayeye ve yatırıma ihtiyacı olduğunu liderimiz Erdoğan en iyi bilen kişidir. Sermayeye düşmanlık etmek Türkiye’yi yoksullaştırır. Koç’un ve Koç gibi ailelerin parasının yurtdışına kaçması değil içeride yatırıma dönmesi Türkiye’nin yararınadır. Türkiye’nin en az 10 tane daha Koç büyüklüğünde holdinge ihtiyacı var. Türkiye’de yatırım yapmak isteyen yabancılara da kapımız sonuna kadar açık olmalı. Yeniden Koç Ailesi’ne başsağlığı diliyorum...
***
Ben idolü Halid Bin Velid olan Müslüman bir yazarım. Hem milliyetçilik, hem muhafazakarlık, hem de İslamcılık benim siyasal ufkumu şekillendirmiştir. Fakat ekonomik anlamda biz Müslümanlara solcuların yutturduğu İslam sosyalizmi palavralarına hiçbir zaman inanmadım. Siyasi anlamda devletçilik bizim medeniyet geleneğimizde vardır ama ekonomik devletçilik bizim medeniyetimizde yoktur ve bu tamamen bidattır. İslam medeniyeti bir ticaret ve piyasa medeniyetidir. Maalesef birçok Müslüman yazar, solculara karşı aşağılık kompleksi nedeniyle sosyalist propagandaları kabullendiler. Bu tür sosyalizm laflarıyla solcuların gözüne girmeye çalıştılar. Komünist Hikmet Kıvılcımlı’nın taktik icabı ettiği üç beş din istismarı nitelikli lafa tav olan dindarlar bile oldu geçmişte. Bunlar sistemin hep ezdiği biz Müslümanların sol tarafından kabullenme kompleksinin sonucudur...
Yazının tamamı için tıklayın
Özgür Düşünce
22 Ocak Cuma
Ergun Babahan
Mustafa Koç ve ölüm
Ölüm yaş, servet, statü dinlemiyor ne yazık ki, hiç beklenmedik bir anda kapınızı çalıveriyor. Dün sabah da öyle yaptı ve ülkemizin en önemli işadamı diyebileceğimiz Mustafa Koç’un kapısını çaldı.
Mustafa Koç’la Sabah Gazetesi’ndeki yayın yönetmenliği dönemimde tanışmıştım. Üçüncü kuşak Türkiye burjuvazisinin seçkin bir temsilcisiydi.Genç yaşında ağır sorumluluk aldı ve Koç Grubu’nun stratejisini önemli bir biçimde değiştirdi.
Yazının tamamı için tıklayın
Vatan
22 Ocak Cuma
Güngör Mengi
Mustafa Koç'a veda
Dün sabah yine beklenmedik bir büyük üzüntüye uyandık.
Rahmi Koç’un büyük oğlu, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç’un sabah saatlerinde “spor yaparken kalp krizi geçirerek yaşamını kaybettiği” haberi tüm ülkede, özellikle onu tanıyan ve seven herkeste şok etkisi yarattı.
Mustafa Koç çok genç bir yaşta “gıdadan turizme, otomotiv sanayinden gıda sanayine, eğitimden sağlık sektörüne” kadar akla gelen her konuda kalkınma sağlamış olan Koç Holding’in sorumluluğunu üstlenmiş, hayatı boyunca babası Rahmi Koç gibi ülkesine hizmet için çalışmıştı.
Onun genç denecek bir yaşta kaybına ülkem adına üzüldüğüm kadar “çok değerli dostlar” olarak bildiğim asil bir ailenin acısını yüreğimde hissederek de üzüldüm.
Yazının tamamı için tıklayın
Ercan İnan
Maket uçak uçuruken çocuk gibi mutlu olabilen adam
Ekonomi gazetecisi olduğum için mesleki hayatım boyunca pek çok zengin işadamı ile tanışma, sohbet etme, röportaj yapma fırsatım oldu.
Mustafa Koç’u, zenginliğini ortaya dökmeyen, karşısındakini ezmeye çalışmayan, tepeden bakmayan, inanılmaz mütevazı bir kişilik olarak gözlemledim hep.
Her karşılaşmamızda bu görüşümü pekiştirdi.
Sözünün eriydi, hiçbir şeyi geçiştirmezdi.
Bir iddiamız olmuştu...
Yazının tamamı için tıklayın
Reha Muhtar
Dünyanın en zengin hayatları
Dünyanın maddi açıdan en zengin hayatlarının; benim nevi şahsına münhasır, bu zenginliklerle kıyas kabul etmeyen hayatımın standartlarından “radikal bir farkı olmadığını” anlamaya başladığım adamdı Mustafa Koç...
***
Dedesi Vehbi Koç, ilk gazetecilik yıllarımda kendisiyle yaptığım bir röportajdan ve dayımın grubundaki görevinden esinlenmiş; beni birkaç kez evine davet etmişti...
Çocukluğumun geçtiği İstinye ile Yeniköy arasında Boğaz manzaralı, maddi konumuna göre çok mütevazı sayılabilecek bir apartman dairesinde otururdu Vehbi Bey...
***
O yıllarda ben de Yeniköy’de oturuyordum...
Vehbi Bey’in evini gördüğümde oldukça şaşırmış; “Hani biraz daha uğraşsam ben de böyle bir evde oturabilirdim...” demiştim...
Yazının tamamı için tıklayın
Necla Dalan
Dün 56 yaşında hayata veda eden Mustafa V. Koç, ünlü yazar Çetin Altan vefat ettiği zaman instagram’dan onun sözlerini paylaşmıştı. Adeta yaşam felsefesini özetleyen bu sözler şöyle: “Hayat yaşandığı kadar vardır. Gerisi ya hafızalardaki hatıra ya da hayallerdeki ümittir. Hüsranı ise bir tek yerde kabul ediyorum. Yaşamak mümkünken yaşamamış olmakta.”
Genç yaşta vefat eden Mustafa V. Koç, başarılarıyla iş dünyasında iz bırakan bir isim olarak anılacak. Mustafa V. Koç, 1960 yılında, Cumhuriyet Bayramı olan 29 Ekim’de İstanbul’da doğdu. Türk iş dünyasının kurucularından sayılan Vehbi Koç’un torunu, Rahmi Koç’un oğluydu. Lise yıllarında İsviçre’de yatılı okudu. Üniversite eğitimini 1984 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde tamamladı. George Washington Üniversitesi’nde işletme eğitimini bitirir bitirmez Türkiye’ye döndü.
Yazının tamamı için tıklayın
25 Ocak Pazartesi
Necla Dalan
Herkesin eşit olduğu kuyruk
Genç bir öğrenciyken gazeteciliğe başladım. Ekonomi servisinde başlayan ve 25 yılı geride bıraktığım meslek hayatımda hep iş dünyasının içinde bulundum. TÜSİAD gibi büyük iş örgütlerini, Türkiye’nin sayılı ailelerinin yatırımlarını, büyümelerini yakından takip ettim. Mustafa V. Koç ile de öyle tanıştım. Ancak Koç diğer işadamlarından farklıydı. Samimiydi, doğaldı, söylenmesi gerekeni söylüyordu.
Onun farkını dün katıldığım cenaze töreninde bir kez daha anladım... Bu cenaze töreni diğerlerine benzemiyordu, karlı ve soğuk havaya rağmen tanıyan tanımayan buradaydı. Daha güvenlik bariyerlerini geçip camiye ilerlerken insanların üzüntüsüydü ilk göze çarpan... Tofaş, Ford Otosan, Arçelik, Aygazişçileri caminin önünde adeta nöbet tutuyordu. İşçiler, “Türkiye çok büyük bir değerini kaybetti. Öksüz kaldık. Daha büyük projelere imza atabilirdik. Yeri doldurulamayacak bir yiğidimizi kaybettik” diyerek üzüntülerini dile getiriyordu.
Koç Holding çalışanları büyük acılarına rağmen cenaze organizasyonun aksamaması için çaba sarfediyordu. Divan seyyar araçlarla hizmet veriyor, caminin her yanında kolonya ve su servisi yapılıyordu.
Binlerce kişi uğurladı
Sabahın erken saatlerinden itibaren caminin yolunu tutanların kimi TEV’in kurduğu standlara bağış yapıyor, kimi metrelerce uzayıp giden taziye çadırı kuyruğuna giriyordu. Dondurucu soğuğa rağmen insanlar sessizce kuyruğun ilerlemesini bekliyordu. Kuyrukta herkes eşitti. Arçelik işçisi de vardı eski devlet bakanları da... Enka Holding’in patronu Sinan Tara ile kuyrukta karşılaştık. Çok üzgündü ve inanmak istemiyordu Koç’un kaybına... Biraz ileride İstanbul Sanayi Odası’nın eski başkanlarından Hüsamettin Kavi üzüntüsünü paylaşıyordu... Devlet eski Bakanı Kürşad Tüzmen, uzun kuyruğun epey sonundaydı ama sabırla bekledi. Maalesef hiç biri 1 saatten fazla beklediği kuyruğun sonunu göremedi çünkü cenaze namazı vakti gelince aile gitmek zorunda kaldı.
Yazının tamamı için tıklayın
Osman Arolat - Dünya (22 Ocak Cuma)
Nakkaştepe sohbetlerinin nazik, demokrat mütevazı kişisi.
Nakkaştepe sohbetlerinde Mustafa Koç'un bende şekillenen kişiliği mütevazı, nazik bir demokratlığıydı. En çok önem verdiği konular, üretimde verimlilik ve eğitimdi. Üretimde verimliliğin artırılması ve eğitimin geliştirilmesi, konusu sohbetin ana konusu olduğu için sürekli ön hazırlıklı olarak Nakkaştepe sohbet çağrılarına katılırdık. Sohbetlere bu konularda çalışarak hazırlıklı giderdik.
Yaklaşık iki saatlik sohbetin ardından basit bir yemek yedikten sonra, hem Koç Holding 'le ilgili yeni bilgiler edinmiş olarak, üretimde verimlilik ve eğitimde gelişmeler konularında yeni bir şeyler öğrenmiş olarak Nakkaştepe sohbetlerinden keyifle ayrılırdık.
Bu sohbet toplantılarından yıllar sonra Mustafa Koç, Koç Holding 'den eğitim ve üretimi içeren çok güzel bir sloganı ürettirmişti: "Meslek lisesi, memleket meselesi". Bir yanda kalifiye eleman bulamamaktan şikayet eden binlerce firmanın yakınmasına, bir yandan düz lise mezunu milyonlarca "Ne iş olsa yaparım" söylemiyle iş arayan gençlerin çaresizliğine karşı bundan güzel bir slogan olamazdı. Koç Holding, bunu sadece slogan olarak bırakmadı. Milli eğitim Bakanlığıyla işbirliğine girilerek 81 ilde 265 meslek lisesinde 818 öğrenciye burs sağlandı. 4 yılda bu proje ile meslek lisesi öğrenci sayısı yüzde 68 artış gösterdi. Koç Holding çalışanlarının aktif katkısıyla yürütülen kampanya uluslararası ilgi uyandırdı.
Yazının tamamı için tıklayın
Sözcü
22 Ocak Cuma
Yılmaz Özdil
Mustafa Koç
Zengin olmadan da varlıklı olunabilir ama… Maharet, hem zengin olup, hem Mustafa Koç olabilmektir.
Para bazen cesur insanları bile satın alabilir, cesareti asla alamaz. Caroline Koç mesela… En son, değerli ağabeyim Levent Kırca’nın cenaze töreninde görmüştüm. Sadece camiye taziyeye değil, toprağa vermeye kabristana kadar gelmişti. Levent Kırca’nın eşi Aslı Çetiner’in arkadaşıydı. “Zengin” tabir edilen pekçok korkak, aman benim ismim Levent Kırca’yla aynı haberde geçmesin diye ortadan kaybolurken… Mustafa Koç’un eşi, ne derler diye düşünmemiş, Türkiye’nin “en varlıklı ailesi”nin ferdi olarak, son görev için arkadaşının yanında olmuştu. Çünkü, usta sanatçıya, arkadaşına ve kendisine olan saygısı, elalem ne der endişesinin çok üstündeydi.
Yazının tamamı için link
25 Ocak
Necati Doğru
Çok şehit veriyoruz neden?
Bu soruyu soracak en son kişi benim. Askerlikten, polislikten, savunma ve saldırı stratejisinden, iç ve dış güvenlikten hiç anlamam. Bu soru aklıma Mustafa Koç’un, rahmetli olmadan bir gün önce “Ordu için tank konuşması” yapmaya Cumhurbaşkanı makamına gittiği açıklandıktan sonra geldi. Zengin adam ölünce arkasından ağlayıp, dövüneni çok oluyor. Mustafa Koç, başta gazeteciler olmak üzere toplumun vitrine çıkmış önde gelenlerinin hepsini “kendisiyle eşit ve zengin hissettirecek” derecede etkilemiş. Çok sayıda gazeteci, “Mustafa kardeşimdi, her şeyimdi…” türü şahsiyet yazıları yazdı. Cumhurbaşkanı da “Bana geldi, uzun uzun konuştuk… Alkolü de tamamen bırak dedim…” açıklaması yaptı. Yani Mustafa Koç ile ‘nerdeyse İslamcı dava arkadaşı’ olacak kadar yakın olduğu propagandasını kaçırmadı. Mustafa Koç’un; “meyhaneye gider içerim aşk için, camiye de gider dua ederim hak için…” diyecek kadar kiminle gerçek dost olduğunu sadece önce eşi ve annesi bilir. Sonra babası bilir. Kardeşleri bilir.
Çok genç öldü.
Allah rahmet eylesin.
Biz şunu öğrendik.
Cumhurbaşkanı, ordunun silah, tank, tekerlekli zırhlı araç, keskin nişancı tüfeği, askeri helikopter, savaş uçağı ve diğer ihtiyaçlarıyla bire bir ilgileniyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, değişen şartlara göre, ihtiyacının ne olduğunu, neyin alınıp, hangi eğitime öncelik verileceğini görev edinmek ordunun yüksek kademesinin işi diye biliyorduk. Cumhurbaşkanı’nın “silah alımıyla, tank yapımıyla, tekerlekli zırhlı araç tedarikiyle…” bu kadar yakından ilgilenmesi üzerine ben de şu soruyu, okurlarım adına, kendisine sorarım:
Çok şehit veriyoruz.
Neden?
Yazının tamamı için tıklayın
Yeni Akit
22 Ocak Cuma
Mehtap Yılmaz
Mustafa Koç ölünce
Rahmi Koç bize bilmem kaç tane dava açsa da...
Basın özgürlüğümüze müdahale etse de...
Bizi açtığı “ceza” ve “tazminat” davalarıyla susturmaya çalışsa da...
Böyle acı bir günde...
Oğlunu kundaklara saran bir ananın, onu kefenler içinde gömerken düştüğü yürek ateşine değmeyiz.
Oğlunu gömmek zorunda kalan bir babanın acısına dokunmayız.
Biz babasını kaybeden kızların gözyaşlarına basmayız.
Hayat arkadaşını kaybeden bir kadını yıpratmayız.
Kimsenin yarasına tuz basmayız.
Zayıf düşenin tepesine üşüşen “akbabalar” gibi yapmayız yani...
İntikam için zor zamanı, acı günü kollamayız.
Bu yüzden...
Mustafa Koç, bize maliyeti ne olursa olsun...
Bizim için anne ve babasının oğlu...
Eşinin kocası...
Kardeşinin abisi...
Kızlarının babasıdır.
Saygı duyarız.
Zira ölümde sadece acı vardır.
Bir çocuğun hikâyesi...
Bu yüzden “çöplüklerden” malzeme toplayanlarla işimiz olmaz bizim...
Biz Müslümanız...
Anadolu insanıyız...
Bize yakışanı yaparız.
Yazının tamamı için tıklayın
Ali Karahasanoğlu
Dünü unutalım, yarına bakalım
Koç Grubu tarafından, son iki yıldır amansız bir dava yağmuruna tutuluyoruz.
Bir dava tamamlanmadan, bakıyoruz, bir başka dava daha gelmiş.
Tazminat davasına cevap verirken, bir de bakıyoruz, ceza soruşturması gelmiş.
Oysa, ülkenin en büyük holdinginin, bir basın kuruluşu ile, ne derdi olabilir?
Kaldı ki..
Davaların tamamı, Gezi olayları ile ilgili..
Ayrıntılarına girmek istemiyorum..
Şöyle olmuş..
Yok öyle değil, böyle imiş.
Ne farkeder?
Çok açık bir iftira olmadıktan sonra..
Bırakın basın, özgürlüğünü kullansın.
Bırakın, gazeteciler, eleştiri hakkını kullansın.
Hatta muhataplar da.. Eleştirilenler de..
Bu eleştirilerden alınması gerekenleri alsınlar..
Çok ağır bir eleştiri mi gördünüz..
“Şu yazı gerçekten bizi üzdü” dersiniz..
Olur biter..
Mesajı alan, alır..
Eğer bu ülke için yaşıyorsak..
Elin gavurunun ürünü yerine..
Yerli ürünü tercih edecek isek. Etmeli isek..
Farklı düşüncedeki işadamlarının ölümüne düşman olacak değiliz herhalde..
Yazarız, eleştiririz, söyleriz..
Ama kanlı düşman olmayız..
Ki bizim karşıtlığımız neden olur?
Yazının tamam için tıklayın
25 Ocak
Atilla Özdür
Mustafa Koç
Kimilerinin kısa yoldan giderek materyalizmin kitabiyatında zikredilen türü olan, “hayatın biyolojik gerçekleri” arasına sıkıştırıverdikleri ölümhakikatiylekarşılaşmışlar…
Üzüntülü eşi dostu kendisiyle olan hatıralarını ekranlarda dile getirirken, hep genç yaşındaki vakitsiz gidişinden söz ettiler. Oysa, vaktini tayin eden sizler ve bizler olunmadığı için, vaktin gelip gelmediğini de, bizler bilemezdik…
Mustafa Koç, sabah sporunu yaptığı sıralarda ölmüşler. Ekranlardan hadisenin hikâyesini nakledenlerin anlattıklarına göre Mustafa Koç, bir süre önce kalbindeki üç damar tıkanıklığından ötürü kalp operasyonu geçirmiş ve bunu takip eden nekahat döneminde vücudunun 40 kiloluk zararlı safrasından kurtulunca, sağlık ve sıhhatine kavuşmuş…
Gazete sahifeleriyle ekranlardan dış aleme akseden resimlerine bakılırsaMustafa Koç, seksen-doksan kiloluk bir görüntü sergiliyor. Kısa bir süre önce de kırk kiloluk bir yükü sırtından attığına göre, ellili yaşlarında bir adamın 120-130’luk bir ağırlık taşıması, tabii ki, pek hayra yorulamazdı…
Bilinmez, belki de dostlarının “Erken gitti, zamansız gitti” tarzındaki değerlendirmeleri, ellili yaşlarda yüz kiloyu aşkın ağırlığından…
Her ne kadar imani umdelerden ve dolayısıyla hayatın inkarı gayri mümkün gerçeklerinden de olsa, ölüm bu, yakın çevresinde bir takım acı ve üzüntülere sebep olmuştur. Bu itibarla aile çevresine sabır ve metanet dilemekten başka elimizde bir insanlık enstrümanının bulunmadığını beyan ederek, cümlesine başsağlığı dileriz…
Yazının tamamı için tıklayın
Ali Karahasanoğlu
Koç'un tabutunda ne yazıyordu?
Dünkü cenaze töreninde en çok ilgi çeken konulardan birisi de, Koç’un tabutundaki örtüde yazılanlardı..Canlı yayın yapan televizyoncular..Gazeteye haber geçecek muhabirler..
Büyük bir merakla, yazıyı okuyabilecek donanımdaki kişilere müracaat ediyorlar, bilgi toplamaya çalışıyorlar..
Örtüde ne yazıldığını iyiniyetle öğrenmeye çalışanların yanı sıra..
Okuyamadığı her yazıdan şeriat haberi imal eden Cumhuriyet ve benzeri yayın çizgisindekiler de var..
Onlar, Koç’un tabutundaki yazıdan, masabaşında “şeriat” haberi yapmaları pek mümkün olmadığı için..
Sadece seyretmekle yetiniyorlar..Eee. Ne de olsa..Koç bu..Örtüde, onların bir öcü gibi gördükleri “şeriat”ı hatırlatan bir ifade olsa bile..
Yazmaları, eleştirmeleri mümkün değil..Neyse ki, örtüde ne yazıldığı konusunu bulmak uzun sürmedi..
Daha önce de, Mustafa Koç’un halası Sevgi Gönül’ün cenazesinde tabuta sarılan Osmanlı sancağı imiş..
2003’teki cenaze haberlerinden, yazının okunuşunu ve anlamını buldu, bizim meslektaşlar..
Ve büyük bir bilgiçlikle, başladılar aktarmaya..Tabutun bir tarafında yazılan, “Lâ ilâhe illallâhül melikül hakkul mübîn”idi..
Diğer tarafında yazılan da..“Muhammedun Resulullah; Sadikul Vadül Emin” idi..Eminim yeni neslin % 80’inin okuyamadığı..Ve mealini anlayamadığı bir yazı..
Oysa, Türkiye’de yaşayan hemen herkese, hiç de yabancı değil, o cümle, o kelimeler..
İlk cümledeki kelimeler:İlah.. Allah.. Melik.. Hak. Mübin..İkinci cümledeki kelimeler de şunlar:Muhammed (sav).. Resul.. Allah.. Sadık.. Va’d. Emin..İki cümledeki kelimeler, işte bunlar..Hemen hepsini, kendi Türkçemizde kullanıyoruz..Günlük hayatımızda da, her gün onlarca defa tekrarladığımız kelimeler.
Anlamlarını da, aşağı yukarı biliyoruz..
Günlük dilimizde kullanmadığımız sadece “la” ve “illa” bölümleri..Bu kadar bize yakın, bu kadar hayatımızın içindeki kelimelere öylesine uzağız ki..Gördüğümüzde öyle bakakalıyoruz..Laikçilere hatırlatalım..Büyük çoğunluğunuzun karşı çıktığı İHL’lerde.. İşte bu yazıyı okuyabilecek kadar..Biraz anlamını verebilecek kadar..Temel bilgiler öğretiliyor..Bugün artık, diğer okullarda da seçmeli olarak okutulan derslerde öğretilenler, işte bu yazıları okuyabilmek, biraz anlamını vermekle sınırlı..
Yoksa..
Kimse İHL’ye gitmekle cennetlik olmuyor..İHL’ye gitmeyenler de, toptan cehennemlik olmuyor..Dolayısıyla..Bırakın şu İmam Hatip düşmanlığını..Bırakın şu, kendi kültürünüze düşmanlık içeren politikaları..Dininizi bilmek için..Tarihinizi öğrenmek için..Geçmişin tecrübelerinden yararlanabilmek için..Üç kuşak gerideki atalarımızın sancağını gördüğünüzde..Öküzün trene baktığı gibi bakmamak için..Siz de destek verin, bu eğitim sistemine..
Yazının tamamı için tıklayın
Akşam
25 Ocak Pazartesi
Vedat Bilgin
Türk Sanayisi ve Koç Ailesi
Yoğun bir tartışma başlamıştı. Tartışmayı başlatan, olayın fitilini ateşleyen bir romandı. Şimdilerde pek popüler olmayan Erol Toy’un ‘İmparator’ adlı romanı, Türk sanayileşmesi ile ilgili bir aile hikayesiydi. 70’li yılların etkileyici ‘Yön’ çizgisinde bir bakış açısıyla ‘montaj sanayinin’ nasıl ortaya çıktığını, daha doğrusu devletin kapitalist yetiştirme modelinin yol açtığı olaylar etrafında ‘İmparator’un nasıl geliştiği anlatılıyordu. Dönemin politik ortamı, hakim bakış açısı içinde bu roman uzun süre en çok satan kitaplar listesinin başında yer aldı.
O zaman gazetelerin kitap sayfası veya kitap eklerinde yapılan yorumlarda, aslında anlatılan hikayenin Koç’un yani Vehbi Bey’in hikayesi olduğu yazıldı, çizildi. Çok geçmeden Vehbi Koç imzasıyla yayımlanan ‘Hayat Hikayem’le bizzat Vehbi Bey, hakkında yazılıp konuşulanlara, yazılanlardaki çarpıtmalara, gerçek dışı ithamlara böylece cevap vermiş oluyordu.
Yerli sanayi
Demokrat Parti’nin 1950’den sonra geri kalmış, yoksul köylü toplumunu kente ulaştırmak için başlattığı alt yapı çalışmaları ve özellikle karayolu ulaşımının sağladığı imkanlar, Marshall planı çerçevesinde modern tarım araçlarının köylere girişinin yarattığı ivmeyle buluşunca tarımsal yapıda değişim başlamıştı. 27 Mayıs Darbesi, bu sürecin siyasi olarak önünü kesmiş olsa da, toplumsal değişim devam etmiştir. 1965’ten sonra Adalet Partisi yeniden DP’nin izlediği ekonomik politikaları devam ettirecektir. İşte 1970’lerde yükselmeye başlayan sanayi kuruluşları bu politikaların neticesidir.
Bir taraftan devlet kamu iktisadi kuruluşları vasıtasıyla arka arkaya petro-kimya, demir-çelik başta olmak üzere temel sanayileri kurmaya çalışırken, diğer taraftan da özel sektör dayanıklı tüketim malları başta olmak üzere, muhtelif tüketim ürünlerini imal etmeye çalışmaktadır. İzlenen ‘ithal ikamesi stratejisi’ gereği, bebek endüstriler yüksek koruma duvarları tarafından korunarak ‘yerli bir sanayinin’ kurulması hedeflenmektedir. Türkiye dönemin Soğuk Savaş ortamında, iki kutuplu dünyada ‘karma ekonomi’ diye bilinen bir düzen içinde, devlet ve özel sektörün yan yana çalışmasını öngörmektedir. Bu düzen, aslında Türkiye’ye özgü bir sistem değildir ve birçok kapitalist ülkede zaten uygulanmakta olan bir modeldir. Burada devletin ekonomik olarak iki görevi ön plana çıkmaktadır. Bunlardan biri, özel sektörü korumak geliştirmek, rant tahsis etmek, diğeri; kamu kuruluşlarının ara mal üretimiyle özel sektörün desteklenmesi, ucuz girdi temini ve elbette alt yapıyının hazırlanması.
Yazının tamamı için tıklayın
24 Ocak Pazar
Birgün
Taner Timur
Koç ailesinin 'Saga'sı ve bir Koç'un ölümü
Her ölüm üzücüdür, özellikle de erken ölümler; ne var ki bazı ölümler üzücü oldukları kadar düşündürücü de oluyorlar. Mustafa Koç’un hayata veda edişi de bende böyle duygular uyandırdı; hem üzüldüm, hem de geçmişe daldım; tarihi sorguladım.
Kendisiyle hayatta bir kez karşılaşmıştım; bir ödül töreninde, uzaktan uzağa. Koç Vakfı, 2012 yılında “eğitim” alanına ayırdığı ödüle, bizi de sevindiren bir seçimle, eski hocamız ve şimdiki dostumuz Nermin Abadan Unat’ı layık görmüştü. O günden beri de Mustafa Koç denilince, gözlerimin önüne, ödülü takdim ederken güzel bir konuşma yapan güleryüzlü, heybetli bir adam geliyor.
O törendeki konuşmasında genç holding başkanı, Dünya Ekonomik Forumu’nun verilerine göre Türkiye’nin eğitim alanında dünyada ne kadar gerilerde olduğunu anlatmıştı. Eğitim kalitesinde 94. sırada, matematik ve bilim alanında 103. sırada, öğretmenlerimizin eğitiminde 86. sırada, kadınların iş gücüne katılma oranında ise 133. sırada olduğumuzu hatırlatmıştı. Büyük burjuvazinin laik cumhuriyete bağlılığını gösteren ve bunu da yaşamı laik cumhuriyetle özdeşleşmiş bir akademisyeni ödüllendirerek simgeleyen güzel bir törendi.
Koç ailesinin son yüz yıllık tarihi bu ülkede kapitalist gelişmenin hem hayati bir parçasını, hem de aynasını teşkil eder. Cumhuriyetle birlikte sermaye birikiminin nasıl başladığını, bu sürece devletin katkılarının ne olduğunu ve yabancı sermayeyle ilişki ağlarının nasıl örüldüğünü büyük ölçüde bu aynada okuruz. Ve her iktisat tarihçisi cumhuriyet yıllarını incelerken ister istemez biraz da Koç ailesinin tarihçisi olmak zorundadır. “İktisat tarihçisi” diyince de akla mutlaka diplomaları, akademik dereceleri olan biri gelmesin. Örneğin bu konuda belki de en öğretici eseri ilkokul diplomalı biri verdi: Vehbi Koç; 1973’te yayınladığı “Hayat Hikâyem” başlıklı eseriyle. Bu da doğal değil mi? Demiştik ya, bu ülkede kapitalizmin tarihi Koç’ların tarihiyle karışıyor. Bunu da en iyi kim anlatabilir?
•••
Koç ailesinin “saga”sı geçen asrın ilk yıllarında Ankara’nın ticari bir mahallesinde başlıyor. O günleri anarken, kurucu baba, “çocukluğumun geçtiği yıllarda evlerimizde ne akar su, ne elektrik ne de ısınmak için kömür sobası vardı” diyor. Dede Koç’un hayata başladığı maddi ortam işte bu; o tarihlerde sıradan bir ailenin yaşam çerçevesi!
O da benzer bir yoksulluk içinde. Fabrikalar, bankalar, büyük imalathaneler hak getire! Olduğu kadarıyla ticaret ve zanaat hayatı da daha çok gayrimüslimlerin elinde. “O yıllarda, diyor Vehbi Koç, her dükkân açan Türk, başka bir şey bilmeyip bakkallıktan işe başladığı için, biz de bakkallıktan başladık”. Ve bu koşullarda, toplumsal hiyerarşi de şöyle oluşuyor: “Ankara’nın en önemli insanları resmi erkândı. Şehirde vali, belediye reisi, defterdar, müftü, nüfus başkâtibi çok büyük kişilerdi. Vali vilayetten çıkıp çarşıdan geçerken, herkes işini gücünü bırakıp ‘Vali Paşa gidiyor!’ diye selamlardı. Bugün bu tören devlet ve hükümet başkanlarına bile yapılmaz oldu”. Kemal Tahir’in 1970’lerde büyük tartışmalara yol açan “Devlet Ana”sının 1910’lardaki temsilcileri. Panellerde “bu ülkede acaba ulusal ve devrimci bir burjuvazi var mı?” diye tartıştığımız günleri anımsıyorum…
•••
Toplumsal durum böyle; bir yanda Devlet ana, öbür yanda gayrimüslim iş dünyası ve bir yerlere gelebilmek için, Koç ailesi her ikisine de muhtaç.
Devlet’le ilişkiler daha Kurtuluş Savaşı başlarken, 19 yaşındaki Vehbi’nin BMM matbaasına tashihçi olarak girmesiyle kuruluyor. Genç tüccarın dilekçesini kabul eden de az buz biri değil; Meclis genel sekreteri Recep Peker. Geleceğin ünlü içişleri bakanı, onu “dükkân işini bırakacaksın!” diye sert bir şekilde ikaz da ediyor; öyle ya, hiç devlet memuru ticaretle uğraşır mı?
Derken vatan kurtuluyor, işler ilerliyor ve 1927’de Vehbi Bey evlenip dünya evine giriyor. Bu sırada çevresi de hayli genişlemiş durumda… Düğününde devlet ricalini Reşit Galip ve İstiklal mahkemelerinin ünlü “Ali”leri temsil ediyorlar. Sanat dünyasının temsilcisi ise Münir Nurettin Bey... Bir elinde kılıç, öbür elinde saz, doğrusu Vehbi Bey dengeyi iyi sağlıyor.
Bu sınıfsal dönüşüm öyküsünün en dikkat çeken taraflarından biri de, Ermeni tehcirinden ve Yunan işgalinden sonra bile gayrimüslimlerin iktisadi yaşamımızda ne kadar önemli bir yer işgal ettikleri! Daha iş hayatına başlarken, “Çarşı’da Rum, Ermeni, Musevi komşularımız vardı; diyor Vehbi Bey; bu komşuların ne gibi işler tuttuklarını inceledim”. İnceliyor ve yararlanıyor. Gerçekten de iş hayatında önlenemez yükselişinin her aşamasında, Koç ailesinin ya bir Ermeni, ya bir Rum ya da bir Yahudi iş adamıyla işbirliği içinde buluyoruz. Ankara’dan İstanbul’a da Vehbi Bey, ilk adımlarını yine bir Ermeni ailesinin, İkizyan’ların yardımıyla atıyor. Ve Koç imparatorluğunun kuruluş öyküsü, bu yönüyle de Osmanlı Devleti’nin, gerçeklerden uzak bir “milleti hâkime - milleti mahkûme” saplantısı içinde nasıl bir entegrasyon kültürü yaratamadığını ve bununla da ciddi bir ekonomik potansiyelin nasıl harcandığını sergiliyor. Koç’ların iş alanında çağdışı din fanatizmi ve dar milliyetçilikten uzak tutumları kuşkusuz ailenin lehine kaydedilecek bir tutumdur.
•••
2. Dünya Savaşı’ndan sonra Vehbi Bey’in Amerika’ya yaptığı seyahat, ailenin ticaretten sanayiye geçişinde de bir dönüm noktası olacaktır. Ne var ki savaş yıllarında karaborsacılık ve Milli Korunma Kanunu uygulamaları, şirket kârlarını artırmış olsa bile, iş dünyasını da kirletmiştir. Koç Holding kurucusu bu karanlık dönemi, özeleştiri de yaparak şöyle anlatıyor: “1939’dan 46’ya kadar kuruluş olarak ahlakımız bozuldu; duyduğumuz veya duymadığımız birçok olaylar geçti; tabii bilerek bilmeyerek müşteri karşısında biz de lekelendik”. Ne var ki Vehbi Bey’in “iki yıla yakın bir zaman düşünüp hazırlandığım” dediği Amerika seyahati ile yepyeni bir dönem başlayacaktır. Bu seyahatle ilgili –bugün bazı yönleriyle mizahi görünebilecek- anılarda, şirketin nasıl General Electric ile anlaşıp ampul üretimine başladığının öyküsünü buluyoruz. Sanayi imparatorluğuna gidecek yolun ilk taşı, böylece bu seyahatte konulmuştur. Gerisi hızla gelecektir.
•••
Burjuva demokrasilerinde sermayedar sınıf genellikle siyasetle yakından ilgilenir; fakat bunu pek de belli etmez, vitrinde görünmek istemezler. Oysa ilkel sermaye birikimini tek parti döneminde gerçekleştiren Koç ailesi bu konuda farklı bir çizgi izleyecektir. Öyle ki, Vehbi Bey, henüz 19 yaşındayken Ankara’da kurulan Müdafayı Hukuk Cemiyeti’ne kaydını yaptırıyor ve daha sonra da aynı doğrultuda ilerleyerek CHP’li oluyor. Buraya kadar güzel; fakat DP iktidara gelince işler de değişiyor; baskılar başlıyor ve giderek de ağırlaşıyor. Kendisinden CHP’den istifa etmesi ve DP’ye kaydını yaptırması istenmektedir. Vehbi Bey direniyor; böyle bir değişimin itibarını çok sarsacağını, kendisinin CHP’de hiçbir aktif görevi olmadığını, bu partinin iktisadi alanda önerdiği yedi önlemden hiçbirini kabul etmediğini söylüyor ve şunları eklemeyi de ihmal etmiyor: “1950 seçimlerinden sonra Halk Partisi’ne milyonlar bağışladığım yolundaki söylentilerin hepsi yalandır. 1954 ve 1957 seçimlerinde her iki partiye de yardım ettim”. Yine denge meselesi; hep dengeyi korumak lazım. Ne var ki bunlar fayda etmez; baskılar artarak devam eder ve sonunda da Vehbi Koç CHP’den istifa etmek zorunda kalır. Burada artık benim anılarım da devreye giriyor; radyodan her gün Menderes’in kurduğu “Vatan Cephesi”ne kayıt olanları dinlediğimiz o karanlık günleri anımsıyorum. Sonra giderek artan gerginlik, korsan mitingler, sokak çatışmaları, kurşunlanan Mülkiye duvarları ve sonunda da bir sabah radyolardan “iktidara el koyduk!” diye gürleyen bir ses! Her halde o gün Vehbi Bey de rahat bir nefes almış olmalı; hayat öyküsünde “27 Mayıs Devrimi’nden sonra Milli Birlik Komitesi’ne ve onu izleyen hükümetlere yazılı veya sözlü görüşlerimi açıkladım” diyor. Görüş açıklamakla da yetinmiyor ve halk yüzüklerini, bileziklerini darboğazdaki Hazine’ye bağışlarken, o da “yıllardır biriktirip sakladığı 26 kilo külçe altını” Devrim hükümetine hediye etmekten kendini alamıyor... Ve artan itibar; birbirini izleyen hükümetler; krizler; giderek büyüyen sermaye...
•••
Büyük iş adamının anılarında yıllarca önce altını çizdiğim bazı satırları tekrar okurken Perşembe günü kaybettiğimiz torununu, Mustafa Koç’u düşündüm. Dev bir kuruluşu genç yaşlarında yıllarca yöneten bu üçüncü nesil temsilcisi, yaşam öyküsünü yazamadan bu dünyadan göçtü. Yine de dostlarının anlattıkları, magazin dünyasına sızan haberler ve bir fotoğrafçı olarak sergilediği resimler, dedesininkinden çok farklı ve çok daha renkli bir hayatı imliyor. Sevecenmiş, kalendermiş, halka yakınmış ve en önemlisi de laik bir cumhuriyetçi, samimi bir Atatürkçü imiş; yakınları onu böyle anlatıyorlar. Başta söyledim, ben de Mustafa Koç’la tek bir defa ve bu tabloya uygun bir atmosferde karşılaştım.
Oysa şu da var: Evet, dedesiyle yaşantısı çok farklı; ne var ki sermaye-siyaset ilişkileri onların kaderlerini yine de bir noktada birleştiriyor. Dün dedesi nasıl Menderes’in baskılarına uğradıysa, günümüzde de Koç ailesi Menderes hayranı Tayyip Bey’in baskılarına uğruyor. İtiraz bu kez biraz farklı: Halkın oyları belliyken, sen hala nasıl “laikçilik” yapabilirsin? Nasıl hala Atatürkçülük diye tutturabilirsin? Daha da vahimi, nasıl otelini Gezici çapulculara sığınak ve revir haline çevirebilirsin? Tayyip Bey’in bunları hoş görmesine imkân var mı? Tayyip Bey öfkeli ve öfkelenince patronları nasıl azarladığı, nasıl ağlattığını anımsıyoruz.
Yazının tamamı için tıklayın
Posta
22 Ocak Cuma
Candan Tolga Işık
Mustafa Koç çok genç denebilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı.
Mustafa Koç, Ailesi’nin Vehbi Koç’tan beri süregelen zengin olmak, para kazanmaktan öte toplumsal bir sınıf olarak yaşadığı ülkeye kattığı değeri çok iyi kavramış ve bunu layıkıyla temsil eden kıymetli bir işadamıydı.
*
Türkiye’de zengin olan, sokaktaki en “sert” tabir ile bu ülkede parayı bulan ortalama varlıklı müteşebbisten farklı olarak kapitali sanata, kültüre, eğitime ve tarihe yatırmak gibi Avrupa’daki emsalleriyle yarışan bir burjuvazi kültürü yarattı Koç Ailesi. Vehbi Bey’le başlayan Rahmi Bey’le devam eden bu tavrın son kuşaktaki en değerli temsilcisi ise Mustafa Koç’tu şüphesiz.
*
Mustafa Koç, servetin sahip olduğun milyon dolarla değil yaşamı değerli kılan, sonraki kuşaklara aktarılabilecek eserlerle ölçülebileceğini idrak etmiş biriydi. Bir röportajında “İnsanoğlu için var olmak ancak sanatla, edebiyatla mümkündür” demişti.
Yazının tamamı için tıklayın
Hakan Çelik
Büyük Acı
Yakından tanıdığım, iyi kalpli bir insanı ve samimi bir dostu kaybetmenin acısını yaşıyorum. Çok genç yaşta, dün sabah geçirdiği kalp krizi sonucu hayata gözlerini yuman Mustafa V. Koç iş dünyamızın gelmiş geçmiş en başarılı ve vizyoner isimlerinden biriydi. Koç’la ilgili üzücü bilgileri CNN Türk’te canlı yayında Parametre programımızda aldım ama kesinlikle inanmak istemedim.
Bir şekilde hayatta kalma mücadelesini kazanacağını düşündüm. Maalesef kurtarılamadığına dair haber Amerikan Hastanesi tarafından açıklanınca bu üzücü gelişmeyi paylaşmak üzere yeniden stüdyoya döndüm. Mustafa Koç’un ölümü üzerine konuşmak korkunç zor bir olay benim için. Çok kısa süre önce kendisiyle görüşmüş ve CNN Türk’te canlı yayında sohbet etmeye karar vermiştik.
*
2002’de kalbiyle ilgili rahatsızlık yaşayan ve Amerika’da by-pass geçiren Mustafa Koç son dönemde çok sağlıklı, mutlu, enerjik görünüyordu. Fakat geçen sene büyük bir mide ameliyatı geçirmiş, yaklaşık 40 kilo vermişti. Bu zor operasyonlar Koç’u aşırı yorgun düşürmüş olabilir. Belki bu vefat, hızlı kilo vermenin ve yoğun sportif aktivitelerin yarattığı sağlık sorunları üzerine daha fazla düşünmemize neden olacak.
23 Ocak
Hakan Çelik
Hayatımızdaki Koç izleri
Koç Holding’in ekonomideki etkinliği ve gücü üretimden gelir. Geçirdiği kalp krizi sonucu aramızdan ayrılan Mustafa Koç ailesinden devraldığı sanayicilik mirasını modern vizyonuyla çok farklı bir yere taşıdı. Türkiye ile birlikte Koç Holding de hızla büyüdü. Yüksek katmadeğerli ürünleri çeşitlendirerek konumunu güçlendirdi. MerhumVehbi Koç, Türkiye’de endüstrinin çarklarını döndüren öncü isimlerdendi. İkinci kuşakta Rahmi Koç dünyada öne çıkan sanayi kollarını iyi takip ederek Türkiye’ye uyarladı. Ford Otosan ve Tofaşböyle büyüdü. Mustafa Koç’un liderlik ettiği dönemde iki fabrika da tam anlamıyla yükselişe geçti. Bugün Türk otomotiv ihracatının yarısını bu iki şirket yapıyor.
*
Elektronik alanda Türkiye pazarında Arçelik, küresel çapta Beko öne çıkan markalar oldu. Topluluk, bankacılıktan enerji alanına kadar ekonominin hemen her alanını yönetiyor. Savunma sanayi alanında da Koç’un damgası var. Hücum bot üretiminden zırhlı araçlara, Altay tankına kadar modernizasyon ve sıfırdan üretim bu topluluğun şirketlerinde gerçekleştiriliyor.
Yazının tamamı için tıklayın
Yazgülü Aldoğan
Ne mutlu ki asıl serveti sevgi ve dostlarıymış
Mustafa Koç’un kalp krizi geçirip 112 ambulansıyla Beykoz Devlet Hastanesi’ne kaldırıldığını duyduğum an “hayatta her şey boş” diye düşündüm.
Türkiye’nin en büyük holdingini yöneten, en havalı hastanesinin sahibi Koç’a ilk müdahale, sıradan sayılacak bir devlet hastanesinde yapılıyor.
Kalp bu, beklemez! Hani hep derler ya, ne kadar çok paran, malın mülkün olsa kaç yazar, ne kadar yiyebilirsin, giderken ne götürebilirsin ki? Mustafa Koç doktorlarının yetişip, hatta helikopterle alıp Amerikan Hastanesi’ne götürmelerine rağmen hayatını kaybetti.
Ama ne mutlu ona ki, sadece servet biriktirmemiş, muhteşem dostluklar, koskoca bir başarı hikayesi biriktirmiş, meğer herkesin sevdiğiymiş!
Yazının tamamı için tıklayın
Yeni Şafak
26 Ocak Salıı
Abdullah Muradoğlu
Mustafa Koç'un örtüsündeki sır
Kalp krizi geçirerek vefat eden “Koç Holding” yönetim kurulu başkanı Mustafa Koç'un tabutuna konulan Osmanlı işi bordo renkli örtü tabiatiyle herkesin dikkatini çekti. Üzerinde “Lâ ilâhe İllallâhu el-Melikü'l-hakku'l-mubîn, Muhammedun Resûlullâh sadiku'l-va'di'l-emîn” yazan bu örtünün gazetelerde“Osmanlı sancağı” olduğu yazıldı. Açıkçası, “Koç Ailesi”nin vefat eden bir ferdinin tabutunun Osmanlı sancağı ile örtülmesi benim de dikkatimi çekti. “Sadberk Hanım Müzesi”nden getirildiği belirtilen örtü, Mustafa Koç'un 2003'te vefat eden halası Sevgi Gönül'ün tabutuna da örtülmüş. Öyle anlaşılıyor ki Koç ailesi için bu örtünün çok özel bir anlamı var.
Koç ailesinin soy ağacına dair bir parça bilgim var. Bu yüzden örtünün ailenin soy ağacıyla ilgisi olabileceğini düşündüm. Mustafa Koç'un büyükbabası Vehbi Koç ile büyükannesi Sadberk Hanım “Hacı Bayram-ı Velî”nin soyundan geliyor. 1352 ile 1429 yılları yaşayan Hacı Bayram-ı Velî, Anadolu topraklarında kurulmuş ilk tarikat olan“Bayramiyye”nin piridir. Hacı Bayram-ı Velî, İstanbul'un fethinin manevi mimarları arasında yer alan Molla Akşemsettin'in de mürşididir.
Kendisi de Hacı Bayram-ı Velî sülalesinden gelen ve türbenin son postnişini olan Şeyh Şemseddin Efendi'nin kardeşi merhum büyükelçi Fuat Bayramoğlu'nun “Hacı Bayram-ı Veli, Yaşamı-Soyu-Vakfı” isimli eserine bir göz attım. Bayramoğlu'nun yayınladığı şecereden de anlaşıldığı gibi Koçzâde Vehbi Koç ve eşi Attarzâde Sadberk Hanım'ın soy ağaçları Hacı Bayram-ı Velî'ye kadar gidiyor.
Yazının tamamı için tıklayın
23 Ocak
Salih Tuna
Koç'un ölümünün Gülen'le alakası ve Kılıçdaroğlu'nun talihi
ri abi elini nereye atmışsa ossaat elinde kalmış, nereyi tutmuşsa anında kurutmuştu.
Bir defasında, benim yüzümden dolar dalgalandı, benim yüzümden 5 Nisan kararları alındı, benim yüzümden deprem oldu, demişti de inanmamıştım.
Gelgelelim, hayat hikâyesini anlatmaya koyulunca, lan, dedim, bu nedir?!
Irak'a ihracat yapmaya başlamış, Körfez Savaşı patlak vermiş; inşaat işine girmiş, 17 Ağustosdepremi vuku bulmuş; çok küçük yaşta ailesini kaybettiğinden mütevellit yetimhaneye verilmiş, evlat edinmek için onu yetimhaneden alan aile de yolda kaza geçirip ölmüş, lakin onun burnu bile kanamamış…
Hayri abi, “burnum bile kanamadı” dedikten sonra, elini yumruk yapıp, “ama nah şuram kanıyor” diyerek sol memesinin altındaki cevahire vurunca, içime nasıl oturdu anlatamam.
Gerçekten de öyle böyle değil, çok acayipti.
Ondan mülhem bundan 16 yıl mukaddem, “Ters Adam” adlı bir senaryo yazmıştım.
Hatta merhum Kemal Sunal'la da “Balalayka” filmi öncesinde konuşmuştuk; döndüğünde kuvvetle muhtemel hayata geçirecektik.
Nasip değilmiş.
Malumunuz, “Balalayka”nın çekimlerine giderken uçakta kalp krizi geçirip aramızdan ayrıldı.
Ulan, dedim, adamın hayatından mülhem senaryo bile şappadak talihsizliğe uğradı; başımıza iş almayalım, kurtulalım şundan. Yakmaya da kıyamadım; uzak dursun benden, deyip, tavan arasına attım. O gün bu gündür başıma bir iş gelir korkusuyla dönüp bakmadım. (O vakitler bilgisayarla değil daktiloyla yazardık. Yani kaydı kuydu yok, fareler yemiş de olabilir. Şayet öyleyse o fareler de iflah olmamıştır.)
İki binli yılların başında Hayri abinin emekli olduğunu duydum. Duyduğuma da inandım, zira, o piyasadan çekilince, piyasalar rahatlamıştı.
Geçen gün yolda rastladım, (AK Parti hükümetini kastederek) sizinkiler, dedi, bana iş versin, yoksa piyasaya bir çıkarım, ekonomiyi bir daha toparlayamazlar.
Diyeceksiniz ki, lafı nereye getireceksin?
Değerli yazar Latif Erdoğan'ın, Zeynep Bayramoğlu kardeşimizin “ahaber”deki programında söylediklerine.
Yazının tamamı için tıklayın
Takvim
22 Ocak Cuma
Hakkı Yalçın
Mustafa Koç
Mustafa Koç
Sürekli gülen yüzüyle patronluk taslamayan bir işadamı fotoğrafını yansıtmışsa yıllardır. İş dünyasının en önemli isimlerinden biri olarak, ülke ekonomisine ve Türk insanına istihdam sağlamışsa. Hayata saygı bir imza atmışsa. Erken ölümlerin yası da büyük olur.
***
İnsanlar yarınlara ışıklı günler ısmarlar. Çocuklarına, ailesine mutlu sabahlar müjdeler. Ama bazen kader yazar hayatı. Mideye takılan bir kelepçe, spora duyulan tutku, aldığı kiloları verme telaşı derken. Romantik bir işadamının final sahnesi talihsiz olur.
***
Mustafa Koç'u kaybettik. İş dünyamızın en önemli isimlerinden birini. 150 bin insanın ekmek kapısındaki sevimli işadamını. Sanatın, sporun destekçisini. Sosyal projelerin gönüllüsünü. Bugün Davos'ta konuşma yapacaktı. Ülkesi için, ekonomiye ışık tutmak için. Ama ölümün acelesi vardı belki, Mustafa Koç'un elinden tutmak için.
***
İyi insanların ölümleri her zaman derin izler bırakır. Ali Koç'la birçok kez muhabbetim olmuştur. Ondaki saygıyı, paranın şımartmadığı insan fotoğrafını hep takdir etmişimdir. Aile olarak birbirlerine bu denli sadakatle bağlı insanların, ölüm haberinden sonra yüzlerinde ifadeyi görünce. İçi sızlıyor insanın. Allah geride kalanların acılarına derman olsun demekten başka bir şey gelmiyor insanın elinden.
***
Siyaset dünyasının tek yürek olarak başsağlığı dilediği. Türk toplumunun ölümüne gerçekten üzüldüğü. Özel biriydi Mustafa Koç.
Mekanı cennet olsun.
Yazının tamamı için tıklayın
26 Ocak Salı
ustafa Koç'un cenazesinden yansıyanlara baktım. Ardından ağlayan insanlara. Hiç tanımadıkları halde yas tutanlara. O sevgi seline. Hüzün tüneline.
***
Sevenleri Mustafa Koç'u cenazesinde yalnız bırakmadı. Yüzündeki ışık da, hayata veda ederken bile Mustafa Koç'u bırakmadı. Mavi gözlü, güler yüzlü insancıl patronu. Binlerce insana ekmek kapısı açmış. Kapısına geleni hiç boş çevirmemiş. Hayatını yaşarken, iyiliği kendine meslek edinmiş. Ve onurlu bir isim bırakmış giderken. Bundan daha onurlu bir servet olur mu? İnsanoğlu için.
***
Her insanın tabutu el üstünde taşınır. Ama bazı insanlar yüreklerde de el üstünde taşınır. Mustafa Koç öyle biriydi. Hep gülümseyen yüzüyle hatırlayacağız onu. Adını andıkça rahmet okuyacağız.
***
Ne zenginler tanıyorum. Onlar için iyilik dağların ardında. Kötülükleri ellerinin altında. Yoksul bir çocuğun bir günlük ömrünü yolda bulsalar. Eğilip almazlar. Ama kansızlığı koyunlarına alırlar.
***
Tek başına çıktığımız tuhaf bir yolculuktur hayat. Karşımıza çıkan sınavlardan başımız dik çıkmak önemlidir.
***
Bazen parasıyla sınanır insanlar. Bazen elindeki gücüyle. Bazen de merhametiyle. Bir demir çubuk, bir bardak suyu toprağın altına çekebilir ama... Yanlışları sızdırmaz. Bunu parasını gücün simgesi olarak taşıyanlar anlayamaz.
***
Merhametin sınamasından yüzü ak çıkanlar anlar. Onlar şanına yakışır biçimde yolcu edilirler. Mustafa Koç gibi.
Yazının tamamı için tıklayın
Aydınlık
24 Ocak Pazar
Mehmet Yuva
Mustafa Koç 'Suriye bizi neden istemiyor'
Bugün 24 Ocak günü Merhum Mustafa Koç ebediyete yolcu edilecek. Ailesi ve sevdiklerine sabır ve metanet diliyoruz. Sene 2002. Ecevit, Bahçeli, Yılmaz hükümetinin hüküm sürdüğü yıl. Suriye Yüksek Eğitim Bakanı Hassan Rişe başkanlığında Türkiye’ye yapılacak resmi ziyaret için teşkil edilen 6 kişilik heyetteyim. Suriye parlamentosu Özel üniversiteler kanunu tartışıyor. Türkiye’nin tecrübelerinden yararlanacağız. İstanbul’da ağırlanıyoruz. Koç Üniversitesi rektörü Prof. Aşkar boğaza bakan kampüs konutunda akşam yemeği organize etmiş. Protokol masasında, Bakan, Ankara’dan bu yemeğe özel gelen Suriye Büyükelçisi, Rektör, bendeniz ve merhum Mustafa Koç var. Herkes gibi o da hayatımın Türkiye, Almanya, ABD ve Suriye mecrasına ilgiliydi. Birçok soru sordu. Koyu muhabbetten sonra Mustafa Bey, “Hocam, bakan beyle özel bir hususu konuşmak isterim. Koç holding olarak Suriye’de önemli yatırımlar yapmak istiyoruz. 2001’de Suriye Başbakanı Naci Itri ve çok nüfuzlu birçok kimseyi devreye soktuk. Ama maalesef olumlu cevap alamadık. Başta Bulgaristan birçok kalkınmakta olan ülke yatırımlarımız için rica ederken Suriye neden bizi istemiyor? Bu ülkenin yatırımlara ihtiyacı var. Böyle önemli bir teklif nasıl ret edilir anlamıyorum. Beni bilgilendirir misiniz?” diye sordu.
Bakan bey, bakarız, konuşuruz, inşallah maşallah muhabbeti ile ortamı taltif etmeye çalıştı. Söze girdim, Merhum Mustafa beye hitaben, “Naçizane görüşüm şudur. Suriye halkı, devleti ve anayasası İsrail veya uluslararası Siyonist sermayesi ile işbirliği yapan kuruluşların yatırım yapmasına, ürünlerini satmasına izin vermez. Tek sebebi bu olmalı” dedim. Mustafa Koç, “Yahu hocam hangi çağdayız. Dünya artık iç içe geçmiş durumda. Sermayenin Yahudi’si, Müslümanı mı kaldı? Bunlar bu zihniyeti değiştirmezlerse iflah olmazlar” dedi. Suriye için Koç sermayesi, “ İsrail ve Siyonist sermaye ile haşır neşir olduğu için” zararlıydı. Koç için Suriye, “çağa ayak uydurmaz ise iflah olmaz” bir ülkeydi.
Çıkarlarımız, duygularımız, siyasi-dini terbiyemiz, huyumuz, suyumuz, ailevi yakınlığımız, yanlış anlaşılabilme korkumuz, tehdit edilme ve bir faili meçhule kurban gitme kaygılarımız ile daha nice faktör çok konuda düşündüklerimizi “özgürce” ifade etmemizin önünde engel teşkil eder. Bunlara ilaveten, tahammülsüzlük kültürünü besleyen “ya taraf olursun ya da bertaraf” veyahut “ya bendensin ya toprağın” zihniyeti, fitne ve iftiranın çok etkili kullanılması, internet çağında klavyesi başına oturan herkesin ahkâm kesmesi, durumu daha da vahim hale getirir.
Bir kesim Erdoğan için,” uğruna kefen giyilebilir tarihi bir şahsiyet” derken diğer kesim, “Türkiye’nin başına gelebilecek en büyük felaket” demektedir. Hasan Karakaya birileri için mübarek Medine’de Resul Allah’ın kabrine yakın mesafede hakkın rahmetine kavuşan bir mübarek.” İken, bir başka kesim için, “cehenneme odun taşımakla müjdelenmiş Peygamberin amcası ikinci Abu Leheb” tir.
Gazetemiz Aydınlık, “Türkiye için Büyük Kayıp” başlığını uygun buldu. Yılmaz Özdil, Zenginlik ve Varlıklı Olmanın arasındaki farkı anlatarak merhum Varlıklı Mustafa Koç’u emsal göstermiş. Mustafa Koç, vefat ettiği gün Erdoğan ile Saray’da “özel” bir görüşme yapmış. Erdoğan, derin üzüntülü olduğunu Koç ailesini taziye ederek paylaştı.
Yazının tamamı için tıklayın
Yurt
24 Ocak Pazar
Sibel Köklü
Mustafa Koç komprador burjuvazi miydi?
erşembe sabahı güne Mustafa Koç’un kap krizi geçirdiği ve durumunun ağır olduğu haberiyle uyandık. Sadece ekonomi çevreleri için değil, herkes için şaşırtıcı bir haberdi. Koskoca Amerikan Hastanesi’nin sahibi bir insan evinde fenalaşıyor ve en yakın hastane olduğu için Beykoz Devlet Hastanesi’ne götürülüyor. Buradaki müdahale yeterli olmayınca özel ambulansla Nişantaşı’ndaki Amerikan Hastanesi’ne yetiştiriliyor. Ancak yaklaşık 4 saat süren yaşatma mücadelesi başarılı olamıyor ne yazık ki. Söylenen o ki evinden Beykoz Devlet Hastanesi’ne geldiğinde zaten solunumu durmuştu, bir anlamda ölmüştü. Yani özel uçağınız, helikopteriniz, hastaneniz var ama yine de ölümden kurtulamıyorsunuz, kader işte sözün bittiği yer… Peki Mustafa Koç’un arkasından konuşulanlar? Toplumun genel olarak bütün kesimlerinde üzüntü yaratan bu ölüm haberi, ilk başta yandaş gazeteler ve sosyal medyadaki bazı Aktroller tarafından neredeyse sevinçle karşılandı. Sonra baktılar ki Mustafa Koç öldüğü sabahın gecesinde meğer Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile birlikteymiş. Görüşme sırasında şakalaşmışlar hatta, Cumhurbaşkanı Mustafa Koç’un zayıfladığını görünce ‘Alkolü bıraktın mı?’ diye sormuş, tamamen bırakmasını önermiş. Bu açıklamayı görüp, Cumhurbaşkanı’nın cenazeye katılacağını da duyunca sustular elbet. Fakat bu sefer bazı sol çevrelerden eleştiriler geldi, ‘Koçlar komprador burjuvazinin temsilcisiydi, neyine üzülüyorsunuz?’ diye. Birincisi Mustafa Koç komprador filan değildi, çok zengin bir ailenin iyi eğitim görmüş çocuğuydu ama iş hayatında mücadeleciydi. Vehbi Koç’un torunu, Rahmi Koç’un oğlu olmak kolay değil. Holding şirketlerinde ilk işe başladığında dedesi babasına mektup yazmıştı, patronun oğlu diye şımartmasınlar, müdürlerine tembih et diye… Düşünün ki Türkiye’nin en zenginlerinden birisiniz, sabah 7’de kalkıp aç karnına spor hocası gözetiminde ter atıyorsunuz. Mustafa Koç’u eleştirenlerin bu kadar parası olsa, belki de akşama kadar yatmayı tercih eder çoğu… Gezi sürecinde Divan Oteli’nin kapılarını açan Koç Ailesi’ne büyük bir sempati oluşmuştu. Tofaş işçileri de yaptıkları açıklamada Mustafa Koç’un ölümünden duydukları üzüntüyü bildirdi; “Bizler Tofaş’ta hak mücadelesi veren ve bundan dolayı da Koç Holding
yönetimi tarafından baskılara ve haksızlıklara uğramış işçileriz. Fakat bizler emekçiyiz, insanız. İnsan hayatına değer veririz. Bunun için Mustafa Koç’un hayatını kaybetmesinden dolayı üzüntülerimizi bildirir, ailesine ve yakınlarına başsağlığı dileriz.”
© Tüm hakları saklıdır.