17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasında hem polis fezlekesini hem de savcı Celal Kara’ya gönderilen 309 sayfalık raporu yazan Komiser Yardımcısı Hüseyin Korkmaz’a “yasama dokunulmazlığı olan bakanları neden örgüt üyesi olarak belirttiniz” sorusu yöneltildi, “görevi kötüye kullanma” suçlaması yapıldı. Korkmaz ise, “hukuk ve kanuni deliller neye işaret ediyorsa hazırladığımız raporda bunlara değindik” yanıtını verdi. Korkmaz, durumu rapora geçirilmemesinin “kamu görevlisinin suçu bildirmeme suçunu işlemesi anlamına geleceğini” savunarak esas bu durumunun hukuksuzluk olacağının altını çizdi.
İçişleri kaynaklarından alınan bilgiye göre, “görevi kötüye kullanmak” ile suçlanan Korkmaz’ın polis başmüfettişleri Ercüment Özbeyli, Cemil Zafer, Refik Felek ve Nevzat Yazıcı tarafından bilgisine başvuruldu.
Korkmaz müfettişlere şunları anlattı:
“Rapor tarafımca hazırlandıktan sonra büro amirim Mehmet Akif Üner, Şube Müdür Yardımcıları Yasin Topçu ve Kazım Aksoy ve Yakub Saygılı tarafından üzerinde düzeltmeler yapılıyordu. Bu konularda olduğu gibi başka konularda da soruşturma savcılarımız çalışmalarımızı raporlamak suretiyle kendilerine gönderilmesini sözlü veya yazılı olarak isteyebiliyorlardı. Bu raporla ilgili talimat sözlüdür. CMK 164-2.maddesine göre Cumhuriyet Savcısının vereceği talimatları yerine getirmekle yükümlüyüz. Raporun hazırlanışında ve gönderilişinde mevzuata aykırı hiçbir husus yoktur.”
Müfettişler ise Korkmaz’a bu beyanlarından sonra 17 Aralık soruşturmasına ilişkin hazırlanan rapordan sıralı amirlerinin bilgisinin bulunup bulunmadığını sordu. Hepsinin bilgisinin olduğunu belirten Korkmaz’a bunun üzerine ise şu soru yöneltildi:
“Bu dosya içerisinde yasama dokunulmazlığı, özel soruşturma ve kovuşturmaya tabi olan Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, İçişleri Bakanı Muammer Güler’i suç örgütü yöneticiliği, AB Bakanı Eğemen Bağış’ı ise örgüt üyesi olarak belirttiniz. Bu suretle yetkinizi ve görevinizi kötüye kullandığınız, suç isnadında bulunduğunuz anlaşılmaktadır. Bu hususta ifadenizi veriniz.”
Korkmaz’ın söz konusu suçlamaya yönelik savunması ise şöyle:
“İlgili soruşturma kapsamında, hukuk ve kanun çerçevesinde toplanan deliller, neye işaret ediyorsa raporumuzda buna değinerek bir değerlendirme ve bilgilendirmede bulunduk. Raporun hukuki geçerliliği ve süreci , adli makamların bileceği iştir. Soruşturmada adı geçen şahıslarla ilgili direk bir çalışma olmayıp, TCK 220 ve TCK 252, CMK 135\6 sayılan katalog suçlardan olduğundan böylece elde edilen deliller hukuki anlamda neyi işaret ediyorsa görevimiz gereği bunu rapora yansıttık. İddia edildiği gibi yasama dokunulmazlığı bulunan şahıslarla ilgili bir isnatta bulunmak , görevi kötüye kullanmak anlamına gelmez. Bilakis kamu görevlisinin suçu bildirmeme suçunu işlemesi anlamına gelir. Şöyle ki, haklı gerekçelere dayanan ihbar, şikâyet, dilekçe ve isnat Anayasal bir haktır. Adli kolluk görevlisi için ise bir görevdir. Anayasa’nın 83.maddesinde yasama dokunulmazlığı bulunan kimseler durdurulamaz, yakalanamaz, sorgulanamaz, tutuklanamaz, arama yapılamaz. Bu madde “haklarında şikâyetçi olunamaz” veya daha önce açıkladığım şekilde “elde edilen deliller adli makamlara intikal ettirilemez” şeklinde bir anlam taşımaz. Anlattığım bu gerekçelerle raporun hazırlanması ve gönderilişinde hiçbir şekilde hukuka aykırılık yoktur. Görevi gereğini yerine getirmektedir. Savcı talimatını yerine getirmiş olduk. Hakkında disiplin soruşturması yapılan sıfatı ile ifademin alınmasını ve hakkımda soruşturma yapılmasını gerektiren hiçbir hukuki dayanak ve delil olmadığı açıktır. Soruşturulmamı talep eden şahıslarla ilgili şikayet hakkım şikayet hakkım saklıdır.”