Gündem

12 Eylül hatırlatması: Kenan Evren, İstanbul Barosu'nun kapısına kilit vurdu, başkanı tutuklattı, peki ne oldu?

İşte 12 Eylül döneminin 9 yıl süren davası...

İstanbul Barosu'nun arşivinden: Avukat Orhan Adli Apaydın

09 Şubat 2018 19:31

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Türkiye Barolar Birliği ve Türk Tabipleri Birliği’nin başındaki ‘Türk’ çıkarılsın” sözleri kamuoyunda tartışılırken, avukat Aslı Kazan, eski İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan ile 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in 1992’deki mektuplaşmasını hatırlattı. Aslı Kazan, “Kenan Evren, 12 Eylül’de İstanbul Barosu’nun kapısına kilit vurup Başkanı Orhan Adli Apaydın’ı tutuklattı. Peki ne oldu?  Baro Başkanı tahliye oldu. Baro açıldı. Avukatlar Barolarının olduğu sokağa başkanlarının ismini verdiler. Dahası açılışa o Kenan Evren’i davet ettiler” dedi. Aslı Kazan, Turgut Kazan ile Kenan Evren’in birbirine yazdığı mektupların birer nüshasını da paylaştı. Barış Derneği yöneticilerine yönelik bir operasyon kapsamında 23 Şubat 1982’de tutuklanan eski İstanbul Barosu Başkanı Orhan Adli Apaydın, ağır sağlık sorunları nedeniyle tahliye edilmiş ve 1 Mart 1986’da vefat etmişti.

Afrin’e yönelik düzenlenen Zeytin Dalı Harekâtı’yla ilgili olarak Türk Tabipleri Birliği’nce yapılan açıklamada savaşın halk sağlığı sorunu olduğu hatırlatılmış, “Savaşa hayır, barış hemen şimdi” denmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TTB Merkez Konseyi yöneticileri için “terörist seviciler” demesinin ardından 11 yönetici hakkında soruşturma başlatılmış, 6 günlük gözaltının ardından doktorlar serbest bırakılmıştı. Geçen Salı düzenlenen AKP Grup Toplantısı’nda bir kez daha Türk Tabipleri Birliği’ni eleştirmiş ve “Bir defa Türk Tabipler Birliği’nin başındaki 'Türk' ifadesi zaten Bakanlar Kurulu kararıdır. Bir defa onun oradan hemen, süratle çıkarılması lazım. Sadece Tabipler Birliği değil, Türkiye Barolar Birliği ile ilgili de aynı şey” demişti.

12 Eylül döneminin 9 yıl süren davası

Türkiye Barış Derneği ile ilgili soruşturma, İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı'nın 27 Ekim 1980 tarihli soruşturma emri ile başladı. Soruşturma emrinde derneğin bir bülteninden dolayı soruşturma yapılması istenmiş olmasına rağmen, sonra derneğin kurulusundan itibaren bütün çalışmalarını kapsayacak biçimde genişletildi. Bütün yöneticilerin ifadeleri alındı ve soruşturma sürerken, İstanbul Sıkıyönetim Savcılığı, 30 Aralık 1980 ve 22 Ekim 1981 tarihlerinde, İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesi’ne başvurarak, iki kez tutuklama isteğinde bulundu.

Fakat mahkemeler bu istekleri geri çevirdi. Daha sonra Sıkıyönetim Savcılığı bir bilirkişi incelemesi yaptırarak yeniden tutuklama isteğinde bulundu. Prof. Dr. Kayıhan İçel, Prof. Dr. Erol Cihan ve asistan Şükrü Alpaslan tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda, dernek amacının ötesinde faaliyette bulunulduğu iddia ediliyordu.

Bu kez İstanbul 2 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi, 23 Şubat 1982 tarihinde, Barış Derneği'nin 44 yöneticisi hakkında, gıyaplarında tutuklama kararı verdi. Mahmut Dikersem, Reha İsvan, Orhan Adli Apaydın, Erdal Atabek, Aykut Göker, Tahsin Usluoglu, Haluk Tosun, Şefik Asan, Aybars Ungan, Ali Taygun, Uğur Kökden, Metin Özek, Niyazi Dalyancı, Ataol Behramoğlu, Ali Sirmen, Gencay Saylan, Ergun Elgin, Orhan Taylan, Hüseyin Bas, Nedim Tarhan, Mustafa Gazalci, İsmail Hakkı Öztorun, Nurettin Yılmaz, Kemal Anadil ve Melih Tümer tutuklanarak cezaevine kondu.

17 Mayıs 1982 tarihinde iddianame hazırlanarak Türkiye Barış Derneği Davası açıldı. İddianamede, derneğin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği yanlısı olduğu, Türkiye'deki meşru düzene ve bu düzeni sağlayan ittifaklara, NATO'ya karşı olduğu, mevcut düzeni yıkarak yerine Marksist bir düzen getirmeyi amaçladığı ileri sürülüyor ve sanıkların TCK'nin 141 ve 142. maddelerine göre cezalandırılmaları isteniyordu.

Türkiye Barış Derneği Davası'nda "savaş hâli" hükümleri uygulanıyordu. 27 sanığın sorgusunun yapılması 6 ay sürmüştü. 1,5 yıl devam eden dava süresince avukatlar, mahkemenin tutumunu birçok kez protesto ederek iki kez "reddi hakim" isteğinde bulundu. Ancak mahkeme bu talepleri kabul etmedi. Avukatlar iki kez de topluca mahkemeyi terk etti.

Davanın ilk bölümü, 14 Kasım 1983 günü açıklanan mahkûmiyet kararlarıyla bitti. İstanbul 2 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'nin mahkûmiyet kararını, Askeri Yargıtay 3. Dairesi oyçokluğuyla aldığı bir kararla ve "eksik inceleme" nedeniyle bozdu. Bozma kararından sonra yargılamaya devam edildi ve eski kararda dilenilmesine karar verildi. Bu ikinci karar, Askeri Yargıtay Daireler Kurulu'nun kararıyla bozuldu. Oyçokluğu ile alınan kararda bozma nedeni yine eksik inceleme olarak belirtiliyordu.

Öte yandan, Türkiye Barış Derneği'ne ilişkin ikinci bir dava daha açılmıştı. Bu davanın sanıklarından Halit Çelenk, Turgut Kazan, Turgut Arınır, Atilla Coşkun, Nezahet Gündoğmuş, Rasim Öz, Mustafa Özkan ve Ali Sen, ilk davada avukatıydı. İlk davada savunma görevi yapan bu avukatlar görevlerinden uzaklaştırıldı. 18 Mart 1986'da iki dava birleştirilerek tek dava hâline geldi.

Türkiye Barış Derneği Davası sürerken, dava sanıkları 1984 Nobel Barış Ödülü için aday gösterildi. Yine dava sürerken, sanıklardan Metin Özek'in de üyesi bulunduğu Savaşa Karşı Hekimler Nobel Barış Ödülü’nü aldı. Dava sanıklarından İstanbul Barosu eski Başkanı Orhan Adli Apaydın 1 Mart 1986'da, CHP milletvekili İsmail Hakki Öztorun 20 Haziran 1986'da hayatını kaybetti. Dava, 21 Nisan 1991'de tüm sanıkların beraatıyla sona erdi.