Gündem

12 Eylül davası 'zaman aşımı'ndan düştü!

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 12 Eylül soruşturmasında "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme" suçundan "kovuşturmaya yer olmadığı"na karar verdi

11 Ekim 2016 20:46

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 12 Eylül  askeri darbesinin sorumluları hakkında açılan soruşturmada "anayasal düzeni  ortadan kaldırmaya teşebbüs etme" suçundan takipsizlik kararı verdi. Kararda, darbeye ilişkin yargılanan, dönemin Genelkurmay Başkanı ve  Türkiye'nin 7.

Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı  Tahsin Şahinkaya'nın "ağırlaştırılmış müebbet hapis" cezasına çarptırıldıkları kaydedilerek, temyiz incelemesini yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesinin, hükümden sonra ölmeleri nedeniyle Evren ve Şahinkaya hakkındaki davanın düşürülmesi gerektiğine dikkat çekilerek, 12 Eylül darbesine ilişkin 30 yıllık olağanüstü zaman aşımı süresinin geçtiği de ifade edildi.

 

"Kovuşturmaya yer yok"

 

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 12 Eylül askeri darbesini yapan ve  darbe sonrasında görev alan arasında Kenan Evren'in de bulunduğu Milli Güvenlik  Konseyi Üyeleri ile çoğu hayatta olmayan asker ve siyasetçiler hakkında "darbe" suçundan yürüttüğü soruşturmayı tamamladı. Başsavcılık, birçok kişinin şikayetçi olduğu şüpheliler hakkında, soruşturma sonucunda "kovuşturmaya yer olmadığı"na karar verdi.

Arasında siyasetçilerin de bulunduğu bin 610 kişinin "mağdur" veya  "müşteki" olarak gösterildiği karara göre soruşturma, "anayasal düzeni ortadan  kaldırmaya teşebbüs etme", "TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme", "kasten öldürme", "işkence", "kişiyi hürriyetinden  yoksun bırakma", "hakaret", "tehdit", "kasten yaralama", "görevi kötüye kullanma", "cinsel istismar" suçlarından yürütüldü.

Suç tarihlerinin, TSK'nın komuta kademesinin görüşünü içeren "uyarı  mektubu"nu verdikleri 2 Ocak 1980 ile darbenin gerçekleştirildiği 12 Eylül 1980 ve TBMM Başkanlık Divanı'nın oluştuğu 6 Aralık 1983 arası olarak gösterildiği kararda, mağdur ve müştekilerin benzer şikayetleri özetlendi.

Ülkede asayişin bozulması bahane edilerek  Milli Güvenlik Konseyi üyeleri Osman Sedat Celasun, Nurettin Ersin, Mehmet Nejat Tümer, Ali Tahsin Şahinkaya ve Kenan Evren'in 12 Eylül 1980'de darbeyle ülke yönetimine el  koyduklarını anımsatan müşteki ve mağdurlar, bu şüphelilerin 6 Aralık 1983'e  kadar ele geçirdikleri statüyü  sürdürdüklerini ifade etti.

Darbe sonrasında birçok masum insanın haksız yere gözaltına alınarak uzun süre cezaevlerinde tutulduğunu, haksız yere idam kararlarının verildiğini  aktaran şikayetçilerden bir kısmı, cezaevlerinde kaldıkları süre zarfında  kendilerine veya yakınlarına yönelik işkence, eziyet, tehdit, hakaret ve  cinsel  istismar  suçlarının işlendiğini  belirtti. Darbe yapılmadan önce istişare toplantılarına katılan kuvvet, ordu ve sıkıyönetim komutanlarının fikir birliği içerisinde darbeye karar verdiklerini, suç tarihinde görev yapan tüm üst düzey komutanların da darbeye iştirak  ettiklerini belirten şikayetçiler, darbeyi yapan üst düzey komutanların, Milli Güvenlik Konseyi üyelerinin, bu konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin, "kurucu meclis" görevini ifa eden Danışma Meclisi üyelerinin, "TBMM'yi ortadan kaldırmak suretiyle anayasayı ihlal" suçunu işlediklerini  kaydetti.

Mağdur ve müştekiler, Milli Güvenlik Konseyi üyeleri ile darbe fikrini  destekleyen, darbe yapılmasına ve darbe döneminde işlenen suçlara iştirak eden tüm askeri yetkililer ile kamu görevlilerinden şikayetçi oldu.

 

Yargıtay'ın Evren ve Şahinkaya kararı aktarıldı   

 

Kararda, şikayetlerle ilgili olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının Evren ve Şahinkaya hakkında darbe suçundan kamu davası açtığı, diğer şüpheliler Celasun, Ersin ve Tümer hakkındaysa daha önce ölmeleri nedeniyle takipsizlik kararı verildiği belirtildi. Evren ve Şahinkaya'nın, yargılandıkları Ankara 10. Ağır Ceza  Mahkemesince "ağırlaştırılmış müebbet" hapse çarptırıldıkları anımsatılan kararda, kararın taraflarca temyiz edilmesi üzerine  Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 21 Haziran 2016'da, temyiz aşamasında ölmeleri nedeniyle sanıklar hakkındaki  davanın düşürülmesine karar verdiği aktarıldı.

Dairenin bu kararında, sanıkların üzerlerine atılı suçların zaman  aşımına uğrayıp uğramadığına yönelik değerlendirmelerde bulunduğu kaydedilen kararda, dairenin, 1 Haziran 2005'te yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'nın 77.  maddesinde insanlığa karşı suçların yaptırıma bağlandığına ve bu suçlar hakkında  zaman aşımının işlemeyeceğinin düzenlendiğine dikkat çektiğine yer verildi. Dairenin, "Bu düzenlemenin 1 Haziran 2005'ten önce işlenen suçlara  uygulanıp uygulanmayacağı"nı tartıştığı aktarılan kararda, dairenin, Anayasa'nın 38. maddesindeki 'Kimse, işlediği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı  bir fiilden dolayı cezalandırılamaz, kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç  için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez. Suç ve ceza zaman aşımı  ile ceza mahkumiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır' biçimindeki emredici düzenlemesini hatırlattığı ve "(Anayasa'da) Geriye yürüme  yasağının zaman aşımı yönünden de kabul edildiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla  sanıklara müsnet suçlar yönünden, zamanaşımı hükümlerinin uygulanmayacağına  ilişkin görüşlerin hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşması olanaklı değildir"  değerlendirmesinde bulunduğu bildirildi.

 

Zaman aşımı süresi doldu!

 

Takipsizlik kararında dairenin, suç tarihinde yürürlükte bulunması ve  sanıkların lehlerine olması nedeniyle uygulanan 765 sayılı TCK uyarınca, atılı  suçun dava zaman aşımına uğradığını belirttiği ancak sanıkların, hüküm  verildikten sonra öldüklerinden zaman aşımına ilişkin değerlendirme  yapılamayacağı ve kamu davasının ölüm nedeniyle düşürülmesinde zorunluluk  bulunduğu sonucuna vardığı ifade edildi.  Kararda, bu nedenle Evren, Şahinkaya, Celasun, Ersin ve Tümer hakkında  atılı suçlardan daha önce soruşturma yapılarak karar verilmiş olması nedeniyle  "yeniden soruşturma yapılmasına yer olmadığına"; şüphelilerden Bedrettin  Demirel, Selahattin Demircioğlu, Ali Sait Özçivril, Ali Haydar Saltık, Recep  Orhan Ergün, Mehmet Sadi Sevük, Abdukadir Turhan Sökmen, Ragıp Uluğbay, Mehmet  Cemalettin Altınok, Mehmet Süreyya Yüksel, Tevfik Fikret Oktay, Hüseyin Hüsnü  Çelenkler, Mehmet Talat Çetinelli, Selahattin Cambazoğlu, Mehmet Kemal Yamak, Sabri Deliç ve Mustafa Necdet Öztorun'un ise öldükleri anlaşıldığından "haklarında soruşturma yapılmasına yer olmadığına" karar verildiği aktarıldı.

Şikayetlere  konu diğer tüm suçlar yönünden yapılan değerlendirmede ise darbe suçunun 12 Eylül 1980'de işlenip sona erdiği ancak sonrasında  temel  hak ve özgürlüklerin tamamen güvencesiz bırakılması ve demokratik rejime  geçilmesine izin verilmemesi nedeniyle darbe koşullarının TBMM'nin görevine  başlamasına kadar devam ettiği ve TBMM Başkanlık Divanının oluştuğu 6 Aralık 1983'ün suçun bitiş tarihi olarak kabul edildiği bildirilen kararda, Yargıtay içtihatları doğrultusunda  ve suç tarihinde yürürlükte olan 765 sayılı TCK  uyarınca suçun bitiş tarihinden bu yana 20 yıllık olağan ve 30 yıllık olağanüstü dava zamanaşımı sürelerinin dolduğu, bu nedenle tüm şüpheliler hakkında üzerlerine atılı bulunan suçlardan dolayı kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği kaydedildi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, geçen aylarda, çoğunluğu 12 Eylül döneminde Ankara Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şube ile Mamak Askeri Cezaevinde işkenceye uğradığını iddia eden 129 kişinin suç duyurusu üzerine dönemin polis ve asker şüphelileri hakkında yürüttüğü soruşturmada da suçlamalar zaman aşımına uğradığı gerekçesiyle takipsizlik kararı vermişti.