Köln'de ırkçı NSU örgütü tarafından düzenlenen Keup Caddesi saldırısının onuncu yıl anma etkinliklerine katılan Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, konuşmasında "Kenetlenelim" mesajı verdi. Mainz'ta yayımlanan Allgemeine Zeitung'un etkinliğe ve Gauck'un mesajına ilişkin yorumu şöyle:
“Cumhurbaşkanı her zaman olduğu gibi empati barındıran sözcükler seçti. Joachim Gauck, Köln'deki terör saldırısının 10'uncu yıldönümü vesilesiyle yaptığı konuşmada, “Bugün birlikteyiz” dedi. Fakat gerçekten de öyle mi? Almanya gerçekten de yabancı düşmanlığına karşı mücadelede birliktelik sergiliyor mu? Bugünkü bulgulara göre, 2004 yılındaki saldırıyı NSU teröristleri Mundlos ve Böhnhardt düzenledi. Bunun acısını çekenlerse suçla ilişkilendirilen ve zan altında bırakılan Türkler oldu. NSU örgütünün bütünüyle Alman güvenlik birimleri tarihinde İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki en karanlık bölüm olduğu kesin. Akıl almaz şeyler oldu. Yetkililerin kutsal vaatlerinin doğru olup olmadığını ileriki yıllar ortaya çıkartacak. Gauck'un ‘Birlikteyiz' demesi Türk vatandaşları açısından özel bir anlam taşıyor. Erdoğan gerçekten de Türkiye'yi neredeyse totaliter bir devlete dönüştürmeyi başarırsa, tüm özgürlükçü düşünen Avrupalıların ‘birlikte' hareket etmesi çok daha büyük bir önem kazanacak.”
Kölner Stadt-Anzeiger'de yer alan aynı konudaki yorumda ise çok kültürlülüğün önemine dikkat çekiliyor:
“Uzun yıllar boyunca Almanya'da entegrasyonun güya başarısızlığa uğradığı yönündeki tartışmalarda, kültürün birleştirici etkisine duyulan güven, ‘multi-kulti' söylemi diye aşağılandı. Oysa farklı kültürlerin birbirleri ile temasından nasıl bir enerji ve güç doğabileceği hafta sonu Mülheim'daki festivalde, her yerde hissediliyordu. Cumhurbaşkanı Gauck'un altını çizdiği ‘biz', içine alıcı bir ‘biz'. Gauck'un bahsettiği bu 'biz' sadece bir kesimi dışlıyor. O da ‘bizim için sınırsız değere sahip olanı nefretleriyle tahrip etmek isteyenler. Ama Gauck'un ‘bizi' aynı zamanda dışa açık olmalı, insanlar ve onların özgürlükleriyle dayanışma içinde olmalı, onların rahat ve huzurunu esas almalı. Mülteciler ve sığınma başvurusu yapanlar düşünüldüğünde, bu ‘biz'in yeni zorlukların üstesinden gelmeyi başarabilmesi gerekiyor.”
Süddeutsche Zeitung'da hafta sonu yemin ederek göreve başlayan Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah El Sisi'ye ilişkin bir yorum göze çarpıyor:
“El Sisi'yi bekleyen görevler arasında en zoru yolsuzluğu azaltmak ve Mısır'ın eksikliğini çektiği hukuk devleti, kurumsal verimlilik ve sosyal adaletin koşullarını oluşturmak. Yeni Cumhurbaşkanı ülkesine hizmet edebilir veya çok acı bir şekilde hayal kırıklığına uğratabilir. El Sisi, Mısır'ı çağdaşlığa taşıyabilir veya ikinci bir Mübarek gibi yönetebilir.”
Der Tagesspiegel'de ise Ukrayna'nın yeni Devlet Başkanı Petro Poroşenko'ya ilişkin bir yoruma yer veriliyor:
“Poroşenko ateşkese nasıl ulaşılabileceğini söylemedi fakat anlaşılan o ki Rusya ile müzakerelere bel bağlamış durumda. Şu ana kadar bu tür görüşmeler yalnızca doğalgaz çerçevesinde yapıldı, ancak hafta sonunda ilk kez iki tarafın temsilcileri çatışmaları dizginlemek amacıyla Kiev'de bir araya geldi. Bunun arkasında, Ukrayna'nın doğusunda barışın yolunun Moskova'dan geçmesi yatıyor. Rusya, Ukrayna'ya çatışmalara son verilmesi çağrısında bulundu ve gerginliğin yatışmasının küçük bir sinyali olarak da sınır kontrolünün sıkılaştırılacağını duyurdu. Rus savaşçıların desteği ve Rus silahları olmadan, ayrılıkçıların mücadelelerini uzun süre devam ettirebilmelerine imkân yok. Şimdi Moskova'nın sözlerini icraatın izlemesi gerekiyor.”