23 Eylül 2013 11:27
Spor Toto Süper Lig'in 5. haftasında Olimpiyat Stadı'nda oynanan Beşiktaş-Galatasaray derbisi, bitime 2 dakika kala seyircilerin sahaya inmesinden dolayı yarıda kaldı.
Milliyet’ten Fevzi Aksoy, Şansal Büyüka, Atilla Gökçe, Osman Şenher; Vatan’dan Sinan Engin, Kadir Çetinçalı, Güntekin Onay, Ömer Güvenç, Ruşen Çakır, Serhat Ulueren, Skorer’den Serdar Kelleci, Bilal Meşe; Akşam’dan Mustafa Sapmaz, Alen Markaryan; Hürriyet’ten Kanat Atkaya, İlker Yasin, Hakan Ünsal, İlhan Söyler; Sabah’tan Levent Tüzemen, Fatih Doğan, Ömer Üründül, Ahmet Çakar, Metin Tekin, Rıdvan Dilmen; Pas Fotomaç’tan Bülent Ünder, Mert Aydın, Fuat Yaman, Serkan Korkmaz; Fanatik’ten Serdar Tatlı; Cumhuriyet’ten Arif Kızılyalın, Adnan Dinçer, Kaşif Töre, Ali İsmet Ural, Osman Korkmazel ve Taraf’tan Ahmet Talimciler Beşiktaş ile Galatasaray arasında oynan olaylı derbiyi yazdı.
10 gazeteden 35 yazarın derbi hakkındaki görüşlerinin bir bölümü şöyle:
Fevzi Aksoy – Milliyet
Suçlu kim?
Nedense kültürel yapımızda hep kendimizi haklı görmeye zorlayan bir dürtü vardır. Araba kazası yapan iki sürücünün biri muhakkak bir diğerini suçlu bulur, kırmızı ışıkta geçmiş olsa bile. Mesela politikacılar hiç suçlu olmazlar.
Öbür yandan bir teknik direktör çıkar kaybedilen bir maçtan sonra ‘suçlu benim derse’ inanmayız, ‘o bir nevi suçsuz olduğunu söylemek istiyor’ deriz.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Şansal Büyüka – Milliyet
Gök kafesten çıkış
Beşiktaş’ın yetmiş bin küsur Kara kartal’ı koca Olimpiyat Stadı’nda kanatlarıyla adeta bir “Gök kafes” kurmuştu... Sanki o kanatlarla yeri-göğü kaplamış, “buradan çıkış yok“ der gibiydi...
Ama gördük ki, Galatasaray bu muhteşem atmosferden çok da etkilenmiş gibi görünmedi... Maça da bayağı iyi başladı... Öyle ki Beşiktaş iki pas yapmakta bile zorlandı...
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Atilla Gökçe – Milliyet
Futbolun utanç günü
Alın size ders gibi bir futbol maçı!..
Galatasaray, hasret kaldığı galibiyeti hatırladı... Beşiktaş da unuttuğu yenilgiyi.
Biri, 72 bin taraftarının önünde maçın kesin favorisiydi. Öteki, Şampiyonlar Ligi maçından Real Madrid’e ezilerek çıkmış, gururu incinmişti.
Olimpiyat Stadı’nın o ünlü rüzgârı her şeyi tersine çevirdi. Gururla yüksekten uçanlar, burun üstü çakıldılar. Hüzün ve utançla gerilip birbirlerine öfkelenenler her şeyi unuttu, iki golle yaşama sevincine tutundu.
Evet, neydi dersimiz? Futbolda dün yoktur! Her maç taze bir başlangıç (ya da bitiş) olabilir!
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Osman Şenher – Milliyet
Onur mücadelesi
Galatasaray için Beşiktaş karşılaşması Real Madrid maçında alınan farklı yenilgiden sonra daha çok önem kazanmıştı. Bu maçın kaybedilmesi halinde futbolcular, Fatih Terim, yönetim çok zor günler geçireceklerdi. Ama en başta Fatih takımını çok iyi hazırlamış. Bu karşılaşmanın onur mücadelesi olduğunu, kötü günlerin geride kalacağını, camianın bu galibiyete çok ihtiyacı olduğunu belli ki hepsine tek tek anlatmış.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Sinan Engin – Vatan
Hatalarla gelen mağlubiyet
Beşiktaş ilk kez favori olduğu bir maçı kaybetti. Hani derbilerin favorileri olmaz derler ya ama bu maç öncesi ibre siyah-beyazlılardan yanaydı. Hafta içi Real Madrid hezimetinden sonra yorgun ve moralsiz G.Saray’a ilk devre üstünlük sağlayan Beşiktaş, golü buldu ve istediği pozisyonları da yakaladı. Hele ki Fernandes yakaladığı pozisyonda golü atsaydı, maç daha farklı yerlere gidebilirdi.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Kadir Çetinçalı – Vatan
Sezonun kırılma maçı
Akıl almaz olayların döndüğü bir derbi geride kaldı. Favori Beşiktaş’tı. Kazanmayı unutmuş, başkan-teknik adam krizine saplanmış G.Saray, belki de sezonu yitirmek üzereyken ayağa kalktı. Hem de 76 bin taraftarın önünde, kimsesizken zaferle çıktı.
Beşiktaş favoriydi ama G.Saray onurlu direnişlerin kulübüdür. Sarı-kırmızılılar için maç stres yüklüydü. Bilic 4 maçı kazanarak ve her maç üstüne koyan takımını sahaya sürerken, Terim bildiğini okudu 2 forvetle ya hero ya merro dedi.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Güntekin Onay – Vatan
Hatalar ve tecrübe
Beşiktaş tedirgin başladığı maçta 10. dakikadan sonra G.Saray’ın zaaflarını bulmaya başladı. Maçın başından itibaren Drogba’ya yüksek top atıp dönen topa baskı yapmaktan başka planı olmayan rakibi karşısında önce Fernandes ile %100 bir gol kaçıran siyah-beyazlılar, Fernandes-Gökhan-Serdar üçlüsünün harika kanat kombinasyonu ile golü buldu. Almeida’nın ters kademede kendisini kapatmakla görevli Sabri’ye üstünlük kurmasını zaten bekliyorduk. Beşiktaş bu şekilde golü buldu ancak bu yanlış eşleşmeyi daha fazla kullanamadı. 1-0’ın ardından Almeida ile 2. golü bulmuş olsa G.Saray iyice kontrolü kaybedecek ve maç belki de o dakikada kopacaktı.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Ömer Güvenç – Vatan
İlk yarı G.Saray 2. yarı Beşiktaş
Sezonun ilk derbisinde 4’te 4 yapan Beşiktaş, 5’te 5 yapmak için sahaya çıkmıştı. Ama özellikle 2. yarıdaki silik futboluyla bu isteği gerçekleşmedi. İlk 45 dakikaya G.Saray beklenmedik bir şekilde sanki kendi sahasında oynuyormuş gibi etkili başladı, Beşiktaş kalesine yüklendi. Bu ataklar 10 dakika sürdü.
12’de Fernandes inanılmaz bir gol kaçırdı. Belki bu gol olsa Beşiktaş daha cesur oynayacaktı. Bu dakikadan sonra G.Saray kendi kabuğuna çekildi, Beşiktaş daha çok golü düşündü. Nitekim gol gecikmedi, Almeida takımını öne geçirdi. Bu golde ise Serdar’ın payı büyüktü. Ardından yine Almeida pozisyon harcadı.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Ruşen Çakır – Vatan
Güzel maç, tatsız final
Real Madrid hezimetinin TT Arena’nın otoparkının dışında arkadaşlarımı beklerken Beşiktaş teknik direktörü Biliç’le karşılaşmış ve kendisine İngilizce “umarım bu hafta sonu bizi yenmezsiniz” demiştim. Biliç tek sözcükle cevap vermişti: İnşallah. Ne kastettiğini anlamamıştım. Sahiden centilmenlik yapıp G.Saray’ın yenmesine mi inşallah diyordu, yoksa “inşallah dediğiniz gibi olur” demeye mi getiriyordu. Neyse sonuçta benim temennim gerçekleşmiş oldu ve sarı-kırmızılılar son derece zor bir maçı 2-1 ya da 3-0 kazanarak kötü gidişe son verdi.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Serhat Ulueren – Vatan
Burak, Terim'i bitiriyor
Son zamanlarda yakın çevremden hep aynı sözleri duyar oldum; “Fatih Hoca’ya karşı neden bu kadar acımasızsın, niçin bu kadar sert ve ağır eleştiriler yapıyorsun? Yönetime baksana, teknik adamlarının arkasından ne işler çeviriyorlar. Kötü sonuçlarda tek suçlu Terim mi? Yönetim ve milyon Euro’lar alan futbolcuların kabahati yok mu?”
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Serdar Kelleci - Skorer
Sahaya kim girdi?
Sahaya 1453 mü girdi Çarşı mı girdi? Bunu bilemiyorum. Çok da bilmek istemiyorum. İstiyorum ki futbol konuşalım futbol yazalım. Biliyorum ki kamuoyu çoğunlukla sahaya giren taraftarları konuşacak. Bu güzelim maça böylelikle yazık olacak. O yüzden sadece futboldan bahsedeceğim.
http://skorer.milliyet.com.tr/serdar-kelleci/sahaya-kim-girdi-/YazarYazisi/1767209/default.htm
Bilal Meşe – Skorer
Eserinizle gurur duyun!
Gözlerime inanamadım!
Tüylerim diken - diken oldu!
Arkadaşlar, neticede bu bir oyun...
Kazanırsınız, kaybedersiniz, bu asla dünyanın sonu değil...
Kaldı ki, Beşiktaş ligde dolu - dizgin gidiyor...
Dört maç kazanmış, derbiyi kaybetmesine sadece bir dakika kalmış.
Olsun, Beşiktaş yenilsin, ne fark eder...
Kaldı ki, bitmeyen maçta kantarda Galatasaray ağır basmadı mı?
Kaçan fırsatları anımsayın, kimin galibiyete yakın olduğunu görmeyecek kadar kör müsünüz?
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Mustafa Sapmaz – Akşam
Hatalar
Fatih Terim, kurduğu 11 ile belli ki, Real Madrid maçının ilk yarım saatindeki futbolu bekliyordu oyuncularından. Beşiktaş, beklemek yerine baskı yaparak başladı. Topu alan Sarı-Kırmızılı oyuncuya üç kişi ile baskı uyguladılar. Aslında bu baskıdan topu kaçabilseler, ters kanada dönerek Beşiktaş kalesinde fırsatlar yakalayabilirlerdi. Ancak ilk yarı boyunca pek mümkün olmadı.
Beşiktaş kaptığı bu toplardan birinde, sağ kanadından hızlı oynadığında Almeida ile golü bulurken golden önce Melo’nun erken hamlesi, topu iyi kullanan Gökhan Töre karşısında büyük hataydı!
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Alen Markaryan – Akşam
İkramiye
Bir haftadır söylüyoruz: “Tahriklere kapılmadan sadece işimizi yapalım” diye.
Dinletemedik.
“Her kalabalığı para olarak görmeyin” dedik.
Dinletemedik.
“Bu takıma yazık edeceksiniz” diyoruz.
Dinletemiyoruz.
Alacağımız maçı kaybetmişiz, hükmen kapıda;
Adam sahaya girmiş resim çektiriyor.
Nasıl Beşiktaşlılık bu, anlamadım!
Esasında maçın büyük resmi;
Çocuğun sahada çekildiği o küçük resimdi.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Kanat Atkaya - Hürriyet
Lige 'format' atmak
Ligin seyri açısından müthiş önemli, Galatasaray bakımından kritik direnç noktası konumunda, Beşiktaş cephesi için de özgüvene tavan yaptırabilecek bir maç.
Sezonun düne kadar biriken istatistikleri Beşiktaş’ın neredeyse bir kişi fazla oynadığını, daha fazla koştuğunu, sahayı daha iyi paylaştığını, istediğini almak bahsinde daha cevval davrandığını işaret ediyor. Beri yanda kulüp içinde huzursuz, sahada yüksek beklentileri karşılamak noktasında yetersiz Galatasaray var. Özetle, favori Beşiktaş, sallantıda olan Galatasaray. Hal böyleyken “puansızlığını” telafi etmek çabasında fakat çare üretemeyen Galatasaray’ın baskısıyla başlıyor maç. Beşiktaş ilk atakları soğukkanlılıkla savuşturduktan sonra Almeida ile minimum pozisyondan maksimum fayda sağlayarak öne geçiyor. G.Saray’ın lig performansı açısından bir klasik çalıyor çalmaya başlıyor radyolarda: “Bana kaderimin bir oyunu mu bu?”
Formsuz ve belli ki aklı transfer sürecinde miksere takılmış golcü Burak Yılmaz’ın hovardalık boyutunda kaçırdığı goller, Beşiktaş’ın gol sonrası yaşadığı bariz iştahsızlık oyunun rengini değiştiriyor sonra yavaş yavaş...
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
İlker Yasin – Hürriyet
Uyku tulumu
Olimpiyat’ı alamadık. Euro 2020 yarı finalini veya finalini de rüyamızda görürüz. Bu ülke, bir spor ülkesi değil...
Bu ülke, spor üzerinden, futbol üzerinden kavgalar yapar. Siyasetin de, bu kavgalardan prim yapmak isteyen, nemalanmak isteyen bir ülke olduğunu kabul etmemiz lazım. Çarşı Grubu’nun, son zamanlarda yaratmış olduğu siyasi görüşün iktidardaki erkler tarafından benimsenmediği bilinen bir gerçek... Şimdi, bu durumda 76 bin kişinin toplandığı bir ortamda, 90 dakika düzgün giden bir maçın uzatma dakikalarındaki bu olayı neye bağlayacağız? Çarşı’nan ve Beşiktaş sempatisinden hoşlanmayan, siyasal iktidarın bir provokasyonuna mı bağlayacağız? Bence hayır.
Niye 90 dakika beklesinler?
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Hakan Ünsal – Hürriyet
Anlamsız tepki...
İnsanın aklı almıyor. Son yılların en iyi lig başlangıcını yapmış, oynadığı oyunla herkesin takdirini kazanmanın ötesine geçerek, en önemli şampiyonluk adayı olmuş bir takımın seyircisi daha ligin başında nasıl böyle bir olaya sebep olur inanmak zor.
Üstelik son dakika ve rakip oyuncu Melo oyundan atılmış. Ha diyebilirler ki hakemin kararları. İyi de Galatasaray’a da sorsanız onlar da hakemden şikayet eder. Kaldı ki hakem bence sahaya girecek, ortalığı kırıp dökecek kadar ne yaptı? Ben bunu tamamen futbol dışı sebeplere bağlıyorum. Polise karşı içlerinde yaşattıkları tepkinin dışa vurumu oldu bu. Ama her ne sebeple olursa olsun burası futbol sahası ve bu tarz olaylar sadece bunu yapanlara kaybettirir. Dolayısı ile Beşiktaş takımı sahada kaybetmiştir ve bu telafi edilir. Ama asıl kaybeden Beşiktaş seyircisidir.
Alacakları ceza iyi giden takımlarına ciddi bir darbedir ve telafisi zor olacaktır.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
İlhan Söyler – Hürriyet
Drogba olmasaydı...
Galatasaray, “Nasıl kazandı?” sorusunun iki yanıtı var: İlki açık:
- Elbette Didier Drogba sayesinde.
G.Saray ilk yarıda uzun topları Drogba’ya indirerek, gol aradı. Ama Escude ve Sivok bu oyuncuyu sıkı bir markaja aldı. Hatta Drogba ile uğraştıkları için sık sık Burak’ı bile unuttular. Burak iki kez kaleci ile karşı karşıya geldi ama Tolga’yı geçemedi. Drogba için son söz:
- Herkesin örnek alması gereken bir golcü, futbolcu, profesyonel ve insan...
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Levent Tüzemen – Sabah
Terim el attı Drogba bitirdi
Galatasaray 75 bin kişinin önünde Beşiktaş'ı yenerken hem prestijini kurtardı hem de şampiyonluk yarışından kopmadı. Eğer, Galatasaray kaybetseydi Fatih Hoca ard niyetliler tarafından çarmıha gerilecekti. Ayrıca Burak kaçırdığı gollerle "Hedef adam" haline gelecekti. Fatih Hoca'nın ilk yarıdaki oyun sistemi hatalıydı ve işlemedi. Engin sağda etkisizdi. Burak sola kayarak oynayınca ve Drogba'ya yanaşmayınca Galatasaray pozisyon üretmekte zorlandı. Sneijder, Hakan Balta'ya yardım etmediği için Beşiktaş sağdan etkili bindirmeler yaptı. Galatasaray golü de zaten Balta'nın bölgesinden verdiği pozisyonda yedi. Burak'ın kaçırdığı gol Romanya'ya, Antalya'ya, Bursa'ya atamadığı gollerin kopyasıydı. Bu vuruşu defalarca yapan kaçıran ve gol kralı olmuş bir oyuncu hiç mi ders almaz.
Zorlukları aşmanın iki yolu vardır:
1-Ya zorluk yaratan durumları değiştireceksiniz.
2- Ya da zorluklara yaklaşımınızı değiştireceksiniz.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Fatih Doğan - Sabah
Beşiktaş ve futbol kaybetti!
Beşiktaş ilk dört hafta herkesin saygısını kazanacak bir performansa imza attı. Ezberleri bozan, rakiplerini korkutan müthiş bir mücadele ortaya koydu. Bu saygıyı hak etmek için son iki yılın şampiyonu G.Saray'ı yenip psikolojik eşiği açmak için daha fazlasına ihtiyacı vardı. Derbiye iyi de başladı. Almeida ile golü bulmuş bir Beşiktaş vardı. Biraz daha cesur ve şanslı olabilse ikinci golü bulabilirdi
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Ömer Üründül - Sabah
Futbol terörü yine sahne aldı! yazık
Galatasaray deplasman derbisine aynı Real Madrid maçındaki gibi oyunu karşı alana yıkarak hücum presle başladı. Beşiktaş ise akılcı bir taktikle ilk bölümü geride kalabalık biçimde alan daraltan sağlam bir savunma kurgusuyla geçirdi. Ve de yoğun baskıda pozisyon vermedi. Sonra ilk karşı alana geçişinde sürpriz bir pozisyonda Fernandes yüzde yüz bir golü kaçırdı. Kısa süre sonra da çok başarılı bir sağ kanat organizasyonu sonucu Almedia'nın arka direkteki kafasıyla skor avantajı yakaladılar. Bu gol zaten morali bozuk olan Galatasaray'da bocalama dönemi başlattı. Ama Beşiktaş bu avantajı ikinci bir golle değerlendiremedi.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Ahmet Çakar – Sabah
Hepinize yazıklar olsun
Önce Beşiktaş seyircisine yazıklar olsun... Liderdiler, sonuçta bir maç kaybedeceklerdi ortalığı savaş alanına çevirdiler. Sonra Melo'ya yazıklar olsun... Yaptığı vahşice faul bütün tribünleri galeyana getirdi... Tamam her kırmızı karttan sonra seyirci tahrik olacaksa futbol oynamayalım daha iyi ama sonuç olarak aynı kırmızı kartı Melo değil de örneğin Burak görse dün geceki vahşet yaşanmazdı.
Sonra da HAKEM FIRAT AYDINUS'A YAZIKLAR OLSUN...
Kartları es geçti, faulleri görmedi.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Metin Tekin – Sabah
Neden, nasıl?
Dün gecenin sonunda ille de futboldan bahsetmek gerekiyorsa özetle şunları söyleyebiliriz; İlk yarıda Beşiktaş'ın doğru oyunu ile gelen 1-0'lık skor üstünlüğü ve ikinci yarıda da Galatasaray'ın oyuncu kalitesi ile gelen galibiyeti. Çünkü Beşiktaş bir oyun takımı, oyuncu takımı değil. Bu tür bir oyun hiç kolay değildir ve 90 dakikanın büyük bölümünü böyle oynamak zorunda Beşiktaş.
Özellikle bu seviyede maçlarda.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Rıdvan Dilmen – Sabah
Sakın yasak kalkmasın!
Güzelim maça hatta sezona yaşanan olaylar damgasını vuracak. Bu olaylardan sonra nasıl yorum yapacağını da bilemiyor insan... "Rakip takım taraftarı da maçlara gitsin, dostluk olsun" bunlar hep yalan... Bunları bir tarafa bıraksınlar... Bu karar sakın ha sıkın değişmesin. Böyle gayet iyi. Olimpiyat Stadı'nda G.Saray taraftarının da olduğunu düşünebiliyor musunuz? O zaman ne olacaktı, o 3 bin-5 bin rakip taraftarın güvenliği de sağlanamayacaktı.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Bülent Ünder – Pas Fotomaç
Bruma hamlesi
Galatasaray ilk yarı kötü bir futbol sergiledi. Ancak ikinci yarıda nasıl oldu da oyunu kendi lehine çevirecek bir duruma geldi?
Aslında Galatasaray oyuna hiç de kötü başlamadı. İlk 15 dakikada takım oyuna ağırlığını koyar görüntü verdi.
Bu olumlu görüntüyü sarı kırmızılılar yediği gole kadar sürdürdü. Beklenmedik gol Galatasaray'ı oyundan düşürdü.
Sarı-kırmızılılar birden demoralize oldu. Oyuna ağırlığını koyan, sahanın her yerinde rakibe basan, topu yönlendiren takım olarak görmeye alıştığımız Galatasaray bu stilini ilk yarıda Beşiktaş'a kaptırdı.
Siyah-beyazlılar, Galatasaray'ı bir bakıma kendi silahları yani oyun sistemi ile vurmak istedi. Bu da çok büyük bir güç ve fizik kapasitesi isteyen bir durum. Dolayısıyla Beşiktaş'ı yıprattı. İkinci yarıda G.Saray oyuncu değişikliği ile kendi sistemini sahaya yansıtınca son 45'te oyuna ağırlığını koyup istediği skora gitti.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Mert Aydın - Pas Fotomaç
Dün dündür
Süleyman Demirel'in şu sözleri futbol için de geçerli olmalı:
Dün dündür bugün bugündür.
Ne birkaç gün önceki galibiyet bugün için bir şey ifade eder ne de mağlubiyet.
İki takım da derbiye çıkarken bunu düşünmek zorundaydı.
Galatasaray pas oyunuyla rakip presi geçme amacındaydı. Drogba'ya topu aktarmaktı hedef.
Ancak Beşiktaş'ın presi bu oyunu bozdu. Gökhan-Serdar ikilisinin kaptığı toplardan ilkini Fernandes kaçırdı, ikincisini Almeida gol yaptı.
Devre bitene kadar Beşiktaş zaten sınırda olan Galatasaray moralini sıfırlayabilecek ikinci golü bulamadı.
Devrenin sonlarına doğru Burak da önemli bir fırsatı kullanamadı.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Fuat Yaman – Pas Fotomaç
Futbol kaybetti
Derbileri favori kazanmaz hurafesi gerçekleşir mi? Sistemi ve kadrosu oturmuş Beşiktaş, yıldız oyuncuları olan ama yerleşim, konsantre sorunları olan Galatasaray karşısında ne yapar? İlk yarı oyun nerdeyse tamamen Beşiktaş'ın istediği gibi geçti.
Orta alanda bol paslı, topa sahip olan Beşiktaş hem golü buldu, hem de oyunu kopartacak pozisyonları yakaladı. Özellikle sağ tarafta Serdar ve Gökhan’la G.Saray'ın zayıf sol tarafını çok iyi kullandılar.
Yediği golün etkisiyle oyundan iyice düşen Galatasaray'a karşı maçı bitirecek kararlılığı ve isteği göstermemesi Beşiktaş'ın büyük hatasıydı.
Orta alanda Atiba ve Veli ile G.Saray'a atak başlatma imkânı bile vermedi. Devrenin sonlarında Beşiktaş oyun temposunu düşürmek istedi.
Bu; G.Saray'a, oyuna girme ve ısınma imkânı verdi. Burak'la yakalanan fırsat gol olsa futbolun sürprizine tanık olacaktık. İkinci yarıya Engin-Bruma değişikliğiyle başladı Cimbom. Değişiklik bununla kalmadı.
Galatasaray oyuna önde basarak Beşiktaş'ın pas trafiğini bozdu. Ataklarını kararlı ve bilinçli yapmaya başladı.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Serkan Korkmaz – Pas Fotomaç
Burak yerine Umut
Bir tarafta şampiyonluk maçına çıkıyormuşçasına tüm İstanbul'u siyah beyaza boyayan Beşiktaş, diğer tarafta Şampiyonlar Ligi'nde gruptan çıkma şansını son maçına bırakmış Fatih Terim ve Galatasaray vardı ADETA...
Sezonun 5. haftası olması itibarıyla haddinden önemli bir derbiydi daha başlamadan.
Maç, Terim'in Umut yerine Drogba, Gökhan yerine Dany tercihleriyle ilk düdükten önce başlamıştı adeta. Beşiktaş, Galatasaray karşısında uzun zamandır bu denli favori değildi.
Daha istekli başlayan Galatasaray olsa da, maçın ilk golü Almeida'dan geldi. Keza, Hakan Balta'nın olduğu kanat, golün pasını veren Serdar'ın yıldızlaşacağı kadar kırılgandı.
Sanıyorum ki; 2. yarı başlarken tüm Galatasaraylılar, Terim'i ve sezonu kaybetme riskinin artık daha da çok farkındaydı. İlk yarının sonundaki baskı devam ediyordu ve son maçlara kıyasla hayli şuurluydu.
Ve beraberliği getiren Didier Drogba'nın golü sanki "malumun ilanı''ydı.
Keza, Serdar’ın olduğu kanat, golün pasın› veren Bruma'nın yıldızlaşacağı kadar kırılgandı.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Serdar Tatlı – Fanatik
Kartlar isabetsiz
90+2. dakikada Beşiktaş seyircisinin sahaya inmesi, maç içerisinde hakemin vermiş olduğu kararların da maçın da önüne geçti. Birçok kesimde Beşiktaş’ın dış etkenler tarafından önünün kesileceği korkusu ve endişesi özellikle son günlerde sıkça telaffuz ediliyordu. Dün akşam şunu gördük ki, Beşiktaş’ın önünü, Beşiktaş taraftarı dış güçlere fırsat vermeden kendi eliyle önlemiş oldu! Melo kayarak Motta’ya çok sert bir harekette bulundu. Hem skor üstünlüğü hem de maçın sonuna gelinmesi Fırat Aydınus için Melo’ya kırmızı kart göstermesini çok kolaylaştırdı. Ama ilginç olanı, hem eksik kalmış bir takıma karşı hem de tehlikeli bir noktadan serbest vuruş kazanılmışken, belki de devamında golle sonuçlanabilecek bir pozisyona sahipken, Beşiktaş taraftarı buna izin vermeyip, oyunun tatil edilmesine neden oldu. Aslında pozisyonlara baktığımız zaman tartışılacak kararlar da yok değil.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Arif Kızılyalın – Cumhuriyet
Yazık Ettiler Geri Dönüş 2'ye!
Bu filmin ilk serisini 2008 yılının sıcak bir yaz akşamı Viyana’nın eski adıyla Prater, yeni adıyla Ernst Hapel Stadı’nda izlemiştim. Fatih Terim yönetiminde ulusal futbol takımı, 2 kez geriye düştüğü muhteşem çeyrek finalde, Slaven Bilic’in Hırvatistanı’nı penaltılarla elemiş, adını EURO 2008 yarıfinaline yazdırmıştı. O maçın şifresi ‘geri dönüş’tü. Yılmadan, yıkılmadan, sonuca ulaşmıştı Ay - Yıldızlılarımız.
http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=443068&kn=76&ka=4&kb=5&kc=76
Adnan Dinçer – Cumhuriyet
Olimpik İkramlar
Beşiktaş dün gece taraftarlarına teşekkür borçludur. Muhteşem bir organizasyonla yıllardır sahiplenilmeyen Olimpiyat Stadı’nı hayat verip bayram yerine çevirdiler.
13. dakikadan itibaren Beşiktaş birçok gol pozisyonuna girdi. Özellikle gecenin kötüsü Fernandes, inanılmaz bir gol kaçırdı. Daha sonra da oyundan düştü. Serdar - Gökhan ikilisi harika bir kanat organizasyonuyla Almeida’nın attığı golü hazırlarken geri kalan süreçlerde Beşiktaş, ilk yarı sonuna kadar oyunun hakimiydi.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Kaşif Töre - Cumhuriyet
Orada olabilmek
Galatasaray ağır Real Madrid yenilgisinden sonra kullanacağı tüm yabancılarıyla sahaya çıktı. Ancak yerli oyuncuların içinde Selçuk kaybolup gitmiş, Burak bırak koşmayı yürüyecek hali kalmamış ve takım adına inanılmayacak golleri beceriksizliğinden değil ama güçsüzlüğünden kaçırıyor. Beşiktaş için fazla söze gerek yok. Takım olma yolunda ilerliyor, bu sonuçlar aldatmasın, daha 29 hafta var, ligin başındayız. Dün akşam o Beşiktaş’ı izleyen 80 bine yakın kişiden biri de bendim. Orada olmak bile keyifliydi. Fırat Aydınus, hakemliği unutmaya devam ediyor.Melo kırmızı kartı görene kadar yazdıklarımın hepsi doğrudur, yineliyorum; gerisi içindeki mevsime yakışan hüzündür!
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Ali İsmet Ural - Cumhuriyet
Ruhunu Arayan Takım
Evet G.Saray aynen bu kimlikle çıktı sahaya. Ligde alınan kötü sonuçlar üstüne birde Real gerçeği ruh kaybı yaşatmıştı onlara. Dün gece çıkış yapmak eski başarılı günleri tekrar yakalamak için çıktılar sahaya. Hem de ligin en iyi top oynayan 4’te 4 yapmış liderine karşı.
Ya Beşiktaş. O ezici futbolu ile her takımı yenebilecek kimliği ile oyuna başlayıp bir de stat avantajını arkasına alınca Atiba’nın da üstün çabası ile öne geçmeyi de bilen takım. Ama, bir Serdar bir Veli 2 basit hata ile kalesinde golleri görüp bir anda işin şeklini değiştiren takım da onlar. Futbol böyle bir şey işte.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Osman Korkmazel – Cumhuriyet
Tecrübeli Ayağın Olsun
Beşiktaş’ın 872 gündür (2 yıl, 4 ay, 22 gün) Galatasaray’ı yenemediği söz konusuymuş. İstatistikler böyle söyletir de aslolan sahadaki tablodur. Esas veri ise oynanan sezonun datalarıyla önem kazanır. Sezon başı lig sürecinden düne dek bir gelelim. Galatasaray’ı olduğu kadar Beşiktaş’ı da bu yıl genelde kaleme aldığım için Siyah- Beyazlıların saha içi performansını derinden irdeleyebiliyorum. Bilic’in Beşiktaş’ı özellikle takım bütünlüğünü yeşil çimlere iyi yansıtıyor. Savunmadaki aksaklık geçen haftaki Bursaspor deplasmanında Motta’nın sola yerleşmesiyle asgariye inmişti. İkinci bölgede kümeleşip rakibe alan bırakmamaları ve uç bölgede Gökhan - Almeida -Olcay’ın yaptıkları şok baskılar, Beşiktaş’ı farklı skora taşıyan baş nedenlerdi. Galatasaray ise tam aksine lig maçlarında devamlı, bireysel oyuna ağırlık veren bir görüntü çizmişti. Savunmadaki hatalar da had safhaya çıkarken, hazırlık bölgesinde Melo’nun yalnız bırakılması, Drogba - Burak gol timinin geçen sezonun çok uzağında kalmaları, şampiyonu verimsiz futbola iten faktörlerdi…
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Ahmet Talimciler – Taraf
Derbi değil futbol tatil edildi
Galatasaray seyircisinin olmadığı ancak olaylar nedeniyle maçın tatil edildiği bir derbiyi hep birlikte izledik. Maçın son on dakikası içinde Beşiktaş tribünlerinde başlayan kavganın sonrasında bir grup seyircinin sahayı işgal etmesi ile birlikte futbol tatil çıkarıldı bunun yerine ise yine garip yorumlar içeren programlarda ‘biz neden böyleyiz!’ tartışmalarının yanıtları arandı. Çıkan olayları maçın sonunda kırmızı kart gören FelipeMelo’ya atfeden ve ekran başındaki seyirciler için hedef şaşırtan yorumculardan bazıları işi öylesine ileriye götürdüler ki, futbol adına bir kez daha utandım. Yazıktır, günahtır, bu ülkede gerçekten futbolu keyif içerisinde izleyemeyecek miyiz? Maçın yerine olayların geçtiği, futbola dair güzelliklerin değil seyirci taşkınlıklarının ön plana çıkartıldığı bir futbol ikliminde sağlıklı bir futbolun olmayacağı aşikardır. Ancak unutmamalıyız ki futbol sahaları toplumsal hayatımızın birer yansımasıdır ve Gezi olayları sonrası, stadyumlar ve taraftarlar arası kutuplaşma düzeyi de artmıştır. Saha içerisinde yaşananları kendi pencerelerinden ‘normalleştirmeye çalışan’ zihniyet hem futbola hem de toplumsal barışa zarar vermektedir. “Polisimizi kutluyorum, katliam yapmadılar!” diyebilen, “Olayları çıkartanlar marjinal gruplardır” yorumunun üzerine atlayarak konuşanların futbol kabaresine devam ettiği bir ülkede daha uzun bir süre derbilerden çok olayları konuşmaya devam ederiz.
© Tüm hakları saklıdır.