07 Şubat 2017 15:04
10 Ekim 2015 tarihinde 101 kişinin öldüğü Ankara Katliamı Davası'nın ikinci duruşmasına Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Dün biri tutuksuz üç sanığın savunmasını yaptığı duruşmada bugün de aileler ve yaralılar müşteki sıfatıyla ifade verdi. 10 Ekim Davası’nın ikinci duruşmasında yaralılar, kamu görevlilerinden şikayetçi oldu. "Bu bir siyasi davadır, piyon katillerle bu dava bitmez" denildi.
Patlamada eşini yitiren Mehtap Sakinci Coşkun, müşteki sıfatıyla konuşurken katliamda ölen 101 ismi tek tek sanıkların yüzüne bakarak okudu. İsim listesinin sonuna gelindiğinde, sanıklardan Mehmeddin Baraç, "Yasin Börü" diye bağırınca salon karıştı.
İzleyici sıralarında oturan mağdurlar pet şişeleri sanıklara fırlattı. Bu sırada bazı mağdurlar sanıkların tarafına geçip onlara vurmaya çalıştı. Bazı polislerin patlamada eşini yitiren bir kadına vurduğu görüldü. Bazı avukatlar da sanıkların üzerine gidip tepki gösterdi.
Salonda yaklaşık 10 dakika arbede yaşandı. Gerginlik sürerken jandarma sanıkları içeriye götürdü. Mahkûm koğuşuna gittikleri sırada IŞİD sanıklarının müşteki avukatlarına saldırmaya çalıştığı görüldü. Sanıkların saldırı girişimi üzerine jandarma müdahalede bulundu.
Hâkim duruşma sonunda sanıkların davadan vareste tutulduklarını açıkladı.
Duruşma sanıksız devam ediyor
Gar katliamı davası çıkan sanıkların cezaevine götürülmesinin ardından tekrar başladı. Sanıksız başlayan duruşmada söz alan müşteki avukatı Tugay Bek, çıkan olayların sanıkların provokasyonundan kaynaklandığını söyledi. "10 Ekim günü yaşananların bir benzerini bugün yaşadık" diyen Bek, kol numaralarını verdiği polislerin "O... çocuğu" diyerek mağdur ailelere saldırdığını söyledi. Bek, bir polisin de ailelere "Siz teröristsiniz" dediğini söyledi. Bek, "Polis IŞİD'li sanıkların yanında bir tutum sergiledi" ifadelerini kullandı.
Ali Karaçay, Ankara ile Suruç katliamı arasındaki bağlantıya hatırlatarak, sanıkların akraba olduğunu hatırlattı.
Evrensel'in haberine göre, Karaçay, saldırı sonrası polisin gaz bombalı saldırısını hatırlatarak yaşananları şöyle anlattı:
“Patlama alanı çevresinde bir sürü hastane var. Atılan gazlar nedeniyle uzun süre ambulanslar gelmedi. Biz ilk patlama sonrası yaralılara yardım ediyorduk. Gaz bombaları nedeniyle biz de yardım edemedik. Bu sırada katliamda yaralananlara kenardaki çevik kuvvet polisleri müdahalede bulundu. Taksiciler, araçlarının başında değildi. Yaralıları hastanelere götüremedik. Ambulansların gelmemesi ve atılan gaz bombaları ölenlerin sayısını yükseltti.”
Suruç katliamı sonrası iddianamenin 18 ayda hazırlandığını belirten ve kamu görevlilerinin sorumluluğu konusunda gerekli adımların atılmadığını belirten Karaçay, “Böyle büyük bir duruşmada sadece örgüt üyeleri var. Sadece bu sanıkların olması kabul edilemez. 7 Haziran öncesi ‘400 vekili verin bu iş bitsin’ diyenlerin hiç mi suçu yok? MİT Müsteşarının hiç mi suçu yok. Bedenleri paramparça olmuş insanların üzerine gaz atanların hiç mi suçu yok? Bunun IŞİD'lilerin yaptıklarıyla bir farkı yok ki?” şeklinde konuştu.
Karaçay'dan sonra ifade veren Eğitim Sen üyesi öğretmen Ayşegül Duman katliamdan yaralı kurtulduğunu hatırlatarak ambulansın geç gelmesi ve polisin gaz bombası sebebiyle çok sayıda arkadaşlarının yaşamını yitirdiğini belirtti.
Duman, "Ben ölen arkadaşlarımız nedeniyle hayatta kaldığıma sevinemiyorum. Artık biz kocaman bir aileyiz. Bir ayağı çukurda olan bir anne bana, 'Keşke evladım yaşasaydı da keşke bir kolu olmasaydı' diyorsa biz de mutlu olamayacağız artık." dedi.
Duman, "Biz yerlerdeyken, süpürün şunları diyen amirlerden de şikayetçiyim. Öncesinde gelen ihbara rağmen önlem almayanlardan da şikayetçiyim. 'Ya 400 vekil ya kaos' diyenlerden de şikayetçiyim. Katliam sonrası oylarımız arttı diyen dönemin başbakanından da şikayetçiyim" ifadelerini kullandı.
Katliamdan yaralı kurtulan bir başka isim Özer Ersan Değirmenci de olay anını şöyle anlattı: "İlk patlamada yaralandım, onlarca bilye isabet etti vücuduma. İlk patlamada yaralandığımda bilincim açıktı. Ayağa kalkamadım ama. Etrafımda benden kötü durumdakileri gördüm. Hemen sonra 2. bomba patladı. İleride duman tütüyordu, o sırada polisler gaz bombası attı. Bir arkadaşımdan yardım istedim, beni alandan sürükleyerek çıkarmak zorunda kaldı. Daha sonra beklemeye başladık. Sağ tarafımda sirenler vardı ama ambulansları sokmuyorlardı. Sonra bilinç kaybı yaşadım, ne kadar geçtiğini bilmiyorum. Daha sonra sesleri duymaya başladım, arkadaşlarımız polislere yapmayın diyordu. Ben bütüm kamu görevlilerinden, başbakandan, istihbarat şube müdüründen, Ankara Valisi'nden ve bize gaz atan tüm polislerden şikâyetçiyim."
Birleşik Taşımacılık Sendikası Üyesi Can Ateş, “İhmali ve kastı olan bütün kamu görevlilerinden, siyasetçilerden, tüm sanıklardan şikayetçiyiz. Olay esnasında gaz atan, gaz atma emrini veren, tabancalarını ateşleyen bütün polislerden şikayetçiyiz. Yaralılarımızın ve kaybettiklerimizin üzerinden tekmeleyerek giden polislerden şikayetçiyiz” dedi.
Saldırıda sendikadan arkadaşı Ali Kitapçı’yı kaybettiğini belirten Ateş, “Birlikte yere düştük. Yaşıyordu, vücudunun büyük kısmı iyiydi, ama atılan gaz nedeniyle hayatını kaybetti. Benim 2 ayağımda da kırık var ve tedavim sürüyor. Hala işime geri dönemedim. Atılan gazlar nedeniyle kalbim durmuş, 5 gün yoğun bakımda kaldım, ciğerlerimdeki gazı delerek çıkardılar. Hastane raporlarında mevcut. Buna rağmen davada böyle bir şey geçmiyor” dedi.
Müşteki Ümit Kanlıoğlu, iddianamedeki IŞİD tarifinin yanlış olduğunu savunrak, "Ankara'da devletin muhalifi olanları hedef alarak bombalar patlatmıştır. O yüzden hükümeti devirme amacı yoktur." dedi. Kanlıoğlu şöyle konuştu:
"Yaşanan katliam bizim barış talebimizin ne kadar doğru olduğunu gösteriyor. İddianamedeki IŞİD tarifi yanlıştır. IŞİD devleti yıkmayı amaçlamıyor. Çünkü IŞİD her ne hikmetse Suruç'ta, Diyarbakır'da, Ankara'da devletin muhalifi olanları hedef alarak bombalar patlatmıştır. O yüzden hükümeti devirme amacı yoktur.
Arkadaşlarımızın çoğu kamu görevlilerinin yargılanmasını istedi. Öfke ve kinle hareket etmiyoruz. Sadece adaletin sağlanmasını talep ediyoruz. Sanıklardan Suriye'ye ne kadar rahat geçtiklerini, Antep'ten Ankara'ya nasıl rahat geldiğini, Antep'te nasıl kollandıklarını dinledik. Üzerinde uyuşturucu bulunan sanığı serbest bırakan polisin yargılanmasını istiyoruz.
Ben ihmal değil kasıt olduğunu düşünüyorum. İhmal yada kasıt varsa bunların ortaya çıkarılmasını istiyorum. Devlet politikasıysa bu o zaman bunu sorgulamamız lazım. Arkadaşlarımız adil yargılama istiyor. Benim beklentim ve talebim, burada kanunlar üzerinde bir yargılama... 3 ay önce sınırdan rahatça geçiliyordu, sonra hükümet politikasını değiştirdi geçemediler, o zaman burada kasıt var.
Devlet memurları ve yöneticilerin yargılanmasının zor olduğunu biliyoruz. Ama burada ihmal olduğu çok açık. Ama devlet kendisine karşı suç işlendiğinde biz yargılansın diyoruz. Devlet, binlerce polisi suçlu ilan edip içeri aldı. Biz de yargılama istiyoruz sorumlular için.
Buradaki ailelerin tamamı yaşamını sürdürebilmek için yardım alıyor. O yüzden bunları talep etmek bizim hakkımız.
Devlete dokunmayalım, diye olmaz. Devletin suçu yoksa memurlarının suçu var. İstediği zaman geçirdi, istemediği zaman geçirmedi sınırdan.
İhmali ve kastı olan herkesten davacıyız. Özellikle sınırdakilerden... Orada herkes biliyor bu örgütlenmeyi. Nerede yaşıyorlar, ne yapıyorlar biliniyor...
İstihbarata rağmen patlama kontrol edilememiştir. Ve hedef muhaliflerdir. O yüzden iddianamedeki IŞİD tarifi de düzeltilmelidir.
MİT'ten, Emniyet'ten, Ankara Valiliği'nden şikayetçiyiz."
Polisin alanda gaz bombası kullanmasını ve sağlıkçıları engellediği iddialarını dile getiren müşteki Elif Zavar şöyle konuştu:
"Gençliğimden beri eşitlik için demokrasi güçlerinin yanında yer aldı. Bu alanda 1 Mayıs'lara katıldım. Bunu da gururla söylüyorum. 10 Ekim'e yürüyerek gittik. Bu alanlarda sürekli eylemlere katılırdık. Bazen gvenlik nedeniyle evimize iş yerimize gidemezdik. Bu tuhaflık dikkatimi çekti o gün, hiç bir şey yoktu. Sanki bahar gelmişti o gün. Herkes kucaklaşıyordu.
Polis hiç bir tedbir almamıştı. Arkadaşımla buluştuk, çay içmek için otururken ilk bomba patladı. Bunu hatırlayınca ömrümün en büyük ıstırabını yaşıyorum.
Herkes donup kaldı, ben de şoka girmiştim. Refleksif olarak kızıma uzandım, o anda 2. bomba patladı. Ben kızımı gara doğru sürüklerken, sağlık ekipleri geldi. TTBve SES'ten çalışanlar geldi. Yaralılara yardımcı olmaya çalıştılar. O esnada gaz bulutu kapladı her tarafı.
Bu acının ne olduğunu siyasi erk bilemez. Gaz atılırken kızımın üstüne kapanmama neden olan bir şey vardı. Orada silahlarla ateş açıldı. Alana bakanlar kovan da bulmuşlardır. Umarım bunu mahkeme çözer. Umarım, bu mahkemede adalet tecelli eder.
O gün polisler nasıl bir 3. bomba ihtimalini düşünmeden alana girerek gaz bombası kullandı. Emniyet kaç bomba olduğunu biliyordu. Polisler spor salonunun arkasından çıkıp geldi. Yaralanmamak için muhtemelen spor salonunun alt katından geldiler. Onlara muhtemelen bombalar patlayınca çıkın yukarı ölmeyenlerin ölmesine yardımcı olun dediler muhtemelen.
Ben boğazımdan yaralandım. Boğazımı şarapnel parçası kesti. Boğaz kesmek IŞİD'in en çok yaptığı şeydir.
Katliamda parmağı olanları size kendimce sayacağım.
Neden tedbir almadılar, neden sağlıkçıları engellediler.
Arkadaşım, Suruç'ta yaşananların ardından beni arayarak, bu eyleme gelmem şart oldu dedi. Arkadaşım barış için düştü. Bence ölenlerin yüzde 30'u gazla öldü. Burada emniyet ve devlet katil. Bu ülkede yaşam hakkına kastedildi ve ben kimin kastettiğini söylemek zorundayım.
Benim çok canım yandı ve yanmaya devam ediyor. Bir kere devlet benim umudunu öldürdü. Umudu ölmüşse insan da ölmüştür.
Burada bu kadar rahat konuşan katiller, dünyanın başına beladır. Ve dünya ülkeleri de istihbaratlarında 'Türkiye hükümeti tarafından desteklenen örgüt' diye ifade ediyor IŞİD için.
IŞİD'e zemin hazırlayan da FETÖ'den yakınan siyasi iktidardır. Her erde yuvalanmış durumda IŞİD, bunu devlet de biliyor ama müdahale etmiyor.
Biz burada IŞİD'liler tarafından tehdit ediliyoruz. Polisler bize terörist diyor ve siz bizim can güvenliğimizisağlamıyorsunuz. Buradabize tehdit edenler için soruşturma açılmasını istiyorum.
Elif Zavar katliamda hayatını kaybeden kimsesiz arkadaşı Berna Koç'un müştekisi olma talebini iletti."
Patlamada yaralanan müşteki Uğur Yaman, patlamanın ardından öleceğini düşünüğünü söylerek "Yaralandıktan sonra arkadaşıma son sözlerimi söyleyerek gitmesini istedim. Ölümü bekledim. Git yaralıları kurtar, dedim. Sonra kendime geldim, tam yaşayacağız dediğim an gaz bombaları attılar üzerimize. Ali Kitapçı yanımdaydı. Gaz atıldıktan sonra nefes alamayarak öldü" diye konuştu.
Uğur Yaman'ın açıklamaları şöyle:
"Başta bombalı saldırılarda hayatını kaybeden arkadaşlarımızı anmak istiyorum. Bu normal bir patlama davası değil. Bu siyasi bir dava. Ben BES Genel Başkanı'yım aynı zamanda. Salonda homojen bir yapı yok. Her etnik ve inanç grubundan arkadaşım var. Aslında burada oturan sanıkları yargılarken, cezareti nereden aldıklarını sormak lazım.
Başbakan bu IŞİD'liler için 'Bir grup öfkeli sünni genç' demişti. Bunlar barbar katliamcı ordusu. Buradan ne sonç çıkar bilmiyorum ama tarihe bir not düşeceğiz burada.
Biz birbirimize 'Heval' dediğimiz zaman gözaltına alınıyoruz. Puşi taktığı için tutuklananlar var.
IŞİD'liler Davutoğlu'dan destek aldı. Kobani'de insanlar savaşırken Erdoğan 'Kobani düştü düşecek' dedi. Sana ne faydası olacaktı bunun?
O dönemin İçişleri Bakanı Selami Altınok'tan şikayetçiyim.
Yaralandıktan sonra arkadaşıma son sözlerimi söyleyerek gitmesini istedim. Ölümü bekledim. Git yaralıları kurtar, dedim. Sonra kendime geldim, tam yaşayacağız dediğim an gaz bombaları attılar üzerimize. Ali Kitapçı yanımdaydı. Gaz atıldıktan sonra nefes alamayarak öldü. Bizi bu ülkenin ötekileri olarak görüyorlar. Biz derdimizi anlatabilseydik, 30-40 yıl sonra kandırıldık dediklerini, biz 20 yıl önce söylüyorduk.
Dönemin Başbakanı, Cumhurbaşkanı, İçişler Bakanı, Emniyet Müdürü, Sağlık İl Müdürü'nden şikayetçiyim."
Müşteki Serkan Yıldırım, "polisler yerdekilerin üzerine basarak, çevredekileri darp ederek geldiler" dedi. Yıldırım şöyle konuştu:
Biz arabayla kırmızı ışıkta geçsek ceza yazılıyor. Ama IŞİD'lilerin arabasına ilişkin kamera görüntüsü bulunamıyor. Berna Koç'la kahvaltı yapacağımız sırada patlama oldu. 2. bomba sırasında herkes ortadaydı. Belki Berna Koç olmasa ben ölmüştüm. Polisler tren garının arka tarafından öne doğru geldi. Bu sırada yerdekilerin üzerine basarak, çevredekileri darp ederek geldiler. Polisler ölmeyen arkadaşımı bile darp ederek öldürdü.
Ben yaralı halde hastaneye gittim, hastanebaşhekimi üzerinden bana polisler ulaştı ve ifadeye çağırdı. Yaralıyım nasıl geleyim, dedim.
Bu davanın sonuna kadar gidilmesini istiyorum. Neden bir tane memur yok bu davada?
Yaralandığım için işten çıkarıldı. Bacağımdaki zedelenmeden dolayı kimse almıyor işe de... Neyapacağımı şaşırdı. Ben adalet istiyorum.
© Tüm hakları saklıdır.