50. yılında 1967 Arap-İsrail Savaşı: Orta Doğu'yu sarsan 6 gün

06 Haziran 2017 16:10

121

50 yıl önce İsrail ile komşuları arasında savaş çıktı. Bu savaş sadece 6 gün sürdü ama etkileri bugüne kadar sürdü. 1948 yılının sonunda Arap komşuları yeni kurulan İsrail devletini yok etmek için bir harekat başlattılar ve yenildiler. Mısır ordusu yenildi fakat "Felluce Cebi" diye anılan bölgede kuşatılan Mısır birlikleri teslim olmayı reddetti.

221

Bir grup genç Mısırlı ve İsrailli subay bu kilitlenmeye son vermek için görüşmeler yaptılar. Bunlar arasında daha 26 yaşında İsrail'in güney cephesi harekatının başına getirilmiş olan İzak Rabin ve 30 yaşında bir Mısırlı binbaşı, Cemal Abdül Nasır da vardı. Nazilerin Avrupa'da 6 milyon Yahudiyi katletmesinden sadece bir kaç yıl sonra, Yahudilerin "kutsal topraklarda" bir devlet kurma rüyası gerçek olmuştu.

321

Filistinliler ise 1948'i "El Nakba" yani "Felaket" diye anar. Çünkü İsrail'in kuruluşu ile 750 bin Filistinli, topraklarından, evlerinden kaçmak zorunda bırakıldı ya da sürüldü ve bir daha geri gelmelerine asla izin verilmedi. Araplar için ise daha yeni kurulmuş İsrail devleti karşısında alınan yenilgi yıllarca çalkantıları sürecek siyasi bir deprem yarattı.

421

Siyasetçilere güvenini kaybeden ihanete uğramış hisseden subaylar iktidara gözünü dikti. Suriye'de sürekli darbe oluyordu. Savaştan dört yıl sonra Cemal Abdül Nasır'ın başında olduğu bir grup genç subay da Mısır'da Kral Faruk'u devirerek yönetime el koydu. 1956'da Nasır, Mısır Cumhurbaşkanı oldu. Aynı yıl Süveyş krizinde İngiltere Fransa ve İsrail'e meydan okuyarak Arap dünyasının ulusal kahramanı haline geldi.

521

İsrail'de ise İzak Rabin orduda kaldı ve 1967 yılında genel kurmay başkanı oldu. Araplar yenilginin acısını atlatamıyordu, İsrail ise komşularının onu yok etmek için birleştiğini hiç unutmadı. İki taraf da yeni bir savaşın er ya da geç kaçınılmaz olduğunu biliyordu.

621

İsrail ve Arap komşularının birbirinden nefret etmek ve karşılıklı kuşkulanmak için bol bol sebepleri vardı. Fakat 1950'ler ve 60'ların Soğuk Savaş ortamı bu nefret ve kuşkuları iyice besledi. Sovyetler Birliği Mısır'ı modern bir hava gücüyle donattı. İsrail ABD ile yakınlaşmış fakat henüz ABD'den en büyük askeri yardımı alan ülke olmamıştı. 1960'larda İsrail Fransa'dan savaş uçağı ve İngiltere'den tank da aldı.

721

1948'den sonra İsrail, "kendisini istemeyen komşular" arasında yaşamanın dezavantajına karşı savunmasını güçlendirmek için müthiş bir çaba gösterdi. Ayrıca dışardan 1 milyonu aşkın Yahudi göçmen çekti ve askerlik hizmeti yapacak vatandaşlarının sayısını iyice artırdı. İsrail büyük bir hızla esnek ve ölümcül bir askeri güç inşa etmiş ve 1967'de kendi nükleer silahını üretmeye de epey yaklaşmıştı.

821

İbranice lakapları Sabra yani "Kaynana Dili" olan doğma büyüme Orta Doğu'lu İsrailliler, diyaspora Yahudilerinin yaptığını düşündükleri hataları tekrarlamamaya yeminliydiler. Bu da her zaman kendini savunmaya hazır olmak ve bazen de ilk vuruşu yapmak demekti. Rabin İsrail'in silahlı kuvvetlerinin gücüne güveniyordu.

921

İsrail'in tek bir yenilgiyi bile kaldıramıyacağı inancı temelinde, ordunun misyonu, girdiği her savaşı kazanmaktı. Mısır ve müttefiki Suriye'nin silahlı kuvvetleri ise hem daha az eğitimli hem fazlaca şişirilmiş hem de 1956 Süveyş krizinde elde edilen politik zaferden önce İsrail karşısında alınan ağır askeri yenilgiyi çoktan unutmuştu.

1021

Nasır Arap dünyasını birleştirecek bir ulusal hareket oluşturmaya ve bu sayede İsrail'den öç almaya odaklanmıştı. Mısır genel kurmay başkanlığına yakın müttefiki Mareşal Abdül Hekim Emir'i getirdi.

1121

Mısır, İsrail gibi varlığının temelinde güvensizlik bulunmayan köklü bir devletti. Genel Kurmay Başkanı Emir'in en önemli görevi, subayları kontrol altında tutmak ve darbe girişimlerini engellemek yoluyla ordunun Nasır yönetimine sadakatini sağlamaktı. Bunu da iyi yapıyordu. Mısır ordusunun savaştaki gücü öncelik sıralamasında en önde değildi. 1967'ye gelindiğinde Mısır, bir anlamda kendi Vietnam'ı haline gelen Yemen'deki savaşın içine batmıştı ve iyi savaşmıyordu. Fakat Nasır iç politik kaygılar yüzünden genel kurmay başkanlığına Emir'den daha iyi bir subayı da getiremiyordu.

1221

Suriye ordusu da aynı derecede iç politikaya odaklanmıştı ve Mısır gibi silah ve eğitim konusunda Sovyetler Birliği'ne bağımlıydı. Darbeler birbirini izledikçe ordu komutası da değişiyordu. Araplar bol bol birlik, sosyalizm ve ulusal değerlerden söz ediyorlardı ama gerçek hayatta paramparçaydılar. Suriye ve Mısır liderlikleri anbean Ürdün ve Suudi Arabistan kraliyet aileleri tarafından planlandığı iddia edilen darbe girişimlerinin kaygısıyla yaşıyorlardı. Krallıklar ise Suriye ve Mısır'daki popüler askeri yönetimlerin ülkelerinde de rejimi devirecek devrimlere ilham vermesinden kaygılıydı.

1321

Ürdün Kralı Hüseyin, İngiltere ve ABD'nin yakın müttefikiydi. Ürdün 1948'deki savaştan bir şekilde kazanmış olarak çıkan tek Arap ülkesiydi aynı zamanda. Kral Hüseyin'in dedesi Kral abdullah'ın, Birinci Dünya Savaşı sonrasında İngiliz mandası altındaki Filistin'deki Yahudi oluşumu ile gizli teması vardı. İngilizlerin planlandığı şekilde 1948'de bölgeden çekilmesi ardından Filistin topraklarını nasıl paylaşacaklarını konuşmuşlardı.

1421

1951'de bir Filistinli, Ürdün Kralı Abdullahı Kudüs'teki Mescid-i Aksa'da öldürdü. Gözlerinin önünde dedesi öldürülen 15 yaşındaki Prens Hüseyin ertesi gün silah taşımaya başladı. Bir yıl sonra da Ürdün Kralı olacaktı. 1948 savaşından sonra Ürdün ve İsrail yakınlaştı yakınlaşmasına, ama barış yapacak kadar değil. Hüseyin'in krallığı döneminde de Ürdün ile İsrail arasındaki gizli görüşmeler devam etti. Kral Hüseyin topraklarının çoğu çöl olan ve yerinden yurdundan olmuş büyük bir Filistin nüfusunu barındıran Ürdün'ün durumunun ne kadar hassas olduğunun farkındaydı.

1521

1967 savaşı Araplarla İsrail arasında yıllarca tırmanan gerginlikler ve sınır çatışmaları ardından patlak verdi. Mısır ve İsrail arasındaki sınır görece daha sakindi. En büyük gerginlik İsrail'in kuzeyde Suriye ile sınırındaydı. Bu sınırda sürekli toprak anlaşmazlığı ve Suriye'nin Şeria (Ürdün) nehrinin yatağını değiştirerek İsrail'in su şebekesine girmesini engelleme çabalarından dolayı sık sık çatışma yaşanıyordu. Suriye ayrıca İsrail'e akınlar düzenleyen Filistinli gerillaları barındırıyordu.

1621

İsrail ordusu hazırdı Batılı güçler 1967'deki savaştan önce bu çatışmanın hangi tarafının daha güçlü olduğu konusunda hiç bir tereddüt taşımıyordu. ABD Genel Kurmay Başkanı o sıralarda "Önümüzdeki beş yıl içinde hiçbir Arap ittifakı askeri olarak İsrail ile başedemez" demişti. 1967 yılında İsrail ordusu hakkında hazırladığı raporda İngiltere'nin Tel Aviv'deki savunma ateşesi, "komuta, eğitim, techizat ve güç bakımından İsrail ordusu savaşa her zamankinden daha hazır. İyi eğitilmiş, dayanıklı ve kendine güvenli İsrail askeri güçlü bir savaş azmine sahip ve ülkesini savunmak için seve seve savaşa gider" diyordu. Sınırdaki çatışmalar gerginliği iyice kızıştırdı. Filistinli gerillalar sınırı aşınca İsrail onları "terörist" ilan etti ve en sert şekilde misilleme yapılması kararını aldı.

1721

966 yılının Kasım ayında, İsrail bir mayın saldırısına misilleme olarak Ürdün işgali altında olan Filistin toprağı Batı Şeria'ya yönelik bir harekat başlattı ve Samua adlı köyü hedef aldı. İsrail harekatı Batı Şeria'daki Filistinliler arasında büyük tepki yarattı. Kral Hüseyin dehşet içinde kalmıştı. Amerikan haberalma örgütü CIA'ye İsrail ile üç yıldır gizli görüşmeler yürüttüğünü, İsrail'de temasta olduğu yetkililerin kendisine daha o sabah herhangi bir misilleme olmayacağına dair güvence verdiklerini anlattı. Amerikalılar ona hak verdiklerini söylediler ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde Samua baskınını kınayan karar tasarısını desteklediler.

1821

Kral Hüseyin bu baskın sonrası Batı Şeria'da sıkıyönetim ilan etti. Tahtının tehlikede olduğuna ve öfkeli Filistinlilerin kendisini devirebileceğine iyice ikna olmuştu. Ordu içindeki Nasır sempatizanı subayların darbe girişiminde bulunmasından ve İsrail'in de bunu bahane ederek Batı Şeria ve Doğu Kudüs'ü ilhak etmesinden korkuyordu. Kral Hüseyin, Orta Doğu'nun Haşimi soyundan krallarından, kuzeni ve dostu Irak Kralı Faysal'ın akıbetine uğramak istemiyordu. Faysal, 1958 yılında düzenlenen askeri darbe sırasında sarayının bahçesinde vurularak öldürülmüştü.

1921

Savaşa giden tırmanış İsrail-Suriye sınırındaki sorunların alevlenmesiyle devam etti. Amerikalılar Ürdün'ün Filistin akınlarını durdurmak için elinden geleni yaptığına inanıyordu ama Suriyeliler konusunda aynı düşünmüyorlardı. Suriye, Filistinli gerillaları destekliyordu ve İsrail de tartışmalı sınırdaki toprak taleplerinde sert bir şekilde ısrar ediyor ve askersizleştirilmiş toprakları, zırhlı traktörler kullanarak tarıma açıyordu. Gerginlik 7 Nisan 1967'de doruk noktasına ulaştı ve İsrail ile Suriye arasında tam bir hava ve topçu savaşı yaşandı. İsrail Suriyelileri püskürttü. Ertesi sabah İngiliz diplomatların tanıklıklarına göre Kudüs'deki genç Filistinliler İsrail'in başarısı ve Arapların çaresizliğinin şaşkınlığı içindeydiler ve "Mısır nerede?" diye soruyorlardı. Nasır üzerinde sözlerine uygun eyleme geçme baskısı giderek artıyordu.

2021

İsrail ise ulusal bir kutlama havasına girmişti. Fakat bazı tecrübeli devlet adamı ve askerler kaygılıydı. İsrail Parlamentosu Knesset'in koridorlarından birinde eski Genelkurmay Başkanı Moşe Dayan, eski Hava Kuvvetleri Komutanı ve o sırada Rabin'in baş yardımcısı konumundaki General Ezer Weizmann ile karşılaştığında ona "Delirdiniz mi siz? Ülkeyi savaşa götürüyorsunuz" dedi.

2121

Nasır'ın Kızıldeniz girişini ablukaya almasından bir gün sonra İsrail Başbakanı Levi Eşkol ve kabinesi silahlı kuvvetlerin teyakkuza geçirilmesi emrini verdi. 48 saat içinde 250 bin asker hazır olacaktı. Zorunlu askerliğin yanısıra bütün İsrailli erkekler yedek kuvvet olarak silah altına alınabiliyordu. İki gün içinde 50 yaşın altındaki İsrail erkek nüfusunun büyük çoğunluğu bir tür askeri üniforma giyinmişti.