Zeynel Lüle

09 Şubat 2018

Vizeler kalkar mı? Ha gayret Türkiye…

Vize serbestisi için AB’nin Türkiye’den uygulamasını istediği 5 kriter nedir ve acaba Türkiye bu beklentileri ne kadar karşılayabilir?

Aslında ne kadar ‘aşağılayıcı’ bir durum.

Bir ülkeden başka bir ülkeye gitmek istiyorsunuz. Bunun için ‘vize’ almanız gerekiyor. Banka hesap dökümleri, gelir beyannameleri, vergi bildirimleri, kira sözleşmeleri, tapu, hastalık sigortası, nerede konaklayacağınız bilgisi, dönüş bileti gibi çok sayıda evrak ve belge talep ediliyor. Talep edilen belgelerle kişilerin neredeyse tüm özel bilgileri üçüncü kişi ya da kurumlara aktarılmış oluyor. Dahası, konsolosluk kapılarında geçen ‘eziyetli’ günler, belki de aylar... Vize için ödenen yüksek meblağlar da işin cabası…

İnsanların seyahat özgürlüğü ve özel hayata saygı yerlerde sürünüyor.

Bu durum daha ne kadar sürecek? Gelin konuya yakından bakalım.

İki yıl önce ‘Vize Serbestisi’ uygulaması başlayacaktı. Emin olun Brüksel’de çok yakından gördüğümden söylüyorum; AB Komisyonu tüm çalışmaları tamamlamıştı. Ancak Türkiye’nin yerine getirmesi gereken 72 kriterden 5’inin eksik kaldığı belirtilerek anlaşma uygulanmadı. Aslında bu kriterlerden en önemlisi, AB’nin Türkiye’den ‘Terörle Mücadele Yasası’nda değişiklik yapmasını talep etmesiydi.  ‘Bu AB Teröre destek veriyor’ denilerek bu talebe karşı çıkıldı.

Nedir bu 5 kriter?

-Yolsuzlukla mücadele için önlemlerin alınması,

-Europol ile operasyonel işbirliği anlaşması yapılması,

-Terörle mücadele yasa ve uygulamalarının Avrupa standartlarına uyacak şekilde düzenlenmesi,

-AB standartlarında kişisel verilerin korunması düzenlemesinin kabulü ve uygulanması,

-Suç bağlantılı konularda AB’nin tüm ülkeleriyle etkili işbirliği yapılması.

Önceki gün Türkiye, ‘Eksik olan 5 kriterin yerine getirilmesi için hazırız’ dedi ve bu konudaki çalışmaları AB’ye sundu. Sundu da ‘Terörün tanımı ve Terörle Mücadele Yasası’nın AB standartlarına Uyumu’ konusunda ne gibi bir çalışma sundu merak ediyorum. Öyle ya… Gazeteci, akademisyen, siyasetçi ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin ‘Terörist’ olarak algılanabildiği ve OHAL’in sürdüğü bir ortamda bu nasıl olacak? Sadece o değil, başka sorunlar da var.

Bu yazıda AB’nin bu 5 beklentisine yakından bakalım istedim. Durumu daha net görmek için. En önemli beklenti ‘Terör’ konusuyla başlayalım.

1-Terörün Tanımı:  AB’ye göre Türk mevzuatında terör, oldukça geniş yorumlanmaya açık şekilde düzenleniyor ve bu durum temel hak ve özgürlükleri ihlale sebebiyet veriyor.  Yani gazeteciler, siyasetçiler, akademisyenler veya sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerine yönelik suçlamalar sonlandırılmalı ve bu kişilerin yargılanmalarına son verilmeli. Türkiye AİHM’de, ‘düşünce ve ifade özgürlüğü’ konusunda en çok yargılanan ve suçlu bulunan ülke konumunda. Özellikle kamuoyunda ‘İç Güvenlik Paketi’ olarak bilinen Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la gerçekleşen değişiklikler ve özellikle ifade özgürlüğü ile toplanma özgürlüğüne ilişkin Türkiye’deki güncel durum olumsuz karşılanıyor.

2-Yolsuzlukla Mücadele:  Bu konuda ‘Saydamlığın Artırılması’ ve ‘Yolsuzlukla Mücadelenin Güçlendirilmesi’ beklentisi var.  Başbakanlığın 2016/10 sayılı Genelgesi’nin oluşturulması yeterli görülmüyor. Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO) tarafından ortaya koyulan tavsiyeleri etkin şekilde dikkate alan düzenlemelerin oluşturulması gerektiği öne sürülüyor. Bir takım hukuk dışı faaliyetlerin önlenmesi; mal, gelir ve borç beyanlarında bulunulması, kuralların uygulanmasına yönelik ileri adımlar atılması, siyasi partilerin finansmanı, dokunulmazlıklar, rüşvet ve yargı bağımsızlığı alanlarında reformlar içeren eylem planının acilen uygulamaya koyulması ve gerekli reformların gerçekleştirilmesi gerekiyor.

3-Suç Bağlantılı Konularda İşbirliği:  Bu beklentinin tam olarak karşılanmamasında yaşanan en büyük sıkıntılardan birisini, Türkiye’nin AB üyesi Güney Kıbrıs’ı tanımaması oluşturuyor. Çünkü AB, ‘Tüm Ülkelerle’ işbirliği istiyor. Bir diğeri de Türk hukuk sisteminin yapısından kaynaklanıyor. Türkiye bu nedenle -tam olarak - taraflar arası işbirliğini gerçekleştiremiyor. İktisadi Kalkınma Vakfı’nın (IKV)  bu konuda yaptığı bir çalışmaya göre Anayasa’nın 38’inci maddesi ve Türk Ceza Kanunu’nun 18’inci maddesi gereğince, Türk yetkili makamlar, AB vatandaşı olan suçlular ile üçüncü ülke vatandaşı olan suçluları iade edebilirken, Türk suçluların iadesi için Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni kuran anlaşma olan Roma Statüsü’nde öngörülen 4 çekirdek suçtan, (soykırım suçu; insanlığa karşı suçlar; savaş suçları; saldırı suçu) birini işlemiş olması gerekiyor.  

4-Europol ile İşbirliği: Avrupa Polis Teşkilatı Europol ile Türkiye arasında stratejik işbirliği mevcut. AB’nin beklentisi, kişisel olmayan bilgilerin paylaşımı. Europol’ün Lahey’deki merkezine bir Türk irtibat görevlisinin atanması, operasyonel işbirliğinin tesisi de beklentiler arasında. AB’nin resmi kolluk birimi kabul edilen Europol’ün temel görev alanına başta terörle mücadele olmak üzere, uyuşturucu ticareti, kara para aklama ve sahtecilik, insan kaçakçılığı gibi büyük suçlarla mücadele giriyor. Türkiye, kişisel verilerin korunması mevzuatını AB standartlarına uyumlu hale getirmeyi taahhüt etti. Uygulama bekleniyor.

5-Kişisel Verilerin Korunması: Bu durum aslında Europol ile işbirliği ile birlikte yürüyecek bir süreç. Özellikle denetimden sorumlu kurumun yapısı olmak üzere her alanda AB standartlarında bir kişisel verilerin korunması mevzuatı oluşturulması gerekiyor. Kişisel verilerin korunması alanında temel hak ve özgürlükleri dikkate alan AB standartlarında bir kanunun oluşturulması isteniyor. Bu kanunla kurulması öngörülen ‘Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun yapısının tam bağımsız olması gerekiyor. Sivil toplum kuruluşlarının sürece dahil edilmesi beklentiler arasında.

Şimdi bütün bu beklentiler ışığında AB Komisyonu Türkiye’den önceki gün bizzat AB Nezdindeki Daimi Temsilcimiz Büyükelçi Faruk Kaymakçı tarafından sunulan ‘çalışmaya’ göz atacak ve bir süreç başlayacak. Türkiye’nin ‘eksiksiz’ bir şekilde son 5 kriteri de yerine getirdiğini hükmettikten sonra AB ülke hükümetlerinden oluşan AB Konseyi ve Avrupa Parlamentosu’na ‘Vizelerin Kaldırılması’ yönünde ‘tavsiye’de bulunacak ve her iki kurum ‘ortak’ olarak bu tavsiyeye ‘onay’ verdikten sonra vizeler kaldırılacak.

Biraz uzun ve ayrıntılı oldu ama, vizeler konusunda ‘son durum’ budur.

Yazının başlığını da siz atın. ‘Başka bahara’ mı dersiniz, ‘Vize serbestisi geliyor’ mu?

Ya da ‘Ha gayret Türkiye!’ mi?...