İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bazı açıklamaları, Türkiye ile Almanya arasında sorun yarattı. Açıklamaların yarattığı ‘diplomatik sorunu’ onarma çabası ise Dışişleri Bakanlığı’na düştü.
Çünkü bu açıklamaların sadece diplomatik değil, aynı zamanda Türk turizm sektörüne darbe vurma etkisi oldu. Hem de Türkiye’nin ekonomik olarak oldukça ‘kırılgan’ bir dönem yaşadığı şu şıralarda…
Soylu, Ankara'nın Polatlı ilçesindeki Seçim Koordinasyon Merkezi açılışında yaptığı konuşmada, PKK ile mücadele konusuna değindi ve terör örgütüne katılımın son 30 yılın en düşük seviyesine geldiğini belirtti. Sonra da lafı Avrupa ve Almanya’ya getirdi ve şöyle dedi: "Avrupa'da, Almanya'da öyle terör örgütünün toplantılarına katılıp da ondan sonra gelip Antalya'da, Bodrum'da, Muğla'da tatil yapanlar var ya, onlar için de tedbir aldık şimdi. Hadi gelsinler bakalım havalimanlarından içeriye girsinler. Gözaltına alıp yallah, öyle kolay değil. Dışarıda hainlik yapıp, içeride, Türkiye'de keyfini, sefasını sürmek bundan sonra kolay değil…”
Belki seçim atmosferinin getirdiği milliyetçi söylem arayışı, belki de içinden geldiği gibi konuşma arzusu… Bilemiyorum... Ama sözün bu kısmı sadece Polatlı’da kalmadı ve dünyaya yayılıverdi.
Alman medyası durumu fırsat bildi ve yapılan uzun konuşmanın içinden bu cümleyi çekip aldı, haber yaptı.
Bu haberlerde, Türkiye’ye gidecek olan Alman turistlerin tutuklanabileceği, gözaltına alınabileceği ya da sınır dışı edilebileceği dile getirildi.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı duruma müdahale gereği duydu ve sözcü Hami Aksoy bir açıklama yaparak, bazı Alman medya kuruluşlarında çıkan bu haberlerin asılsız olduğunu belirterek, konuşmanın terörle mücadele kapsamında bir konuşma olduğunu söyledi ve “Beyanların bu bağlamdan koparılarak çarpıtılmasının maksatlı olduğu açıktır. Türkiye her zaman olduğu üzere Almanya ve diğer tüm ülkelerden gelen turistleri geleneksel Türk misafirperverliği çerçevesinde ağırlamaya devam edecektir" dedi.
Üç Alman gazeteci
Yaşanan bu durum, talihsiz bir şekilde bir hafta önceki krizin üstüne geldi. Türkiye’deki üç Alman gazetecinin basın kartlarının uzatılmaması konusundan söz ediyorum.
Yabancı basın mensuplarının Türkiye’de oturum alabilmeleri için de gerekli olan basın kartlarının uzatılmaması, yine iki ülke arasında ‘Diplomatik Kriz’ yaratmıştı.
Alman İkinci Televizyonu ZDF’in İstanbul bürosu şefi Jörg Brase, Tagesspiegel gazetesinin Türkiye muhabirlerinden Thomas Seibert ve Kuzey Alman Radyo ve Televizyon Kurumu (NDR) için serbest çalışan, Alman vatandaşı Halil Gülbeyaz’ın basın kartları uzatılmadı.
Alman Dışişleri Bakanlığı tepki gösterdi. Sözcü Maria Adebahr protesto ettiklerini söyledi. Bakanlık Müsteşarı Andreas Michaelis, Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi ile görüştü ve son olarak Alman Dışişleri Bakanı Heiko Maas, mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu ile bu durumu telefonla görüştü. Yani bu konu, tam bir diplomatik sorun haline geldi.
Üstüne de Soylu’nun açıklaması geldi.
Alman turist sayısı yükselişte
Bir önceki yıla nazaran 2018’de Türkiye’ye gelen Alman turistin sayısında artış oldu. Bunun için iki ülke sivil toplum kuruluşları ve turizm sektörü büyük çaba harcamıştı.
2017’de Türkiye’ye gelen Alman turist sayısı 3,5 milyon iken, bu sayı 2018’de 4 milyon 155 bine yükseldi. Her ne kadar Alman turist sayısı hala Rus turistin gerisinde kalsa da, geçen yıl yukarıya doğru bir çıkışın yakalandığı yıl olmuştu.
Bu çıkışın en önemli etkilerinden biri, Alman Federal hükümetin Türkiye'ye uyguladığı ekonomik yaptırımları kısmen kaldırmayı kararlaştırması olmuştu.
Türkiye’de yatırım yapmak isteyen Alman şirketlerine verilen ‘Hermes’ adlı devlet kredi kefaletindeki 1,5 milyar Euroluk üst sınır kaldırılmış ve Türkiye’ye yönelik seyahat uyarısı da yumuşatılmıştı.
2016’da çıkışta olan turist sayısı, iki ülke arasında yaşanan olumsuzluklar nedeniyle 2017’de inişe geçmiş, sözünü ettiğim yoğun çabaların etkisiyle de 2018’de yeniden yükselmişti.
Süleyman Soylu’nun sözleri ve Alman medyasında geniş yer bulmasının etkisi ne olur bilmiyoruz. Bunun yaratacağı etkinin asgari olması ya da hiç etki yaratmaması için Dışişleri Bakanlığı’nın çaba gösterdiğini görüyoruz. Ancak bu sözlerin, ya da yaşanan bu durumun Avrupalı turistlerin yıllık planlarını yaptığı Şubat-Mart aylarına rastlaması bence talihsizlik.
Umarım Türk turizmine sıfır etkisi olur.