Yusuf Eradam

28 Aralık 2010

KANAVİÇE & KARDEŞLİK YILI!

“Mutlu yıllar!” temennisi iyidir hoştur da, içinde hep bir geçiştirme barındırır gibi gelir bana...


“Mutlu yıllar!” temennisi iyidir hoştur da, içinde hep bir geçiştirme barındırır gibi gelir bana. Başta sağlık dilerdik eskiden. Esenlik dilerdik. “Cemil cümlemize” diye karşılık verirdi annem, ona yöneltilen iyi dileklere, temennilere. Şimdi yeni dünyanın yeni ben-merkezciliğinde bakıyorum da eş dost şu telkinle geliyorlar üstüme üstüme: “Aman Yusuf, 2011 yılı senin burcunun yılı olcakmış, Kova burcunun yılı olcakmış, milli piyango al ve şunu tekrarla: Paralar, fırsatlar hep bana gelir, bana gelir, bana gelir, gelir de gelir!" 
Bilinmeyen numaraların reklam müziğine benzer bir müzikle çınlıyor kulağıma bu yanlış: “Hep bana, heeep bana!”
Gülümsüyorum bu telkine. Oysa benim temennilerim şunlar: 
Cumartesi anneleri, Sivas Madımak yangınında yakınlarını yitirenler, onların acısına dayanamayıp bir süre sonra göçüp giden Rıfat Ilgaz ve Aziz Nesin gibi büyüklerimizin yakınları da daha güzel bir Türkiye ve kardeşlik için yol aldığımızı görüp gülsünler; faili meçhul cinayetlerin failleri bulunsun;
Başbakan sessizliğini bozmuş, sesi kısılsın, hepten, özellikle seçimler öncesinde, düşmanlık, kardeşler arasında nifak tohumları eken ses tınılarına bir güzellik gelsin, gerekirse başına saksı düşsün ya da bir at daha tepsin de aklı başına gelsin(filmlerde oluyor, gerçekte niye olmasın), gelsin de Türkiye’yi, dünyayı ateşe atan söylemini bıraksın.
Öcalan, adıyla müsemma hareket etmesi gerekmediği gerçeğine aysın. Kürt ve Alevi ya da etnik, ve inanç ve cinsel kimlikleri ne olursa olsun tüm kardeşlerimin acıları dinsin, herkes kimliklerimizin  öyle olma doğallığını ve bunun hak olduğunu görsün.
Emeklerimiz yağlı olsun, yerini, hedefini bulsun. Dünyaya iyilik, güzellik hakim olsun. Tek hegemon iyilik olsun. Hatta anlamıyoruz bir türlü diye, uzaylılar falan bassın dünyayı: Megafonla bağırsınlar: Yeter! Kendinize gelin, birbirinizi yemeyi, bindiğiniz dalı kesmeyi bırakın; Nasreddin Hoca’yı boşuna mı yolladık size?” desinler.
Amirler, patronlar, hükmetmekten vazgeçsin, birlikte yaşamanın güzellikleri içinde baş sıraya üleşmeyi koysunlar, birlikte üretmeyi koysunlar; insanlar tüketim çılgınlığını bıraksın; daha fazlasını iste sloganının yanlış olduğunu görsünler; ders verdiğim okulda film gösteren cihazlar düzelsin, yenilensin, hocalar da öğrenciler de yarışma içinde olduklarını değil, birlikte ürettikleri sürece kurumun da, toplumun da yüceldiğini görsünler, anlasınlar; öğrenciler, para veriyoruz diye her düdüğü çalabileceklerini sanmaktan vazgeçsinler; hakkaniyet egemen olsun dünyaya; Macide Tanır gibi, ablalarım gibi sağlığı ip ucunda olanların sağlıkları düzelsin; yalnızlık illeti yeryüzünden silinsin; gurbetlik kavramı uçup gitsin bu gezegenden; 
Sigara ve uyuşturucu kullananlar ansızın ayıversinler, bırakıversinler bu illetleri. Cinsel ilişkilerde insanlar kondom kullansın, gelecek kuşaklarımıza yüzümüz ak olsun, bebelerimizin geleceğimiz olduğu gerçeğine daha çok özen gösterelim. Anneler, babalar çocuklarının mürüvvetlerini görsünler.
Komşular birbirine saygılı ve sevgi dolu olsunlar, apartman boşluklarında, taksilerde sigara içmek iyi değil bilsinler; taksi şoförleri gideceği yere göre müşteri seçmeyi bıraksın, elleriyle de defol git başımdan jesti yapmanın ayıp olduğunu, işlerinin rast gitmeyeceğini de bilsinler. Sabırlı olalım, ortak alanlarımızda ve alanlarımızın kesiştiği yerlerde hoşgörülü olalım.
Herkes bilsin, bu evrende bir denge var, yaptığınız çoğalarak size geri dönüyor. Ben örneğini çok gördüm, tersini dileyemem.  Bedduam bile olumlu benim. Öğrencilerime kızınca annem gibi beddua ediyorum: “İnşallah öğretmen olursunuz! Allah da size sizin gibi öğrenciler versin!”
Kötüyü, yanlışı görmek, tespit etmek kolaydır. Başta sanatçılarımız olmak üzere, müzikte, resimde, yazdığımız kitaplarda, bilimsel, akademik yazılarımızda, siyasette, hep güzeli, iyiyi, neşe ve sevinci üretelim, çoğaltalım. Panakeios, panacea yılımız olsun 2011 ve sonrası.
Az kalsın unutuyordum, malum zaafım: Sezen Aksu beste yapmayı sağlıkla hep sürdürsün, hayatımızda hep olsun. Ağrısı, sızısı olanların ağrıları, sızıları dinsin, aşıklar kavuşsun, sevenlerin yolları birleşsin. Hayat bayram olsun. Bütün dünya buna inansın. (Şenay hayatta, değil mi?) Zeki Müren de ölmedi biliyorum, onu da dinlemeyi hep sürdürelim.
Tüm dertlerin devaları, kanser, AİDS, kalp yetmezliği vb. hastalıkların aşıları bulunsun, bu derlerden çekenlere ilaçlar, aşılar bedava dağıtılsın.
Dikkat ettiniz mi bilmem, içinde olumsuzluk eki MA-ME hiç yok dileklerimde. Hep iyiyi, olumluyu telaffuz edelim, çoğaltalım, herkesin hayrına olumlu işler başa gelsin dileyelim :)) (Bu gülümseme vb. ikonlar da sürüsüne bereket imleme kılavuzlarında yer almalı mı ne? Yeni dilek buldum: Tek bir imleme kılavuzumuz olsun, birlik beraberlik için şart bu.)
Diller de özgürleşsin, kardeş olsun, bir dilin bütünselliği olsun, diğer dillerle kardeş olsun, gerçek kardeşliğin hep orada başladığı bilinsin. Hasta ablam arkadaşı Türkmen hanımı anlamadığını söylüyor ve ona bizim Türkçeyi öğretmeye çalışıyor. Ben de diyorum “Sen de onun Türkçesini öğren ablacım.” “Ene” diyor ablama, “Özüm yaparım,” diyor; “ulu oğlum fitbol oyniyo” diyor. Küçük oğlu da pazarda sebze satıyormuş. Kızı da “Ece karnın doydu mu?”, diye sorarmış, annesine. Ben de öyle soruyorum Türkmen hanıma, “Ece karnın acıktı mı? Bak, banan (muz) yemedin, yediğin görmedim.” Anlıyor, anlaşıyoruz, sofrayı üleşiyoruz.  Şimdi bu yazıyı ona okuyorum, kih kih gülüyor.
Pek güzel gülüyor. Eceler, kraliçeler, arıların anneleri. Yüzleri hep gülesiceler.
Üleşmek dedim de aklıma geldi; biricik okulum Darüşşafaka dünya durdukça dursun, olsun, öksüz yetimleri okutmayı, belli mihrak ve cemaatlere teslim olmadan bağımsız yolunda nice aydın adayı gençler yetiştirmeyi sürdürsün. Yetimlerimiz başları dik yürüsünler. (Kendi içinde çelişki de barındırıyor bu dileğim farkındayım, yetimlerimiz de hep olsun, demek gibi oldu ama anne babası doğal yollarla göçüp gidenler diye düzelteyim isterseniz) Zamanla yetimler, yetimlik bitsin, okulumuz herkesin okulu olsun.
Dünyadan yoksulluk, yoksunluk silinsin. Bu yolda çalışmayı ve el ele, omuz umuza vermeyi sürdürelim.
Bir çırpıda aklıma gelenleri sıralayayım: Bağışlayıcı olalım, teşekkür etmeyi, özür dilemeyi bilelim. Vefalı olalım, özgür olalım. Hasret vuslata dönsün, sevgiler mertçe olsun; engelliler için ülkemiz ve dünya daha kolay yaşanılır yerler olsunlar; kiç çevre düzenlemeleri, beton şelaleler yıkılsın, şehre, betona tapıp doğayı ihmal etmenin bedeli ağırdır, bilelim; doğa güller açsın yüzümüze; israf hırsızlık başta belediyeler bilsin; çöpleri evde ayrıştırmayı öğrenelim; bize ihtiyacı yok diye gezegenimize hınçla yaklaşmak doğru değil, bilelim; cep telefonu ve araba çılgınlığından, doğrularımızı başkalarına dayatmaktan vazgeçelim; ezan sesi kulak desibelimize göre ayarlansın; müezzinler ezanı sahne sanatçıları gibi egosu şişik okumamayı öğrensinler; müzik yapalım, şarkı söyleyip dans edelim; edebiyat, sinema, tiyatro hep olsun hayatımızda; güzel sanatlar daha güzel olsun; hastaneler, tuvaletler daha temiz olsun; sular yeterince aksın; herkesin evi olsun, ekmeği olsun; bankaların, sigorta ve güvenlik şirketlerinin egemenliği, kulluk ve itaat düzeni, otobüste, dolmuşta tespih şakırdatanların, çıstak çıstak müzik dinleyenlerin bu alışkanlıkları son bulsun (silikon kulak tıkayıcıları epey pahalı da); daracık sokaklara park edenlerin, salt bu yüzden cankurtaranların yolunu tıkayanların arabalarına neron’lar dadansın; düşenin dostu olsun; yoksulun üstü başı, aşı olsun; gerektiğinden fazla yiyenlerin yedikleri löp löp et, pıt pıt yağ olsun; kalpler, gönüller bir olsun; tutunamayanların dalı olsun; ümitsizler umut bulsun; töre ve nefret bahaneleri ile kadın, travesti ve transeksüellerin katli son bulsun; kitaplar ucuzlasın, dağıtım şirketlerinin iktidarı son bulsun; eğitim öğretim, tedavi bedava olsun...
Dilekler bitmez, siz isterseniz dilediğiniz gibi uzatınız yazımı. Ben, yetimlerimiz için yazdığım iki şiirimle bu yılı kapatıyor yeni yılın sağlık, esenlik ve birlik beraberlik getirmesini dileyerek bitiriyorum yazımı. 2011 yılı kardeşlik yılı olsun. Türkiye’miz için de, dünya için de. O zaman işte, ben de sevinçten katıla katıla ağlamazsam neyim. Kanaviçe olsun, oya dantel olsun hayatımız. Yepyeni, güzel bir dünyada görüşmek üzere, bu kez Başkent Ankara’dan hepinize selam olsun
Sevgiler mertçe olsun. Ama bunu dilemişim daha önce.

YETİM ŞİİR

              Öğrencim Çınar Akarsu’ya

Sivas’ta 2 Temmuz günü
Yetim bir şiirdim ben,
Bulutum gidince
Rüzgârım gidince
Sandım çığ inmiş üstüme
Düşmüşüm uçurumun dibine.
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde
Dilsizdim, uslu değil ama usuldum
Oturdum, okudum, okudum.
Tarih alevler içinde bir otelde tutuştu.
Coğrafya yurdumun kalbiydi
Yanan anamın sesi
Yanan babamın sazı.
Yüreğim.
Derste ne zaman Madımak dediyse hocam
Gözlerimi kapadım, başım asla düşmedi önüme
Pir Sultan Abdal bilir bir,
Bir de taş bilir, toprak bilir, servi bilir.
Tarih utanır bakamaz Ankara Adliye’sine
Adalet yoksa memleketimde Çınar’ım ya
Eyerlendim, bedenim Düldül şimdi
Kuşandım alev alev Zülfekâr’ımı
Vatan olmuş gurbet bana ve Ehl-i Beytime
Kök salıyorum artık yad ellerde.
Yetim bir şiirim ben
Uçuruma döndüm sanmışım
Sandım bakır kanatlı yetim bir uçurtmayım.
Meğer binmişim şiire, türküye,
Acıların beslediği rüzgârlarım sayesinde
Dimdik yürümüşüm, koşmuşum
Azimle kanatlanmışım
Erişmişim mor göğe
Kavuşmuşum som buluta, simurg olmuşum.
İpimi tutan eller, canlarım hâlâ yurdumda.
Döneceğim sılaya, yemin ettim diye.
Yetim bir şiirim ben, kalbim Su Şehri’nde
Sonum olsun, yeşersin başladığım yerde. 

BABAM ÖLMEDİ 

              Öğrencim Sera Dink’e,

Ölmedi babam
Dünyanın sesi tükenene kadar yaşayacak
Halkların kardeşlik ışığı tükenene kadar yaşayacak.
Babam ölmedi.
Öteki değildi, babam ölmedi,
Babamız, babanız öldürüldü.
Saya ustasıydı babam
Kalemiyle başımız dik yürüttü bizi
Hepimiz giydik onun ayakkabılarını
Ondan çabuk aşındı köselesi!
Yetim değilim, değiliz, değilsiniz.
Kardeşimsiniz, kendinizi ötekileştirmeyiniz.
Utanmayın bizden, intikamdan yana yoktur niyetimiz.
Bana neyi yaşatmadılarsa
Onu yaşatacağım size, bilesiniz.
İlim üstündür her şeyden, öğreneceğim,
Bilmediklerinizi öğreteceğim size,
Beşiğinizi, salıncağınızı ben sallayacağım,
Okula giderken zemheri kışta avucunuzu ben ısıtacağım,
Düştünüz mü yere, elimi uzatacağım size,
Uyumadan önce size masal ben anlatacağım,
Uyandığınızda kahvaltınızı ben hazırlayacağım,
Telli duvaklı gelin damat göreceğim hepinizi
Aziz Nerses’e sizin için imanla ikrar duası edeceğim
Hızır geç kalırsa, ben yetişeceğim derdinize
Annenizi, babanızı seveceğim,
Annem, babam diye seveceğim
Karnınız açsa lokmamı üleşeceğim sizinle
Gazap üzümleri ekmedim toprağa
Sütümün son damlasını size sunacağım
Gözlerinizi açıp yeni güne, adımı Keremkâr koyacaksınız.
Babama pençeyi hepimiz bir olup yapacağız
Ölümsüzdür barış isteyenin sözü, bileceğiz
Bütün acıları gömüp geçmişe gülümseyeceğiz
Yetimlerin kardeşliği için şerre karşı Pençe’i Ậl-i Abậ’dır
Babamın dinç yüzü, mah-cemâli melâike,
Yaşayacak, göreceğiz.