Yılmaz Murat Bilican

24 Aralık 2015

Dilek Doğan’ın annesinin fırlattığı terlikler

"Bir anne kızını öldüren polislere peş peşe terlik fırlatıyor"

İzlemiş olmalısınız videoyu.

Dilek Doğan nasıl göz göre göre, nasıl annesinin, babasının, abisinin gözleri önünde, nasıl acımasızca ve nasıl nedensiz öldürülüyor.

Nasıl kolay ölüyor insan, nasıl narin bir kızın bedeni, nasıl soğuk ve ürkütücü silahlar. 

Nasıl kolayca alıyorlar 25 yaşında bir genç kızı, annesinin, babasının, abisinin, sevdiklerinin elinden.

Nasıl hayattan koparıyorlar.

İzlemiş olmalısınız videoyu.

Nasıl çaresiz bir abi, çığlıklar atarak kendini oraya buraya savuruyor.

Nasıl çaresiz bir anne, az önce yavrusunu, biricik kızını öldüren polislere terlik fırlatıyor.

Bir anne ne yapar ki böyle bir acı karşısında?

Çığlığınız ne kadar çıkar? Ne kadar yırtabilir kötülüğü sesiniz?

Ne yapar bir anne?

Terlik fırlatır.

Annelerimiz için bardağın taştığı noktadır o, yapabileceğinin tamamıdır zaten, dahası yoktur.

Terlik fırlatır ya da terlikle kovalar.

Dilek Doğan’ın annesi de öyle yapıyor.

İzlemiş olmalısınız videoyu.

Ben de izledim.

Doğrusu yeni bir şey öğreneceğimi ummuyordum. Bu toprakalarda yaşamış yetişkin bir insan, “... yapılan operasyonda, canlı bomba olduğu şüphesi...”  filan gibi lafların ne anlama geldiğini zaten bilir. Ayrıca şunları da bilir; böylesi durumlarda göstermelik bir soruşturma açılır, yayın yasağı konur, eğer cinayet çok açıksa savcı hapis cezası filan ister, yargılama bu arada sürer de sürer, katil hayatına devam eder, devletten maaş, hatta rütbe filan da alır, durum zorsa en ufağından bir ceza verilir o da ertelenir... (Sahi tutuklandı mı Dilek Doğan’ı öldüren polis?)

Videoda beni en çok polislere fırlatılan o terlikler yaraladı.

Gecenin dibinden çıkıp gelmiş, elleri silahlı, yüzleri maskeli ve az önce capcanlı olan kızını kanlar içinde yere sermiş polislere fırlatılan o terlikler... O terlikleri fırlatan anne, o Dilek Doğan’ın annesi.

O terlikler bütün insanlığa fırlatılıyordu sanki, suratımda suratımda hissettim her birini.

Utandım.

Nasıl biz bu kadar kötülüğe gömüldük?

Nasıl sıradanlaştı bütün bu görüntüler?

Neden var bu görüntüler?

Hayatın her anını, saniye saniye kaydedip, sonra yavaşlatıyor ve  yeniden yeniden bakıyoruz her kareye.  Böylece, daha çok kötülüğü daha ayrıntılı bir şekilde görüyoruz.

Kötülük böyle mi çoğalıyor yoksa?

Hayat videolardan devam ediyor sanki, izleyip dehşetle birbirimize gösteriyor, bir sonrakine geçiyoruz.

Buyrun son videomuzu da buradan izleyelim:

İstanbul’dasınız, geceyarısı sadece ve sadece muhalif olduğunuz için, iktidarın yaptıklarınızı beğenmediğiniz ve karşı çıktığınız için, eviniz basılıyor. Polisler içeri dalıyorlar, “galoş giyin” diyor Dilek. Polislerin amacı tam belli değil. Arama yapacağız diyorlar. Kimi ya da neyi arıyorlar belli değil.  E buyurun arayın. Ellerinde ürkütücü silahları var. Öylece dalıyorlar evin her yanına. Kimse karşı durmuyor, karşı duracak ne var? Eli silahli, maskeli polisler, koskoca devlet, kim, neden karşı duracak ki zaten? Sonra silah patlıyor. Bu kadar rahatlar işte ve bu kadar kolay o silahın patlaması.

Dilek kanlar içinde yerde. Dilek’in göğsü paramparça. Herkes orada.

Bir baba, bir anne, bir abi ne yapar?

Kötülüğün vardığı bu son noktada bir insan ne yapabilir?

İnsan olanın nesi var?

Acı çığlıklar duyuyoruz.

Dilek Dilek Dilek...

Bir de katilin sesi duyuluyor, kelepçe kelepçe kelepçe...

Dilek yerde, polis hikaye yaratma derdinde.

Basın yazmak için bekliyor, yazıyor da zaten : Terörist, çatışma, canlı bomba filan...

Bir anne kızını öldüren polislere peş peşe terlik fırlatıyor.

@ymbymb