Yıl 2004...
"Ulaştırma Bakanlığı Devlet Planlama Teşkilatı'na yazı gönderiyor, konu Atatürk Havaalanı ile ilgili."
O havaalanı yap - işlet -devret sistemiyle yapılıyor. İşletme süresi 2005 yılının ortalarında sona eriyor. Ulaştırma Bakanlığı'nın yazısı şu:
"Havaalanını halen işletmekte olan firmanın işletme süresini yirmi yıl daha uzatalım, ihalesiz."
İhaleye çıkmadan yirmi yıl daha!..
Yirmi yıl için istenen bedel "500 milyon dolar".
"Devlet Planlama Teşkilatı bu öneriye karşı çıkıyor, hem ihalesiz, hem süre uzun, yirmi yıl, hem de 500 milyon dolar çok az" gerekçesiyle.
Devlet Planlama Teşkilatı haklı çıkıyor.
"Atatürk Havaalanının işletmesi ihaleye çıkıyor, on beş yıllığına 2 milyar 925 milyon dolara işletme devri yapılıyor."
Bu olayı 2004 yılında Devlet Planlama Teşkilatı'nda çalışan, şimdi İyi Parti Samsun milletvekili Erhan Usta anlatıyor, birebir yaşadığı olay. (TBMM Tutanak, 5 Ocak 2022, s.18).
Özetle:
Yirmi yıllığına 500 milyon dolara gidecek olan hava alanı işletmesi, devletin akıllı bir kurumunun devreye girmesiyle, on beş yıllığına 3 milyar dolara yakın paraya gidiyor.
İşletme süresi ve alınan bedel açısından, aradaki farka, devletin kazancına bakar mısınız?..
Sonra ne oluyor?..
"Devlet Planlama Teşkilatı, devletin ekonomik alanda en temel kurumlarının başında gelen o güzide kurumu AKP kapatıyor!.."
Baksanıza, kendisine nasıl engel oluyor!..
Kurum ve hukuk varken
Bir itiraz sonucu devletin bir anda iki buçuk milyar dolar kazanması ne zaman yaşanıyor?..
2004 yılında...
AKP iktidarı var ama, o tarihte henüz:
"- Devletin doğruları ve kuralları savunan kurumları var,
- İktidarları yanlışa düşmekten kurtaran bağımsız kurulları var,
- Bunlar kadar önemli olan, bağımsız yargı, hukukun üstünlüğü var."
AKP iktidarında, hele de yıllar geçtikçe ve özellikle "tek adam rejimi" ile birlikte, ne bağımsız yargı kalıyor, ne hukukun üstünlüğü.
Bunları kendi keyfine göre kullanmak için en temel kurumları kapatmaktan zerre kadar çekinmiyor.
Keyfiliğin ve kuralsızlığın son örneği Meclis'te görüşülmekte olan tasarı.
Limanlar gitti gider
Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye'nin, doğal olarak pek çok limanı var.
Bunların on sekizi yine AKP döneminde özelleştiriliyor ve belli sürelerle işletme hakkı yerli ve yabancı firmalara devrediliyor.
"Bu limanlar içinde işletme süresi en yakında bitecek olanın süresi 2027 yılında bitiyor, en az beş yıl sonra."
AKP şu anda ne yapıyor?..
"İşletme sürelerinin bitmesine en az beş yıl varken, bazı limanlarda işletme sürelerini uzatıyor!..
İHALESİZ!..
Antalya limanını 2047, Trabzon limanını 2052, Mersin limanını 2056, Hopa ve İskenderun limanlarını 2061 YILINA KADAR!..
Limanına göre, yirmi beş, otuz yıl, otuz beş yıl ve hatta kırk yıl sonraya kadar uzatıyor!..
İHALESİZ!..
Üstelik, bu limanların halen devam eden işletme sürelerinin bitimine...
ŞU ANDA BEŞ İLE YİRMİ BEŞ YIL ZAMAN VAR."
Ne bu ya!..
Hangi hakla?..
Meclis"te yoğun eleştiriler karşısında, AKP Grup Başkan Vekili aciz bir cümleyle yetiniyor:
"Burada olup biten hadise, bir kira sözleşmesinin güncellenerek, uzatılmasına dönük bir düzenlemedir."
Otuz yıl, kırk yıl sonraya... Bunun neresi "güncelleme?.."
Bu telaş neden?..
Bu acele neden?..
Altında ne yatıyor?..
Şimdi o süreleri uzatanların çoğu o tarihlerde hayatta bile olmayacak!..
O işletme sürelerini kullanacak olanları çoğu o tarihlerde hayatta bile olmayacak!..
Bu "yangından mal kaçırmanın" altında ne yatıyor?..
Muhalefet Meclis'te soruyor, tek bir AKP'li kalkıp buna mantıklı, düzgün, uygun bir cevap veremiyor.
Nasıl versin ki?..
23 Kasım'da gelmişti
Olayda bir başka gariplik daha var.
"Limanlarla ilgili süre uzatma hikayesi bir buçuk ay kadar önce, 23 Kasım 2021 günü Meclis'te komisyona geliyor."
O gün benzer tartışmalar çıkıyor, bu keyfi yöntemi, ihaleye çıkmadan, yıllara uzanan süre uzatımını muhalefet "Anayasaya aykırı" buluyor.
Garip!..
İktidar milletvekillerinin de katılımıyla, limanlarla ilgili karar o gün getirilen tasarıdan geri çekiliyor.
Hatta...
O tasarı Meclis genel kuruluna geldiğinde, bir ay önce, 3 Aralık 2021'de AKP milletvekillerinin verdiği önergeyle yasa önerisinden çıkartılıyor.
Bu panik neden?
Sen bunu bir buçuk ay önce getiriyorsun...
O gün "anayasaya aykırı" deniyor, tasarıdan çıkartıyorsun...
Yetmiyor, Meclis'te geri çekiyorsun...
Ama, aynı konuyu şimdi bir başka yasa tasarısıyla yeniden getiriyorsun?..
Neden?..
Bu panik neden?..
Gelecek yıl sen artık iktidarda yoksun!..
Senden sonraki iktidarın iradesini gölgeleme hakkını sen kendinde nasıl görüyorsun?..
Bu yasa nasıl olsa, Anayasa Mahkemesi'nden döner, şimdi olmasa bile, sonra döner.
"Dünyanın hiçbir ülkesinde ve elbette bizim ülkemizde asla ve asla görülmemiş olan uygulamalara bir örnek daha."
AKP eşi, benzeri bulunmayan, sayısız serüvenlerine bir yenisini daha ekliyor.