Yalçın Doğan

11 Haziran 2020

"Tek adam rejiminde" TÜİK'le dans

TÜİK ve benzeri kurumlarla dans ederek, dünya ekonomi tarihinde ekonomik krizi çözen tek bir ülke yok

23’ü "torba" niteliğinde olmak üzere, "gerekçesi bulunmayan 62 kararname ile 2.200 (iki bin iki yüz) madde yasalaştırıyor..."

Kim?..

"Tek bir kişi!.."

Ne zamandan beri?.. 2018 haziran ayından bu yana... İki yılda...

Aynı sürede Türkiye Büyük Millet Meclisi ne yapıyor?

"600 milletvekili ile 53’ü uluslararası anlaşma olmak üzere, toplam yüz yasa ve 1.429 madde yasalaştırmış bulunuyor."

Çok önemli bir tespit!.. Türkiye’nin nasıl yönetildiğini yansıtan veriler!.. İki yılda tek bir kişi 2.200 madde, aynı sürede 600 milletvekili 1.429 madde yasalaştırıyor!..

Sadece bu sayılar bile, "tek adam rejimini" gözler önüne sermeye çoktan yetiyor.

Uluslararası anlaşmalar zaten usulen, Meclis’ten otomatik olarak geçiyor, üstünde görüşme bile hemen hiç yapılmıyor.

Önceki gün TBMM’de belirtilen verileri açıklayan CHP Milletvekili Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu önemli bir öneri getiriyor:

"Bu ölçüde geniş yürütme yetkisi içinde Anayasa'ya saygı ilkesini geçerli kılmak ve yetki belirsizliklerini gidermek üzere Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerini İzleme Ve İnceleme Komisyonu kurulması..."

Öneri oylanıyor, sonuç sürpriz değil, AKP - MHP ortaklığı oylarıyla ret!..

Bir süredir TÜİK

"Tek adam rejiminin" sayılara ihtiyacı var. "Başarının ölçüsü" olarak!..

O ölçü en çok ekonomide gerekli. İnsanlar ne yiyor, ne içiyor, geçinebiliyor mu, enflasyon ne kadar, işi var mı, yok mu, kaç kişinin işi var, kaç kişi işsiz, büyüme oranı, kişi başına düşen ortalama gelir ne kadar gibi temel ölçüler.

O ölçüleri kim hesaplıyor? Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK).

Hesaplıyor da, özellikle son bir yıldır o hesaplarla hayatın gerçekleri birbirini tutmuyor.

2018 ekim ayında TÜİK Başkan Yardımcısı görevden alınıyor. Bu yılın 16 Mayıs’ında da, şimdiki Başkan Yardımcısı Musa Yılmaz görevden alınıyor. 22 Mayıs’ta Muhammed Cahit Şirin yeni Başkan atanıyor, "bizden biri, hem de epey yakın".

İki gün önce ise, "TÜİK’in on bölge müdürü" görevden alınıyor, Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla.

Ne gerekçeyle, belli değil. Neye hazırlık belli değil.

İşsizlik oranı

On bölge müdürünün görevinden alınmasından bir gün sonra, mart ayı işsizlik oranı belli oluyor.

Bu oran henüz Koronavirüs etkisini göstermiyor. Ülkede iki yıldır derin bir ekonomik kriz var, yatırım yok, buna rağmen, geçen yılın aynı ayına göre, işsizlik 0.9 puan azalıyor!

Öyle deniyor ama, açıklanan sayılara toplu olarak bakıldığında, tablo alarm zillerinin çaldığını gösteriyor. 

Acı gerçekler

TÜİK’in açıklamaları doğrultusunda:

- Son bir yılda 1 milyon 662 bin kişi işini kaybediyor.

- Sadece mart ayında işini kaybedenlerin sayısı 1 milyon 35 bin kişi.

- Son bir yılda işgücü piyasasından çıkanların sayısı 2 milyon 235 bin kişi.

- Son bir yılda çalışma çağında olduğu halde, çeşitli nedenlerle iş aramayan, işgücüne katılmayanların sayısı 3 milyon 274 bin kişi.

- Sağlık nedeniyle iş arayamayanların sayısı 608 bin kişi.

- Son bir yılda çalışmaya hazır olduğu halde, iş bulma umudunu yitirenler ya da çeşitli nedenlerle iş aramaktan vazgeçenlerin sayısındaki artış 1 milyon 459 bin kişi.

- Sonuçta bu etkileri dikkate alan geniş tanımlı işsiz sayısı, son bir yılda 9 milyon 418 bin kişiye yükseliyor.

- Böylelikle geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 27.2’ye ulaşıyor ki, çok yüksek bir oran.

Öztrak'ın tespiti

TÜİK’in rakamlarından yola çıkarak, son işsizlik verilerini inceleyen CHP Sözcüsü, Hazine eski Müsteşarı Faik Öztrak ürkütücü tespitlerde bulunuyor:

"Bu oranlar, bu rakamlar daha önce hiç görülmüş değil. Her biri kendi alanında bir rekor!.. Ekonomik krizin işsizlik üzerindeki ağır faturası görülmeye başlandı."

Öztrak ekonomik krizden yola çıkarak, bu açıklamayı yapıyor. Koronavirüs etkisi henüz görülmüş değil.

Erdoğan ve kriz

Buna karşılık, Tayyip Erdoğan "ekonomik kriz" denildiğinde, önceleri her sefer "kriz miriz yok" diye bağırıp çağırıyor. Bir kaç ay sonra "krizin etkileri azaldı, krizi atlattık" diyerek, krizi kabul ediyor.

Hatta, ekim 2018’de partisinin Kızılcahamam toplantısında, "aynı konuşmada", konuşmasının ilk bölümünde şöyle diyor:

"Özel sektörümüz bu krizi fırsata çevirebilir, yeniden toparlanma dönemine girdiğimizi görüyorum."

Yani, krizin varlığını kabul ediyor.

Üç, beş dakika sonra aynı konuşmanın devamında:

"Türkiye’de bir defa kriz filan yok, ekonomiyle ilgili manüplasyon var."

Yani, krizin varlığını kabul etmiyor.

Mayıs 2019’da ise, krizin adını anmadan yeniden:

"Ekonomide yaşadığımız sıkıntılar...."

Krizin varlığını kabul ediyor.

Ediyor, etmiyor, tablo ortada. Son bir yılda 1 milyon 662 bin kişi işini kaybediyor, 2 milyon 235 bin kişi işgücü piyasasından çekiliyor. Ne yazık ki, gerçek bu.

TÜİK ve benzeri kurumlarla dans ederek, dünya ekonomi tarihinde ekonomik krizi çözen tek bir ülke yok.