Yalçın Doğan

11 Aralık 2020

 "Sıfır tolerans" dediler, şimdi kös dinliyorlar

"İşkenceye sıfır tolerans" dediler, insan haklarından sürekli "sıfır" çekiyorlar!.. Adalet Bakanı mı?.. O bol keseden atıyor ve sadece izliyor!..

"Uşak Cezaevi'nde ne oldu biliyor musunuz?.. Otuz üniversite öğrencisi genç kadın çıplak aramaya maruz tutuldu. Emniyette kilotunuzu çıkarıp, oturun, kalkın, dendi ve yaptırdılar.

Bu çıplak arama meseleleri... Aslıhan Gençay, bir gazeteci. Sivas Cezaevi'ne girerken, açık cezaevine giriyordu. Çıplak aramaya maruz kaldı, reddetti. Bunun üzerine kapalı cezaevine gönderildi. Hakaretlere uğradı, itiraz eti, itirazı da kabul edilmedi." (HDP Kocaeli milletvekili Ömer Fethi Gergerlioğlu, TBMM 9 Aralık 2020 tarihli Tutanak,s.79).

- Silivri'de yatıyor Muhammed Taş. Annesi anlatıyor, "Çocuğumun elini, kolunu bağladılar, ben, o benim ağladığımı duymasın diye, dudaklarımı ısırarak dinledim çocuğumu, çocuğumun yaralarına merhem veriyorlar mı, bilmiyorum."

- Balıkesir Kepsut Cezaevi... Koğuşta 45 kişi, lağım tıkanıyor, ortalık pislik, sular kesik, koğuşta 25 fare öldürülüyor, tutuklular infaz koruma memurlarına bunu söylüyor, onların yanıtı, "Neden öldürüyorsunuz, besleyin!.."

- Metris Cezaevi... Aynı koğuşta üç engelli tutuklu. Birinin elleri yok, diğeri belden açağı felç, üçüncü tutuklu boyundan aşağı felç. Birbirlerine bakmaları bekleniyor. Adli Tıp "cezaevinde kalamazlar" diyor. Emniyet İnfaz Savcılığana yazı gönderiyor, "toplum için zararlılar."

- Tutuklu kadın... Astım, kalp yetmezliği, romatizma... "Hayır, tutuklu kalacaksın!.."

- 85 yaşında tutuklu adam... Çeşitli hastalıkları var, yine hapiste ızdırap çekiyor.

- Şakran Cezaevi... Ondört kişilik koğuş... Otuz bir kişi kalıyor... Ya korona?..

Bakan Gül dinliyor ve dinliyor

İki gün önce Meclis'te Adalet Bakanlığı bütçesi görüşülüyor. Çeşitli partilerden milletvekilleri yukarıdaki örnekleri verirken, başka örnekler de veriyorlar.

İnsan haklarına aykırı...

İşkence ve kötü muamele...

Pislikten geçilmeyen koğuşlar...

Yaşları hayli fazla olduğu halde, hasta oldukları halde, cezaevinden bırakılmayan insanlar...

Kendi başlarına bırakılan engelliler...

Benzer o kadar çok örnek var ki...

İktidara gelirken, "işkenceye sıfır tolerans" sözü veren ve fakat şimdi bu uygulamalara ses çıkarmayan bir iktidar...

Bu örnekler verilirken, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül de orada. Dinliyor ve dinliyor.

Muhalefetin eleştirileri sonrasında, kendi bütçesiyle ilgili konuşurken, bu faciaların hiçbirine yanıt vermiyor. Hiçbirine değinmiyor.

Bürokrasinin yazdığı metni okuyor!..

Herhalde bu uygulamaları "normal, olağan" karşılıyor!.. Ya da değiştirmeye, insan haklarına aykırı bu durumlara el atmayı, bunları çözüme kavuşturmaya yetkili değil, Adalat Bakanı" olarak!..

Aynı saatlerde Erdoğan

Meclis'te Adalet Bakanlığı bütçesi görüşülürken, tesadüfe bakın ki, hemen hemen aynı saatlerde Tayyip Erdoğan da "adalet anlayışı ve uygulamaları" üzerine, özellikle Selahattin Demirtaş üzerinden görüş bildiriyor:

"Yargının işine müdahale etmek tabii benim haddim değil...", iyi, güzel!.. Durun, o kadar acele etmeyin, "ama" diye devam ediyor:

"Ama, herkesin şunu iyi bilmesi lazım ki, yani biz özellikle Selahattin Demirtaş gibi bir teröristin bu noktada varsa, söz hakkını koruyacak değiliz. Böyle bir şey yok.

Ben inanıyorum ki, bizim yargımız Selahattin Demirtaş gibi bir teröriste böyle bir imkan hazırlamaz. Kaldı ki, Kobani'nin faili odur, Yasin Börü'nün faili odur. Biz bunların görmezden mi geleceğiz?.. Yargımız bunları görmezden mi gelecek?.. Biz ne gerekiyorsa, sonuna kadar bu mücadeleyi verir ve böyle bir teröristin asla önünün açılmasına izin vermeyiz."

Eee, hani "yargıya müdahale haddim değildir" diyordu!..

Bu sözler, müdahale ötesi, "yargıya talimat" değil mi?..

Bu ilk kez yaşanmıyor, daha önce de, benzer sözleri var.

Ya gül ve yine Gül

Tayyip Erdoğan bu sözleri söyleyip Azerbaycan'a gidiyor. O sözler Meclis'te üstelik, tam da Adalet Bakanlığı bütçesi görüşülürken, Meclis'te yankılanıyor.

Adalet Bakanı Gül:

"Anayasanın 138. maddesine göre, yargıya kimse talimat veremez!.."

Bravo!.. Madde sayısını bile biliyor!..

Doğru, veremez!..

Dalga geçer gibi!..

Bu sözleri milletvekillerinin gözlerinin içine baka baka söylüyor.

Sonra ne diyor?.. Yine harika bir laf:

"Anayasa Mahkemesi kararları bağlayıcıdır, o kararlara mahkemelerin uyması anayasal görevdir!.."

Ne diyor bu Adalet Bakanı?..

O zaman, akla ilk gelen örnekler, Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, Enis Berberoğlu ile ilgili Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararları yerel mahkemeler neden uygulamıyor?..

Abdülhamit Gül bu uyarıyı yaptığı halde, Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını uygulamayan yargıçlar hakkında hangi yasal işlemi yapıyor?..

Ne işlemi?.. İşlem, mişlem yok!.. Yapamaz!.. Çünkü "Bakan ama, yetkisini kullanma izni yok!.."

"İşkenceye sıfır tolerans" dediler, insan haklarından sürekli "sıfır" çekiyorlar!..

Adalet Bakanı mı?..

O bol keseden atıyor ve sadece izliyor!..