Yalçın Doğan

02 Haziran 2021

Erdoğan'ın "yerli aşı" ile tangosu: Bir ileri iki geri

"Yeri aşı için önce nisan" tarihini veriyor, sonra o tarihi "eylül - ekim'e" çekiyor ve önceki gün bu kez "yıl sonunu" işaret ediyor!..

25 Kasım 2020...

Covid - 19'a karşı aşı çok konuşuluyor ya... Tayyip Erdoğan'ın aşıdan geri kalması mümkün değil:

"En geç nisan ayında kendi geliştirdiğimiz aşıyı uygulama seviyesine getirmeyi planlıyoruz."

Geçen yıl kasımda söylüyor, altını çiziyorum, siz de çizin, "yerli aşı en geç nisanda" diyor.

Aynı zamanda "insanlığı" da, düşünmeden edemiyor, aynı konuşmada ekliyor:

"Kendi geliştirdiğimiz aşıyı en uygun şartlarda inşallah tüm insanlığın hizmetine sunmak düşüncesindeyiz."

Bu açıklamasıyla birlikte "Erdoğan'ın yerli aşı ile tangosu" sahnelerimizde yerini alıyor.

28 Ocak 2021'e geliyoruz.

TÜBİTAK'ta bilim ödülleri töreni var. Erdoğan'dan o fırsat kaçmaz:

"Amerika ve Çin'den sonra Covid - 19 konusunda en çok aşı projesi yürüten üçüncü ülke konumundayız."

Altını çiziyorum, siz de çizin!.. "Aşı çalışmalarında üçüncü ülkeyiz!.."

Malum sık sık söylediği cümlelerden biri, "bizi kıskanıyorlar" sözü, işte bizi kıskanmaları için var olan gerekçelerden biri.

7 Mayıs 2021'e geliyoruz.

Cuma namazı sonrası Erdoğan'dan Üsküdar'da yine yerli aşı açıklaması:

"Eylül - ekim aylarına yetiştirmeyi planladığımız yerli aşımızı inşallah yapacağız."

Altını çiziyorum, siz de çizin, daha önce "nisan" dediği yerli aşı, aniden "eylül - ekim'e" sarkıyor.

Aynı açıklamasında, "insanlığa hizmet" yine eksik değil:

"Biz bunları sadece kendi ülkemizde kullanmak değil, tüm dünyada nereden bir talep varsa, hepsiyle paylaşmaya hazır olduğumuzu söyledik."

Ne de olsa, "lider ülkeyiz" biz.

"On ülke ve yıl sonu"

28 Ocak 2021'de aşı konusunda "dünyada üçüncü ülkeyiz" diyor ya... Önceki akşam hükümet toplantısında sonra:

"Aşı çalışmalarında dünyada ilk on ülke arasındayız!.."

"Üç ülkeden" biri iken, aniden "on ülke arasına" geriliyoruz. O konuşmaları kim yazıyorsa, çok kötü yazıyor. Eski söyledikleriyle çelişiyor, eski söylediklerine hiç bakmıyorlar.

Ben olsam, bu yazıları yazan, bu bilgileri veren o "danışmanların" bir tekini bile orada tutmam. Çünkü, Orhan Veli'ye nazire, "olmaz ki, 'şahsım' bu kadar da açığa düşürülmez ki!.."

Açığa düşmek devam ediyor, aynı konuşmasında

"İnşallah kendi aşımıza yıl bitmeden kavuşmuş olacağız."

Her seferinde "inşallah" ile tamamlanan açıklamalar... Ne var ki...

Altını çiziyorum, siz de çizin:

"Yeri aşı için önce nisan" tarihini veriyor, sonra o tarihi "eylül - ekim'e" çekiyor ve önceki gün bu kez "yıl sonunu" işaret ediyor!..

Bu arada eklemek gerek, yerli aşı çalışmalarını yürüten teknik ekip, "mümkün olabilirse, Ocak 2022" tarihine göndermede bulunuyor.

Halkın gözünü boyamak

Yerli aşı sadece bir örnek. Önemsiz gibi görünüyor olabilir. Ancak, arkasında temel bir amaç var:

"Algı yaratmak, ülkeyi yönetmekten ve gerçeklerden önce geliyor.

Her şeyin başı algı... Halkın gözünü boyamak..."

Aslında bir analiz yapılsa, Erdoğan'ın konuşmalarındaki konular incelense, yaptığı açıklamalarda yer alan konularla ilgili sonraki uygulamalar karşılaştırılsa, ortaya kim bilir daha ne çok "tutarsızlıklar ve doğru olmayan açıklamalar" çıkar.

Ayrıca Sağlık Bakanı

Yerli aşı değil ama, yurt dışından gelecek aşılarla ilgili olarak, dünyada rekor kıran kim?..

"Sağlık Bakanı Fahrettin Koca!.."

Yaklaşık bir yıl boyunca, az değil, bir yıl boyunca yurt dışından gelmesi öngörülen aşılarla ilgili "verdiği tarihler ve miktarlar hiçbir zaman birbirini tutmuyor, haftadan haftaya değişiyor".

Tutmadığı için de, Covid - 19 ile mücadelede, "önlem" adı altında bilime aykırı uygulamalar eşliğinde ki, bu aykırılıkları gerçek bilim adamları her gün TV'lerde açıklıyor, Türkiye yaya kalıyor.

İthal aşı, yerli aşı... Covid - 19'un Türkiye serüveninde unutulmaz bir sayfa.

* * *

Ekonomi çökmüş, ama...

Son numara "İstanbul'u finans merkezi" yapmak!..

Hazine ve Maliye Bakanı bu konuda bir yasa hazırlığının yürütüldüğünü açıklıyor. "Finans çökmüş" ama, İstanbul "finans merkezi!.."

Yasa çıkararak, bina dikerek, "finans merkezi" olunmuyor. Sağlam ve değerli bir paranız, yine sağlam bir borsanız, uluslararası çapta bankalarınız olmadan, "finans merkezi" lafını duyunca...

Aklıma 2007 yılı geliyor... On dört yıl önce... O zaman da davul çalan manşetler, resmi açıklamalar:

"Türkiye bölgesel enerji merkezi oluyor. Bütün enerji borularının kesiştiği yer Türkiye."

Orta Doğu ülkelerinin ve Rusya'nın ne kadar doğalgaz ve petrol hatları varsa, hepsi Türkiye'den geçecek!..

Enerjide Avrupa'yı biz besleyeceğiz!..

Tıpkı aya gideceğiz, Karadeniz'de doğalgaz bulduk ve doğalgaz sorunumuz çözüldü gibi, bitip tükenmeyen "algı operasyonlarının" bir yenisi de, "İstanbul finans merkezi" palavrası.

Senin Merkez Bankan çökmüş, Merkez Bankası'nın bağımsızlığı çoktan kağıt üzerinde kalmış, paran pul olmuş, en derin ekonomik kriz sende, senin ekonomik durumuna dünyada "güvenen" tek ülke yok, ama hala "finans merkezi" laflarıyla halkı avutmak!..

Halkın zaten bunlarla en küçük bir ilgisi yok ama, yine de işte "yedekte dursun", yeni bir algı operasyonunda kullanmak üzere!..