22 Mayıs 2010, Kemal Kılıçdaroğlu CHP olağanüstü kurultayında Genel Başkan seçiliyor. İngilizlerin deyimiyle, “unanimously”, oy birliği ile. İttifakla, inançla ve umutla.
17 Kasım 2010 CHP olağanüstü kurultayı, Kılıçdaroğlu statükonun temsilcisi, on yıllık genel sekreter Önder Sav ve ekibini tasfiye ediyor, üzerindeki gölgeden kurtuluyor, gerçek Genel Başkan oluyor. Yeni Parti Meclisi, yeni Merkez Yürütme Kurulu (MYK).
30 Mart 2012 olağanüstü kurultayda Parti Meclisine kadın, gençlik ve bilimsel üye kotaları kabul ediliyor. Eh, kendi içinde bir adım. Yeni Parti Meclisi, yeni MYK.
17 Temmuz 2012 bu kez olağan kurultay. Parti Meclisi ve MYK tekrar yenileniyor.
5 Eylül 2014 olağanüstü kurultay, Kılıçdaroğlu Muharrem İnce karşısında yeniden Genel Başkan seçiliyor. Ancak, bu kez o ilk ittifak çözülüyor, İnce ciddi oy alıyor. Bir kez daha yeni Parti Meclisi, yeni MYK.
Beş buçuk yıllık Genel Başkanlığında üç olağanüstü ve bir olağan kurultay gören Kılıçdaroğlu bu hafta sonu ikinci olağan kurultayına hazırlanıyor. Kurultayın bu kadar sık toplanması CHP’de aşılamayan sıkıntıların göstergesi.
Ne değişecek?
Bu seferki kurultayın adı “Değişim Kurultayı”. “Değişim” olduğuna göre, CHP’de ne değişecek?
Parti programı mı değişecek? İlk genel seçimde CHP’nin iktidar şansını arttıracak politikalar mı yenilenecek? CHP’de ideolojik bir sıçrama mı yaşanacak? Yeni bir Genel Başkan mı seçilecek?
Hayır, hiçbir olmayacak. Tüzük değişikliği olursa:
-Parti Meclisi üye sayısı 60’dan 40’a düşecek, tüzük değişmez ise, sayı yine aynı kalacak,
-Ayrıca, Parti Meclisi ile MYK’ya daha genç üyelerin seçilmesi istenecek.
Aman ne değişim, ne değişim. Akıllara durgunluk veriyor.
Kamuoyunun dikkatini çekmek açısından, kurultayın adını “değişim kurultayı” olarak takdim etmek bir propaganda aracı olabilir ama, aynı zamanda bir “değişimi” gerçekleştirmek gerekir. Nerede o, yok.
Sürekli yenilgi
Parti Meclisi üyesi 60 olsa ne olacak, 40’a inse ne olacak? 1980 öncesi gibi değil ki, Parti Meclisi en geniş tartışmalara ortam hazırlasın, yeni fikirler üretilsin.
Şimdi iki ayda bir toplanıyor, birileri söz alıyor, önemli vurgular olsa bile, rüzgar gibi bile değil, gelip geçiyor, sen sağ, ben selamet.
Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlığından bu yana, 2010 anayasa referandumu, 2011 ve 2015 Haziran ve Kasım üç genel seçim, 2014 yerel seçim, bir Cumhurbaşkanlığı seçimi, hepsinden mağlup çıkıyor.
Olağan ve olağanüstü kurultaylar, üst üste değişen Parti Meclisleri, MYK’lar, hangisinde seçim sonuçları enine boyuna tartışılıyor, hangisinde seçimlerden bir ders çıkartılıyor?
CHP örneğin Doğu ve Güneydoğu’da yok, neden? Araştırılıyor mu? Olmayışından öte, oyu bu bölgelerde azalıyor, neden? Karadeniz’de, Orta Anadolu’da CHP’yi ara ki, bulasın, neden? Araştırılıyor mu?
81 ilin 35’inde tek bir milletvekili yok, neden? Üzerine gidiliyor mu?
Kıyılara sıkışmış bir parti, o da belli kıyılarda, neden? Araştırılıyor mu?
Her seçimden sonra, sanki yenilen onlar değil, hiçbir şey olmamış gibi, yola devam eden bir parti. Özeleştiriden yoksun bir parti.
Sol teoride, yıllar yılı çok gözde olan bir deyim var, “sürekli devrim”, CHP’de de gözde olan bir gerçek var, “sürekli yenilgi”.
En dar kadro
“Değişim” işte tam bu aşamalarda devreye giriyor.
Merkez Yürütme Kurulunun on beş üyesi var, on beşi de Genel Başkan Yardımcısı. Bu üyeler eskiden Parti Meclisi tarafından seçilirken, şimdi hepsini Genel Başkan seçiyor.
Kılıçdaroğlu kendi Genel Başkanlığındaki dört kurultayda MYK’da tam 78 Genel Başkan yardımcısını değiştiriyor. MYK’yı sürekli değiştiriyor. Şimdi yine değişecek, 78 olacak sana belki 88, belki daha fazla.
“Değişim” yine burada, Genel Başkan Yardımcılarından bir bölümü belli ki, değişecek.
78 Genel Başkan Yardımcısı içinde, değişmeyen dört kişi var, diğerleri hep değişiyor. Kılıçdaroğlu’nun “değişimi” bu.
Genel Başkan seçildiği ilk kurultay hariç, beş yılda, dört kurultayda 78 yardımcısını değiştiriyor, dörtte 78. Kendisiyle birlikte çalışan en dar kadroyu sürekli değiştiriyor, seçim yenilgilerinin faturalarını onlara çıkarırcasına.
Değiştiriyor da, CHP’de ne değişiyor? O değişimin CHP politikalarına ve ülkeye yansıması ne oluyor?
Partideki en yetkili kadronun bu kadar sık değişmesinin parti yönetimine istikrarsızlık getirdiğini görmüyor. Aynı istikrarsızlık seçimlere, partinin performansına yansıyor, onu da görmüyor. Demek ki, kadro kuramıyor.
"Gündemimizde yok"
CHP’lilerin oluşturduğu bir düşünce kuruluşu var. Hemen hemen iki ayda bir toplanıp, gündemdeki konuların tartışıldığı bir platform. Gerçi, uzun süredir toplanmıyor.
Nisan 2014, bu toplantılardan biri. CHP yerel seçimlerden yenilgiyle çıkmış, iki bilim adamı seçim sonuçlarını analiz ediyor. Çoğunluğu CHP milletvekilleri ve yöneticilerinden oluşan topluluk analizleri dinliyor, düşüncelerini açıklıyor.
Toplantıyı on beş Genel Başkan Yardımcısından biri yönetiyor.
Yerel seçimler tartışılıyor iyi de, üç ay sonra Cumhurbaşkanı seçimi var. İlk kez halk seçecek.
CHP’nin bu seçim için stratejisi ne? Kimi adaya gösterecek değil, adayın nasıl bir profili olmalı ki, AKP adayı ile yarışabilsin? Ortaya bu soru atılıyor.
Toplantıyı yöneten Genel Başkan Yardımcısı, üç ay sonraki seçim için “bizim gündemimizde şu anda Cumhurbaşkanı seçimi yok” diyor.
Ne, yok mu? Size geçmiş olsun. Zaten öyle oluyor.
Haydi şimdi “değişim kurultayına”. 78 olacak 88-90, v.s, aklıma Ajda’nın şarkısı geliyor, “kimler geldi, sorma sakın kimler geçti…”
Geçti de, ne değişti? Bizleri yıllardır AKP iktidarına mahkum etmenin ötesinde…