Yalçın Doğan

30 Ekim 2019

Aniden Cumhuriyet!..

Cumhuriyetlerde ve demokrasilerde kutsal olan bireydir, temel hak ve özgürlükleri askıya almak bu kutsallığı bozar

“29 Ekim tatil değil, bayramdır.”

Dün yandaş medyaya bakıyorum, hepsi belli zamanlarda ve genellikle olduğu gibi, ama manşetleri değil, bu kez sürmanşetleri kopya kağıdıyla çoğaltılmış halde, aynı sözlerle çıkıyor.

“29 Ekim tatil değil, bayramdır” sürmanşetiyle. O sürmanşetlerin hemen yanında, kopya kağıdı ve emir -komuta zinciri vaziyetiyle, Tayyip Erdoğan’ın bir TV programında söylediği sözler manşetlere taşınıyor:

“İstiklal mücadelesi veriyoruz”.

Tam 29 Ekim’e uygun düşen bir söz!..

Akit, Star, Akşam, Yeni Şafak, Türkiye ve diğerleri hep aynı kalıpla yayınlanıyor. Cumhuriyet’le uzak yakın ilişkileri olmayan, her fırsatta Cumhuriyet’le, Atatürk’le, İnönü’yle uğraşmayı yıllardır temel yayın politikasına dönüştürmeyi adet edinmiş yandaş medya aniden Cumhuriyet övgüsüyle dolup taşıyor.

Ancak, burada ana rol “29 Ekim tatil değil, bayramdır” ilanını veren firmada.

Turkcell’in ilanları ve klibi

O ilan Turkcell’e ait.

Turkcell’in sitesine girdiğinizde, o başlık altında bir klip görüyorsunuz. Bir dakika on bir saniye süren klip Cumhuriyet’e giden yolu, Kurtuluş Savaşı’nı öz sözlerle anlatıyor:

“Cumhuriyet,

-Çarıksız bastığın toprağa sahip çıkmaktır.

-Yirmi beş kiloluk mermiyi sırtında taşımaktır.

-Köyden cepheye bin kişi gidip, bir kişi dönmektir.

-İmkânsıza inanmaktır.

-Bütün dünya karşısında dimdik durmak, biz Türkiye’yiz demektir”.

Sonunda da, Atatürk’ün o ünlü sözü var, kendi sesinden:

“Cumhuriyet en büyük bayramdır, kutlu olsun”.

Sekiz, dokuz yandaş gazeteye verilen bu ilan ve ardındaki klip gerçekten iyi bulunmuş bir fikir. Özü  Cumhuriyet’e denk, iyi işlenmiş.

Birinci soru şu:

“Turkcell neden böyle bir ilan hazırlıyor?..”

Herhangi bir firma elbette, her zaman, herhangi ulusal bir konuda böyle bir ilan hazırlayabilir.

Ama, bugün neden Turkcell yapıyor bunu?..

İkinci soru şu, belki ilk soruya karşılık olabilir ihtimaliyle:

“Böyle bir reklamı acaba AKP ‘rica etmiş’ olabilir mi?..

Turkcell yönetim kurulunda yer alan AKP’lileri düşününce, akla böyle bir ihtimal geliyor. Uzun lafın kısası şu:

“Erdoğan başta, AKP yönetimi hani her ihtimale karşı, mesela erken seçim olur, olmasa bile, Cumhuriyet’e ve Atatürk’e karşı bu kadar tavır almak zarar verir, düşüncesiyle bu yıl Cumhuriyet’e sahip çıkmanın iyi olacağını hesaplamış olabilir mi?..”

Neden olmasın?..

Aniden Diyanet

Baksanıza, hiçbir hutbesinde, törende, bayramda, seyranda sanki “yemin etmiş gibi”, Atatürk’ten söz etmemeyi neredeyse “varlık nedeni” gibi gören Diyanet İşleri Başkanlığı bile, bu sefer hem Atatürk’ü hatırlıyor, hem silah arkadaşlarını!..

“Aziz milletimizin Cumhuriyet Bayramını kutluyor!..”

Yandaş medya eşliğinde, AKP’nin sözünden çıkmayan kurumlarda bir Atatürk sevgisi ve coşkusu ki, sormayın gitsin!..

AKP’li eski Bakanlar tweet atıyor, hatta Cumhuriyet Bayramlarında “kulağındaki rahatsızlık” nedeniyle törenlere katılamayan eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, şu anda ayrı parti kurmaya hazırlanan AKP’nin eski Başbakanı Ahmet Davutoğlu koro halinde Cumhuriyet’i kutluyor.

Erdoğan bu yıl Cumhuriyet’in kutlanması için sanki “çaktırmadan genelge” yayınlamış gibi. Birlikte olduğu kişiler ve “eski dostları” dahil.

Buna paralel olarak, AKP’ye yakınlığı ile bilinen pek çok firma yine Cumhuriyet ilanları vermekten geri kalmıyor.

Ya içki yasağı

Aniden Cumhuriyet’i anma sevgisinde akla takılan bir soru var.

Yurt dışındaki büyükelçilerimizin verecekleri Cumhuriyet resepsiyonlarında içki yasağı, bu ani sevgiye ters düşmüyor mu?..

Uydurma bir gerekçeyle, “savaş var, içki yok” gib saçma bir bağlantıyla, Dışişleri Bakanı talimatıyla içki yasağı getirmek “aniden Cumhuriyet sevgisi” ile bağdaşıyor mu?..

Bu iki örnek, “aniden zuhur eden sevginin” iç politika malzemesi olduğunu ortaya koyuyor.

Birey kutsaldır

Cumhuriyet’e gerçekten sahip çıkmak, inanmak başka değerler, başka ölçüler, başka uygulamalar gerektiriyor.

Cumhuriyet’in en temel tanımlarından biri şöyle:

Cumhuriyetlerde ve demokrasilerde kutsal olan bireydir, temel hak ve özgürlükleri askıya almak bu kutsallığı bozar.

Son dört beş yıldır, ne temel hak var, ne özgürlük, dolayısıyla ne de bireyin kutsallığı.

Bireyin kutsallığının bozulduğu yerde, hiç bir “ani sevgi” inandırıcı olamaz.