Çanak çömleği 7 Haziran seçimlerinden sonra Tayyip Erdoğan’ı ziyaret ederek kıran Deniz Baykal, şimdi frenleri patlatıyor:
“Azez - Halep hattını açık tutmak için Türkiye’nin bombalamasını doğru buluyorum”
Baykal, bu hükümet bizi savaşa mı sürüklüyor, kaygıları ayyuka çıkmış bir ortamda hükümete destek vermekle kalmıyor, Kılıçdaroğlu’nun da Genel Başkanlıktan çekilmesini öneriyor. Tam zamanı zaten.
Kurulduğu günden bugüne kadar hiç olmadığı kadar karışan, iç çamaşırları birer birer ortalığa saçılmaya başlayan AKP için büyük fırsat.
Tam herkes AKP içindeki anlaşmazlıkların, buna ek olarak, artık iyice su yüzüne çıkmış olan Tayyip Erdoğan-Davutoğlu çekişmesinin nereye uzanabileceğini tartışırken, acele arz-ı endam eden Baykal muhteşem bir hamleyle tartışmayı “CHP içine” çekiyor. Helal olsun. Zamanlama dediğin böyle olur.
Meğer Baykal neymiş
Sadece trol ve troliçeler değil, ta Davutoğlu’na kadar AKP etekleri ve zirveleri Baykal’a “teşekkürlerini” suna suna bitiremiyor.
Aman, meğer Baykal neymiş? AKP’lilerin gözünde bir anda:
“Milli devlet adamı…Yerli devlet adamı…Milli duruş sergiliyor… Saygın isim… Ellerine sağlık… Paralelcilerin Türkiye’yi yeniden dizayn ederken, neden Baykal’dan başladıkları net anlaşılıyor… İşte devlet adamı…Partisini değil, ülkesini düşünen adam… Ne de olsa tecrübe…”
AKP cenahında Baykal’a “sen neymişsin be abi” diye, döktüren döktürene. Koroya Davutoğlu ağzı sulanarak, övgüyle katılıyor. AKP’den Baykal’a bir davet eksik.
Beyaz bayraklı muhalefet
AKP’den bu kadar alkış topladığına göre, Baykal’ın “ben galiba yanlış yaptım” diyerek, aynayı kendisine tutması gerek. Tutar mı, tutmaz mı, elbet kendi bileceği iş.
Davutoğlu aslında bu işlerden pek anlamıyor ama, bu sefer sektirmiyor, “bize milli muhalefet gerek” diyerek, ortaya “milli muhalefet” diye bir kavram atıyor. “Vatan, millet, Sakarya’nın” yeni versiyonu.
Baykal’ın olağanüstü katkısıyla oluşan “milli muhalefet” ile birlikte, AKP artık Suriye’de ne yapsa yeridir. Savaş da olur, savaşmasa da olur, yenilse de olur, Şam’a kazık çaksa da olur.
Bahçeli’nin de desteğini alan Davutoğlu dünden itibaren muhalefeti resmen kırmış bulunuyor.
Zaten kör topal giden muhalefet dün beyaz bayrak çekiyor. En azından Suriye politikasında ki, şu anda en hayati sorun.
Davutoğlu Baykal’a iki teşekkür borçlu, bir Suriye’deki bombalamaya destek verdiği için, iki, CHP içine bomba attığı için.
AKP ve yandaşlardan alkışlar koparken, normal olarak CHP içinden “protestolar” yükseliyor.
Sözcünün gafı mı
CHP’deki protestoları çoktan geride bırakan, çok vahim ve çok ciddi protesto ise, Dışişlerinin imzasını taşıyor.
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Tanju Bilgiç son olayları değerlendirirken söz Amerikan’ın PYD ile ilgili açıklamasına geldiğinde, aynen:
“Amerika’nın PYD’ye verdiği desteği şaşkınlıkla izliyoruz, protesto ettik.”
Ne, biz Amerika’yı protesto mu ettik? Olağanüstü bir haber.
Dışişleri sözcüsünün bu cümlesi TV’lerde canlı yayınlanıyor, üstelik seksen kez tekrarlanıyor, kendi sesinden ve alt yazı eşliğinde.
İlginç olan, bu açıklama TV’lerde yayınlanmaya devam ederken, Dışişleri sitesinden kısa sürede kaldırılıyor, “yok böyle bir açıklama” faslında.
Ortada aslında protesto filan yok da, Dışişleri sözcüsü gaf mı yapıyor, yoksa Türkiye Amerika’yı gerçekten protesto mu ediyor?
Diplomaside protesto
Diplomaside protesto iki ülke arasında ilişkilerin gidişatını değiştirebilecek çok ciddi bir tepki.
Ülkeler arasında her zaman şu ya da bu nedenle anlaşmazlık doğabilir. Diplomaside anlaşmazlığın onarımı ve kendi hissiyatını karşı tarafa bildirmenin çeşitli yolları ve o yolların aşamaları var.
O ülkenin büyükelçisini çağırıp rahatsızlığını bildirme var. Sözlü ve yazılı uyarma var. Kınama var. Bunları dostça ve dostça olmayan üsluplarda yapmak var.
Protesto bunların en ilerisi, en serti.
“İlişkilerimiz çok kötü, konuşacak bir şey kalmadı” demek. Müttefik ülkeler arasında protesto söz konusu değil.
Protestodan sonra zaten artık ültimatom geliyor.
İpler kopar
Eğer Ankara protesto etti ise, yer yerinden oynaması gerek. İpler kopmuştur demek. Türk-Amerikan ilişkilerinin hiç olmazsa belli bir süre, buzdolabına alınması gerek. “Protesto” diplomaside o kadar ağır bir tavır. Tek cümleyle geçiştirilecek, çoluk çocuk oyunu değil.
Ben Türkiye’nin Amerika’yı protesto etmiş olacağına ihtimal vermiyorum. Galiba sözcü fena halde pot kırıyor, gaf yapıyor. Üstelik, müzmin bir yüz ifadesi, bıkkın ve çökmüş bir ruh hali resmi vererek.
Sözcülük nerede olursa olsun, maharet istiyor. Soruları yanıtsız bırakmayacaksın, ama aynı anda açık vermeyeceksin, yeri geldiğinde taşı gediğine oturtacaksın, bu arada istediğin gibi kamuoyu oluşturacaksın. Hele de, Dışişlerinde.
Dışişlerinin bu “protesto” açıklaması kaynar gider gibi geliyor, Amerika’dan özür dileyerek, açıklamayı Dışişleri sitesinden kaldırarak filan, ama CHP’deki protestoların kaynayacağını pek sanmıyorum. Orada bundan sonra, adet yerini yine bulur, olsa olsa, sular kaynar.
E, tam zamanı, hazır AKP karışmış iken, onu unutturmak, geri plana atmak gerek. “Muhalefet” zaten böyle günler için var. Hele de “milli” ise, yeme de, yanında yat.