"Yasakçı tutum sonuç vermez."
Devam ediyor:
"Ortaya çıkacak haksızlığı adil şekilde yargılayacak uluslararası bir mahkeme yok."
Bu tepki cümleleri AKP Tanıtım ve Medya Sorumlusu Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal'a ait.
Twitter Çin, Rusya ve Türkiye'de iktidarla bağlantılı kişi ve kuruluşlar olduğunu, muhalifleri hedef gösterdiğini, propaganda amaçlı kullanıldığını öne sürdüğü 170 binden fazla hesabı kapattığını açıklıyor.
Türkiye'de kapatılan hesap sayısı 7.340. Neden kapatılıyor?
Dünyanın prestijli üniversitelerinden Amerika'daki Stanford Üniversitesi'ne bağlı Stanford Internet Gözlemevi bir rapor yayınlıyor. Raporun Türkiye ile ilgili bölümünün başlığı şöyle:
"Türkiye'de İktidar Partisinin Gençlik Kanadıyla Bağlantılı Twitter Üzerinden Nüfuz Sağlama Operasyonu."
Neler yapmışlar?
Rapora göre, Twitter'daki 7.340 hesaptan atılan tweetler:
- AKP lehine, CHP ve HDP aleyhine kampanyalar yürütüyor,
- 2017'deki Anayasa referandumunda Başkanlık Sistemi'ne geçişi destekliyor,
- Tweet'ler aynı zamanda AKP yanlısı çok sayıda retweet ağını kapsıyor,
- Kapatılan hesaplar arasında AKP'yi destekleyen ve tek merkezden yönetilen hesaplar var,
- Türkiye'nin Suriye'deki müdahalesine iç desteği arttırmaya çalışıyor,
- 9 Haziran 2008 ile 18 Ocak 2020 arasında kuruluyor,
- Tayyip Erdoğan'ın büyük bir lider olduğunu belirtiyor.
Raporun başlığında yer aldığı gibi, üniversiteye bağlı gözlemevi raporunda bu tweet'lerin "AKP Gençlik Kolları ile bağlantılı" olduğu öne sürülüyor.
Ve böylece 7.340 hesap kapatılıyor.
"Yasakçı tutum"
Hesapların kapatılmasına ilk tepkiyi Mahir Ünal veriyor, yukarıdaki sözlerle. "Yasakçı tutum sonuç vermez" miş!.. Ve bu "haksızlığı giderecek uluslararası bir mahkeme yok" muş!..
Bu sözleriyle Mahir Ünal, raporda yer alan "kapatılan hesapların AKP ile bağlantılı olduğu" tezini doğruluyor. Buna "yasakçı tutum" diyerek, eleştiriyor.
Kaderin cilvesine bakın ki, Mahir Ünal "yasakçı tutumu" eleştirdiği gün, "HDP'nin yürüyüşünü engellemek için bazı illere giriş, çıkış yasağı getiriliyor".
Kaldı ki, 18 yıllık AKP iktidarı en çok da "basın özgürlüğünü ve ifade özgürlüğünü yasaklıyor". İçeri atılan iki yüze yakın gazeteci var ve hâlâ devam ediyor, sadece söylediği sözlerden dolayı hapse atılan, ceza alan binlerce insana çektirilen cefa "yasakçı tutum" değil de, ne?..
Üstelik yasağı kurumsallaştırmak amacıyla TV kanalları ve gazeteler el değiştiriyor.
Uluslararası mahkeme
O tarihsel söz boşuna söylenmemiş!.. "Hukuk bir gün size de lazım olur" sözü!..
Mahir Ünal "bu haksızlığı giderecek uluslararası bir mahkeme olmadığından" şikayet ediyor.
Oysa, var!..
Belki Twitter ile ilgili özel bir mahkeme yok ama, adil yargılama hakkını, insan hakları ihlallerini, özgürlük kısıtlamaları davalarını ele alan bir mahkeme var:
"Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi!..", AİHM...
Türkiye'den rekor sayıda başvuru yapılan, 50 ülkeyi geride bırakan başvuruların yapıldığı AİHM var!..
Ama, ne oluyor?..
Oradan Türkiye aleyhine çıkan kararlarda, tepki hazır: "O karar yok hükmündedir!.."
Sen "uluslararası bir mahkemeden" çıkan kararları "yok hükmünde" say, bütün evrensel ve iç hukuk kurallarını hiçe sayarak uygulama, sonra da, "haksızlığı giderecek uluslararası bir mahkeme" ara!..
Ve "yasaklar sonuç vermez" de!..
Ah Mahir Ünal ah!...
İkinci doğrulama
AKP ile bağlantılı olduğu öne sürülen Twitter hesaplarının kapatılmasına diğer tepki Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'dan geliyor:
"Kapatılan hesapların Sayın Cumhurbaşkanımıza destek amlacıyla açılan 'sahte hesaplar' olduğu ve bu hesapların tek merkezden yönetiliği iddiası gerçek dışıdır.
Twitter ticari sosyal medya kuruluşu olmanın ötesinde, belirli bir siyasi ve ideolojik yaklaşımı benimseyen, bu yaklaşıma uymadığını düşündüğü tüm kullanıcılara ve aktörlere çamur atmaktan çekinmeyen ideolojik kara propaganda makinasına dönüşmüştür."
Fahrettin Altun hızını alamıyor, içerde her işlerine gelmeyen olayda olduğu gibi, dışarıya da aynı klasik suçlamayı yöneltiyor:
"Çok yakın geçmişte, özellikle ABD'de şahit olduğumuz tartışmalar da düşünüldüğünde, Twitter'ın siyaseten Türkiye Cumhuriyeti'ni konumlama arzusu, kuruluşun PKK ve FETÖ gibi Türkiye'ye düşman yapıların kara propaganda faaliyetlerine kol kanat germe isteği ve Türk siyasetini dizayn etme hevesi net bir şekilde görülmektedir."
Helal olsun!.. Sonunda, dünyanın en saygın üniversitelerinden birine bağlı bir merkez de, "PKK ve FETÖ" damgası yedi ya!..
Bu hesapların kapatılması, belli ki, AKP'nin canını epey acıtıyor. "PKK ve FETÖ'ye" kadar uzanan akıl almaz suçlamalar, bu acının sonucu.
Şimdi o "oyuncak" artık yok!.. Ama, bir başka "oyuncak" bulacaklarına eminim.
Sayı bir haftada katlandı
AKP'yi kendi acısıyla baş başa bırakırken, "hepimizin çektiği ortak acıya" dönelim.
Son bir kaç gün içinde hızla artan Koronavirüs vak'a sayısına bakınca... Bir haftada 840'lardan 1500'lere tırmanan vak'a sayısı çok ürkütücü.
Hafta başında günlük vak'a sayısının toplam test sayısına oranı yüzde 2 iken, dün bu oran yüzde 3.2'ye fırlıyor. Test sayısı artarsa, vak'a sayısının daha fazla artması çok muhtemel.
Mart ayından itibaren Koronavirüs istatistiklerine bakıyorum, son vak'a sayıları bizim Mayıs ayı ortasına döndüğümüzü gösteriyor.
Hepimiz iki buçuk ay evlerde boşuna mı oturduk?.. O zorunlu kısıtlamalara boşuna mı katlandık?..
Ben kurallara uygun davranıyorum, öteki umursamıyor, ceremesini hepimiz çekiyoruz!..
"Biz salgını en az hasarla atlatan ülkelerden biriyiz" demek yerine, bulaş artışına çözüm bulmak gerek.