Yalçın Doğan

11 Nisan 2020

14... 18... "Ölsün"... Ve tarihten yaprak

Muhteşem bir uzlaşma örneği... "Sen - ben" kavgasına son veren, "sizden - bizden" ayrımını ortadan kaldıran büyük bir adım... Son yıllarda bizim özlenimini en çok çektiğimiz bir adım...

14 Mayıs 1966... 14 Mayıs Demokrat Parti’nin 1950 seçimlerini kazanarak, iktidara geldiği gün. Celal Bayar o tarihi hatırlatmak üzere İsmet Paşa’yı 14 Mayıs 1966’da ziyarete geliyor, Ankara’da Paşa'nın evi "Pembe Köşk’te". Çok sancılı bir süreç, çok acılı günlerden sonra.

27 Mayıs ihtilali sonrasında Demokrat Partililer tutuklanıyor, çeşitli cezalara çarptırılıyor ve 1961 Anayasası'nın ilgili maddesiyle hepsine siyaset yasağı getiriliyor.

1961 seçimlerinde İsmet Paşa Başbakanlığında "büyük koalisyon" kuruluyor, CHP - Adalet Partisi  koalisyonu. Kuruluyor ama, ülkede tam bir cepheleşme, kutuplaşma yaşanıyor. Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın idam edilmeleri halkın yarısını küstürüyor, halkı bölüyor.

Başbakan İsmet Paşa’nın aklında "af" var. Affa CHP milletvekillerinden tepki var, CHP örgütünden tepki var, siyasette çok etkin ve baskın olan ordudan tepki var. Paşa buna rağmen, "kısmı bir af" çıkartıyor ve aralarında Celal Bayar’ın da olduğu bazı DP’liler Aralık 1962’de kabul edilen yasayla cezaevinden tahliye ediliyor.

Tarihi fotoğraf: İkisi el ele

Paşanın aklında asıl "siyasi af" var ancak, onun için hem kamu oyunun hazırlanması gerek, hem de Anayasa'nın değiştirilmesi. Pek kolay değil.

Bayar’ın İsmet Paşa’yı ziyaret ettiği tarihte, Paşa ana muhalefet lideri, iktidarda Adalet Partisi var, Süleyman Demirel Başbakan. Demirel de istiyor siyasi affı ama, anayasa değişikliği için Meclis’te CHP oylarına ihtiyaç var.

Pembe Köşk’te baş başa görüşme sonrasında İsmet Paşa ve Celal Bayar elele tutuşarak basının karşısına çıkıyor.

Yıllar ve yıllarca birbirlerine siyasi rakip olmuş, birbirlerinin ayağına defalarca basmış, birbirlerini engellemiş ve hatta belki de birbirlerinden nefret bile etmiş ama, şimdi el ele...

El ele vererek çektirdikleri fotoğraf bugün bazı müzelerde sergileniyor, o kadar tarihsel bir an. Kutuplaşmaya son veren anın, tarihsel uzlaşmanın fotoğrafı.

Anayasa değişikliği

O fotoğraf çekilirken, İsmet Paşa o gün için çok önem taşıyan bir söz söylüyor:

"Ülkemizin huzura, kardeşliğimizin yeniden tesisine ve demokrasiyi yeniden kurmak için cesur adımlara ihtiyaç vardır. Bunun başında da, Demokrat Partililerin siyasi haklarının iadesi gelmektedir. Bunu en kısa zamanda başarmalıyız."

Bu anahtar cümle DP’lilere siyasal af yolunu açıyor. O ziyaretten üç ay sonra Ağustos 1966’da CHP’nin de oylarıyla Anayasa'nın ilgili maddesi değiştiriliyor ve siyasal af çıkıyor, DP’lilere de siyaset yapma hakkı yeniden tanınıyor.

Muhteşem bir uzlaşma örneği... "Sen - ben" kavgasına son veren, "sizden - bizden" ayrımını ortadan kaldıran büyük bir adım... Son yıllarda bizim özlenimini en çok çektiğimiz bir adım...

TBMM'de: "Ölsün"

Meclis'te bugünlerde yeni bir af yasası görüşülüyor.

Önceki gün CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel hapisteki siyasilere, gazetecilere, akademisyenlere, avukatlara da af getirilmesinden, kim bilir kaçıncı kez, söz ederken, hapisteki HDP eski milletvekili İdris Baluken’in adını andığı anda...

Bir AKP milletvekili, "ölsün" diye bağırıyor!.. Evet, "ölsün" diyor!.. 

Bir 1966’daki kardeşliğe bakın, bir de bugün iktidarın muhalefete karşı şu nefretine!.. "Ölsün"!..

"Geber"

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İstanbul İl Şube Müdür Yardımcısı "açız" diye çığlık atan bir kadına "geber" diye tweet atıyor. Ve o rezil adam görevden alınıyor.

AKP sözcüsü Meclis’te konuya değiniyor, "adını bile anmak istemiyorum, memuriyetten atılmasıyla ilgili gayret sarf edeceğiz".

Çok iyi ederler!..

O kişiyi memuriyetten atmayı düşünürken, "ölsün" diye bağıran o AKP milletvekili için acaba ne gibi bir ceza düşünüyorlar?..

Sıradan bir yurttaş herhangi bir AKP’li için aynı bedduada bulunsa, o kişi anında gözaltına alınır ve hemen tutuklanır.

Şimdi o AKP milletvekili için "AKP büyükleri" bir ceza kesmeyi düşünüyor mu acaba?..

18 saat onlarca önerge

21 Kasım 2013, Tayyip Erdoğan, o sırada Başbakan:

"Siyasi suçlara af düşünülebilir."

AKP bugün af tasarısında "siyasi affı" ağzına bile almıyor, kutuplaşma o kadar vahim boyutlara taşınmış bulunuyor.

Af tasarısı Meclis Adalet Komisyonunda tam 18 saat görüşülüyor. Beş yüz sayfaya yakın tutanak var.

Muhalefet tasarıda değişiklik yapılmasına ilişkin 18 saat boyunca onlarca öneri veriyor, AKP bunların bir tekini bile dikkate almıyor. "Ben bilirim, ben yaparım, uzlaşma yok" inadı yine tavan yapıyor.

Günümüzde 14 sayısı

14 Mayıs 1966... Unutulmaz bir tarih...

Bugünkü 14 rakamı ise, yine unutulmazlar arasına giriyor.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Dairesi "14 yeni araç kiralanması için ihale açıyor". İhale ilanına göre, dokuz adet dizel binek araç, üç adet dizel minibüs, iki adet dizel ticari kamyonet kiralamak üzere 7 Mayıs’ta ihale açıyor. Toplam 14 araç.

"Araçlar 2019 modeli olacak, kiralanacak araçlardan en az birinde karartılmış camlar, perde ve araç içi buzdolabı bulunması gerektiği" belirtiliyor.

Koronavirüs ile mücadelede halktan para isterken, perdeli, buzdolaplı araç kiralamak!.. Lüksten tasarruf yok!.. 14 araç!.. Son model!

Söylenecek söz kalmıyor.

Yeni Zelanda örneği

Virüse karşı mücadelede dünyanın pek çok demokratik ülkesinde iktidarlar muhalefetle işbirliği çerçevesinde, muhalefetle ortaklaşa önlem alıyor. Son örneklenden bir Yeni Zelanda.

Yeni Zelanda’da virüs nedeniyle parlamento kapatılıyor. Kapanmadan önce iktidarın getirdiği kırk milyar dolarlık borçlanma yetkisi muhalefetle birlikte kabul ediliyor.

Bundan ayrı olarak, Yeni Zelanda’da virüsle mücadele için bir komisyon kuruluyor. Şimdi dikkat:

Komisyonda iktidar ve muhalefet milletvekilleri var, muhalefet temsilci sayısı iktidardan daha çok ve komisyon başkanı muhalefetten bir üye!..

İşte, bizim tarihimizden örnek, işte günümüz uygulaması, işte başka ülkelerin tutumu.