Şu sıralar şirket yöneticileri 2012 yılı hesaplarının Mali Denetimi için değişik bağımsız denetim şirketleriyle temas halinde.
Mali Denetim neyi amaçlar, ne işe yarar? Denetçi ne iş yapar, işini nasıl yapar?
Yazımız, bu sorulara bilinenin dışında cevaplar vermeyi hedefliyor.
Mali tablolar, belli bir dönem sonunda bir şirketin faaliyet sonuçları ve mali durumu hakkında evrensel bir lisanla yapılandırılmış iki boyutlu bir gösterim sunar. Bu gösterimin arkasında kompleks, birbirleriyle ilişkili ve mali tablolarla bütünleştirilmiş iddialar (assertions) seti vardır. Mali Tabloları okuyanlar, olup bitmiş bu boyutu göremezler. Ancak, mali tabloları hazırlayan şirket yöneticileri, bu tablolardaki bilgilere ihtiyaç duyanlardan, göremedikleri bu üçüncü boyuta ilişkin yönetim iddialarına inanmalarını beklerler. Denetçi bu ikna sürecinde işin ehli, dürüst, objektif, tarafsız ve bağımısz bir aracıdır. İşi, bütünleştirilmiş bu iddialar setini ayrıştırmak (decompose) ve daha ayrıntılı yönetim iddalarına dönüştürmek ve Uluslararası Denetim Standartları’na (ISA) uygun bir şekilde doğruluğunu test etmektir.
Hem Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (IFRS), hem de Uluslararası Kamu Sektörü Muhasebe Standartları’na (IPSAS) uygun olarak tahakkuk bazlı olarak hazırlanmış mali tabloların denetiminde denetçi, ayrıştırma işini aşağıdaki üç kategori altında yapar:
İşlemler (Gelir Tablosu)
Oluş: İşlemlere konu olaylar gerçekten oldu mu?
Tamlık: Kaydedilmesi gereken tüm işlemler kaydedildi mi?
Doğruluk:İşlemler doğru tutarlarıyla mı kaydedildi?
Kesim: İşlemler ait oldukları hesap dönemlerine mi kaydedildi?
Sınıflandırma: İşlemler doğru hesaplara kaydedildi mi?
Hesaplar Bakiyeleri (Bilanço)
Varolma: Varlıklar, yükümlülük ve özsermaye hesapları gerçekten var mı?
Haklar ve Yükümlülükler: Organizasyon, varlıklarının kontrolunu linde tutuyor mu? Borçları kendisine mi ait?
Tamlık:Kaydedilmesi gereken tüm varlık, yükümlülük ve özkaynak hesapları kaydedildi mi?
Değerleme ve Ayırma: Varlık, yükümlülük ve özkaynak hesapları doğru tutarlarıyla mali tablolara dahil edildi mi? Değerleme ve ayırma kaynaklı tutarlar sonuç hesaplarına doğru kaydedildi mi?
Sunum ve Açıklama
Oluş: İşlemlere konu olaylar gerçek mi?
Haklar ve Yükümlülükler: İşlemler organizasyonla ilgili miydi?
Tamlık: Mali tablolara dahil edilmesi gereken tüm açıklamalar (dipnotlar) dahil edildi mi?
Sınıflandırma ve Anlaşılırlık: Mali tablolar doğru bir şekilde sunuldu mu? Dipnotlardaki bilgiler açıkça izah edildi mi?
Doğruluk ve Değerleme: Mali ve diğer bilgiler adil ve doğru miktarlarda açıklandı mı?
Mali Denetim, yönetimce hazırlanmış olan, geçmişe dönük ve belli bir raporlama standardına göre yapılandırılmış olan mali bilgilerin ve bu bilgilerin dayanağı olan bütünleştirilmiş iddiaların, işte bu soruların cevaplarını makul bir güven düzeyinde bulmaya yönelik olarak tasarlanmış denetim prosederüleri yoluyla ayrıştırarak test etme işidir.
Mali Denetimin amacı, denetlenen şirketin hazırladığı ve sunduğu mali tabloların ve bunlarla ilgili yönetim iddialarının doğruluğunu test etmek ve mali tabloların, tüm önemli taraflarıyla, yönetimce kabul edilmiş ve denetçi tarafından da uygun görülmüş finansal raporlama standartlarına uygun olarak hazırlandığı, hile ya da hata kaynaklı önemli yanlış ifadeler (material misstataments) ve önemli düzensizlikler (material irregularities) içermediği, denetlenenin mali durumunu ve faaliyet sonuçlarını gerçek ve adil bir şekilde resmettiği hakkında, bu tabloları kullanacak olanlara makul güvence vermektir.
Mali Denetim sırasında denetçi bu güvenceyi, yeterli, uygun, ilgili ve güvenilir denetim kanıtlarına dayanarak önce kendisi edinir ve raporundaki "şartsız" görüşüyle, bu tabloları kullanarak ekonomik kararlar verecek olanlara makul güvence sağlar.
Üçüncü boyutla ilgili kaygıları azaltan makul güvence, “mutlak” değildir. Mutlak olmamasının nedeni, denetim işinin özünden kaynaklanan (inherent) kısıtlar nedeniyledir. Bu kıstılar, denetçinin sonuç çıkardığı ve denetim görüşünü dayanak yaparak yargıda bulunduğu birçok denetim kanıtını “kesin” (conclusive) olmaktan çıkarır, “ikna edici” (persuasive) yapar.
Denetim, denetimin yapılması için elzem olan bazı sorumlulukların şirket yönetimi tarafından kabul edilmesi ve üstlenilmesi üzerine yapılır. Bu sorumlulukların başında, mali tabloların önemli hatalar içermeyecek şekilde hazırlanması ve buna imkan verecek bir “iç kontrol sistemine” sahip olmak gelir. İç kontrol sistemini doğru dizayn etmek ve etkin çalıştırmak, şirket yönetiminin işidir.
Mali tabloların denetlenmiş olması, hatasız oldukları anlamına gelmez. Denetlenmiş olmak, yönetimi ibra etmez ve sorumluluktan da kurtarmaz. Hatayı, hileyi, unutmayı veya doğrudan yolsuzluğu ortaya çıkaracak, düzeltecek ve caydıracak olan şey, doğru dizayn edilmiş ve etkin bir şekilde çalıştırılan bir iç kontrol sistemidir. Sahiplenilen bir kontrol ortamıyla bu sistemi doğru kurmak ve etkin çalıştırmak, denetimin ya da denetçinin işi değil, bizatihi yönetimin (management) işidir. Denetim bu konuda sadece tavsiyede bulunabilir. Bu anlamda Kurumsal Yönetim (governance), bu işin doğru yapılıp yapılmadığını "gözetmek" ve gerekli önlemleri alması için yönetimi yönlendirmek için vardır. Yeni TTK’ya göre halka açık anonim şirketlerin denetim komitesi kurmak zorunda olmalarının nedeni de budur.
Yeri gelmişken şunu da belirtelim ki, şirketlerde “Yönetim Kurulu” ve “İcra Kurulu” adlarıyla, kimi zaman iç içe geçmiş bir yetki ve sorumluluk karmaşası vardır. Şirketin yönetim kurulu aslında İcra Kurulu’dur. Yanlış bir terminolojiyle adına Yönetim Kurulu dediğimiz organ, esasen yönetime (management) yönlendirme (direction) yapmak için vardır. Yönlendirmeden amaç, şirketin tayin ettiği amaçlara ulaşmasını sağlamaktır. Bunu yaparken paydaşların beklentilerini, koşulları ve olası seçenekleri değerlendirir. Karar verme sürecinde yol gösterici olur ve önceliklendirme yapar. Performansı izler. Yönetimin mutabık kalınan istikamette, tayin ettiği amaçlara itibar edip etmediğini, yönlendirdiği istikamette gidip gitmediğini izler. Yönetim ise CEO önderliğinde üst yönetimin işidir. CEO bu işi dilierse İcra Kurulu maarifetiyle de yürütebilir. Üst yönetim, mutabık kalınan amaçlara ulaşmak için, adına Yönlendirme Kurulu dememiz gereken kurul tarafından tayin edilmiş olan istikamete uygun bir şekilde şirket faaliyetlerini planlar, yapılandırır, yürütür ve izler. Yönlendirme Kurulu şirket faaliyetlerine bu dört iş bakımından "karışmaz". Halka açılma artıkça bu durum daha fazla netleşir. O nedenle adına İngilizce “Board of Directors” denir. "Board of Managment" ya da "Board of Managers" denmez. Bizim aile şirketlerindeki Yönetim Kurulu ve üst yönetim çekişmesinde daha çok gördüğümüz çatışmaların önemli bir nedeni, bu terminoloji arkasındaki "görev "ayrılığının" idrak edilmemesi ya da benimsenmemesidir.Bu nedenle Kurumsal Yönetim’in olduğu şirketlerde bildiğimiz "Yönetim Kurulu" yerine Yönlendirme Kurulu tabir etmek daha doğru bir terminolojidir. Ancak bunun için mevzuat değişikliği ve uygulamada kabul gerekir.
Meselemize dönecek olursak; denetim, evrensel bir meslektir ve uluslararası kabul görmüş meslek standartlarına ve etik standartlara göre icra edilir. O nedenle denetçinizin ne iş yaptığını doğru anlamamız ve ondan neyi isteyip, neyi isteyemeyeceğimizi iyi bilmemiz lazım.