Tuğçe Tatari

05 Aralık 2013

Siz soyuyorsunuz biz yerinize utanıyoruz!

CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün cezaevlerinde uygulanan çıplak aramayla ilgili bir soru önergesi vermiş.

CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün cezaevlerinde uygulanan çıplak aramayla ilgili bir soru önergesi vermiş.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin de yanıtlamış.

Demiş ki; “Çıplak arama olarak tabir edilen arama yönteminin, Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün 46. maddesinde düzenlediği ve istisnai durumlarda başvurulduğu; bu aramanın, hükümlünün üzerinde, kuruma sokulması veya bulundurulması yasak madde veya eşya bulunduğuna dair makul ve ciddi emarelerin bulunması ve kurum müdürünün uygun görmesi şartlarının birlikte gerçekleşmesi halinde anılan mevzuatta belirtilen usule göre ve hükümlünün ‘utanma’ duygusunu ihlal etmeyecek şekilde yapıldığı anlaşılmıştır.”

Soyuyoruz ama utandırmıyoruz demiş yani.

Aynı bakan bir yıl önce BDP Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın konuya dair benzer içerikli soru önergesine ise şu yanıtları vermiş:

"Çıplak arama, hükümlünün utanma duygusunu ihlal etmeyecek şekilde ve kimsenin görmemesini sağlayacak tedbirler alınarak gerçekleştirilir.

Çıplak arama sırasında bedene dokunulmaması için gerekli özen gösterilir. Çıplak olarak arama, mümkün olan en kısa süre içinde bitirilir."

 

Çıplak aramalarda neler yaşanmadı ki? 

Torununu, çocuğunu cezaevine ziyarete giden ninelerin çıplak aramalarda yaşadıklarını biliyoruz değil mi?

"Soyunmazsan oğlunu göremezsin, donunu da çıkart bakalım" denen ninelerin gözyaşları içinde ağlayarak anlattıkları olaylara aşinayız hepimiz.

Peki ya küçücük çocukların başına gelenler? Çocuk mahkûmların ‘çıplak arama’ esnasında başına gelenlerden de haberdar mıyız?

Hepimiz aynı ülkede yaşıyoruz değil mi?

Ve hepimiz aynı bilgilere, haberlere ulaşıyoruz.

Hayır baştan anlaşalım da sonra bir hata olmasın!

Hadi diyelim çıplak aramaların ‘adli vaka’lara, sapıklığa, suça, pisliğe dönüştüğü örnekleri bugün burada konu etmeyeceğiz.

E o halde ‘utanmadan’ soyulanlardan söz edelim!

 

Soymak aşağılamaktır 

Her şeyden önce birinin bakan beye çıplak aramanın yasadışı bir uygulama olduğunu ve işkence metodu olarak kabul edildiğini hatırlatması gerekir.

Utanmak-utanmamak konunun tartışılma nedenlerinden biri olmamakla beraber, çıplak arama uygulamasının savunulacak, tatlı tatlı anlatılacak makûl bir yanı da yoktur.

İster kadın olsun ister erkek, insanlar, kötü  muamele görerek çırılçıplak soyunmak durumunda bırakıldıklarında, bir başkası tarafından zorla kıyafetleri çıkartıldığında bundan ruhen etkilenirler. Onur kırıcı bir davranışla karşı karşıya kalmışlardır.

 

Soyun ve zıpla 

Mesela; Taksim Dayanışma’dan  Mücella Yapıcı’yı hatırlayalım. Gezi Parkı olaylarının yaşandığı günlerde gözaltına alınmıştı. 62 yaşındaki Yapıcı'dan çırıl çıplak soyunması istendikten sonra, resmi kayıtlara yansıyan ifadelerle, önce ‘domal’, sonra da ‘şimdi de öksür’ diye talimat verilmişti.

Ve Yapıcı talimatları yerine getirmek zorunda bırakılmıştı.

 

Mesela; geçenlerde tahliye edilen Redhack’e belge sızdırdığı iddiasıyla tutuklanan er Utku Kalı’nın da çıplak aranma deneyimi var!

Her görüş günü veya avukat ziyaretinden sonra Kalı “telefon görüş üst arama” adı verilen özel bir bölüme alınıyor. Ve her seferinde çırılçıplak soyunup zıplaması isteniyor.

Kalı tüm bunların alay etmek, kötü muamele ve tacizle taçlandırıldığından söz ediyor.

Mesela; Elif Kaya. Gezi Parkı’na destek amaçlı İzmir Gündoğdu Meydanı’nda kurulan çadırlara yapılan polis baskını ile gözaltına alınan genç kadın hemen akabinde tutuklanıyor. 10 kişilik bir gardiyan grubu tarafından taciz edilmeye varacak gibi bir çıplak aramaya maruz kalıyor.

 

Adalet Bakanı'na bir soru 

Bir çırpıda aklıma gelen örnekleri yazdım. Çok yakın tarihlerde yaşanmış üç mağduriyeti örnek alarak Bakan Ergin’e sormak isterim;

TCK 94. maddede  işkencenin tanımı ve cezası çok net anlatılmış; "İnsan onuru ile bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine yol açacak kamu görevlisi hakkında üç yıldan on iki yıla kadar hapis cezasına hüküm olunur."

Bir Adalet Bakanı olarak bu uygulamayı savunmak, uygulanış biçimini ‘insani’ kılmak için ‘utandırmıyoruz’ diyebilmek nasıl mümkün olabilir?

Siz "Soyuyoruz ama utandırmıyoruz" diyorsunuz ya, biz de bu açıklamanızı okurken utanıyoruz!