Tolga Şardan

03 Nisan 2020

Virüsün yayılma hızında son durum ve umrecilerin tahliyesi

Bireylerin sokağa çıkmadan, herhangi bir kişiyle temas kurmadan ve dolayısıyla enfekte olmadan yaşamına devam etmesi, çok elzem bir durum olarak karşımıza çıkıyor

Türkiye’de Koronavirüs ile en önde savaşan ve mücadele eden sağlık emekçileri, Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu’nun önceki gün yaşamını yitirmesiyle hekim düzeyinde sahadaki ilk kaybını verdi. Çapa Tıp Fakültesi doktoru olarak sayısız hekim yetiştiren ve başarılı bir bilim insanı olarak tanınan Cemil Hoca’nın kaybı nedeniyle ailesi ve sağlık emekçilerine baş sağlığı diliyorum. Halen Covid-19 tanısıyla tedavileri devam eden sağlık emekçileri ve kamu görevlilerine acil şifalar temenni ediyorum.

* * *

Covid-19 hiç duraksamadan dünyayı kasıp kavurmaya devam ediyor. İlk yayılmaya başladığı Çin’in Wuhan kentinden sonra Avrupa’yı üs haline getiren katil virüsün yeni merkez üssü Amerika oldu.

Dün, Büyüteç’i yazmaya başladığımda dünyadaki toplam hasta sayısı 940 bin dolayındaydı. Bu yazıyı okuduğunuz yeni günün ilk saatlerinde ise, büyük olasılık 1 milyon barajını çoktan geçmiş olacak. Zira ABD’nin istatistiklere girmesiyle birlikte sayılar daha hızlı biçimde yukarı çıkmaya başladı.

Türkiye’de de benzer bir durumla karşı karşıyayız.

Sağlık Bakanlığı’nın, kamuoyundan yükselen "şeffaflık" eleştirileri sonrasında yeni bilgilendirme yöntemine geçti. Geçen yazıda, bakanlığın sayısal olmasa bile ülke genelinde durumu il bazında harita ile açıklamasının gerekliliğine dikkat çekmiştim. Bakanlık, nihayet bu uygulamayı başlattı.

Bakan Koca’nın kademeli olarak detaylı açıklamaya başladığı istatistikler, Covid-19’un Türkiye tablosunun daha iyi okunmasına imkân veriyor.

Genel sayılara baktığımızda, her başlıktaki sayılarda yüksek miktarlarda artış görünüyor. Ve bu sayılar her akşam biraz daha katlanarak yükseliyor. Bu artışı, henüz mart başından itibaren yoğunluklu biçimde uygulanan testlerin sonuçlarının ortaya çıkması ve virüsün Türkiye’de henüz "pik noktasına" ulaşmamış olmasından kaynaklandığı görüşüyle açıklayabiliriz.

Yayılma hızında azalma var mı?

Yapılan test miktarında yaşanan artışlarla beraber yeni vakalar ve toplam vakalarda hızlı yükseliş göze çarpıyor kuşkusuz. Bu durum uzmanlarca bir üst paragraftaki süreç nedeniyle öngörülen bir süreç olarak tanımlanıyor.

Bu sayılar grubu içinde güncel ve ileriye dönük iki ayrı tespiti yapmak mümkün. Önce günceli açıklayalım:

27 Mart’tan bugüne kadar elde edilen verilere göre, virüsün yayılma hızında göreceli bir gerileme hali var.

Şöyle ki, Covid-19’un ülkemizdeki yayılma hızını tespite yarayan günlük yeni vaka sayısının günlük test sayısına oranı inişe geçmiş durumda.

Her ne kadar her iki sayıda gözle görünür artış olmasına karşın bu oran, 27 Mart’ta yüzde 27.46, 28 Mart’ta yüzde 22.30, 29 Mart’ta yüzde 18.18, 30 Mart’ta yüzde 13.95 oldu.

Çarşamba akşamı açıklanan verilerle bu oran yüzde 14.92 olsa da yine de yüzde 15’nin altında seyretmesi virüsün kontrolüne doğru hareket edildiğini göstermesi açısından önemli. Bu nedenle özellikle Bilim Kurulu üyeleri önümüzdeki birkaç günün önemli olduğuna dikkati çekiyor. Enfekte olan hasta sayısında yaşanacak azalmayla birlikte artan test miktarında tespit edilecek pozitif hasta sayısının durumu "virüsün kontrol tablosunu" daha iyi analiz edilmesini sağlayacak.

Bireylerin sokağa çıkmadan, herhangi bir kişiyle temas kurmadan ve dolayısıyla enfekte olmadan yaşamına devam etmesi, bu nedenle çok elzem bir durum olarak karşımıza çıkıyor.

Yoğun bakım hastalarının durumu

İleriye dönük süreçteki tabloda ise, yoğun bakımda tedavi gören hasta sayısındaki artışa dikkat etmek gerekiyor. Bu başlık altındaki sayısal yükselişler, maalesef yaşamını yitirecek kişi sayısını ortalama olarak ortaya koyuyor.

Solunum cihazına bağlı olarak tedavisine devam edilen hastadan daha önemlisi yoğun bakımda yatan hasta sayısı. Bu sayı bine dayanmış durumda. Yoğun bakım ünitelerinde tedavi edilen hastaların yüzde 10-15 arasındaki bölümünün yaşamını yitireceği dikkate alınırsa, ülkemizin yaşayacağı yaklaşık ölüm sayısı görülebilir.

İlk günden bu yana virüsün Türkiye’deki etkilerini her akşam kimi zaman ekranlardan, kimi zaman da sosyal medyadan açıklayan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın verdiği sayıların önemi her iki durumun analizi için çok kıymetli.

Umrecilerin tahliyesi

Bilindiği gibi Koronavirüs’ün Türkiye’de yayılmasının gerekçelerinden birisi umreye giden 21 bin dolayındaki Türk ziyaretçiden 15 bin dolayındakilerin yurda giriş sonrasında karantina uygulamasına alınmamış olması gösteriliyor.

Zaten ülke genelinde karantinaya alınan yerleşim birimlerindeki hastaların bir bölümünün virüsü umre ziyaretinde gelip karantinaya girmeyenlerden kaptıkları belirlenmiş durumda.

Türkiye’de ilk virüs vakasının ortaya çımasından sonra yurda gelen 6 bin dolayındaki umre ziyaretçisi, Ankara ve Konya’daki yurtlara yerleştirilmişti. Geçen hafta sonu yapılan son testlerde umrecilerin bir bölümünde Covid-19 virüsü tespit edilmesi tahliyeyi geciktirdi.

Karantinada yeni enfekte olaylarının yaşanması üzerine umreciler farklı öğrenci yurtlarına dağıtılarak bir arada yaşamalarına son verildi.

Her iki kentte tespit edilen pozitif vaka sayılarında umrecilerin de yer aldığı belirtiliyor.

Ankara ve Konya Valilikleri, Sağlık Bakanlığı’nın çizdiği yol haritasına göre, halen karantinada bulunan ve çoğunluğu 60 yaş üzerindeki umrecilerin süreç sonundaki tahliye planını hazırladı.

Ankara Valiliği, Gölbaşı, Haymana ve Altındağ’daki öğrenci yurtlarında zorunlu ikamete tabi tutulan yaklaşık 3 bin 600 umreci için 110’dan fazla otobüs ve 8 uçak yolculuğu planladı. Ankara’dan 18 ayrı kente dağılacak olan umre ziyaretçilerinin evlerine teslim edilmesi sağlanacak. Yapılan organizasyonda, otobüslerde kimin hangi koltukta oturacağı planlandı.

Ankara’daki benzer uygulamayı yapan Konya Valiliği ise, 35 farklı kente gidecek umrecilerin tahliyesini planladı. 100’den fazla otobüs temin eden Konya Valiliği karantinada görev yapan polislerin kullanması için polisevinde özel kat açtı. Karantinada görev alan polisler, ailelerini enfekte etmemek için görev sonrası ailelerinde ayrı biçimde polisevinde konaklamaya başladı.

Bağış tartışması

Covid-19’la mücadele süreci çerçevesinde Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri’nin başlattığı yardım kampanyası İçişleri Bakanlığı’nın müdahalesi sonucunda askıya alındı.

Bakanlık, belediyelerin yardım toplamasının yasal olmadığını ve yardım toplamanın esaslarını oraya koyarken, CHP Genel Merkezi başta olmak üzere Ankara ve İstanbul Belediye Başkanları bakanlığın girişimini yasadışı olarak tanımladı.

Bu konuda Emekli Mülkiye Başmüfettişi Mahmut Esen bir değerlendirme kaleme aldı. Bilindiği gibi Mülkiye Teftiş Kurulu, İçişleri Bakanlığı bünyesinde ve mülki irade ile yerel yönetimleri denetme yetkisine sahip.

Kısa süre öncesine kadar kurulun üyesi olarak yıllar belediyeler ve valilikleri denetleyip raporlar hazırlayan Esen, şimdilerde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın danışmanı. Esen değerlendirmesinde şu görüşleri savundu:

"1 - 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda "şartlı/şartsız bağışları kabul edilmesi" konusu belediyelerin yetki ve imtiyazları arasında sayılmıştır. Şartlı bağışların kabulü belediye meclisine, şartsız bağışların kabulün ise belediye başkanına yetki verilmiştir. ( 5393/15, 18, 38 md.ler.)

2 - Bağış alınmasının yol ve yöntemlerinin açıklığa kavuşturulması; mevzuat açısından ileri de olası bir sorun yaşanması bakımından yardım ve bağış sözcüklerinin açıklığa kavuşturulmasında yarar bulunmaktadır.

Türk Dil Kurumu sözlüklerinde veya Adalet Bakanlığı hukuk sözlüğünde bağış ve yardım sözcüklerinin eş anlamlı kullanıldığı, karşı tarafın kabul etmesi koşulunun belirtilmediği; Türk Hukuk Lügatı’nda ise, bağış/bağışlama yerine (karşılığında) hibe sözcüğünün kullanıldığı ve hibe kavramının da, "Bir kimsenin mukabilinde bir ivaz taahhüt edilmeksizin malının tamamını veya bir kısmını diğer bir kimseye, kabulüne bağlı olmak üzere temlik edilmesi aktidir" şeklinde açıklandığı görülmektedir.

5393 sayılı kanundaki bağış sözcüğü ile Türk Hukuk Lügatı’ndaki hibe (bağış) sözcüğünün örtüştüğü değerlendirilmektedir.

Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere; 5393 sayılı kanun bağlamında bağış alınması konusu, yardım toplanması usul esaslarını düzenleyen 2860 sayılı Yardım Toplama Kanunu veya yardım toplama faaliyetlerine bazı yasaklar getiren 5072 sayılı Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile ilişkilerine dair kanun hükümleri kapsamına girmemektedir.

Bu yüzden geniş katılımlı (kampanyalı) bir bağış toplanması faaliyetine girişmeden önce bağış konusunun bilgi için Valilik Makamına bildirilmesinde yarar vardır.

3 - Bağışlar belediyenin banka hesabına yatırılabilir.

Yardımsever hemşerilerimize kolaylık sağlamak için bu konu, banka hesap numarası vb. bilgiler halkımıza ABB web sayfası üzerinden de duyurulabilir.

Bu konuda önemli olan husus alınacak bağışların koşullu olup olmamasıdır. Genel/sosyal amaçlarla bağış alınması halinde başlangıçta ve yıl sonlarında başkanlık makamından bağışların kabulüne dair bir onay verilmesi yeterli olacaktır.

Ancak özgün/belirgin faaliyetler (üniversite öğrencilerine çorba dağıtımı, engellilere araç/gereç alınması, iftar yemeklerine katkı sağlanması, hayvan barınaklarına yiyecek alınması vb.) için bağış alınması hallerinde ise, başlangıçta ve mali yıl sonlarında belediye meclisinden bağışlar için onay alınması, yapılan bağışları şartlı olduğu için yapılmış bağış miktarlarının ayrı ayrı emanet hesaplara alınarak, yardım amaçları doğrultusunda harcanması gerekecektir."

* * *

Covid-19 süreci dünya ve ülke gündeminde uzun süre yer alacak görünüyor.

Tüm okurlara ve yurttaşlara sağlıklı günler temenni ediyorum.