İYİ Parti İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ'ın partisinden ihraç edilme sürecinin başlatılmasına neden olan "Enver Altaylı – Kavuncu Ailesi" bağlantısıyla ilgili iddiaları, siyasette halen gündem maddesi olmaya devam ediyor.
Tarafların karşılıklı suçlamalarıyla alevlenen gündem maddesi nedeniyle eski MİT mensubu Altaylı'nın bağlantıları yeniden konuşulup yazılmaya başlandı.
Soğuk Savaş dönemindeki uluslararası istihbarat servislerinin bildik isimlerinden Altaylı, bilindiği gibi hakkındaki "FETÖ ile irtibatlı casusluk ve örgüt yöneticiliği" suçlamasıyla Ankara'daki mahkemede yargılanıyor. Soruşturma savcısı, iddianamesinde Altaylı için 35 yıl hapis cezası isteminde bulundu.
Altaylı'nın iç siyasette önemli figür olarak yeniden gündeme gelmesi sonrasında bağlantılarını bir kez daha anlamak amacıyla hakkındaki iddianameyi elden geçirdim.
* * *
İddianame adı üzerinde, dosyanın şüphelisi Altaylı hakkında savcının iddialarını içeriyor. Bir dönemin "kara kutusu" olarak tanımlanabilecek Altaylı'nın, FETÖ olarak resmiyet kazandırılan Gülen cemaati ve lideri Fetullah Gülen'le olan bağlantıları ile faaliyetlerine detaylı biçimde yer veriliyor iddianamede.
Ancak bu yazıda Altaylı hakkındaki FETÖ iddialarından ziyade uluslararası istihbarat servislerinin dikkatini çeken bir ajanı, farklı bakış açısıyla aktarmak istiyorum.
Kendi anlatımlarına göre Altaylı, 1944 yılında Adana'nın Ceyhan ilçesinde dünya geldi. Babası, İttihat ve Terakki'nin liderlerinden Enver Paşa'nın adını oğluna verdi.
Henüz 19 yaşındayken, Talat Aydemir'in Türk Silahlı Kuvvetleri içinde gerçekleştirmek istediği darbe girişiminin başarısız olmasıyla birlikte ordudan atıldı. Ardından 1967'de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi.
Fakültedeki eğitimi sırasında ABD'nin gizli istihbarat servisi olan Merkezi Haberalma Teşkilatı'nın (CIA) Türkiye'deki görevlisi Ruzi Nazar ile tanıştı. Altaylı, aynı zamanda Özbek asıllı ve Rus muhalifi olan Nazar'ı "Baba dostu" olarak tanımlar.
Üniversiteyi bitirmesi sonrasında, 1968'de dönemin kudretli askerlerinden Korgeneral Fuat Doğu tarafından - darbe girişimine adının karışıp TSK'dan atılması rağmen - Milli İstihbarat Teşkilatı'na alındı. Doğu, o dönem MİT Müsteşarı idi. MİT'e alınmasında CIA görevlisi Ruzi Nazar'ın etkili olduğu değerlendirilir.
MİT personeli olduktan sonra Altaylı, Soğuk Savaş'ın en yoğun yaşandığı dönemde aynı yıl Almanya'ya gönderildi. Henüz Almanya "birleşik" değildi. Doğu Almanya ile Batı Almanya arasında siyasal mücadele sürerken, Köln Üniversitesi'ne bağlı Doğu Avrupa Hukuk Enstitüsü'nde akademik eğitime başladı.
Altaylı'nın CIA görevlisi Nazar'la komünizm ile mücadele etme çerçevesinde fikir ve çalışma birlikteliğini başlattığı dönemde, Gülen cemaatinin lideri Fetullah Gülen kendisinin koordine ettiği "Komünizmle Mücadele Derneği"nin İzmir'den sonra ikinci şubesini memleketi Erzurum'da faaliyete geçirdi.
Tekrar yurda döndükten sonra MİT'teki görevi devam etti. Fakat 12 Eylül 1980'de dönemin askeri yönetiminin ABD'nin desteğini alarak gerçekleştirdiği darbeyle ülke idaresine el koyması sonrasında MİT mensubuyken 1 Kasım 1980 günü Türkiye'yi terk edip Batı Almanya'ya gitti.
Almanya'daki çalışmaları sırasında Batı Almanya vatandaşı olarak 1986 ve 1987'de Alman pasaportu sahibi oldu.
Almanya'da yaşadığı dönemde tanıştığı Serhat Ilıcak adındaki yayıncının desteği ile gazeteci kimliği edindi. Serhat Ilıcak, bir dönem Tercüman gazetesinin sahibi olan Kemal Ilıcak'ın ailesinden. Aynı zamanda gazeteci Nazlı Ilıcak'ın akrabası.
Altaylı, bir dönem İngiltere'de yaşadı. Ayrıca Kuzey İrlanda'nın başkenti Belfast'ta "Vekâlet Savaşları" konusunda Hukuk, Çatışma ve Barış Enstitüsü'nde çalışmalar yaptı.
Kuzey İrlanda'ya bağımsızlık kazandırmak amacıyla kurulan ve İngiltere tarafından terör örgütü olarak tanımlanan IRA'nın kalbi Belfast'taki akademik çalışmaları sırasında Altaylı'nın yanında Profesör Michael Semple vardı.
İrlandalı olan ancak İngiliz Hükümeti adına çalışmalar yapan Semple'nin uzmanlık alanı Afganistan ve Pakistan bölgeleriydi!
Hakkındaki iddianamede, Altaylı'nın "Semple ile birlikte bazı Taliban unsurlarını da dâhil ederek Afganistan'daki güç dengelerine müdahaleye yönelik çeşitli girişimlerde bulunduğu" ifadesi yer alıyor.
Altaylı, 1989'da Özbekistan'a gitti. Altaylı'nın adım attığı dönemde Sovyetler Birliği henüz dağılmamış ve Özbekistan bağımsızlığı kazanmamıştı!
* * *
Yıllar içinde Altaylı, çalışmaları sonucunda merhum Cumhurbaşkanlarından Turgut Özal ve Süleyman Demirel'e "Orta Asya ve Türki Cumhuriyetler" konusunda danışmanlık yaptı.
1990'lı yılların ortasında Türkiye'nin büyük önem verdiği Türki Cumhuriyetlerle temaslar çerçevesinde dönemin Özbek Cumhurbaşkanı İslam Kerimov ve Azerbaycan Devlet Başkanı Ebulfeyz Elçibey'le birebir tanışıklık kurdu.
Anlatımlarına göre, Kerimov'la görüşmeleri sürecinde Özbekistan'daki Gülen cemaatinin okullarının kapatılmasını sağladı!
Zaman içinde Altaylı, AKP iktidarı döneminde siyasi iktidar ile yakın temas içinde oldu. Yakınlarından bir kısmını devlete yerleştirmeyi başardı.
CIA'nın Ankara Ofisi görevlilerinden Ruzi Nazar'la yakınlığı sonrasında Altaylı, Gülen cemaati ile tanıştı.
Milliyetçi camianın içinde yer alan ya da bu görüntüyü veren Altaylı, gerek Türkiye'deki, gerekse yurt dışındaki güçlü bağlantılarını kullanarak birbirinden farklı süreçlerde ayakta kalmayı başardı.
İstihbarat çalışmalarında kendisinin en büyük rakibi olarak MİT'çi Kâşif Kozinoğlu'nu gördü. Hatta hakkındaki FETÖ soruşturması sırasında el konulan dijital belgelerinde FETÖ'ye verilmek üzere Kozinoğlu aleyhine hazırlanmış rapor bulundu.
Raporda, "Eğer böyle bir şey olursa, Allah memleketi, Devleti, Fetullah Hoca Efendiyi, cemaatin önde gelenlerini korusun. Bu bir felaket olur" değerlendirmesinin yapıldığı görüldü.
Altaylı'nın Ankara'da devam eden yargılamaya esas olan iddianamede ilginç bir anekdot yer alıyor.
İngiltere'de bulunduğu dönemde FETÖ'yle bağlantısı olan İpek Üniversitesi'nin Mütevelli Heyeti'nde yer alan Salih Yayla ile görüşmesine yer veren Altaylı, "Salih Yayla isimli şahıs hatırladığım kadarıyla İpek Üniversitesinde mütevelli heyeti başkanlığı yapan birisiydi. Kendisi ile bir iki defa görüşmemiz oldu. Bana bundan 6 -7 ay önce telefon görüşmemizde Fetullahçı terör örgütünün tepesindeki ve etrafındaki kişileri kastederek ‘Abi bunlar bizi ve binlerce genci de yaktılar, yetişmiş temiz insanları da yaktılar' dedi. Ben de kendisine ‘Bir kamuoyu baskısı oluşturun, örgüt üzerinde taban vasıtasıyla bir baskı oluşturun. Fetullah Gülen davasına inanıyorsa gelir, davasını cezaevinde de savunur' dedim. Örnek olarak da Mandela'yı gösterdim" dedi.
Altaylı'nın yargılanması Ankara'da devam ediyor. Altaylı, aynı iddianamede FETÖ'yle bağının olmadığı, örgütün lideri Gülen'le hiç görüşmediğini, sadece Gülen'in önemli isimlerinden Mustafa Özcan ile temasının bulunduğunu savunuyor.
Altaylı, aylık gelirinin 20 bin lira dolayında ve kızının maddi desteği, emekli maaşı ve yazdığı kitapların gelirlerinden bu aylığı elde ettiğini belirtiyor.
Kara kutu, gözaltına alınmadan 2-3 ay önce MİT'in 3 üst düzey ismiyle yemekte bir araya geldiğini öne sürdü.
Ancak savcılıkça hazırlanan 85 sayfalık iddianamede Altaylı'nın FETÖ'yle bağının olduğunu gösteren pek çok iddia ve tespite yer verildi.
* * *
Buraya kadar Altaylı'nın konumunu farklı bir açıdan yansıtmaya çalıştım.
Gelelim Altaylı'nın siyaset içinde belirlenebilen bağlarına.
Telefon görüşmelerini sürekli "güvenilir hatlardan" yaptığını açıklayan Altaylı'nın siyaset ayağında Kavuncu Ailesi'nin önemli bir yeri var.
Her ne kadar İYİ Partili Özdağ, partisinin İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu hakkında Altaylı'yı merkezine alan iddialarını gündeme getirse de aynı aileden başka temasların olduğunu görüyoruz.
Ailenin en önemli isimlerinden Burhan Kavuncu, Ülkücü Gençler Derneği'nin Genel Başkan Yardımcısıydı. 12 Eylül'den sonra "milliyetçilik" yerine "muhafazakarlık"a evrilen Kavuncu, radikal İslâmı savunan söylemlerde bulunmaya başladı.
Bu süreçte CIA'nın koordine ettiği radikal dinci savaşçılarla Çeçenistan'da savaşan Burhan Kavuncu, Enver Altaylı'nın dayısının oğluydu!
Bu yakınlık zinciri içinde ikinci isim ise, Kavuncu'nun eşi Yıldız Ramazanoğlu Kavuncu oldu. Eşinin anlatımına göre, Yıldız Ramazanoğlu Kavuncu Ülkü Ocakları Kızlar Masası'nda görev yapıyordu. Burhan Kavuncu, eşiyle MHP Genel Merkezi'nde tanıştı.
Aynı zamanda yazar olan Yıldız Ramazanoğlu Kavuncu, AKP iktidarının önceki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu'nun yakın akrabası. Sema Ramazanoğlu'nun eşi, Yıldız Ramazanoğlu Kavuncu'nun erkek kardeşi.
Diğer deyişle Sema Ramazanoğlu'nun eşi Yıldırım Mehmet Ramazanoğlu, 2011'deki milletvekili seçimlerinde AKP'den Kahramanmaraş milletvekili olarak Meclis'e girmişti.
Türk siyasetinde kimi zaman aile zincirleri ortaya çıkıyor. Bu zincirin halkaları da birbirinden ilginç.
Görüldüğü gibi Altaylı'nın, Kavuncu ailesiyle doğrudan, Ramazanoğlu ailesiyle dolaylı akrabalığı var.
* * *
Altaylı'nın olayı ortaya çıktığı dönemde, Altaylı'yı yakından tanıyan ve önemli görevde olan bir yetkiliye "Enver Altaylı'yı nasıl tarif edersiniz ?" sorusunu yönelttiğimde şu yanıtı almıştım:
"İşinin kurdu. Akıllı, çok kurnaz ve zeki. Rusya'ya karşı CIA içinde Rusya'ya karşı faaliyet yürüten Ruzi Nazar'ın yetiştirmesi. Ruzi Nazar'ın mesleğindeki tüm karakterleri yansıtıyor. ABD ile irtibatlı. Bir dönem milliyetçi camiada yer almış, ama bence bu da görev içindi."
Aynı yetkili, "Enver Altaylı FETÖ'den tutuklandı, yargılanıyor. Süreç böyle mi devam eder?" sorusuna şu değerlendirmeyi yaptı:
"İddianame gösteriyor ki, Altaylı aynı anda pek çok irtibatı sağlamış bir istihbaratçı. Dijitallerinde yapılan incelemelerde çok değişik konularda çok değişik kişilere, ülkelere raporlar hazırlayıp göndermiş. İngiltere, ABD, Almanya başta olmak üzere birçok ülkeye kolayca girip çıkıyor. Geçmişinin detaylı biçimde incelenmesi, faaliyetleriyle ilgili yeniden sorgulanması gerekir."