Tan Oral

25 Ekim 2015

Sen'li Ben'li lâubalîlik!..

Bir uzatmalı başbakan var, vıcık vıcık bir hissiyat içinde...

Demeçler, araştırmalar, haberler, makaleler, dedikodular ve tivi görüntüleri bir politikacıyı anlamak için izlenen değişik kaynaklar ve nitelemelerdir.

Bunların değeri yadsınamaz. Ama tümünün zihinlerde bıraktığı izden oluşan bir imajdır asıl yargımızı belirleyen.

Meselâ bir uzatmalı başbakan var, vıcık vıcık bir hissiyat içinde hamasi nutuk atma uzmanıdır. Keşke beşinci sınıf bir şair olmaya heves etseymiş, politik sıralamada sondan beşinci olacağına.

Ben, beni anlayan, beni düşünen, bana dürüst ve saygılı davranan, lâfı kıvırmadan söyleyen, yalana itibar etmeyen, bana ve herkese güven veren, önde görünmek için çabalamayan, tevazu sahibi bir başbakanın varlığına ihtiyaç duyarım ve özlerim. Nerde o günler?..

Daha kestirmeden söylenirse, fikri neyse zikri de odur, özdeyişini benimsemiş bir derviştir özlenen.

Bu hasrete sebep olan anlayış ise, sözün her zaman sadece fikrin gizlenmesi, için kullanılıyor olmasıdır.

Yani demokratik açıklığın hapı yutmuş olma hali !..

Bir başbakan için açık olması ve merak edilmemesi gereken tipik soru, kimdir, nedir?  Nereden gelip, politikada nasıl yer tutmuştur, sorusu değil midir?

İlerde sıkıştığı bir anda, hukuk ile adalet kavramlarını karıştıracak olan konumuzun kişisi, hukukçuların dilinde şöyle yer etmiş;

Derler ki, bir gün kapıdan asabi gülümsemesini kontrol edemeyen, kimsenin tanımadığı biri girdi içeri. Ve orada bulunan herkese birer birer kartvizit dağıtmaya başladı. Üzerinde bir uzak doğu ülkesinden diplomalı olduğu yazılıyormuş. Kendisi, hamasî nutuklar atmaktan başka marifeti bilinmeyen bir kişi olarak belirmiş.

Ankara'daki korkunç olaydan sonra tivilerde kekeleyerek konuşurken hukuk, adalet ve yargı kavramlarını yine birbirine karıştırdı. Canlı bomba eyleminde yok olmuş eylemciyi yakaladıklarını söyledi. Canlı olarak dolaşan canlı bombaları bildiğini ama taşıdığı bomba ile birlikte patlamadan gözaltına alamayacağını ekledi. Mantıken doğru, hukuken tehlikeli. Veya hukuken doğru, mantıken acıklı, aynı kapıya çıkıyor.

Tek bir dış politika başarısı olmayan, yurt içinde tek bir insancıl söylemi duyulmamış, politikaya hangi basamakları tırmanarak geldiği pek bilinmeyen, ama nasıl başbakan olduğu iyi kötü bilinen bir eski dışişleri bakanı.

Sayın Ağabeyinin seçim mitinglerinde çok haykırmaktan bir gün sesi kısılmış ve siren sesi gibi çıkmaya başlamış. Kendisi tedaviye alınınca, bir sonraki miting konuşması sayın dışişleri bakanına tevdi edilmiş. O da nutuk atmada, kendisi ustasını aratmayacak beceride olduğunu, adeta copy paste yaparak hamasetteki  maharetiyle göstermiş ve ağabeyinin takdirlerini kazanmış, önce parti başkanı olmuş, sonra da başbakan olarak atanmıştır.

Nutuk atarken Pavlov'un ünlü şartlı refleks kuramını uygulamaktadır, seçmenini nasıl görüyorsa artık. Şartlamak için her lâfını üç kere tekrarlayarak ve kalabalıklara bunu üç kere onaylatarak ve bu ritüeli de birkaç kez yineleyerek nutuk atmaktadır. Ezberlenmiş hamaset ve inanç tarihi konularını sular seller gibi anlatırken, gerçek ile gerçek ötesi palavralar arasında vicdani denetlemede tekledikçe kekelemeye başlar ve palavrayı seçer. Tek beşeri değeri bence işte bu kekelemeleridir.

 

Hayal dünyasında geliştirdiği projeleri  uygulamak üzere gündeme getirirken, üzerinde taşıdığı titr nedeni ile ciddiye alınan bu kişi, her defasında gülünç ve hazin duruma düştüğünün farkına bile varamayacak kadar uçuktur.

Teşekkür edemez, ancak teşekkürü borç bilirim, diyebilir. IŞİD itirafı aramızdaki fark 360 derecedir vecizesinde belirmiştir. En küçük bir kararını yada talimatını bile düzgün anlatamaz. Hep, hiç kimse tarafından buna karşı çıkma cüreti gösterilmesine izin verebileceğimiz düşüncesine kapılma yanlışına asla  düşmemelidir, gibi yada, bunların en sert şekilde cezalandırılmasına engel olmaya kalkanlara bir dakika bile tereddüt etmeden müsaade edilmeyeceğinin bilinmesi gereğini burada ifade etmek isterim, gibi ucu açık ve bir türlü sonlanamayan cümleler sıralar. Son günlerde moda olan konsolide sözcüğünü ne zaman kullanmaya başlayacağı da merak konusudur.

Ne yazık ki, derin kitabında söylediği ne varsa, direksiyona geçince diplomasi trafiğinde arabasına hep ters yönde yol vermiş... Kalabalık toplantılarda da kırmızı ışıktaymış gibi kenarda beklemiştir.

Nihayet seçim afişlerinde yer alan sloganı, her türlü farklılığa, bireye ve bireyselliğe tahammülsüzlüğün sergilenmesidir. Sen ben yok, diyor, seni beni yok sayıyor, daha da kötüsü yok olmalarını dile getiriyor sanki. Ancak biz varız, diye ilânda bulunuyor. Tehdit ediyor, biz burada olduğumuz sürece sen, "ben" diyemezsin !.. Çünkü bizim indimizde sen yoksun, demeye getiriyor.

                                                      ----------o----------