Tan Oral

01 Mart 2021

Huysuz ihtiyarlar memleketi

Türkiye yaşlandı. Türkiye'nin yaşlandığı falan yok!

Yaşlanan, memleket sahnesinde yıllardır ama yıllardır boy gösteren ülke temsilcilerinin, bulundukları yerlere yapışmış olmalarıdır.

Başta politik partilerin başkanları bir yana, etraflarını saran sallabaşların da hepsi, hapı yutmuşlar sınıfına yıllar önce kaydolmuş saygıdeğer ağabeylerdir. Büyükbabalar da diyebilirdiniz ama demeyin. Çünkü onlar zaten büyüktürler, büyük olmuş, büyük kalmışlardır.

Başka?.. 

Bir de kendi hallerini görmeyen, diğer yaşlı başlı saygıdeğer kişileri hiç beğenmeyen, durmadan huysuzluk eden, hır çıkaran, övünmekten ve öğürmekten yorgun düşse de asla vazgeçmeyen, kendilerine toz kondurmayan kalem erbabı.

Orada da, kalem ellere yapışmıştır, kendileri de masalara yapışık başka iş yapamaz hale gelmişlerdir. Bu dediğimin doğrulanması, tv tartışmalarında ve zoom ekranlarında verdikleri resimlerde görülebilir. Bir daha kalkmamacasına oturdukları yerlerini, bir dahaki tartışma programına kadar terk etmezler, beklerler.

Politik atraksyon ise, bir cins hizmet verme yarışı ve imkânı iken, maalesef meslek haline getirilmiş. Ne yazık ki emekliliği bulunmayan bir meslek hem de. Orada kimse tekaüt filân olamaz.

Hafızaları kendi eskileriyle birlikte hatıralar kutusunda kilitli kaldığı için kendi dedelerine emekli değil, mütekait denildiği unutulmuştur.

Gençler için, mütekait emekli demekti açıklaması gereksiz, ama oldu bikere. Neyse.

Ne var, ne olmuş ki?.. Yaşlanabildiğin kadar yaşlan işte. Artık hizmet veremiyeceğin hale gelinceye kadar iddialarından asla vazgeçme. Durmak yok!..Yaşlanmaya devam.

Senden sonra belirenlere, ne yapmaları gerektiğini ara vermeksizin söylersin, memnuniyetsizliğini ekşi bir suratla ifade eden buyruklar yağdırırsın. Bunu yaparken, “bizim zamanımızda…” diye başlayan cümleler kurmalısın, daha sinir bozucu olur da ondan.

Ne kadar birikmiş, paslanmış, kokuşmuş, tozlanmış, kabullenilmiş, gözden çıkarılmış mesele varsa, sizlerin mesuliyeti neticesinde bu günlere kadar sürüklenip gelmiştir, desem...

Mesele etmeyin, ben hal ederim, bitiririm, kökünü kazırım, yerde bırakmam bizim için basit işler, diyerek gönülleri ferahlatırsın. Biliyorum ama daha iyisi…

Bırakınız artık, sizden sonrakiler ya uğraşır çözer, ya unutur geçer, yada küfürü basar işlerine bakar. Size ne?

Hakikaten, bana ne?

Can çıkar huy çıkmaz derler ya, yazmadan çizmeden, sataşmadan duramıyor insan, moruk olmak böyle bişey mi dersiniz?.

Onu bunu bırakın da, aşı yapıldı mı size aşı? Hoop…hop! Gençlik aşısı değil, Covid-19 aşısı.