Süheyl Aygül

03 Mayıs 2013

Gezmek özgürleştirir

Hayatınızdan bir mola isteyin. Yolculuğunuzu başlatmaya karar verin

Hayatınız boyunca alarm kurmak mı istiyorsunuz?

Vizyon ve misyon haplarını yutarak başkalarının yanında yıllar sonra benle ne ilgisi varmış sorusunu kendinize yönelteceğiniz ilgisiz işlere mi odaklanmak istersiniz?  Performans dedikleri sanal hedef tahtasına bitmek bilmeyen oklarınızı siz bitene kadar atmaya devam mı edecek siniz? Ruhunuzu tek tipleştirme ayinlerinin, sıkıcı aynılaştırma operasyonlarının, kuru kalabalıkların ve anlamsız sürülerin gereksiz bir parçası olmaktan çıkarıp özgürleştirmek istemez misiniz?

Zaman zaman plazalara özgü zırhlardan, maskelerden sıyrılmak, sosyal statülerimizi, kimlik kartlarımızı bir kenara bırakarak ruhu özgür bırakmak lazım.

O zaman hayatınızdan bir mola isteyin. Yolculuğunuzu başlatmaya karar verin.

Aslında her hayat bir yolculuktur. İnsanlar doğarlar ve enerjileri bitene kadar hayat çizgilerinde yol alırlar. Yol boyunca değişik manzaralar görürler ve çoğu zaman da manzaraların bir parçası olup kalırlar.  Kendi manzaranızı yaratmak istiyorsanız;  ihtiyacınız olan daha fazla manzara ve daha fazla yoldur...

Yola çıktığınız mekân ile varacağınız yer arasındaki bu ortadalık hissi, giderek mekândan zamana, oradan da sonsuzluğa dogru uzanır. Kişi hiç olamayacağı kadar özgürleşir. Artık sadece belirsiz iki nokta arasında değil, gökyüzüyle deniz, geçmiş ve gelecek arasındasınızdır. Uzamsız bir şimdide, hesaplaşmaların ödeşmelerin en doğrusuna başlarsınız

Yolculuklara doğduğunuz coğrafyayı tanıyarak başlamak, sonra da dünyayı tanımaya çalışmak lazım.  Geri kalan zamanda da her sokağında farklı bir keşif potansiyeli ve süpriz barındıran kentlerin kraliçesi İstanbul'a yönelmeli şüphesiz...

İster Anadolu’nun antik kentlerinde bir Roma kralı edasıyla dolaşın, isterseniz bileği bükülmez bir Selçuklu beyi olarak bir kervana katılın,  isterseniz şair ruhlu bir Osmanlı sultanı sarığıyla denizlere açılın... Güneşin doğuşuna Nemrut dağı üzerinde devasa heykellerin ortaya çıkmasına şahit olarak, batışına ise Ayvalık'ta kadeh kaldırarak uğurlamak inanılmaz keyifli olabilir.  Yolculuğa isterseniz Karadeniz'in yeşil tura çağıran inanılmaz floraya sahip zirvesindeki yaylalarda bulutlar eşliğinde konuksever sıra dışı sakinlerini tanıyarak ve onların kollarında horon tutarak bulutların içerisinde şarkılar okuyabilir, isterseniz arkasından ak köpükler çıkaran aksamları iniltileri ile uyutan ahşap bir tekneye atlayıp mavi turla Ege’nin muhteşem koyları medeniyet elçisi ve edebiyat sözcüsü zeytin ağaçlarının büyüleyen görselliği arasında; gökyüzüne doyasıya bakarak, aksamları kayan yıldızlardan dilek tutarak başlayabilirsiniz.

Fethiye'den Antalya'ya büyüleyici bir Likya turu ile Akdeniz’in tuzlu suyunu genzinize,  kulağınızı uyanan toprağın sesine, burnunuzu rüzgârın nefesine vererek başlayın.  İsterseniz Orta Anadolu'nun bozkırlarının içine karlı bir günde trenle dalın, isterseniz güneyin refüjlerini süsleyen turunç ağaçları ile portakal çiçeklerinin kokusunun ılık rüzgârlara karıştığı bulvarlarda lezzet sevdalısı insanların arasında dolaşın ama muhakkak uzakların çağrısına kulak verin.

İster Kapadokya'nın kanyonlarına doğru bir şafak vakti balonla yavaşça süzülün ve peri bacalarının üzerinde güneşle birlikte yükselin,  isterseniz Pamukkale'nin gün boyu değişen ışık oyunlarıyla büyüleyen travertenlerinde çıplak ayaklarla romantizmi çağırarak dolaşmaya başlayın, isterseniz adalarda keyif dolu bağbozumu turlarına katılın.

Çıkacağımız yolculuklarla ruhunuzu yıkayın, özgürleşin, arının...

Dünyaya isterseniz bir cruvize eşliğinde denizden açılıp her sabah ayrı bir Yunan adasında Greek ritimleri ile uyanabilir, isterseniz içinde bolca uyuyacağınız dumanlar çıkaran bir trenle Avrupa’da zigzaglar çizerek özgürleşebilirsiniz. 

Bana göre, Avrupa’da ülkeler arasında birbirine geçerken fazla algı kaymasına uğramazsınız. Corlavy Vary dısında. Prag'ın 130 km batısında bu kültür, festival ve kaplıca kasabası insan ruhunun dinginliğe ve özgürlüğe kavuşacağı en doğru nokta olabilir. Stresli bir beyaz yakalı veya endüstriyel kentlerin kirliliğinden kaçınan bir kent kaçkını yolcu dahi olsanız gemilerinizi artık yakıp yolculuğu burada sonlandırmak isteyebilirsiniz. Trafiğe kapalı sokaklarında, zarif mimari yapıların, rengârenk çiçeklerin eşliğinde nehir boyunca yapacağınız bir gezinti sizi emin olun bulutların üzerine taşıyacaktır.

Dünyayı gezmeye nedense Batı'dan başlarız genelde.  Onların düşünürlerini ve değerlerini öğrenmiş, haliyle hep Batı’yı referans almışızdır. Ama Doğu’nun bozulmamış doğasını ve insanını, sömürülmüş değerlerini görünce de ilginç açılar da oluşturabilirsiniz. İran'da büyük kentlerde yedi -sekiz yüzyıllık şair mezarlıklarını, Persler’in kurduğu muazzam uygarlığı onlara özgü Meryem çiçeği kokusunda; başları kapalı içleri aydınlık insanların umutlarını içinize çektiğinizde farklı duygularla dolarsınız.

Hindistan’da dünyanın en ünlü aşk mabedi Taç Mahal karşınıza çıktığında, büyülenerek nefessiz kalırsınız. Bir gününüzü burada geçirmeniz halinde;  gün ağırırken anıtın süt renginden sırasıyla griye ve gül pembeye dönüşmesini,  gün ortasında göz kamaştırıcı bir beyaz ve gün batımında gold rengine dönüşünü büyük bir keyifle izlersiniz. Ganj nehrinde turuncu marigold çiçeklerinden kolyeler yapılarak boyunlarına asan insanların karmalarını arayışları ve nehir üzerindeki ritüelleri esnasında nehir kutsal aurası ile dört bir tarafınızı kuşatır. Burada yasayan Hinduların 330 milyon tanrısı olduğunu duyduğunuzda en bilinen üçlü Vişnu, Brahma ve Şiva'yi tanımak da yeterli diyebilirsiniz.

Fas' in renkli dünyası yıl boyu güneşi görmek isteyenler için ideal bir ortam sunmakla kalmaz Marakeş’in kırmızı toprak üzerinden yükselen kerpiç evlerin duvarları aksam güneşiyle her yeri kızıla boyar ve kızıl kent tüm egzotikliği ile sizi kucaklar. Özellikle şehrin kalbinin attığı camiul-fena meydanında berberi çalgıcılar ve dansçılar, yılan oynatanlar, kına yakıcılar, muska ve iksir hazırlayan lokman hekimler, ateş ve kılıç yutanlar, akrobatlar ve dövüşçüler,  meydanda satılan taze kavrulmuş nohut, narenciye suları ve çeşitli kebapların kokuları ve yükselen sesler birbirine karışarak sizi bir karnaval ortamının içine çekerler. Bu meydan akşama doğru takla atarak her akşam seyyar satıcıların yerel lezzetler sattığı mobil bir gastronomi merkezine dönüşür. Kızıl renkten bıkarsanız 175 km uzakta sadece beyaz ve mavi renklerin hâkim olduğu Suveyre sizi sadece huzur ve dinginlik değil aynı zamanda kumsalında rüzgâr sörfçüleri, keyifli balık lokantaları ve minty dedikleri nane çayları ile damağınızda uzun süre unutamayacağınız tatlar bırakmaya hazır beklemektedir.

Canlı bir masal kitabının içine düştüğünüzü hayal edin. İşte size Phuket! Tayland in son derece meşhur olmasına rağmen florası, insanı bozulmamış bu eşsiz adasına çıktığınızda kendinizi James Bond'un altın tabancalı adamı kadar keyifli ve özgür hissedebilirsiniz. Plajları, çılgın kabareleri, revü yapan filleri, konukseverlik de zirve yapan yerel halkı ve asla başka yerde tadamayacağınız deniz ürünlerinden oluşan inanılmaz lezzetler sunan Tay mutfağı ile rüyalar diyarında kaybolma arzusu ile dolup taşarsınız.

Evet, yakın veya uzak coğrafyada kısa bir tur attıktan sonra geriye döndüğünüzde ruhu zenginlesen daha özgür, daha güçlü bir kişiyi masasına oturtuyor olacaksınız. Gezmek, bilmemiz gerekenleri bize öğreten bir öğrenme yöntemidir aynı zamanda. Kendi gözümüzle gördüğümüz bir şey, sorduğumuz yüz sorudan daha değerlidir şüphesiz.

Yolculuklar sadece dışsal değil içsel olur aynı zamanda.... Tüm yolculuklarımızda insan merak dağlarını aşar, aşk denizlerinden geçer, ayrılık vadilerinden uçar, hırs ovalarına dalar, kıskançlık göllerinde sapar, keyif ve tutku zirvelerine konar.

İnsanın tüm bu yolculuklarının sonunda ulaştığı belki de kendisidir.

Kim bilir?