Işıklı bir sabahın erken saatlerinde Esentepe'de ki Bankalar Caddesinde arabayı parka teslim ettikten sonra toplantım olan istemci firma ile buluşmak üzeren kafamda farklı düşünceler ve seri adımlarla ilerliyorum.
Kafamda uçuşan düşünceler, arkamdan adımın yüksek sesle bir kaç kez seslenildiğini duyunca toz şekeri gibi bir yerlere dağılıp gidiyor.Arkama dönüp bakınca, koşarak bana yaklaşmakta olan eski bir beyaz yakalı dostumu görüyorum. Samimi bir şekilde koşup bir anda boynuma sarılıyor. Şubesinin önünden geçerken beni gördüğünü ve işi gücü bırakarak beni yakalamak için arkamdan nasıl koştuğunu nefes nefese anlatıyor. Bir anda mutlu oluyorum. Uzun süredir görmediğim için ayaküstü sohbet bize yetmiyor, önünde durduğumuz pastaneden içeri hızlı bir kahve için giriyoruz. Kurumdan ayrıldıktan sonra neler yaptığını anlatarak başlıyor söze. O dönem yaşadığı bir olayda herkes üzerine geldiğinde, yalnız kalıp kurumu terk etmeyi düşündüğü bir ortamda verdiğim desteğin onun için nasıl önemli olduğunu sevgi dolu gözlerle anlatıyor. Aklıma ''İyilik yap, iyilik bul (pay it forward)'' filmi geliyor. Dünyayı değiştirmek için parlak bir fikre sahip bir çocuğun hikayesi.
Filmde, Trevor McKinney (Haley Joel Osment) sosyal bilgiler dersinde imkansıza benzeyen bir ödev konusu alır. "Dünyayı değiştirecek bir fikir üretin! Ve uygulamaya geçirin !" Trevor'un bulduğu yöntem gayet basittir. Birisi için gerçekten önemli olacak bir iyilik yapacak ( Örneğin; onu intihardan vazgeçirecek), iyilik yapılan kişide buna karşılık üç yeni kişiye iyilik yapacak, sistem böylece genişleyerek devam edecek, bu rüzgarlarla evrensel bir iyilik ve nezaket akımı başlıyor olacak.
Böyle bir film vardı anımsıyor musun diyorum beyaz yakalı dostuma.
İmkansız mı sence? diye soruyorum. Artık Müdür olan dostuma eski müdürüne bahsettiğin borcunu ödemenin en iyi yolu, benden gördüğün iyiliği başkalarıyla paylaşarak iyiliği ileriye taşımak olduğunu söylüyorum. O da duraksamadan söz veriyor, keyifle gülüşüyoruz. Bir daha ki sefer daha uzun bir görüşme sözü ile sarılarak ayrılıyoruz.
Seçme-yerleştirme alanında danışmanlık yaparken profesyonel anlamda bin den fazla kişiyi daha iyi bir pozisyona taşımamız söz konusu olmuştur. Ancak bunun asgari iki katı adayı da bila bedel tamamen karşılıksız yardımcı olmak üzere yerleştirme konusunda da aktif rol oynamışızdır. Minnet ifade eden bu kişilerden tek isteğimiz kendileri gibi birilerini görünce ellerinden tutmak konusundaki cömert yaklaşımı tekrarlamaları olmuştur.
Klasik bilinen bir hikaye vardır. Yazı yazmak için okyanus sahillerine giden bir yazar, sabaha karşı kumsalda dans eder gibi hareketler yapan birini görür. Biraz yaklaşınca, bu kişinin sahile vuran denizyıldızlarını, okyanusa atan genç bir adam olduğunu fark eder.
Genç adama yaklaşır:
- Neden denizyıldızlarını okyanusa atıyorsun?
Genç adam yanıtlar;
- Birazdan güneş yükselip, sular çekilecek. Onları suya atmazsam ölecekler.
Yazar sorar;
- Kilometrelerce sahil , binlerce denizyıldızı var.
Ne fark eder ki?
Genç adam eğilir, yerden bir denizyıldızı daha alır, okyanusa fırlatmadan önce elini açıp yazara gösterir ve ekler.
- Onun için fark eder!
Evet. Başkalarının hayatlarına dokunabiliyor musunuz?
Hayata seyirci değil oyuncu olarak mı katılmayı tercih ediyorsunuz?
İnsanların hayatlarına dokunmayı başarabiliyor musunuz?
İnsanlarla ağ değil bağ kurmayı, kalplerine dokunmayı hiç deniyor musunuz?
Etrafınızda sosyal medya da yüzlerce takipçiyle ağ kurarak kendisine network oluşturduğunu ve takipçileriyle güçlendiğini sanan insanlar var. Oysa sadece örümcekler ağ kurarak, insanlar ise kalplerle bağ kurarak güçlenirler.
Üniversitede yüksek lisans öğrencilerine konuşmalar yaparken bana ''başarının sırrını'' sorduklarında tek kelimeyle özetlemeye çalışırım ''insanlarla bağ kurmak'', ''kalplere dokunmak'' yani bir anlamda ''karşılıksız cömertlik''.
Bir çok insan, insanlar arasındaki ilişkilerin sınırlı ve sonu olan şeyler olduğunu, bir kaç kullanımlık olduğu için de başkaları için onu tüketmemek gerektiğini düşünüyor. Oysa ilişkiler kaslar gibidir. Ne kadar çok çalıştırırsanız o kadar gelişir ve güçlenirler.
İnsanlara ''bana nasıl yardımcı olabilirsiniz?'' şeklinde değil, ''Size nasıl yardımcı olabilirim?'' anlayışı ile yaklaşmak önemlidir. Ne kadar çok insana yardım elinizi uzatırsanız, o kadar çok sayıda insandan size yardım eli uzanır.
İlişkiler, güvenle sağlamlaşır. İnsanların güvenini, onların sizin için neler yapabileceğini sorarak kazanamazsınız. Onlar için bir şeyler yaparak güvenlerini elde edebilirsiniz. Gerçek insan ilişkilerinde altın kural; ne kadar hırslı ne kadar talepkar olduğunuz değil ne kadar kadar cömert olduğunuzdur. Almadan önce vermek her zaman iyidir.
İş dünyasında döngüler vardır. Bunlar gelir geçer. Ama dostlarımız ve güvenilir tanıdıklarımız bakidir. Bilginiz, deneyiminiz, ya da çok çalışkan olmanız sizi zora düştüğünüzde kurtarmaz. Bir işbirliğine, bir finansa, bir akla, bir yardıma veya umuda veya bir yoldaşa ihtiyaç duyduğunuzda her zaman güvenebileceğiniz tek bir yer vardır. O da dostlarınızdan ve arkadaşlarınızdan oluşan çevrenizdir.
Beş yüz kişinin yer aldığı bir seminerde konuşmacı durur ve bir grup çalışması yapmaya karar verir. Herkese bir balon vermeye başlar ve gazlı kalemle balonlarının üzerine adlarını yazmasını ister. Sonra bütün balonları toplatır ve bir odaya kapatır. Katılımcılar sonra odaya alınır ve beş dakika içinde havada duran üzerinde isimlerini yazan balonları bulmaları söylenir. Herkes deli gibi kendi adını yazan balonu aramaya başlar. İnsanlar çarpışırlar, bir birlerini iterler, tamamen bir kaos ortamı oluşur. Beş dakikanın sonunda kimse kendi balonunu bulamamıştır.
Konuşmacı bu sefer herkesin havadaki herhangi bir balonu bağlarından aşağıya çekmesini ve üzerinde adı yazan kişiye o balonu vermesini söyler. Bir kaç dakika içinde herkes kendi balonuna kavuşmuş olur.
Öykü bize der ki; "Yaşamda herkes deli gibi hırslı bir şekilde sağa sola saldırıp mutluluğu arıyor ve nerede olduğunu malesef bulamıyor. Oysa, bizim mutluluğumuz başkalarının mutluluğunda gizlidir. Onlara mutluluk verin; sizinki size gelir.''
Şimdi havada duran ilk gördüğünüz balonun bağını tutup yanınıza çekin ve üzerinde yazan isme seslenin. O kişiye yardımcı olun ve onun kalbine dokunun.
Bağ kurduğunuz, cömertlik yaptığınız insanlar size geri vermese de evren size yapılan iyiliği fazlasıyla geri verecektir buna yürekten inanın!..