Şengün Kılıç

06 Şubat 2022

Zırt pırt önerge

Tekrar koltuğuna dönen eski-yeni Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "Adalet Bakanı görevini şahsına emanet eden Cumhurbaşkanı’na takdir/tensipleri için şükranlarını" sunduktan sonra "Allah yardımcımız olsun," diyerek göreve başladı. Yeni sistemin bakan değiştirme hızına bakarsak Bozdağ’ın, ANAP hükümetlerinde dört kez adalet bakanı olan Oltan Sungurlu’nun rekorunu en azından egale etmesini bekleyebiliriz

Eski-yeni Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, göreve gelmesinin birinci haftası dolmadan çok esaslı bir noktaya temas etti: "Kadına karşı şiddetle mücadele ve diğer konularda adalete ihtiyacımız var!"

AK Parti lideri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile MHP lideri Devlet Bahçeli hariç tutulursa, ortak bir görüşü dile getirdi eski-yeni bakan, evet adalete ihtiyaç var ama ortamın gerginliğine bakılırsa, üçüncü kez gönderilip dördüncü kez geri getirilmeyi göze almadıysa çıtayı biraz aşağıya çekmesinde fayda var. Mesela TBMM içtüzüğü gereği cevaplanması gereken ve sayıları artık on binleri bulan cevaplanmamış soru önergelerini temizleyerek başlayabilir işe. Böylece hem Kavala, Demirtaş, HDP kapatma davası, basına sansür gibi insanı her an koltuğundan fırlatacak meselelerden uzak dururken hem de iş yapıyor görüntüsü verebilir kendine. Önergelere verilen cevapların içeriği de önemli değil nasıl olsa, hayır de geç babından cevaplarla en azından bir yandan şekil yönünden durumu kurtarmış olurken bir yandan da öncülü rekortmen bakan Oltan Sungurlu'nun açtığı TBMM'nin denetim yetkisini tırpanlayan uygulamayı da düzeltmiş bakan süsü verebilir kendine.

Bekir Bozdağ, üçüncü kez adalet bakanlığına getirildi ancak devir teslim törenindeki yüz ifadesinden
üçüncü gelişinin onun için de sürpriz olduğun anlaşılıyor.

Cevaplanmayan sorular

Geçen yıl 17 bin 445 yazılı soru önergesinden sadece 2 bin 101'ini yasal süre içerisinde yanıtlayan bakanlar, 7 bin 67 önergeye ise hiç yanıt vermedi. Geri kalan önergelerden 6 bin 691'i yasal süresi sona erdikten sonra cevaplandı, diğer önergeler ise ya iade edildi ya da sahipleri tarafından geri alındı. Ancak haklarını yememek lazım, cumhur kabinesinin bakanları sadece muhalefetin değil, kendi partilerinin milletvekillerinden gelen sorularla da muhatap olmadılar: 2021'de on üç soru önergesi hazırlayan AK Partililerin altı önergesine bakanlar tarafından yanıt gelmedi.

Bir önceki yıl da durum bundan pek farklı değildi. TBMM'de milletvekillerinin 55 bin soru önergesinin ancak 9 bin 624'ü süresinde, 27 bin 323'ü süresi geçtikten sonra cevaplandı, 18 bin 53'ü ise cevapsız kaldı.

Soru önergelerinin bakanlar tarafından cevapsız bırakılması her ne kadar AK Parti dönemine ait bir alışkanlık gibi görünse de aslında sorunun ciddi ve de uzun bir geçmişi var. 1988'de dönemin Adalet Bakanı Oltan Sungurlu tarafından TBMM'ye getirilen yasa önerisinin görüşmesi, iktidara yerleşen her partinin kendilerine yöneltilen her soruyu nasıl gereksiz, hatta provokasyon girişimi saydığını gösteriyor. Kim denetlenmek ister ki?

Oltan Sungurlu, hem Turgut Özal hem Yıldırım Akbulut hem de Mesut Yılmaz döneminde
ANAP'ın vazgeçilmez adalet bakanı oldu. 

Hızlanalım beyler!

17 Şubat 1988 tarihli TBMM Genel Kurul toplantısı belki de bugünkü denetlenemeyen hükümet modelinin temellerinin atıldığı bir toplantı oldu.

Anavatan Partisi (ANAP) grubu tarafından verilen "Genel Kurulun salı günleri yapacağı birleşimlerin, denetim konularına; çarşamba ve perşembe günleri yapacağı birleşimlerin yasama konularının görüşülmesine ayrılmasına; Başkanlık sunuşları ve işaret oyuyla yapılacak seçimlerin her gün yapılmasına ilişkin ANAP Grubu önerisi"nin gerekçesi, muhalefet milletvekillerinin hükümetin çalışmasını engellemek için sürekli sözlü soru önergeleri verdiği iddiasıdır.

Adalet Bakanı Sungurlu, önergeyi şöyle savunur:

"Düşünebilir misiniz, Hükümet kurulalı henüz iki ay olmadı, Meclisteki denetleme yollarından başvurulmayanı kalmadı, hepsine başvuruldu. Sözlü soruları cevaplandırmak için Meclisin çalışma saatleri yetmiyor. Belki içlerinde cevap verilmemiş sözlü sorular vardır; ama, günlerdir şurada bakanların yaptığı tek şey, milletvekillerinin sözlü sorularına cevap vermektir. İki tane de benim bakanlığımla ilgili sözlü soru var ki ve zannediyorum yüce mecliste bunlara cevap verdik. Bu meclisin her oturumu sözlü sorulara cevap vermekle geçiyor. İcranın bütün meselesi bunları yerine getirmektir ve vazifesidir; ancak, Yüce Meclisin yasama görevini bu suretle daha fazla engellemek de doğru değildir."

Oturumda gündem dışı konuşmak üzere söz alan Hakkâri Milletvekili Cumhur Keskin ise Milli Eğitim Bakanı'na yönelttiği ancak bir türlü cevabını alamadığı sorunun peşindedir bu sırada:

"Olağanüstü hâl ilan edilen illerde, bazı okul binalarının askerî amaçla ya da karakol olarak kullanıldığına ilişkin sözlü soru önergem, 23.12.1987 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na sunulmuştur ve birinci ayın ikinci haftasında da gündeme alınmıştır. Sözlü soru önergem, hâlâ yanıt beklemektedir. Önergeme yanıt alabilmek amacıyla Genel Kurulun tüm birleşimlerinde hazır bulunmama karşın, sözlü soru önergem yanıt bekliyor, işin ilginç yanı, bu birleşimlerin tümünde, Sayın Millî Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı hazır olmasına rağmen, sıra sözlü soru önergeme geldiğinde, Sayın Bakan Genel Kurulu terk etmekte, yanıt vermekten kaçmaktadır. Bu husus, Meclis Genel Kurulunda bulunan milletvekili arkadaşlarımızın dikkatlerinden kaçmamaktadır. Sayın Balkan, niçin sözlü soru önergemizi yanıtlamaktan kaçmaktadır? Sözlü soru önergemizde ileri sürdüğümüz hususların somut dayanakları vardır. Biz, sözlü soru önergemize verilecek yanıtların içeriğinden çok, Sayın Bakanın takındığı tavrı, izlediği yöntemi yadırgıyoruz. (…)"

Keskin, o toplantıda cevap alamaz.

Karşılıklı atışmalarla geçen genel kurul toplantısının en ateşli bölümünü ise ANAP Milletvekili Onur Şeref Bozkurt başlatır. Meclis tutanaklarından aynen aktarıyorum:

Bozkurt: Sayın milletvekilleri, elbette, sözlü soru, yazılı soru, meclis araştırması, meclis soruşturması, genel görüşme, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, muhalefete olsun, iktidara olsun, nereye mensup olursak olalım, hepimizin saygı duyması, özen göstermesi gereken müesseselerdir; ancak, bunlara gösterilen saygı ve özenin -hiç değilse o oranda- kanun tasarı ve teklifleri için de gösterilmesi gerektiğini herhalde inkâr edemeyiz. O itibarla, Anavatan Partisi Grubu'nun bu yoldaki düşüncesinin gerçekten doğru ve yerinde bir düşünce olduğunu ifade etmek istiyorum. Öte yandan, bir noktayı daha vurgulamadan sözlerimi bitirmek istemiyorum. Meclis araştırmasına, soruşturmasına, sözlü soruya gösterilmesi gereken ihtimam ve özenin, o soruyu soranlar, o gensoru, soruşturma, araştırma önergesini verenler için de söz konusu olduğunu burada hatırlatmak isterim. Zırt pırt, iki de bir de yerli yersiz, gerekli gereksiz, arzu edilen ve kamuoyunu...

(SHP ve DYP sıralarından gürültüler)

Başkan: Sayın...

Bozkurt (Devamla):... kamuoyunu hükümetin aleyhine provoke etmeye yönelik birtakım davranışların da...

Başkan: Sayın Bozkurt...

Bozkurt: (Devamla): ... bu saygı ve özen çerçevesinde değerlendirilemeyeceğini, özellikle ifade etmek isterim.

Başkan: Sayın Bozkurt, bir dakika efendim.

M. Turan Bayazıt (İzmir): Ne demek "zırt pırt?" Ayıp ayıp!

Hikmet Çetin (Diyarbakır): Ayıp ayıp!

Başkan: Bir dakika efendim... Bir dakika...

Bozkurt: Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri, biz burada... (SHP ve DYP sıralarından gürültüler)

Bayazıt: Sözünü geri aldırın.

BAŞKAN — Sayın Bozkurt, Sayın Bozkurt, lütfen, bir kelimenizi tavzih buyurunuz; bu "zırt pırt" kelimesi çok ağır. Lütfen, lisanı münasiple ve hakimane görüşünüz efendim. Buyurun efendim. (SHP ve DYP sıralarından "Sözünü geri alsın" sesleri, gürültüler)

Bozkurt (Devamla): Sayın Başkanım, neden zatıâliniz ve sıraların bu tarafındaki arkadaşlarım alınganlık gösteriyorlar ki? Ben "öyle yapıldı" demedim; "öyle yapılmasın" dedim. Neden alınganlık gösteriyorsunuz? Neden alınıyorsunuz? Alındığınıza göre, acaba öyle bir vehminiz, öyle bir korkunuz mu var? (SHP sıralarından gürültüler)

Bayazıt: Başbakan sana bakanlık vermez.

Burada bir parantez açalım, Onural Şeref Bozkurt, ilk olarak 1983 seçimlerinde Halkçı Parti'den milletvekili olarak Meclise girdi, 1985'te partiden istifa edip bağımsız kaldı, 1987'de ANAP'a geçti ve Ankara Milletvekili seçildi ama bakan olamadı. 1995 yılında ise MHP'ye katıldı.

Adalet şart

Meclisteki hararetli tartışmalardan sonra SHP ve DYP'nin ret oylarına karşı ANAP'ın önerisi kabul edilir ve muhalefetin hükümeti denetleme yolları büyük ölçüde tıkanır. Zaten Turgut Özal'ın başbakanlığının ilk döneminde bütçe dışında oluşturulan ve denetlenemez fonlarla meclisin bütçe yapma yetkisi, kanun hükmünde kararnamelerle de kanun çıkarma işlevi askıya alınmışken bir de denetim yetkisindeki budama muhalefet partilerini tam bir süs bebeği haline getirir.

Başa dönersek, eski-yeni bakan Bozdağ'ın ve de gelmiş geçmiş tüm adalet bakanlarının söylediği gibi, "adalete ihtiyacımız var!"