"Merhaba Hocam, Yüksek Lisans öğrencinizim. Vize notum 75. Final sınavı da çok iyi geçti. Doktora yapmaya karar verdim; ondan notlarımı yüksek tutuyorum. Lütfen notumu yükseltir misiniz?"
Ders verdiğim üniversitelerde sınav zamanlarında bu tür mesajlar gelir. Sordum, soruşturdum, buna benzeyen isteklerin birçok öğretim üyesine yollandığını öğrendim.
Küçümsenemeyecek sayıda öğrenciye göre üniversitelerde (aslında tüm okullarda) verilen not, insanın öğrenip öğrenmediğini yansıtan bir şey değildir, sadece sınıf geçmeye yarayan bir sayıdır. Kısacası: "Bir şey öğrenmek şart değildir, gerekli olan diplomadır!"
"Neden?"
"Sizin zamanınızda öyle değildi ama şimdi cep telefonumuzdan bile ulaşabileceğimiz bir sürü web sitesinden her şeyin cevabını hemen bulabiliyoruz. Bunları okulda öğrenmemiz gerekmiyor!"
Öyle midir? Hayır, değildir!
Örnekle açıklayalım: Doğumlarda karşılaşılabilecek en olumsuz durum, bebek doğduktan sonra rahmin kasılıp kendine gelen damarları büzememesidir. Uzun süren doğumlarda ve iri bebeklerde nadir olsa da görülebilen bu olayda kan kaybını durdurmak için uygulanan ilaçlar vb. yaramadığında rahim yerinden alınır.
Genç bir kadının ilk doğumunda böyle bir aksilikle karşılaşan bir hekim, sıra kadının rahmini almaya geldiğinde "Başka ne yapabilirim?" diye düşünmüş ve aklına gelen özgün bir yöntemi dünyada ilk kez uygulayarak sorunu çözmüştür: Doğum sonrası evrede bir torbaya benzeyen rahmin boşluğunu, bu organın duvarlarını birbirlerine dikerek kapatmış, böylece kanamayı, rahmi yerinden almadan durdurmuştur. Kullandığı iplik on beş gün sonra eridiğinden lohusa, zamanı geldiğinde normal bir şekilde adet görmeye başlamıştır.
Doktorun aklına bu çözüm nereden gelmişti? Doktor, Le Fort adlı bir Fransız hekimin başka bir sorunu çözmek için 1877 de uygulamış olduğu bir ameliyat tekniğini biliyordu: Dr. Le Fort, daha çok yaşı bir hayli ilerlemiş kadınlarda görülen rahim sarkmalarını, rahmi içeri ittikten sonra vaginanın duvarlarını birbirine dikerek tedavi etmişti. Bunu bilen doğum hekimi kendi kendine sormuştu: "Kadın-doğum bilgi dalında, başka bir sorunun giderilmesi için bir boşluğun kapatılması yoluyla sağlanan çözümün benzeri, doğum sonrası kanamasında da uygulanamaz, bu tür kanamalarda rahim boşluğunun kapatılması çare olamaz mı?"
Şimdi anlamaya çalışalım: Doğum sonrası kanaması ile karşılaşmış olan bu hekim hangi Google'ın neresine bakıp bu sıra dışı çözümü bulabilirdi? Bunu hiç bir web sitesinde bulamazdı! Hekimin bu durumda baş vurabileceği tek kaynak, mesleği ile ilgili derslerden, uygulamalardan, dergilerden öğrendiklerini biriktirdiği kendi beyniydi.
Şu halde, derslerde ezberleyip sınıf geçmek, ardından unutmak değil, konuların üzerinde düşünmek, kavramak, sindirmek gereklidir. Bunun yolu ise öğretmenin, öğrencisinin konuyu kavrayıp kavramadığını derste sorduğu sorularla algılaması, gereğinde ek açıklamalarla istenen sonuca varmasıdır.
Bu yüz yüze eğitimde olur ama Koronavirüs salgınının vb. gerektirdiği uzaktan eğitimde her ders için ayrılan zamanın sınırlılığı, kalabalık sınıflarda soru sormak için pek az zaman kalması, öğrencilerin çoğunluğunun dersi, verildiği sırada değil, bir zaman sonra kayıtlardan izlemesi, konuların gereğince sindirilemeden geçiştirilmesine neden olmaktadır.
Mesele, öğretimle ilgili bakanlığın, üniversite yönetimlerinin ve öğrencilerin gerçekten öğrenmenin yerini başka bir şeyin tutamayacağını anlamalarıdır. Çözümler, ancak bu gerçek kavrandığında geliştirilebilir.