Son yıllarda bazı ülkelerde demokrasiyle bağdaşmayan eğilimlerin çoğaldığını gözlemleyen araştırıcılar, bu konuyu ayrıntılı olarak irdelemeye başladılar. Bu gelişmenin, çok sayıda insanın sömürülmesine, hak ve hukukun ayaklar altına alınmasına, onurların çiğnenmesine yol açacağını bilenler, yapılabilecekleri tartışıyorlar.
Despotluğa eğilimlileri baştan teşhis edip onları bu sonuca yol açacak yetkilerle donatmamak, aradan sıyrılmışları da desteklememek gerekiyor.
Günümüzün otokratlarını yakından tanırsak böyle felaketlerden korunabiliriz.
Bunlar az değildir; biz Putin ile başlayalım:
Sondan başlayıp geriye doğru gidersek konu daha iyi anlaşılır:
Geçen sene içeceğine zehir katılan muhalefet lideri Navalni, tedavi edildiği Almanya'dan döndüğünde, Putin'in Karadeniz bölgesinde görkemli bir saray yaptırmış olduğunu açıklamıştı: Putin, sarayın kendine ait olmadığını söylemişti.
O ara kolluk kuvvetleri, Navalni'yi destekleyenleri ve gazetecileri gazladı, kelepçeledi, binlerce kişiyi gözaltına aldı. Sosyal medya engellendi. Moskova'nın merkezine giden toplu taşıma araçları durduruldu. Kremlin kontrolündeki televizyon kanalları, bir çok vatandaşı ciddi boyutta rahatsız eden bu önlemlerin Navalni'nin tutumunun sonucu olduğunu bildirdi: Hükümet, "Barışçıl vatandaşların hafta sonu alışverişlerini yapabilmelerini istiyor, ancak "yasaları teröristler gibi çiğneyen" protestocular normal yaşamı bozmakta ısrar ediyorlardı.
Muhalefet lideri hapse atıldı.
Bu yıl şubatta yayınlanan bir anketin sonucuna göre Putin'in genel nüfusta onaylanma oranı yüzde 50-60 civarında olduğu halde 18-24 yaşlarındaki (bizim y-z kuşağı dediğimiz) gençler arasında destekleyenlerin sayısı azalmaktadır: Oran, bir sene içinde yüzde 46 dan yüzde 31'e düşmüştü.
Putin 1999'dan beri cumhurbaşkanıdır. 2018'de sorulduğunda, 2024'te Anayasa'nın hükümlerine uyacağını ve yeniden başkanlığa aday olmayacağını söylemişti. 2020 başlarında ise anayasayı yeniden gözden geçirmenin gerektiğini belirtti. Bir süre sonra, Rusya parlamentosu üyelerinden eski kozmonot Valentina Tereşkova Anayasa'daki sınırlamayı kaldırarak Putin'e 2024'te tekrar aday olma şansı sağlayan bir değişiklik yapılmasını önerdi. Kozmonota göre, "Onun yetenekleri göz önüne alındığında, bu, Rusya için istikrar sağlayıcı bir unsur olacaktı".
Putin, öneriyi "Bu seçenek mümkün olabilir. Eğer insanlar bunu istiyorlarsa neden olmasın?" diye yanıtladı.
Putin'in 2036'ya kadar görev yapabilmesine imkan sağlayan anayasa değişikliği metni, onun danışmanları tarafından hazırlandı.
Değişiklikler arasında, aynı cinsiyetten evliliklerin yasaklanması, okullarda vatanseverlik eğitimine önem verilmesi Tanrı'ya iman ve anayasanın uluslararası hukukun üstünde tutulması gibi ulusalcıları ve dindarları tatmin edecek madde ve sözler de yer aldı.
Bu arada bakanlar kovuldu; yerlerine yenileri atandı.
Değişiklik tasarısının halk oylaması ile kabul edilmesi Rus kamuoyunda tartışmalara neden oldu: Mükerrer oy verme, gizliliğin ihlali ve polis şiddeti iddiaları ile ilgili tutanaklar vardı: Bir işe yaramadılar.
Daha fazla gerilere gitmeye, baskı örneklerini, müstebidlerin neler yapabileceklerini tek tek saymaya gerek yoktur. Bu gibi davranışları sergileyenleri tanımak ve demokrasiyi onlardan sakınmak için bu kadar belirtiyi bellemek yeter.
Tanımak, sakınmak yararlı ama başka bir şey de var: Putin'in 2016 da ABD seçimlerini etkilemeye çalıştığını, Italya'da ve Fransa'da çeşitli aşırı uç partilerini maddeten desteklediğini de (Y Mounk, YS Fao: Autocratic Global Ascendence: Foreign Affairs. May /Haz.2018) unutmamamız, böyle bir olasılığa karşı da uyanık olmamız gerekiyor.