Bu gün, noktalı virgülün babasının ölüm yıldönümüdür.
Bu noktalama işaretinin babası, Aldus Manutius, Roma'da doğmuştur. Doğum tarihi bilinmez ama 6 Şubat 1515'te öldüğü kesindir.
Manutius, sadece noktalı virgülü bulduğu için değil, cep ya da el kitaplarının "enchiridia" olarak anılan ilk örneklerini de tasarlamış olduğu ve kendi basımevinde çok sayıda eski Yunan ve Latin eserini gözden geçirip yeniden bastırdığı için de önemsenir. Rönesans Hümanizmi'nin önemli temsilcilerinden Erasmus ondan övgüyle bahsetmiştir.
Noktalı virgül aslında noktalama işaretlerinin doğru şekilde kullanılması en güç olanıdır. Yazarlardan mesela Haldun Taner gibi kullanmayan da vardır, ABD'li Donald Barthelme gibi noktalı virgülden bahsedilince ağzını bozan da... Bathelme, noktalı virgülü sevmez, bir köpeğin karnına yapışmış kene gibi iğrenç bir şey olduğunu söylermiş.
Cecilia Watson, The Paris Review'a 2019 da yazmış olduğu bir makalede, Manutius'un yaşadığı zaman her yazarın önceden belirlenmiş kurallara uymak yerine noktalama işaretlerini kendi zevkine uygun bir şekilde kullanmasının daha doğru olacağını savunanların sayısının az olmadığını ve bu eğilimin 18. yüzyıla kadar sürdüğünü söylemiştir.
Zamanla noktalı virgülle ilgili kurallar somutlaştı:
Türk Dil Kurumu'na göre noktalı virgül, cümle içinde virgüllerle ayrılmış tür veya takımları birbirinden ayırmak için (mesela, Türkiye, İngiltere; Ankara, Londra) ve ögeleri arasında virgül bulunan sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için (mesela, Heyecandan içim içime sığmıyor; kahkahalar atmak, ağlamak istiyorum) kullanılır. Bu işaretin istenirse yararlanabileceği bir kaç yer daha varmış.
Şekilci tasnifler içeren bu kuralların mantığına diyecek yok ama noktalı virgülün kullanılmasının başka gerekçeleri de var aslında. Bu gerekçeler, sadece noktalı virgül değil, nokta için de, virgül için de geçerlidir: Bu işaretler, yazdığımızın nasıl okunacağını da belirler!
Düz yazının da aynen şiir gibi bir ritmi, bir müziği vardır ya da olmalıdır. Yazan, bunun farkındaysa, okuyucunun bu yazıyı nasıl okuması gerektiğini, bu işaretleri kullanarak belirler. Okuyucu da noktaya, virgüle ve tabii noktalı virgüle de bir de bu nedenle dikkat etmelidir.
Noktalı virgülü yaratan o rönesans adamından söz açıldığında ve düz yazının, şiir gibi bir ahenginin olduğu belirtildiğinde Sunay Akın'ın noktalı virgül şiiri geliyor aklımıza:
Nokta, sonradan görme / tepeden inme / son verir yazının özgürlüğüne / Bir araya geldiklerinde / hemen çıkar üste / acımasız nokta / virgül ise perişan / boynu bükük ezilir altta.
Öyle bir zaman aralığındayız ki ister noktadan bahsedelim, ister virgülden, isterse noktalı virgülün babasından, ezen ve ezilen arasındaki Sunay Akın'ın tanımladığı o kahrolasıca ilişki gelip dikiliveriyor karşımıza.
Sunay Akın, o şiirinin ilk bölümünde virgülü hiç susmayan bir davulun tokmağına benzetir."Çağırır" der, "kelimeleri / kağıtlardaki düğüne".
Öyledir ama virgülün başını er geç dikeceğini biliriz ve biz kurtuluş şenliklerinde halay çekerken davulunu nasıl gümbürdeteceğini de.