ŞEHİR TELLALI New York - Londra - Roma |
Gül saksıları tek sıra bu sabah. Halbuki dün daire şeklinde dizilmişlerdi. Perşembe sabah karşı tarafa sıralanmışlardı. Ondan önceki gün de öteki köşede diziliydiler. Her biri yüz kilonun üzerinde. On adet bir tarafta, on adet diğer tarafta toplam yirmi adet mermer dev saksı. Her birinin içinde rengarenk İngiliz gülleri. Roma’da erken saatlerinin sakinliğine bir türlü doyamadığım San Silvestro meydanında gül saksıları böyle her sabah beni farklı bir düzende bekler. Köşe kahve pizzacıdan Modena’lı Luciano Pavarotti’nin tenor sesi duyulur çoğunlukla: “Tek damla kaçamak gözyaşı, gözlerin işareti..”
Oldukça büyük bir meydan Piazza di S. Silvestro. İngiliz katoliklerin baştacı San Silvestro kilisesinin önünde. Bir ucundan bir ucuna yürümek zaman alır. Roma güneşinde, gölgelik yeri olmadığından turist akınlarının tercih etmediği bir meydandır. O nedenle diğer meydanlara kıyasla günü sakin geçirir.
Ağustos güneşinin erken saatleri şimdi. Serin sabah. Aşk çeşmesi Trevi ile İspanya meydanı arasında Pavarotti’nin sesi: “Eglenen o gençlere / imrenir gibi/ Daha ne isterim ki? Daha ne isterim ki?” Bizim Donizetti paşa diye bildiğimiz, 19. Yy’da Osmanlı Sarayına müzik öğreten Guiseppe Donizetti’nin küçük kardeşi Gaetano’nun bestelediği “Aşk İksiri” operasından “Bir Kaçamak Gözyaşı” şarkısı çınlıyor dört bir yanında meydanın.
Bana bu gül saksılarının sırrını düşündürüyor her sabah. Nasıl oluyor da iki insanın bile kaldıramayacağı, yani Roma’da aklına esenin alıp götürmesine imkan tanımamak üzere bu meydana serpiştirilmiş küp gibi ağır bu saksılar, her sabah farklı düzende bekler burada. Herhalde diye düşünüyorum, her sabah, gün ağarırken, yaz kış yağmur çamur demeden meydanın bakıcıları ilk iş büyük araçlarla buraya gelip yirmi saksıyı o köşeden bu köşeye bazen daire, bazen karşılıklı iki sıra halinde sıralamayı iş edinmiş belli. Günün birinde bütün gece burada oturup sabaha karşı olup biteni öğrenmek niyetlisiyim. Pavarotti devam ediyor sanki cevap verir gibi:
“Sadece bir anlık çarpıntılar / Hissedince o güzel kalbi /benimkisi iç geçirip katılır/Azar azar onun nefesine…”
Halbuki son altı haftadır çevredeki sokakları sabahtan akşama temizleyen belediye değişti. Beş Yıldız hareketinin yıldızlarından Virginia Raggi şehrin ilk kadın belediye başkanı seçildi. Ebedi Şehir’de eski düzen, onu bozmaya niyetli hele hele kadın eline baş eğmeyeceğini ilan etti. Çöpleri sokaklara dağıtıverdi. Aynı Sicilya ve Napoli’deki gibi. Italya’da her şeyin tipik bir İtalyan hikayesi yani mafya kontrolünde olduğunu gösterircesine. Roma’nın ana caddesi Corso’ya yayıldı pislik. Parlemento’nun önüne de. Ama San Silvestro meydanı bu kötü kokan duruma katılmamaya niyetli. İngiliz gülleriyle bezeli ağır saksıları her sabah, bir kere usanıp bıkmadan bir o taraftan öteki tarafa, daire şeklinden, tek sıraya bir bozup bir yaparak bu meydana yeniden dizmeye devam ediyor ısrarlı biri.
Ve Pavarotti devam ediyor: “Çarpıntılar, çarpıntılar hissedilir / Uyar kalbim onun nefesine / Ey gökkubbe! Evet, ölünebilir. / Başka arzum yok, başka arzum yok!”
Buraya ilk taşındığımızda San Silvestro meydanı otobüs durağıydı. Meydan yeni şeklini 2012 yılında aldı. Gül saksıları da o zaman meydana yerleşti. Köşede gazete bayii aynı yerinde. Pizzacının yanında eskisi gibi aynı saat tamircisi. Ama gül saksıları sanki her gece sabaha kadar dansetmişçesine düzenlerini değiştirip duruyorlar. Her sabah güne başlayanları yeni bir düzenle selamlıyorlar. Pavarotti sesleniyor ebediyetten:
“Ah, gökkubbe! / Evet ölünebilir! / ölünebilir aşktan "