23 Eylül 2010
Ortak Yaşama Yerine Nefret Kültürü
Demokrasinin sonuna kadar hüküm sürdüğüne inandırıldığımız ülkemizde, bu inancı yersiz kılacak olaylara tanık oluyoruz.
Demokrasinin sonuna kadar hüküm sürdüğüne inandırıldığımız ülkemizde, bu inancı yersiz kılacak olaylara tanık oluyoruz.
Cüreti nereden aldığı belirsiz birkaç zorbanın, insanların dostça yaşadığı Tophane gibi bir semtte üç sanat galerisinin ziyaretçilerine yaptıkları saldırının gözlerimizi açması gerekir.
Şeriat polisleri gibi etrafa yayılıp, ellerini kollarını sallayarak mekan basan bu yobaz zorbaların güvenlik kuvvetlerince yakalanıp cezalandırılmaması, bu çirkin tacizin benzerlerinin yaygınlaşmasına neden olması içten bile değildir.
Mukaddes ‘tekbir’i nefretlerinin sloganı haline getirmenin ötesinde kulun canına kastedenlerin ne islamla ne insanlıkla ilgileri olabilir.
Tek derdi huzur içinde yaşamak olan azınlıklara, Sivas’ta kardeşlik türküsü söyleyenlere, Ramazan’da oruç tutmayanlara, parkta el ele yürüyen gençlere, küpe takıp saç uzatan delikanlılara, sarayda şarap ikramlı konser organizasyonuna katılanlara, şimdi ise bir açılışta elinde kadehle sokakta duranlara... Bahaneler türeterek bireyin özgürlüğüne ve yaşam tarzına müdahaleler tacizle başlayıp, taşlı sopalı saldırılarla sürüyor; Geçmişte en acı örneklerini gördüğümüz yakıp yıkmalar ve ateşe vermelerle bir cadı avına dönüşüyor.
Yerel yöneticilerin kaldırım taşlarıyla oynamadan, tek bir caddeye odaklanıp panayır çadırına çevirmeden, medyaya ve işadamlarına mavi boncuklar dağıtmadan, sanatçıların sırtını sıvazlayıp kolkola girerek poz vermeden önce semt yerlisine beraber yaşama kültürünü öğretme ve saygı ve hoşgörüyü yayma sorumluluğu vardır.
Saygı ve hoşgörüyü bireyin sorumluluğuna teslim ettiğinizde, kimi haddini bilmezler gelip o sorumluluğu öyle üstlenirler ki ellerinden bir daha geri alamazsınız; ancak tutuksuz serbest bırakırsınız.
Bu olayı, sadece sanata veya içkiye karşı duruş olarak algılamak naif bir yaklaşım olur. Çözüm; herkesin kendi kabuğuna çekilmesinde, sınırların çizilmesinde değil, Almanların, Fransızların da henüz üstesinden gelemediği ırkçı veya faşist bizde de yobaz düşüncenin metanetle, paylaşımla, gerekirse rehabilitasyonla sistemli ve kalıcı olarak temizlenmesinde yatıyor.