1 Kasım 2015 tarihinde yapılan ve aslında 7 Haziran’ın uzatmaları sayılacak milletvekili seçimlerinde, ABD ve AB ülkelerini kıskandıracak bir hız ve teknoloji ile AK Parti, kendi üst yöneticilerini de şaşırtan ölçüde, aniden tek başına iktidar oldu.
Bundan dolayı tebrik etmek bir farzdır; dolayısıyla biz de tebrik ediyoruz…
7 Haziran seçimlerinden önce (Diyarbakır'da) başlayan, farklı kesimlerin, farklıca adını koyacakları, bir politikayı, 7 Haziran’da ödüllendiren toplumun parçası olmayı; bazıları için nasıl etkilerse, başkaları üzerinde de daha farklı duygular uyandırabilecektir...
Siyasal partilerden birinin, % 10 barajın altında kalabilmesi için tüm ülke, cehenneme çevrilmişti adeta. O partinin temelini oluşturan kitlenin sinir uçları, hoyratça ve demokratik ülkelerde konvansiyonel sayılamayacak türde çabalarla kışkırtılmıştı...
Onun rövanş alırcasına cevap vermesi istenmiş ve bu cevabını da, kitle iletişim ve toplumu etkileyebilecek her tür araçları ellerinde tutanlarca, o partiyi (sanki durup dururken saldırmış gibi göstererek) kötü göstermek için kullanması planlanmıştı...
Görülüyor ki, bu plan ‘başarılı’ oldu; zaten çok tanınmış bir siyasetçi (...) demek ki halkımız gerginlikten, sertlikten hoşlanıyor ve heyecan duyuyor; ona saygı duymak lazım demişti...
Evet, böyle bir ''başarıdan'' dolayı, toplumda kimler nasıl duygular içerisine girer, insanların ve tarihin takdirine bırakmak gerekir... 1 Kasım seçimleri sonrası, birileri bu ''başarıdan'' dolayı mutlu olanlarla aynı karede gözükmek istemeyecekler ama başkaları da ‘başarıdan’ dolayı mutlu olanlarla aynı karede olmak için koşarak poz verecekler...
Tarih de kuşkusuz tüm bu verileri kendi süzgecinden geçirerek, her bir kesim için kendi kalite kontrol tespitini yapacaktır zaman içinde...
Kışkırtmaya maruz kalan parti; nihayet bir aşamadan sonra dayanamayıp tuzağa düşmüş, böylece, kışkırtan taraf da 'başarı'' kazanmıştır ama bu 'başarının' insani, hayati, vicdani, ahlaki ölçütlerle hayli sorunlu olma pahasına kazanıldığını da unutmamak gerekiyor…
O siyasi partinin 500 binasının kundaklanması, tahrip edilmesi, saldırılması, çocukların şehitliğinin sıradanlaşması, 100’lerce insanın öldürülmesi, dün üzerine yemin edilen kavram ve simgelerin, bugün dalga geçercesine inkâr edilmesini, başka şekilde anlatmak zor gibi…
Diğer yandan; baraj altına itilmesi anlamında, yok olması için her ama her şartın yaşatılmış olmasına rağmen, ayakta dimdik kalabilmiş olmasından dolayı, asıl o partinin (bu kez ciddi olalım) bir başarı kazanmış olduğunu da, teslim etmek gerekir...
O partinin oylarının, 7 Haziran'da almış olduğu % 13,5 oranının emanet oylar sayesinde olduğunu kabul edelim. Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi % 6,5 iken, sonrasında bunu % 9,5'a yükseltebilmişti. 1 Kasım seçimlerinde ise (tekrar ediyoruz tüm konvansiyonel olmayan saldırılara rağmen) ciddi kampanya yapmadan, oylarını % 11.00'a yükseltmiş olması, bu partinin emanetsiz halde Türkiye siyaset hayatında vazgeçilmez ve muhatap alınması kaçınılmaz kılmış, dahası 3.cü büyük parti durumuna getirmiştir...
Peki, madalyonun öteki yüzü de tırnaklı / tırnaksız ama ve lakin sırf başarılardan mı teşkil ediyor sadece?
Tabii ki hayır...
Zira bir şey var… Sonuçta siyaset, biraz da, kışkırtma tuzağına düşmemek marifeti (her ne kadar zor olsa da) değil midir?
O parti tamam, ana-temel oy potansiyelini genişletmiştir ama 7 Haziran seçimlerinde almış olduğu emanet oylarının çoğunluğunu da iade etmiştir...
Bunu da görmek lazım...
Nedenlerine baktığımızda ise, şu cevapları verebiliriz…
1) Maruz kaldığı kışkırtma tuzağına, eninde sonunda düşmüş olduğu için,
2) Bazı üst yöneticilerin, toplumda infial uyandırabilecek, yanlış, yersiz, her tür tartışmaya açık, gereksiz beyanlarda bulunmuş olmaları ve
3) Kurucusu-(cezaevindeyken bile) ve bir numaralı yöneticisinin bizzat (Newroz gününde mektupla) artık silahlı eylem siyasetinin miadını doldurmuş olduğunu söylemesine rağmen, hala sorunun aktörlerden biri olmaya devam ediyor illegal (artık ne kadar illegal olduğu da gerçi tartışılabilir) silahlı eylemcilerin grubu…
İşte, o her tür kışkırtmaya mazhar olmuş ve nihayetinde tuzağa düşmüş ama ve lakin dimdik ayakta kalabilmiş o siyasi parti; bu silahlı eylemciler grubu ile kendisi arasında koymaya başladığı mesafeyi daha açık-net koymuş olması gerekirken, henüz bunu yeterince yapamamış olmasını da sayabiliriz...
7 Haziran’a kadar var olan toplumsal sorunları yumuşatarak, üzerine giderek değil; tersine sertleştirerek, erteleyerek hatta inkâr ederek, daha da büyüterek ve bir saldırı unsuru haline getirerek… Evet, böyle bir ‘başarı’ elde edilmiş...
Kısacası...
1 Kasım seçim sonuçları, daha çok tartışılır, incelenir, konuşulur yani bu pilav daha çok su kaldırır... Keşke çok su kaldırsın da sonuçta lapa olmuş olsun; zira nihayetinde, çok-çok pilavı beceriksizce pişirilmiş olmasından yakınırız ama yukarıda saydığımız ahlaki- vicdani - insani – akli – adli ateşler pahasına, tane – tane pişmiş olsa da, inanın her anlamda sağlıklı bir toplum bu pilavı belki yer şimdilik ama sindiremez, sindirmemeli veya...
Şimdilik bu kadar...